Paylaş
İslamiyette ölüm ve sonrası diyanet
BildirQuestion
Please briefly explain why you feel this question should be reported.
ÖLÜM ve ÖTESİ HAYAT
Ölüm ve sonrası neler bekliyor?
Hayatta olan tüm varlıklar gibi ölüm, insanoğlunun kaçınamayacağı bir gerçektir. Kur’an-ı Kerim’de “Nerede olursanız olun, sarp ve sağlam kalelerde olsanız bile ölüm size ulaşacaktır!” buyrulmaktadır. Aslında hayat ve ölüm hep yan yanadır. Her insan ölüme aday bir varlıktır. Nasıl ki hayat Yüce Allah’ın bir ihsanı ise, ölüm de O’nun bir fermanıdır.
Tüm varlıklar bir sınavdan geçmek için yaratılmış ve sonunda hesaba çekilmek için hayatları bitecek ve yegane varlık sahibi Baki olan Allah’ın huzurunda toplanacaklardır. Mülk suresinin “O, Allah ki, hanginizin daha güzel işler yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yarattı” mealindeki 2. ayeti ölüm ve hayatın yaratılış sırrını çok açık bir şekilde gözlerimizin önüne sermektedir.
Ölüm bir son değil gerçek ve sonsuz olan ahiret hayatına açılan bir kapıdır. İmtihan sebebiyle gönderildiğimiz şu dünya hayatına gönderilen her insan, iyi ya da kötü işlediği her şeyin karşılığını ahiret yurdu dediğimiz bu ölüm sonrası hayatında görecektir. Ölüm bir taraftan insanın hesap vermesi ve sorumlu tutulması hakikatine kapı aralarken, diğer taraftan da fani olan insanın ebedileşmesinin de ilk basamağını teşkil etmektedir. Bu açıdan ölümü, tıpkı hayat gibi, ahiret yurdunda ebedi mutluluğa ulaştıran bir vasıta ve nimet olarak algılamak da mümkündür.
Ölüm insan için en büyük ibret ve en etkili öğüttür. “Ağızların tadını bozan ölümü sıkça hatırlayın” buyuran efendimiz, aslında ölüm ve hayatın ayrılmaz bir bütün olduğunu ifade etmiştir. Asl olan hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, hemen ölecekmiş gibi de ahiret için çalışmaktır.
Ölümü her an yanımızda hissedip yaptığımız amellerin bir hesabı olduğunu düşünerek hayatımıza çeki düzen vermemiz gerekir. Ölümle her şeyin biteceğini zannedip, dünyaya bir kere daha mı geleceğim hesabıyla sürekli nefsin arzuları peşinde koşmak, hayatı zevk-ü sefaya adamak ve bunu bir yaşam felsefesi hâline getirmek çok büyük yanlışlıktır. Bu düşünce, insanları iman açısından da son derece tehlikeli sonuçlara götürür.
Unutmayalım ki ölüme hazırlık, İslam’ın ön gördüğü hayat programına tabi olmakla mümkündür. Onun için insan, zaman zaman yaşadığı hayata bakmalı, geçirdiği ömrünün aşamalarını gözden geçirmeli ve hesabı verilebilir bir hayat sürüp sürmediğini muhasebe etmelidir. İslâm’ın hayat programına uygun hareket eden, insanî değerlerle barışık yaşayan, ahlaki öğretilerin rehberliğinde sorumluluk bilincini elde eden kul ahiret yurdunun en güzel mekanlarında ağırlanacaktır. Bu rabbimizin bizlere vaad ettiği bir gündür.
Kabir hesaptan sonra cennete ya da cehenneme açılan bir bekleme yeridir. Hal böyle iken ölüm sonrası hayatın mutluluk kapısını aralamak için dinî görevlerimizi, ibadetlerimizi ihmal etmeyelim, sosyal sorumluklarımızın gereğini yerine getirelim ölmeden önce kendimizi nefsi bir hesap ve terbiyeden geçirelim. Ölümün bize hiç de uzak olmadığını, ölümle hayat arasında çok ince bir çizginin bulunduğunu unutmayalım. Ondan korkmak yerine tek bir defa gelecek ölümle barışık bir hayat sürüp kulluk bilincini hep uyanık tutalım. Madem ölüm tek bir defa gelecek o da tek bir hayatı veren Allah için neden olmasın.
Bir din görevlisi
Cevapla