islamofobi nedir makale

Question

İSLAMOFOBİ

islamofobi nedir makale

İslam’a ve müslümanlara yönelik korku, karşıtlık, düşmanlık.

“İslam” ve “korku” (fobi) kelimelerinin birleşmesinden oluşan “İslamofobi” kelimesi ilk defa 1918 yılında Etienne Dinet’in Fransızca kaleme aldığı bir kitapta zikredilmiştir. Kavramın bugünkü anlamda kullanımı soğuk savaşın bitiminden (1990’L yıllar) sonra olmuştur. Bu dönemde ırkçılığın mahiyetinin “etnik üstünlük” anlayışından “kültürel üstünlük” anlayışına kaymaya başlamasının da bir yansıması olarak, “İslam/müslümanlar Batı’nın düşmanıdır” diye ifade edilebilecek algı ve söylemler eşliğinde İslamofobi kavramı da kullanılmaya başlanmıştır. Bu anlamıyla İslamofobi ilk olarak 1997 yılında İngiliz düşünce kuruluşu Runnymede Trust’ın yayımladığı raporda, “İslam’a yönelik kurumsal olmayan düşmanlık ve dolayısıyla çoğu veya bütün müslümanlardan hoşlanmama-korkma ve nefret etme hali” olarak tanımlanmıştır. Bu rapordaki tanımından sonra İslamofobi, siyasî ve kamusal tartışmalarda nispeten yerleşik bir kavram haline gelmiştir.

İslamofobi’nin, İslam ve müslümanlardan korkma halinden İslam karşıtlığına evrilerek müslümanlara yönelik, din ve kültürlerinden dolayı, belirgin bir karşıtlık ve ayırımcılığa hatta “(kültürel) ırkçılık” noktasına varan tutumlara dönüştüğü olay ise, 11 Eylül 2001’de Amerika Birleşik Devletleri’nde meydana gelen saldırılar olmuştur. Nitekim bu tarihten sonra İslam ve müslümanlar, öncesine göre şiddet ve terörle daha ziyade anılmışlar ve buna paralel olarak İslamofobi konusunda pek çok kitap, rapor ve makale kaleme alınmıştır. Bu araştırmalarda, muhtelif arka plan, bakış açıları ve hedeflerin de bir yansıması olarak, İslamofobi’nin nispeten farklı ve kapsamlı tanımları da ortaya çıkmış ve İslamofobi, “İslam ve müslümanlar hakkında tarihî-sosyal şartlarda oluşan ve birtakım algı ve olgular, etiketlemeler, semboller ve metinler sayesinde olumsuz anlam kazanan bir ideoloji” olarak tanımlanmıştır. Bütün bu tanımlarda İslam’ın Batı ile ortak bir değer dünyasının bulunmadığı, Batı’ya göre geri bir kültürü temsil ettiği, bir din-inanç olmaktan ziyade, bir siyasî ideoloji olduğu, müslümanların da gayrimüslimlere yönelik şiddet eğilimine sahip dinî fanatikler olduğu, demokrasi, eşitlik ve hoşgörüden yoksun oldukları yönündeki bazı algılar ve ön kabuller öne çıkmıştır.

İslamofobi’nin tarihini, “Batı’nın aslında İslam’dan mı yoksa müslümanlardan mı korktuğu” yönünde bir tartışmaya dönüştürerek, son ilahî vahye dayanan din olarak İslam’ın doğuşuyla birlikte, yahudilerin ve hıristiyanların ona yönelik gösterdiği tepkilere kadar götürebilmek mümkündür. Bu anlamda İslamofobi aslında eski bir korkunun modern dönemdeki yeni bir ifadesinden başka bir şey değildir. Özellikle Haçlı seferleri ile İslam-müslümanlara yönelik korku, dönemin önde gelen Batılı din adamı ve yazarlarınca sürekli canlı tutulmuş, Kanûnî Sultan Süleyman’ın Avrupa içlerine ilerleyişi ile birlikte de “Türk korkusu” (Türkofobi) şeklinde, sadece irka vurgu yapmayan, siyasî-dinî bir görüntü vermiştir. İslam korkusu

Aydınlanma ve oryantalizm (Doğu dünyasını inceleyen Batılı kurumsal faaliyet) döneminde de küçük farklılıklarla devam etmiştir. Ne var ki bu dönemde Haçlı seferlerini meşrulaştırmada kullanılan İslam korku ve nefreti, oryantalizm döneminde sömürgeyi meşrulaştırmak için kullanılmıştır. Bu yapılırken de İslam, Kur’an, Hz. Peygamber ve müslümanlara yönelik olarak algılar, kalıplaşmış yargılar ve teoriler üretilip bu korku ve karşıtlık sürdürülmüştür (ayrıca bk. ORYANTALİZM).

İslamofobi, bir terim olarak aslında “yabancı korkusu karşıtlığı”nın (zenofobi) bir türü olarak ortaya çıkmıştır. Ancak İslam-müslüman karşıtı olduğu halde müslümanların dışındaki yabancılara karşı olmayanlar da vardır. İslamofobi ile bağlantılı olarak ayrıca “anti-İslamizm” ifadesi de kullanılmaktadır. Yahudi karşıtlığı anlamında kullanılan anti-semitizm kavramı da bu bağlamda gündeme gelen kavramlardandır. Ancak İslamofobi ve anti-İslamizmi anti-semitizmden ayıran yön, anti semitizmin belli bir ırka (Sâmî/semitik irka) karşıtlığı da içermesidir. İslamofobi/anti-İslamizm’de ise bu karşıtlık, ırka değil, dine (İslam) olmakta, bu yönüyle de günümüzdeki bazı araştırmalarda “dinsel-kültürel ırkçılık” olarak görülmektedir. Öte yandan bazılarına göre de bir dini eleştirmek ve ona karşı olmak ırkçılık sayılmaz, ancak bir dinî gruba toptan karşı olmak ırkçılık olabilir. Dolayısıyla İslamofobi, hangi ırktan olursa olsun müslümanlara karşıtlığı ve düşmanlığı ifade eder.

İslam’ın, Yahudilik’ten ve Hıristiyanlık’tan sonra, “son din”, Kur’an’ın “son ilahî kitap” ve Hz. Peygamber’in de “son peygamber” olarak tarih sahnesine çıkmasının özellikle söz konusu iki dinin mensupları arasında bir tehdit olarak algılandığı ve bunun İslamofobi’ye tarihî-teolojik bir zemin oluşturduğu söylenebilir. Modern dönemde ise, bilhassa II. Dünya Savaşı sonrasında Batı’ya göç eden önemli miktardaki müslüman nüfus, İran devrimi ve Şeytan Ayetleri kitabının yazarı Selman Rüşdi hakkında Âyetullah Humeynî tarafından verilen ölüm fetvası, bazı radikal müslümanlar tarafından dünyanın farklı yerlerinde gerçekleştirilen şiddet içerikli eylemler, 11 Eylül’de New York’taki Dünya Ticaret Merkezi ve Pentagon’a yapılan saldırıların yanı sıra her bir ülkedeki mahalli birtakım olaylar, İslamofobi’nin gelişmesinin, İslam karşıtlığına dönüşüp yerleşik hal almasının bazı önemli sebepleri olarak sayılabilir. Bunlara ayrica Batı Avrupa ülkelerindeki sekülerleşmenin her türlü dinî canlılığı tehdit olarak algılayan yapısı, sömürge politikaları, radikal eğilimlere sahip müslüman gruplara verilen destekler, Batı’da müslüman olanların oranındaki önemli artış, siyasetçilerin ideolojik yaklaşım ve kısa vadeli seçim hesapları, medyanın sansasyonel haber yapma arzusu ve siyasî-ideolojik yönelimleri, siyonist, muhafazakâr ve evanjelik lobi kuruluşlarının etkisi gibi, daha ziyade Batı’nın kendisiyle ilgili sebepler de eklenebilir.

Konuyla ilgili hazırlanan rapor ve araştırmalarda görüldüğü üzere, bu süreçte bir yandan Batı’da İslamofobi alabildiğine tırmanıp tehlikeli boyutlara, açıktan düşmanlık ve saldırı boyutuna gelmiştir. Dolayısıyla İslamofobi artık müslümanlara yönelik bir hoşgörüsüzlük, temelsiz korku, karşıtlık, ayırımcılık, nefret söylemi olma eşiğini de aşarak yer yer eylem düzeyine geçmiş; okul, iş yeri, cami, toplu taşıma araçları ve sokakta müslümanlara yönelik fizikî saldırılarda kendini gösteren somut bir düşmanlık halini almış ve müslümanlar “istenmeyen öteki” konumuna getirilmiştir. Bu itibarla İslamofobi ile alakalı araştırmalara göre eğitim, istihdam, medya, siyaset, yargı ve internet gibi farklı alanlarda Batı’da İslamofobi, her geçen yıl ciddi artış göstermektedir. Üstelik bu sadece İslam ve müslümanlar hakkında yanlış bilgilendirilen ve ekonomik durumu kötüye giden işçi sınıfı veya orta sınıf ile sınırlı olmayıp özellikle eğitimli kişiler ve seçkinler arasında daha da belirgin bir hal almaya başlamıştır. Buna göre müslümanlar hem içeride hem de dışarıdaki düşman olarak görülmekte, ötekileştirilmekte ve müslümanların kendileriyle eşit haklara sahip vatandaşlar olmadıkları kabulü yaygınlaşmaktadır. Başörtülü müslümanlara yönelik kamusal alandaki bazı ayırımcı politikalar ve fizikî saldırılar, camilere yönelik tehdit ve saldırılar, bazı Avrupa şehirlerinde minare inşasının ve dışarıdan duyulacak şekilde ezan okumanın yasaklanması, müslümanların ifade özgürlüğünü kısıtlayan bir kısım kanuni düzenlemeler, okullarda ve iş piyasasında müslümanlara yönelik ayırımcı tutumlar, İslamofobi’nin günümüzdeki bazı somut göstergeleri olarak zikredilebilir. Öte yandan, 11 Eylül saldırılarından hemen sonra Amerika Birleşik Devletleri-Texas’ta yaşayan Hint kökenli bir Sih’in bu olay sebebiyle işlenen ilk cinayetin kurbanı olması; ırkçı bir teröristin tamamen İslam karşıtı bir motivasyonla 22 Temmuz 2011’de Norveç’te başşehir Oslo ile Utøya adasında yaptığı saldırılarla 77 kişiyi öldürüp 242 kişiyi yaralaması; bir başka ırkçı saldırganın Yeni Zelanda’da 15 Mart 2019’da Cuma namazı esnasında iki ayrı camiye saldırarak 49 kişiyi öldürüp 48 kişiyi yaralaması örneklerinde olduğu gibi İslamofobi’nin yalnızca müslümanlara değil, Batı’daki müslüman olmayan kesimlere de zarar verdiği, ilgili ülkelerin barış ve güvenliğini zedelediği görülmektedir.

Dolayısıyla İslamofobi’nin başlıca dört boyutunun bulunduğu söylenebilir: Dışlama, şiddet, ön yargılar, ayırımcılık. Hem kamuda hem de özel sektörde idarî ve özellikle üst düzey konumlardan dışlanma; birer şiddet türü olarak fizikî ve sözlü saldırılarla kundaklama ve vandalizm; medyada ve gündelik hayatta olumsuz ön yargılardan kaynaklanan şüphecilik, etiketleme, alay etme, karalama ve şüpheci bakışlar; yine medya, iş hayatı ve gündelik hayatta müslümanların karşılaştığı ayırımcılık, nefret söylemi, İslam-karşıtı kampanyalar İslamofobi’nin farklı tezahürleri olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bütün bunlar aslında günümüzde Batı’da İslamofobi’nin artık olağan hale geldiği bir döneme girildiğine dair izlenimleri güçlendirmektedir. Bu ise, bir yandan Batı’da Avrupa’da İslam-müslüman karşıtı “aşırı sağ” parti-grupların güçlenmesine yol açarken, diğer yandan da kendilerini dışlanmış-ötekileştirilmiş hisseden bir kısım müslüman gençler arasında radikal eğilimlerin artmasıyla sonuçlanmaktadır.

Öte yandan İslamofobi üzerine yapılan bazı çalışmalarda kavrama yönelik farklı itirazlar da dillendirilmiş; İslamofobi nitelemesiyle müslümanların, bir anlamda “kurban psikolojisi” ile İslam’a ve müslümanlara yönelik eleştirileri perdelemeye çalıştıkları şeklinde karşı eleştiriler de yapılmıştır. Son yıllarda aşırı sağ-ırkçı partiler Avrupa’da bu tür söylemleri sıkça dillendirmektedir.

Kaynak Diyanet Temel islam ansiklopedisi

İslam nedir? Bütün Peygamberler Müslüman Mıdır

Dini Soru Cevap

Her soru cevap verilmeye değerdir, yeter ki aynı konu bize sorulmuş olmasın ve kurallara uygun sorulsun. Lütfen soru yollamadan önce aynı konu var mı diye \\\\"ARAMA\" yapınız. Konu altına yazılan sorulara öncelik tanıyoruz.. Bilginize

Takip Et

Answer ( 1 )

    0
    2021-10-03T13:39:27+03:00

    İslamofobi iki kelimeden oluşan bir kelimedir. İslam ve fobi. Fobi korku demektir. İslam ve müslümanlardan korkma halinden İslam karşıtlığına evrilerek müslümanlara yönelik, din ve kültürlerinden dolayı, belirgin bir karşıtlık ve ayırımcılığa ve hatta İslam’a karşı ırkçılığa kadar gitmektedir.

    İslamofobi tamamen insanları İslam’dan uzaklaştırmak için ortaya atılmış bir adımdır adeta.

Cevapla