İslamın gençliğe verdiği önem nedir? Müslüman genç kimi örnek almalıdır

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

GENÇLİK VE ÖNEMİ
(Müslüman genç kimi örnek almalıdır)

Islamin genclige verdigi onem nedir

İslam’da gençlik ve gençliğe verilen önem nedir?

Bu dünyanın bir imtihan dünyası olduğunu bilen insan bu dünyada geçen vaktin kıymetini iyi bilmelidir. Bu imtihan süresince insanın en verimli çağı elbette gençlik çağıdır. Asr-ı Saadet’e baktığımız zaman Hz. Muhammed’in davasına inanıp ona gönül veren, bu uğurda canını, malını ve her şeyini feda eden insanların genellikle gençler ve orta yaşlılar olduğu görülür. Çünkü İslam’ı daha iyi anlayabilmek için okumak ve bilgi sahibi olmak yine edindiği bilgiyi pratiğe döküp İslam’ı yaşamak gençlikte bir başkadır ve ihtiyarlığa göre çok daha kolaydır. Her türlü şeyi yapabilecek kudrette iken kanı kaynarken ve nefsi ihtiyaçları had safhadayken bir gencin ibadeti ile başkalarının ibadeti ve hayatı elbette bir tutulamaz. Hal böyle olunca dinimiz gençliğe, gençliğin boşa geçirilmemesine ayrı bir ehemmiyet vermiş ve bunu vurgulamıştır. Bakın Hz. Peygamber gençliğin boşa geçirilmemesi ile ilgili ne buyurmuştur!:
“Ölümden önce hayatının, hastalığından evvel sağlığının, meşguliyetinden önce boş vakitlerinin, ihtiyarlığından önce gençliğinin, yoksulluğundan önce zenginliğinin kıymetini bil” (Müstedrek, IV/306 ; Şuabü’l-İman, VII/263) Yine Allah Rasulü “Kıyamet günü 5 şeyden sorguya/hesaba çekilmedikçe kişinin Allah’ın huzurundan ayrılamayacağını ifade buyururken bu 5 husustan birisi olarak şunu söylemektedir: ‘Kişi gençliğini nerede ve nasıl geçirdi?’” (Tirmizi, Kıyame, 1)
Gençliğimizi nerede ve nasıl geçirdik? Bu soru çok önemlidir değerli kardeşlerim. Ama daha önemlisi bugün gençler gençliğini nerede ve nasıl geçirmektedir, sorusudur. Hayatın en verimli dönemi olan gençlikler kahvehane köşelerinde, barlarda, televizyon karşısında magazin programları izleyerek, sporu tribünlerde küfür ve ahlaksızlık zannederek, sanatı sanatçıyı ilahlaştırarak heba olup gitmiyor mu? Müslüman genç böyle mi olmalıydı? Parayı tek hedef haline getirip, dünyadan ve dünya zevklerinden başka gözü hiçbir şeyi görmemeli miydi? İçkinin, uyuşturucunun ve zinanın kıskacında yoğrulmalı mıydı? Hayır değerli müminler, gençlerimiz bu durumda olmamalıydı.

musluman genc

Peki bir Müslüman genç nasıl olmalıdır?

Kuran ve sünnetin bize tanıttığı genç nasıl olmalıdır? Örnekler vererek bu hususu açıklamaya çalışalım.
Kuran-ı Kerim bize Ashab-ı Kehf/Mağara Arkadaşlarını bize anlatır. Kehf Suresinde anlatıldığına göre sırf inançları uğruna bu kişiler dinlerinden dönmemek üzere yaşadıkları yerden, ailelerinden ve her şeylerinden ayrılıp bir mağaraya sığınmışlardır. Cenab-ı Hak bu kişilere mükafat olmak üzere ve sonrakilere ibret olmak üzere yaklaşık 300 sene onları uyutmuş ve sonra onları diriltmiştir. İşte bu imanlı ihlaslı kişilerin genç olduğunu Allah Teala bize şu şekilde haber verir ve adeta Müslüman gencin örnek alması gereken kişileri bize Kuran’da böylece anlatır:
“Biz sana onların haberlerini gerçek olarak anlatıyoruz: Onlar Rabblerine inanmış gençlerdi. Biz de onların hidayetlerini artırmıştık.” (Kehf 13)

Müslüman genç Hz. Ali gibi olmalıdır.
Onun yaşantısı her yönüyle öncelikle gençlere sonra da bütün Müslümanlara örnektir. Bu sebeple şu söz bir darb-ı mesel/atasözü haline gelmiştir:
“Genç ancak Hz. Ali’dir. Kılıç da sadece Zülfikar’dır.” Bu söz boşuna söylenmiş bir söz değildir. Hz. Ali’nin hayatını her yönüyle bilmemiz ve örnek almamız gerekmektedir. Örneğin Hz. Peygamber müşriklerin Daru’n-Nedve’de toplanıp kendisine komplo düzenleyeceklerini Cebrail vasıtasıyla haber almış bu yüzden bir gece yarısı müşriklerin kendisine emanet olmak üzere verdiği emanetleri Hz. Ali’ye sahiplerine verilmek üzere teslim etmiş ve dışarıdan evin içine bakanlar yatakta Muhammed uyuyor zannetsin diye yatağına Hz. Ali’yi yatırmıştır. Hz. Ali, ertesi sabah belki de kanlı bir boğuşmaya sahne olması muhtemel olan bu yatağa tereddüt etmeden girmiş, hiç korkmamış ve Hz. Peygamber’e olan bağlılığın ve saygının unutulmaz bir örneğini vermiştir. (Buhari, İbn Hişam vd. bkz. Hüseyin Algül, İslam Tarihi, I/254) 10 yaşlarında Müslüman olan Hz. Ali muhtemelen bu esnada 23 yaşlarındadır. (Algül, I/66) Hatta Uhud Savaşı’nda Hz. Ali’nin kendisini grup grup olan kafirlerin arasına atması ve onları dağıtarak bir kısmını öldürmesi üzerine Hz. Peygamber “Ali benden, ben de Ali’denim.” buyurmuştur. Bu sırada “Hakiki genç Ali’dir. Kılıç da Zülfikar’dır.” şeklinde bir sesin işitildiği rivayet edilmektedir. (Taberi, MEB, IV/391)

Müslüman genç Musab b. Ümeyr gibi olmalıdır.
Uhud günü sancaktar olan Musab can siparane savaşmış fakat Abdullah b. Kam´eme adındaki müşrik Hz. Muhammed olduğunu zannederek Musab’ı şehit etmiş ve ‘Ben Muhammed’i öldürdüm.’ diye sevinmiştir. (Taberi, MEB, IV/394) Savaş sonrası Uhut şehitleri kanlı elbiseleriyle toprağa veriliyordu. Musab’ın üzerindeki elbisesi ise vücudunu tam örtmüyor, elbise göğüs kısmına çekilse ayakları açık kalıyor; ayak kısmına çekilse göğüs kısmı açık kalıyordu. Efendimiz örtünün alt kısma örtülmesini, üst kısma izhir denilen kokulu otlardan örtülmesini emir buyurdu. (Algül, 385) Oysa ki Musab Mekke’li ileri gelen bir ailenin çocuğu idi. Bolluk ve refah içerisinde yetişmişti. Müslüman olduğunda yaklaşık 25 yaşlarında olan bu sahabi şehit olduğunda vücudunu tam olarak örten bir elbiseye dahi sahip değildi. (Algül, I/211)
Uhut Savaşı öncesinde Zeyd b. Sabit, Ebu Said el-Hudri, Abdullah b. Ömer’in içinde bulunduğu bir grup sahabiyi savaşmak için geldikleri halde yaşları 15 olmadığı için orduya dahil etmedi. Aynı yaşlarda bulunan Rafi b. Hudeyc ise ayağına yama vurulmuş bir mest giymiş, parmak uçlarına basarak boyunu uzun göstermiş ve Allah Rasulü de onu orduya almıştı. Bunun üzerine yaşı küçük olduğu için Hz. Peygamber tarafından orduya dahil edilmeyen Semra b. Cündeb isimli genç arkadaşı Rafi’nin askerler arasında olduğunu görünce babasına gitmiş ve şöyle demiştir: “Hz. Peygamber Rafi’yi orduya aldığı halde beni almadı. Halbuki ben onu güreşte yeniyorum.” Baba Cündeb durumu Hz. Peygamber’e bildirince Allah Rasulü de onların güreşmelerini istemiş, güreş sonunda Semra isminde genç diğerini yenince orduya alınmıştır. (Taberi, MEB, IV/379)

Müslüman genç Muaz b. Cebel gibi olmalıdır.
Muaz b. Cebel 21 yaşlarında iken Yemen’e hem vali hem eğitimci hem de kadı/hakim olarak gönderilmiştir. Daha çok genç bir yaşta olmasına rağmen bilgili abid bir kişi olan bu sahabiye Hz. Peygamber orada insanları İslam’a nasıl davet edeceğini anlatmış ve ardından da orada bir takım problemlerle karşılaştığı zaman ne yapacağını sorduğu zaman Hz. Muaz b. Cebel şöyle cevap vermiştir. “Allah’ın kitabına bakarım.” Hz. Peygamber “Eğer orada problemin cevabını bulamazsan ne yaparsın?” deyince, O “Allah Rasulü’nün sünnetine bakarım.” demiş, Allah Rasulü “Eğer orada da aradığını bulamıyorsan ne yaparsın?” diye sorunca Muaz şu cevabı vermiştir: “Kendi görüşümle ictihad ederim.” Bu genç sahabinin verdiği cevabı çok beğenen Hz. Peygamber Muaz b. Cebel’in göğsüne elini vurmuş ve şöyle demekten kendini alamamıştır: “ Allah’ın elçisinin elçisini, Allah’ın elçisini memnun edecek usulde muvaffak kılan Allah’a hamdolsun” (Ebu Davud, Akdıye, 11 ; Tirmizi, Ahkam, 3) İdris el-Havlani isimli bir tabi şöyle anlatıyor: “Hz. Peygamber’in ashabından 20’ye yakın bir grubu ile bir yerde bulunmuştum. Aralarında yakışıklı, güzel gözlü, bembeyaz dişli bir genç vardı. Bir konuda ihtilaf ettiklerinde veya bir konuşmanın son noktasında herkes ona başvuruyordu. Öğrendim ki O, Muaz b. Cebel imiş. Ertesi gün onu mescidde namaz kılarken buldum. Namazını bitirdiğinde ona şöyle dedim: ‘Yüce Allah’ın hakkı için seni seviyorum.’ O da ‘Beni Allah rızası için mi seviyorsun?’ diye sordu. Ben ‘sadece Allah rızası için.’ cevabını verince O, şöyle dedi: ‘Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: ‘Sadece Allah rızası için birbirini sevenler kıyamette hiçbir gölgenin bulunmadığı o günde Cenab-ı Hakkın arşının gölgesinde gölgeleneceklerdir.’’ (Müstedrek, IV/187 ; Mecmeu’z-Zevaid, X/278-9 ; Müsned, V/229,236,239,328)
Müslüman genç gençliğinin en güzel çağında, bıkmadan usanmadan tam 10 yıl Hz. Peygamber’in hizmetinde bulunan Enes b. Malik gibi olmalıdır. (Buhari)
Müslüman genç, genç yaşına rağmen ümmetin alimi lakabını kazanan ve Hz. Ömer’in hilafeti döneminde onun meclisinin baş danışmanlarından biri olan ve sahabenin en önde gelenlerinin bile Feth Suresi’nin tefsiri ile ilgili bilemediğini bilen İbn Abbas gibi olmalıdır.

musluman genc kiz

İslam Tarihi kitapları örnek Müslüman gençlerle doludur. 

Bunların burada isimlerini saymak bile mümkün değildir. Sadece şunu ifade edelim ki Aşere-i Mübeşşere denilen daha dünyadayken cennetle müjdelenen 10 sahabiden bir çoğu Müslüman olduğu zaman hayatlarının ya gençlik çağlarında idiler ya da 35-40 yaşlarında hayatlarının olgunluk dönemlerindeydiler. Örneğin Müslüman oldukları zaman Hz. Ali 10, Zübeyr b. Avvam 16, Sad b. Ebi Vakkas 17-19, Abdurrahman b. Avf ve Ebu Ubeyde b. Cerrah 31, Hz. Ömer 33-34, Hz. Osman 35, Hz. Ebubekir 38 yaşlarındaydı. (Bkz. Algül, I/199-218) Talha b. Ubeydullah Said b. Zeyd…

“Cenab-ı Hakkın arşının gölgesinden başka hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyamet gününde gölgelenecek 7 sınıf insan arasında Hz. Peygamber Allah’a ibadetle yetişen genci de saymıştır.” (Buhari, Müslim)
O halde Müslüman genç inançla ve ibadetle yetişecek, kendisine asr-ı saadetteki ve diğer dönemlerdeki genç olan İslam büyüklerini örnek alacaktır. Bu arada müslüman genç Allah Rasulü’nün

“Kişi arkadaşının dini üzeredir. O halde kiminle arkadaşlık yaptığınıza dikkat edin.” ikazını her an aklında tutacak ve yine Allah Rasulü’nün arkadaşla ilgili şu uyarısını kulağına küpe yapacaktır: “İyi arkadaşın durumu misk satan birinin durumu gibidir. Sana miskinden bir şey isabet etmezse de hiç olmazsa kokusu isabet eder. Kötü arkadaşın durumu da körükçü yanında duranın hali gibidir. Sana körüğün işi dokunmasa da dumanı isabet eder.”(Ebu Davud)

BENZER KONULAR:

Answer ( 1 )

    1
    2020-11-17T21:41:48+03:00

    Please briefly explain why you feel this answer should be reported.

    Bildir
    İptal

    Allah Rasulü (sav), neşeyi ve huzuru Rabbine kullukta bulan gencin ideal bir genç olduğunu bildirmiş, iffetini koruyan ve gönlü mescitlere bağlı olan gencin ise mahşer günü Allah’ın arşının gölgesinde gölgeleneceğini müjdelemiştir. (Buhari/Ezan/36) Zira gençlik; hayallerin, heyecanın, merak ve arayışın en yoğun olduğu dönemdir. Ömrün en verimli ve değerli çağıdır. Dünya ve ahiret mutluluğunu kazanmanın, yorulmaksızın çalışarak iyiliği çoğaltmanın zamanıdır. Bu sebeple mümin, gençliğini nerede ve nasıl harcadığından sorguya çekileceği blinciyle hareket etmeli ve bu nimetin kıymetini bilmelidir.

     

    En iyi cevap

Cevapla