Paylaş
Kabirde sorulacak sorular diyanet
Question
KABİR SUALİ
Kabir soruları
İnsan öldüğü zaman, Allah ona korku ve dehşet verici iki melek gönderir. Ölüye, üzerinde yaşamış bulunduğu dini sorar lar ve adını duymuş olduğu zat (ki o da Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’dir) hakkında ne bildiğini sorarlar.
Allah’ın kendilerinin ayaklarını sağlamlaştırdığı, hak üzere ölmüş ve dünyasını iyilikle sona erdirmiş bulunanlara yardımcı olduğu bu meleklere vereceği cevapları ilham ettiği bir hakikattir. Artık o, meleklerin korkunç yapı ve görünüşlerinden etkilenmez.
Dünya hayatında iman bağına bağlanmayan ve yaşadığı oyun, eğlence, isyan ve haktan yüz çevirme eylemleri üzerine vefat edenlere ise Allah (azze ve celle), meleklerin korkusunu iliklerine işleyecek kadar etkili kılar. O anda istenen cevap, düşüncesinden kaybolur gider ve doğru dürüst hiçbir cevap vermeye muktedir olamaz.
İşte bu da, ancak yaşayanların anlayabilecekleri gaybi hakikatlerden birisidir. Hepimizin bu yaşama anı yakınlaşmış bulunmaktadır. Bu hakikate işârette bulunan o kadar çok sa hih hadis vardır ki, toplamı, tevatürün de haddini aşar. Onun için bütün müslümanların buna iman etmeleri gerektiğinde icma vaki olmuştur. Zira mesele kesinlik ifade eden haberlere dayanmaktadır.
Bu konuda varid olan sahih hadislerden birisi şudur:
Enes İbni Malik’ten Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) in şöy- le buyurduğu rivayet edilmiştir: “(Mü’min) Kul, kabrine konulup onun ashap ve yaranı geri dönüp gittiklerinde meyyit, bunlar yürürken ayakkabılarının sesini bile muhakkak işitir ona (Münker ve Nekir adlı) iki melek gelir. Bunlar meyyiti oturturlar ve ona:
Hâ! Şu Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) denilen kimse hakkında ne dersin? diye sorarlar. O mü’min de:
Samimi bildiğim ve size de bildirmek istediğim şudur ki Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) Allah’ın kulu ve Allah’ın Rasulüdür.” diye cevap verir. Bunun üzerine melekler tarafından:
Ey mü’min! Cehennemdeki yerine bak, Allahu Teâlâ bu azap yerini senin için cennetten (yüce) bir makama tebdil eyledi, denilir. Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem): “O mü’min cehennem ve cennetteki iki makamını birden görür.” buyurmuştur.
Melekler münâfik ve kâfir olan kimselere de: “Bu adam hak kında ne diyordun?” diye sorarlar. Fakat kâfir veyahut münafik olan meyyit (meleklerin bu sualine karşı):
“Muhammed hakkında bir şey bilmiyorum. Halkın ona (peygamber) dedikleri bir sözü (işitirdim), ben de halka uyup söylerdim, “dive cevap verir. Bu iki melek tarafından bu kâfir veya münâfiklara:
“Sen anlamadın ve tabi olmadın.” denilir. Sonra bu kâfir veya münâfiğın iki kulağı arasına demirden bir topuzla vurulur. O topuzu yiyince kâfir veya münafik şiddetli çığlık ile bir bağırır ki, bu feryadı insanlar ve cinlerden başka ölüye yakın olan her şey işitir. 1941
Bu sahih rivayetlerden birisi de Buhari, Müslim ve başkala rinin senediyle Bera Ibn Azib (radıyallahu anh)’dan rivayet ettikleri şu hadistir: Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki: “(Mün ker ve Nekir adlı) Melekler gelerek mü’min kabrinde oturtulduğu zaman (bunların suallerine cevaben) mü’min “Lâ ilâhe illallah, Muhammedun Rasulullah ” diyerek şehadet kelimesiyle dünya da ve kabirde böyle sabit kılar.” (95) mealindeki ayetinde zikredil miştir. Burada sual genelleme yapılarak, kabire nisbet edilmiştir. Yoksa kişi kabre defnedilsin, defnedilmesin, denizde boğulsun ya da yırtıcı hayvanlar tarafından parçalansın veya ateşle yakılmış olsun muhakkak sorguya çekilecektir. Bu hususta Rasûlullah (sal lallahu aleyhi ve sellem)’in sözü açıktır.
Ölünün bedensel hücreleri, ister kabirde toplu bulunsun, is ter bir çölde dağılmış ya da yırtıcı hayvanın karnında bulunsun Allahu Teâlâ’nın bunları bir araya getirmesi ve onlarla sual ve cevabı gerçekleştirmesi kolay bir iştir. Meleğin, ona soru sorması ve konuşması böylece gerçekleştirilebilir. Fakat bu olayın nasıl cereyan ettiğini bilimsel olarak çözümlemek mümkün değildir. Çünkü ölümün ötesiyle ilgili hakikatler, gördüğümüz bu canlılar âleminin nizamıyla tamamen farklılık arzeden, bambaşka bir ni zamla ilgilidir. (96) Buhâri, Şarihi el-Aynî, Ebu Hureyre (radıyallahu anh)’a varan bir senetle kabirdeki suallerin şunlar olduğunu nak lediyor. “Mümine kabirde: Rabbin kimdir? Dinin nedir? Peygam berin kimdir?” denildiğinde mü’min: “Rabbim Allah, dinim Ís- lâm, Peygamberim Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’dir. O Allah katından apaçık deliller getirmiştir. Ben ona iman ettim ve onu tasdik ettim.” der. Sonra mü’mine sual melekleri tara fından: “Doğru söylüyorsun. Sen dünyada bu itikadla yaşadın, böylece öldün, böylece de diriltileceksin.” (97) denir.
Ebu Bekr (-i Sıddık) (radıyallahu anh)’ın kızı Esma radıyallahu an ha’nın şöyle dediği rivâyet edilmiştir: “Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bir kere hutbe okumuş ve kişinin kabirde görüp geçireceği sorgu ve sualleri anlatmıştı. Rasûl-i Ekrem kabir ahvalini anlatin ca müslümanlar dehşetli bir surette feryat edip ağlaştılar.
Buhari’nin rivayet ettiği bu hadisi aynen nakleden Nesai şu ziyadeyi de nakletmiştir: “…Cemaatin bu feryat ve figani Rasû lullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in bu kelâmını anlamama mani oldu. Bu feryatlar sükûnet bulunca bana yakın olan birisine:
– Ey filan, Allah bunu sana mübarek etsin. Rasûlullah (sallal lahu aleyhi ve sellem) sözünün sonunda ne buyurdu? diye sordum O da, şöyle buyurdu: “Bana vahyolundu ki siz kabirlerinizde Deccal’in fitnesine yakın bir fitne ile imtihan olunursunuz.”
Kaynak Ahiret inancı
Answer ( 1 )
Kabirde sorulacak olan sorulara verilen cevaplar dünyada yaptıklarımızla da ilgilidir. Aslında o cevapları biz ya dünyada yaşayarak öğreniriz. Veya yaşamayarak öğrenemeyiz Allah muhafaza. Yani demem o ki amel defterimizi salih amellerle doldurmamız gerekir. Sevaplarla doldurmamız gerekir. Günahlarla değil. Kabirde sorulan sorulardan çok o sorulan soruları yaşamak ve ayakta tutmamız gerekmektedir. Kabir dar ve sadece sorgu melekleri ile başbaşa kalacağız. Rabbim o sorulan sorulara ferah ve rahat bir şekilde cevap vermeyi nasip etsin bizlere.