İslamiyet’te rabıta var mıdır? Şeyhe rabıta yapmak caiz mi?

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

Rabıta dinimizde var mı?

Islamiyette rabita var midir Seyhe rabita yapmak caiz mi
İslam’da Şeyhe Rabıta yapma konusu

SORU:

Bir arkadaşım “şeyhime râbıta yapıyorum” diyerek evde köşeye çekilip sessizce duruyor. Şeyhinin şeklini hayal edip ondan kendi kalbine nur geldiğini tasavvur ediyormuş. Bunu dindar olduğunu düşündüğüm diğer bir arkadaşıma sordum. O da bu uygulamanın şirk olduğunu söyledi. Rabıta yapan arkadaşım ise bu uygulamanın kendi tarikatlarında vazgeçilmez olduğunu söyledi. Gerçekte rabıta nedir ve nasıl anlaşılmalıdır?

CEVAP:

Rabıta, müridin şeyhine gönlünü bağlaması ve onun suret ve sîretini (hem yüzünü hem ahlak ve davranışlarını) düşünmesi anlamında kullanılan bir terbiye metodudur. Tasavvuf tarihinde önceleri şeyhi sevmek, kalbini ona bağlamak, bu sayede ondan feyiz almak ve davranışlarını taklit etmek gibi uygulamalar bulunurken zamanla bunlar şeyhin suretini düşünme şeklini almıştır. Bu konuda ilk ayrıntılı bilgiye Nakşibendi tarikatının önde gelenlerinden Ubeydullah Ahrar’da rastlanır. Ona göre rabıtada şeyhin iki kaşının arasını düşünmek gerekir. Çünkü burası ilâhî feyizin mahalli ve Muhammedi nurun tecelligâhı olarak telakki edilmektedir.

Råbitaya özellikle Nakşibendi tarikatına mensup müelliflerin yazdığı pek çok eserde yer verilmiştir. Söz konusu eserlerdeki bilgilere göre üç türlü râbıta vardır:

1. Tabiî Râbita: Kişinin yakınlarına duyduğu muhabbettir. Annenin evladına duyduğu muhabbet gibi.

2. Süflî Râbita: Nefsânî temayüllere ve arzulara olan bağlılık ur. Bir kumarbazın zihninde ve kalbinde devamlı kumarla meşgul olması gibi.

3. Ulvî râbita: Mukaddes mefhumlara ve ulvî duygulara insanı yönlendiren vesilelerdir. Tasavvufî terbiye açısından bu tür râbita özellikle mürşide duyulan hürmet ve muhabbetin daima taze tutulmasını sağlar. Zira insan tesire açık bir varlıktır. Ruhlar arasında alış veriş vardır. Mesela merhametli ve fedakâr insanların içinde bulunan kimseye onların hâli etki eder. “Ey iman edenler, Allah’tan korkun ve sadıklarla beraber olun” (Tevbe, 9/119) âyet-i kerimesinde Cenâb-1 Hak “sadık olun” buyurmamış, ama “sadıklarla beraber olun” diye buyurmuştur. Çünkü sadık olma yolunda atılacak ilk adım, sadıklarla beraber olmak ve onlarla ünsiyet etmektir. Yine âyet-i kerime deki “beraber olun” emri mutlak ve daimi beraberliği kapsar. Bu hu sus ya onlarla fizikî olarak aynı mecliste bulunmak ya da buna imkân yoksa zihnî ve kalbî olarak beraber olmaktır.

Gönlünü bir şeye bağlama anlamında rabıta yapmak, fıtrî ve tabii bir olgudur. Kişi önemsediği, sevdiği ve bağlandığı şeylere karşı kal ben bir bağ kurar. Bu anlamda herkesin bir kimseye veya bir şeye râbıtası vardır.

Tasavvufî açıdan rabıta, sâlikin ahlaken rehber edindiği zatla kalbi beraberlik kurması ve onunla ruhen aynileşmesidir (identification). Bunun müride faydası, gönlündeki gafleti uzaklaştırıp Allah’ın huzu runda bulunduğu duygusuna ulaşmaktır. Allah’ın huzurunda olma bi lincine ulaşmak zordur. Bu husus bir süreci gerektirir. Bu süreçte somut olandan soyut olana doğru gidilecek şekilde bir yol izlenir. Kişi önce mürşidiyle böyle bir bağ kurar, ardından Hz. Peygamber’in hu zurundaymış gibi onunla râbita kurar ki, salat ü selamlar bu râbitayı kurmanın en güçlü yollarından biridir. Yine İslâm kültüründeki hilye ve şemail geleneği râbita anlayışının doğurduğu bir âdettir. Nitekim Hz. Hasan dayısı Hind b. Ebî Hâle’ye Hz. Peygamber’in hilyesini sorarak “Onun özelliklerini dikkate alıp kalbî bir bağ kurmak için onu bana tasvir etmeni istiyorum” demiştir. (Buharî, “Enbiya”, 54; Müslim, “Cihad”, 105; Tirmizî, “Şemâil”, 17/181). Hz. Peygamber’le kurduğu bağdan sonra sâlik Allah’ın huzurunda olma bilincine ulaşmaya çalışır. Eğer bir kimse doğrudan Allah’ın huzurunda olma bilincine ulaşabiliyorsa ve kendinin bu istidadı varsa elbette önceki iki aşamayı atlayabilir. Kaynaklarda genellikle şeklî râbıta uygulamasının tasavvufi eğitimin sadece başlarında gerekli olduğu ifade edilmiştir.

Sûfîlere göre râbita kalbi dünyevî düşüncelerden temizlemek ve korumak, mürşidin ruhaniyetinden feyiz almak ve onun vasıtası ile Allah’ı hatırlamak, gıyabında mürşidle manevi beraberlik ve muhabbet tesis etmek amacıyla icra edilir. Bu aynîleşme sebebiyle râbita ya pilan şeyhin hayatta olması esastır. Yoksa ahirete intikal etmiş olan mürşide rabıta olmaz. Ölen şeyhle manevi irtibat sağlayan murakabe hâli râbitadan biraz farklıdır.

Tasavvufi anlayışa göre mürid, şeyhinin davranışlarını taklit ede bilmek ve onun manevi hâlini kendi üzerine yansıtabilmek için şey hini sevmelidir. Çünkü seven kişi sevdiğine benzemek ister. Sevgi ve ülfet şeyh ile mürid arasında bir vasıtadır. Bu sevginin gücü nisbetinde müride şeyhten manevi hâl sirayet eder. Yoksa râbita Allah ile kul arasına üçüncü bir şahsı sokarak tapınmak ve şirke girmek demek değildir. Zira râbıta kurulan zat, Allah ile kul arasındaki üçüncü bir şahıs olmayıp ahlakî açıdan bir örnektir. Ahlakî olgunluğa ulaşmış olan mürşid-i kâmil, müridine kalbi eğitimi talim edip onu Resûlullah’ın ahlakıyla tezyin eden bir Allah dostudur.

Râbitayı eleştirenlerin çoğu onu bidat olarak görürken, bazıları râbita edilen kişiye kutsiyet atfedildiği için râbıtanın hem bidat hem de şirk olduğunu ve putperestlik âdetlerine benzediğini öne sürmüş tür. Hâlbuki kudsiyet sadece Allah’a mahsustur. Râbitada herhangi bir beşere kudsiyet atfetmek söz konusu değildir. Bu niyet ve an lamda rabıta yapılıyorsa, o zaman şirke kapı aralamak anlamına ge lir. Her türlü güç ve kudret Allah’ındır, kul hangi mertebede olursa olsun âcizdir ve Hakk’a muhtaçtır.
Yine eleştirenlerden bazıları râbıtayı bir ibadet olarak algılamış, ibadetin de ancak Kur’ân-ı Kerim ve Sünnet’te belirlenebileceğini söylemiştir. Sûfilere göre ise râbıta bir ibadet değil şeyh ile mürid arasında sevgi ve feyiz alışverişine vasıta olacak eğitim metotlarından biridir. Râbıtayı eleştirenler genellikle onu bir itikat me selesi şeklinde görürken sûfîler eşini seven bir kişinin gıyabında onu düşünmesi gibi tâbii bir hâl olduğunu söylemişlerdir. Bu sebeple bazı sûfîler râbıtayı “şeyhe tam bir muhabbet” diye tarif etmişler ve râbitada şeyhin suretini düşünmek için özel bir gayrete gerek olmadığını, muhabbetin yeterli olduğunu ve zaten seven kişinin sevdiğini düşüneceğini belirtmişlerdir.

Nakşibendiyye’de râbitaya özel bir önem atfedilmesi sebebiyle râbita uygulamasının Nakşibendîlere has olduğu zannedilmektedir. Ancak farklı şekillerde yapılmakla birlikte, Halvetiyye, Kâdiriyye ve Çiştiyye başta olmak üzere diğer tarikatlarda da râbita uygulaması vardır.

Kaynak: 88 soru cevap kitapları

BENZER KONULAR:

Answer ( 1 )

  1. Muttasıf avatarı
    1
    2024-01-02T11:29:18+03:00

    Please briefly explain why you feel this answer should be reported.

    Bildir
    İptal

    İslam’da “rabıta” terimi, genellikle bir bağlantı, ilişki veya temas anlamına gelir. İslam’da “rabıta” terimi farklı bağlamlarda kullanılabilir, ancak bazı dini gruplar veya tarikatlar arasında özel bir anlamı olabilir.

    Sufizm gibi bazı mistik tarikatlarda veya geleneklerde, “rabıta” terimi, bir öğrencinin veya müridin manevi bir bağlantı kurmak amacıyla bir şeyhe veya manevi rehbere bağlanması şeklinde kullanılabilir. Bu bağlamda, müridin şeyhine manevi bir rehberlik veya ilham alması umulur.

    Ancak, bu konu İslam dünyasında farklı yorumlara yol açabilir. Bazı İslam alimleri, bu tür manevi bağlantıların veya şeyhe rabıta yapmanın dini olarak uygun olmadığını düşünebilir. İslam’ın temel öğretilerinde, Allah’a olan bağlılık ve ibadetin doğrudan Allah’a yönelmesi gerektiği vurgulanır. Bireyin Allah’a yönelerek dua etmesi, bağlılık göstermesi ve manevi rehberliği doğrudan Allah’tan umması teşvik edilir.

    Bu nedenle, İslam alimleri arasında şeyhe rabıta yapmanın caiz olup olmadığı konusunda farklı görüşler bulunabilir. Bazıları bu tür manevi bağlantıları desteklerken, diğerleri bunu dini açıdan uygun bulmaz.

    İslam’ın özünde, bireyin doğrudan Allah’a yönelmesi, Allah’a dua etmesi ve manevi rehberlik ve ilhamın Allah’tan gelmesi üzerine odaklanır. Bu konularda kesin bir hüküm ve yorum yapmak için bir din alimine danışmak daha uygun olabilir. Din alimleri, daha kapsamlı bir şekilde bilgi verebilirler ve kişinin dini meselelerde daha doğru bir yönlendirme almasına yardımcı olabilirler.

    En iyi cevap

Cevapla