Kadınların özel halleri

Question

Kadınların özel halleri nelerdir?

Kadinlarin ozel halleri

 

KADINLARA MAHSUS HALLER 

Kadınlara mahsus -bahsimizle ilgili- üç hal vardır: Hayız, Nifas, İstihaze hâli. Bu mes’eleler pek önemlidir. Her yetişkin kızın bunları öğrenmesi farzdır.

A – HAYIZ (ÂDET) HÂLİ

Bülûga ermiş kadınların rahimlerinden, belli günler dâhilinde kan gelmesine “Hayız” denir. “Aybaşı” ve “Âdet görme” de aynı mânâda kullanılır. Hayzın başlama devre si, 9-15 yaşları arasında olur. Memleketimizde umumiyetle 12-14 yaşlarında başlar. Hayzın devam müddeti, en çok elli beş yaşına kadar kabul edilir. Genellikle 45-50 yaşlarında sona erer. Aybaşı kanamaları, normal olarak her bir ay içinde en azı üç gün, en çoğu on gün hâlinde (çoğunlukta dört-beş-altı gün) devam eder. Her devrede akan kan, ortalama olarak 50-100 gram kadardır. Gebelik esnasında hayız kanı kesilir.

İlk defa hayız lekesi gören bir kız, şayet bu hususta pek bilgisiz ise endişeye kapılabilir. Hâlbuki bunun endi şe edilecek bir hâli yoktur. Normal vücutta olan her kızın-kadının, aybaşı âdetlerinin devam etmesi, sıhhat ve olgunluk alâmetidir. Bu, bütün kadınlığa mahsus bir
hâldir. Annelerin, kızlarına bu hususta zamanında gerek li bilgiyi vermesi de, çok mühim annelik vazifesidir.

Aybaşı hâlindeki kadınların, en çok dikkat etmesi gereken bir mesele: Temizliktir. Temizliğe dikkat edilmediği takdirde, tiksindirici hayız ve ter kokusu meydana çıkar. Âdet hâlindeki kızların-kadınların, iki günde bir ılık su ile banyo yapmaları ve her gün kirlenen yerlerini yıkayıp temizlemeleri icab eder. Âdet görme esnasında, kanamaların etrafa dağılmaması için, münasip bir şekilde bez veya pamuk (kürsüf) kullanılması gerekir. Kirlendikçe de, yeniden temizlenir veya değiştirilir. Eczanelerde, bunların hazır şekilleri bulunmaktadır.

Aybaşı (hayız) sıralarında kadınların, yorucu işlerde çalışması da sıhhat bakımından doğru değildir. Bu sıralarda kadınlarda rahatsızlık, sıkıntı ve sinirlilik halleri görülebilir. Bu durumu da hesaba katarak, bu devrelerde karşılıklı ilişkilerde sabır ve anlayışla davranmak icâb eder. Zira çeşitli aile geçimsizlikleri, ekseriyetle bu zamanlarda baş gösterir. Bir de aybaşı devresinin son bulması (45-50 yaşları) esnâsında, kadınlarda sinir buhranları çok görülür. O halde, bu dönemlerde evlilerin, birbiri ne karşı daha anlayışlı davranmaları gerekir.

HAYIZ MÜDDETİYLE İLGİLİ MES’ELELER:

Çok mühim olan hayız mes’elelerini, maddeler hâlinde yazıyoruz.

1) Hayız akıntısı müddetinin en azı -geceleriyle beraber- üç gün, yâni tam yetmiş iki saat; en çoğu da on gün, yâni iki yüz kırk saattir. Kanama üç günden az olduğu takdirde, aybaşı sayılmaz; özür kanı sayılır. On günden çok olması hâlinde ise, on güne kadar olanı hayız sayılır, gerisi özür kanıdır. İleride özür kanı hakkında bilgi verilecektir. (Şâfiî mezhebine göre, hayızın en az müddeti bir gün bir gece, en çoğu on beş gündür)

Hayız müddetinde akıntı, mutlaka devamlı olarak akmaz; umumiyetle kesintili olur. Bu durumda kan gelme yen günler de hayız hâlinden sayılır. Mesela bir kadın, pazartesi günü tam öğle vakti bir saat kadar kan görüp kesilse, üçüncü gün olan perşembe günü öğle vaktinde bir saat kan akıntısı olsa, bu üç günlük zamanın hepsi hayız hâlidir. Çünkü en az üç gün (yetmişiki saat) dol muştur. Başında ve sonunda kan görülmekle bu sâbit olur. Fakat bu durumda sonuncu akıntı, daha tam üç günlük zaman dolmadan sona erse ve sonra da, ilk baş ladığı andan itibâren on günlük müddete dahil olan günlerde hiç kan gelmese, o akıntı devresi hayız hâlinden sa yılmaz. Çünkü, hayzın en az müddeti olan yetmişiki saat dolmamıştır. Bu durumda kılınamayan namazların kazası gerekir. Bir kadın, iki gün kan görüp iki gün görmese, sonra yine iki gün kan görse, bunun hayız müddeti altı gün olur. Bunun gibi, bir gün kanı görüp sekiz gün temiz olsa, sonra yine bir gün kan görse, bu on günün hepsi hayız sayılır. Fakat -meselâ- bir gün kan görüp do kuz gün görmese, sonra onbirinci günü yine kanama olsa, hayız hâli meydna gelmiş olmaz (3).

2) İki hayız arasındaki zamana “temizlik hâli” denir. Bunun müddeti en az onbeş gündür. En çoğu ise sınırlı değildir. Hayızsız olarak geçen bu temizlik devresinin müddeti, bâzı kadınlarda aylarca-yıllarca sürebilir.

Yani, bazı kadınlar her ay değil de, çok seyrek olarak âdet görebilirler. Hayız müddeti bitince, on beş gün temizlik hâli görmeden tekrar kanama olsa, o kan hayız değil, özür kanı olur.

3) Kadınların çoğu her ay belli günlerde hayız âdetini görürler. Bunlara “mûtâde” denir. Meselâ, her ay dört ve ya altı gün gibi belirli bir ölçüde devam eder. Yeni buluğa eren bir kızın aybaşı müddeti, bir defa ile sabit olur. Meselâ, ilk defa beş gün kan görüp, yirmibeş gün temiz kalan bir kızın âdet süresi, beş gün olarak kararlaşmış olur.

4) Bazı kadınların âdet günleri ise değişik olur. Bun lar, meselâ bir ay altı gün âdet gördükleri hâlde, bir ay da yedi gün âdet görürler. Âdetleri bu şekilde devam eder. Bu durumda olan bir kadın, akıntı kesilmese de altıncı gün sonunda gusledip, (akıntı varsa her namaz vak ti özürlüler gibi abdest alarak) namazlarını kılmaya başlar. Ramazan ayı ise orucunu tutar. Yedinci günü kan kesildikten sonra da tekrar gusül abdesti alır. Fakat, akıntılı geçen yedinci gün bitmeden, erkeğiyle cinsi bulunamaz.

5) Bir kadının düzenli hayız müddeti, bâzan değişikliğe uğrayabilir. Bu değişiklik, yeni âdetin -iki defa görülmesiyle kararlaşır, denilmiş ise de- bir defa görülmesiyle de sâbit olur. Meselâ, aybaşı âdeti altı gün halinde kararlaşan bir kadın, sonra yedi gün kan görse, artık onun ay başı müddeti yedi güne intikal etmiş olur. Sonraki bir âdette de beş gün kan görse, hayız müddeti beş güne devretmiş olur… Hayız âdetinin bu şekilde gün süresi değişebileceği gibi, hayız devresinin zamanı da değişebilir. Meselâ, bu ayın başında hayız gören kadın, bir dahaki sefer gecikerek, öbür ayın ancak sonuna doğru veya bir kaç ay sonra hayız görebilir. Değişik hayat şartları ve bâzı ilâçlar da, âdet değişikliğine sebep olur.

6) On güne kadar devam eden değişik hayız akıntıları, âdet hâlini değiştirmiş olur. Fakat on günü geçerse, değişiklik olmuş sayılmaz. Meselâ, her ay yedi gün kan gören kadın, sonradan üç gün daha artarak on gün kan görme ye başlarsa, âdeti on güne çıkmış olur. Fakat, yedi gün kan gören bir kadın, sonradan on bir gün veya daha fazla kan görmeye başlarsa, bu fazla olan değişikliğin hiçbiri hayız kanı sayılmaz. Bu durumda, bunun âdet hâlinde olan ilk yedi günü hayız, diğer günler özür hâli sayılır. (Yedi günden sonraki namazların kazası gerekir.)

Bunun gibi, her ay içinde belirli bir zamanda, meselâ beş gün âdet gören bir kadın, bu defa üç gün evvel başla yıp kanaması sekiz güne çıksa, bu sekiz günün hepsi hayız sayılır. Fakat bunların toplamı on günü geçerse, bu durumda evvelce devam etmekte olan âdeti günlerinde görülen kan hayız hâli olur; yeni eklenen günler özür hâli sayılır. O özür günlerinde kılınamayan namazlar kaza edilir.

7) Adeti üzere hayız gören bir kadın, hastalık gibi bir sebebten dolayı uzun süre kesilmeden kan görmeye baş larsa, yine hayız müddeti öncekine göre hesaplanır. Bu kadının hayız müddetleri meselâ, her Kameri ay başın dan yedi gün hâlinde idiyse, bundan sonra da devamlı kanamada, her yeni ayın ilk yedi günü hayız, diğer günleri de özür hâli sayılır.

Bunun gibi ilk defa hayız görüp de kanaması kesilme den uzun müddet devam eden bir kızın, ilk kan gördüğü zamana tesadüf eden günlerinden itibaren her aydan on günü, (ikiyüz kırk saati) hayız âdeti olarak kabul edilir; diğer günler de özür kanı sayılır.

Dikkat: Hayız âdetinin ay hesapları, esâsen Hicri (Kameri) aylara göredir. Aybaşı hâlleri -ayın başına mahsus olmamakla beraber- umumiyetle her devre, ayın belli tarihlerini takip eder. Bir de âdet görmede “aybaşı” denince, bir aydan az olsun veya çok olsun, her hayız devresinin başlangıcı demek olur.

8) Her kadının, kendi âdet hâlinin zamanını ve günle rini, iyice öğrenip ezberlemesi vâcibdir. Âdet hâli, değişik ve düzensiz olan kadınların da, yukarıda açıklanan du rumları güzelce öğrenip, kendi hâllerini gerektiği şekilde bellemeleri icab eder. Bu meselelerin ehemmiyeti büyük tür. Bu inceliklere dikkat etmeyenler günahkâr olurlar.

Âdet hâllerini bellemek için: a) Başta üç-on gün ara sında değişen kirli âdet günlerini, b) İki âdet başlangıcı arasındaki gün sayısını, c) Birinci âdetin bitmesiyle ikin cinin başlaması arasındaki -en az onbeş gün olması gereken- temizlik günlerini, her kadının iyice bilmesi lâzımdır.

Bir hastalık veya anormallikten dolayı, âdet zamanını unutmuş olan bir kadın, aybaşı kanaması kesilmeden devam ettiği takdirde, düşünerek kendi kanâatine göre karar verir. Meselâ böyle bir kadın, geçen aydaki âdetinin beş gün olduğu kanâatine sâhib olursa, bu durumda de vamlı kanamanın her ayından beş günü âdet hali kabul edilir. Diğer günler de özür hâli sayılır. Bu âdet müddetinin her ayın hangi zamanına tesadüf ettiğini de, yine kendi güvendiği kanâatiyle kararlaştırır

9) Bülûğ çağına gelmiş bir kız, ilk defa hayız kanı gör düğü takdirde, -namaz ehliyse- namazını bırakır ve ayba şı hâlindeki yasaklardan kaçınır. Şayet bu kanama kesildiği zaman, başlangıcı ile sonuncusu arası, üç günden (yâni yetmişiki saatten) daha az olmuş ise, hayız olmayıp özür kanı olduğu anlaşılır.

Şayet ilk defa hayız gören bir kızın, kanama müddeti nin başlangıcı ve sona ermesi arası, meselâ altı gün tut muş olsa, o kızın aybaşı âdeti altı gün olarak kararlaşır. O halde o müddeti iyice bellemesi gerekir. Çünkü bun dan sonraki âdet hâlleri de -bir değişikliğe uğramadıkça hep altı gün olarak devam edecektir. Bunun gibi, üçten on’a kadar herhangi bir gün, âdet günü hâlinde sâbit ola bilir. Şayet ilk kanama müddeti, peşpeşe veya aralıklı olarak on günden fazla sürerse, on günü aybaşı âdeti, fazlası da özür hâli sayılır.

10) Hayız müddetinde akan kan, kadından kadına değişik renkte olabilir. Siyah, kırmızı, sarı, yeşilimtırak, bu lanık ve toprak renginde görülebilir. (Her kadın, kendi âdet kanının rengini bilmelidir.) Hayız müddeti içinde ge len kan tamamen kesilmedikçe, âdet hâli son bulmuş olmaz. Âdet müddetinin en sonunda gelen akıntının rengi beyaz olur. Binâenaleyh, bembeyaz akıntı geldiği zaman, hayız hâli kesilmiş olur. Bundan sonra -fazla vakit kay betmeden- gusletmek ve namazlara başlamak farz olur. Adet akıntısı on günü geçerse, on günden fazlası özür kani sayıldığından, onuncu günün sonunda yâni, kanama başladıktan ikiyüz kırk saat sonra gusledip, kanama de vam etse, bile her namaz vakti abdest alarak namazları kılmak gerekir.

Adet hâli son bulunca, tıpkı cünüb olan kimse gibi gusletmek farzdır. Bu durumda vakit müsâitken guslet
meden namaz vaktini geçiren günahkâr olur. Şayet su bulunmaz veya suyu kullanmak mümkün olmazsa, gusül yerine teyemmüm edilir ve bununla namaz kılınabilir. Fakat, su ile yıkanma imkânı hâsıl olduğu zaman, teyem müm bozulur ve ayrıca gusletmek farz olur.

B-NİFÂS (LOHUSALIK) HÂLİ

Nifâs: Çocuk doğuran kadının, doğumdan sonraki kan görme hâlidir. Bunun en azı için bir kaide yoktur; birkaç saat da olabilir. En çok müddeti ise kırk gündür. Kırk günden sonra görülen kan nifâs kanı değil, özür kanı sa yılır. (Şâfiî mezhebine göre, nifâsın en çok müddeti altmış gündür.)

Nifâs müddeti, ilk çocuğun doğmasından sonra belli olur. İlk doğuran kadın, nifâs müddetinin kaç gün devam ettiğini öğrenmelidir. Nifâs süresi içinde görülen temizlik de nifâstan sayılır. Meselâ, onbeş gün kan görülüp on gün kesilse, on gün daha kan gelip -son olarak- kesilmiş olsa, bu otuzbeş günün hepsi nifâs müddeti sayılır.

Birinci çocuğunda meselâ sâdece yirmi gün kan görüp, daha fazla sürmeden kanaması kesilen kadının, nifas âdeti yirmi gün olarak kararlaşmış olur. İlk doğumdan sonra kırk gün sürmeden kanaması kesilen kadın, kırk gün beklemeden cinsi münasebette bulunmaz. Çünkü, kırk gün içinde tekrar kan görüp, nifâs hâlinin devam etmesi mümkündür. Fakat, kan kesildiği müddetçe -ihtiyâtan- namaza başlar. Meselâ, nifâs hâli yirmi gün sonra kesilip, kırk günün içinde bir daha kan görülmemiş olursa, yirmi günden sonraki namazlar borç olacağından, vaktinde kılınmamışsa onların kaza edilmesi farz olur.
Şayet ilk doğumdaki nifâs kanaması kırk günü geçer se, nifâs müddeti kırk gün olur; kırk günden fazlası özür kanı sayılır. Bu durumda, kırkıncı günün sonunda kanama kesilmese de gusledilir. Bundan sonra -kırk günden fazlası özür kanı olduğundan- kanama devam etse de, her namaz vakti ayrıca abdest alip namazları kılmak gerekir.

Nifas müddeti bir defa ile sabit olduğu gibi, bir defa ile de değişebilir. Nitekim hayız da böyledir. Meselâ, evvelki doğumda yirmibeş gün kan görüldüğü takdirde, nifas müddeti yirmi beş gün olarak kararlaşacağı gibi, sonraki doğumda ancak yirmi gün kan görülmüş olsa, bu sonra kinin nifâs müddeti de yirmi gün olur. Böylece, nifas âdeti değişerek yirmi beş günden yirmi güne dönmüş olur. Bunun gibi, sonraki doğumda kanama süresi otuz gün devam edip kesilse, nifas müddeti otuz güne çıkmış olur. (Bu müddet içinde, nifas hâlinde haram olan şeylerden sakınmak icap eder.)

Fakat, önceki doğumda nifâs müddeti meselâ otuz gün olduğu halde, sonraki doğumda kanama hâli kırkbeş gün olsa, bunun yine ancak otuz günü nifâs olur; öbür günle ri özür hâli sayılır. Çünkü, ikinci nifâsta kanama kırk gü nü geçtiği takdirde, bunun müddeti önceki nifâsa göre kabul edilir. Bu durumda, nifas sayılmayan günlerin na mazı kaza edilir.

El, ayak gibi vücud organları belirmiş olan bir çocuğun düşmesiyle nifâs hâli olur. Organlarının bâzısı hiç belli ol mayacak şekilde bir düşükten dolayı, nifãs hâli meydana gelmez. Bu durumda görülen kan, hayız şartlarını taşı yorsa hayız kanıdır. Hayız şartları mevcud değilse özür kanı olur.
Bir kadın ikiz doğursa, nifâs müddeti birinci çocuğun doğuşundan itibaren hesaplanır.

1) HAYIZ-NİFÂS HÂLİNDE HARAM ŞEYLER:

1- Namaz kılmak. Tilâvet ve şükür secdesi de böyle.

2 – Oruç tutmak. Mutlaka yeme-içmeyi bırakıp, orucu taklid ve teşbîh de mekruhtur.

3- Kur’ân-ı Kerim’i, tercemesi dahi olsa herhangi bir sargı ve örtü içinde olmadan elle tutmak, bir âyete el sürmek. Kur’ân tefsiri de tutulamaz, denilmiştir. Tefsir ve diğer dini kitapları tutmak ve Kur’ân-ı Kerîm’i giyilmiş elbisenin yeniyle tutmak da, bu hâllerde ve cünüb hâlinde mekruhtur.

4- Kur’ân-ı Kerim’den -bakarak veya ezbere- âyet okumak. Duâ niyetiyle Fâtiha ve bâzı duâ âyetleri ve Besmele okunabilir, tesbih ve zikir yapılabilir, şehadet ve salavat getirilebilir. Zarûret hâlinde, cünüb ve hayız kimsenin, Kur’ân âyetlerini kelime kelime okuyup talebeye öğretme si câizdir. Âyetleri el sürmeden yazmak da câizdir.

5- Câmiye girmek.

6- Kâbe’yi tavaf etmek.

7-Zevciyle cinsî münâsebette bulunmak.

8- Göbek ve diz arasından, çıplak faydalanmak.

Kur’ân-ı Kerîm şöyle buyurur: “Sana hayız hâlini de sorarlar. De ki: O eziyettir (pisliktir). Öyleyse hayız hâlinde kadınlardan (cinsi ilişkiden) çekilin, temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın…”

 

HAYIZ-NİFÂS HAKKINDA MES’ELELER

Hayız veya nifâs hâli görmekte olan kadınların, hayızlı veya nifâslı sayılan günlerde kılamadıkları namazlarının sonradan kazası icab etmez. Fakat, bu hâlde tutamadık ları farz oruçlarını sonradan kazâ etmeleri farzdır. Nâfile oruca veya nâfile namaza başladığı hâlde, tamamlama dan hayız veya nifâs hâlini gören kadının, sonradan onları kazâ etmesi gerekir. Çünkü, başlanmış olan nâfile bir ibâdetin tamamlanması vâcibdir. Farz namaza başladığı hâlde, âdet görüp namazı bozulan kadının, o namazı kaza etmesi lâzım gelmez.

Bir kadın, hayız kanının zuhûr ettiğini hisseder gibi olsa, fakat dışarıda bir eseri görülmezse, bununla hayız olmaz. Temiz iken bez veya pamuk koyup, sonra onda kan lekesi gören kadın, bunu kaldırıp gördüğü andan itibâren hayız sayılır. Âdet hâlinde kullanılan bezin son radan temiz olduğu görülse, konduğu andan temiz sayı lir.

Henüz vakit namazını kılmadan, o vaktin son kısımlarında hayız veya nifâs hâli gören kadının, o namazı kaza etmesi gerekmez. Şâyet hayız veya nifâs hâlinin tamamen kesilmesi, bir namaz vaktinin son kısmına tesadüf etmiş se, o vaktin bitmesine de gusledip namaza başlanabile cek kadar bir zaman kalmışsa, o namaz borç olur ve kılınması icap eder. (Bu kadarlık bir zaman da kalmamış sa, o namaz borç olmaz.) Böylece borç olan namazın zamanı müsaitse, akıntının sona ermesiyle hemen gusledip namazın kılınması gerekir. Vaktinde kılınmazsa kază edilir. Bu mes’elelere çok dikkat etmek lazımdır. Her müslüman kız ve kadının bunları öğrenerek, namaz borçlarını aksatmadan yerine getirmesi farzdır. Bunlara dikkat et meyip, kendisine farz olan namazları kılmadan bırakan kimseler büyük günah (haram) işlemiş olurlar. Allahü Teâlâ, zâten kadınların hayız ve nifâs hâlindeki namazlarını afvetmiştir. Üstelik bunun dışındaki farz namazları da kılmadan bırakmak, bu hususta gerektiği gibi dikkat ve titizlik göstermemek elbette büyük günah olur. Özür kanaması olduğu anlaşılan ve namazları kılınmamış olan bütün günlerin, namazlarının kazâ edilmesi de farzdır.

Ramazan ayında oruçlu iken, daha akşam olmadan hayız veya nifâs hâli gören kadının, orucu bozulmuş olur ve Ramazan’dan sonra onu kazâ eder. Eğer Ramazan ayında sabah vaktinden önce, yâni tan yeri ağarmadan kanama hâli son bulmuş olsa, o günkü orucu tutar. Fakat, kanamanın kesilmesinden sonra sabah vaktine, yıkanıp namaza duracak kadar (onbeş dakikalık) bir za man kalmamışsa, o gün oruç tutamaz. Bu durumda vak ti geçen o geceki yatsı namazı ona farz olmayacağından, onun kazâsı da gerekmez. Çünkü, yatsının vaktini hayız veya nifâs hâlinde geçirip sabahlamış oldu. Fakat, o günün orucunun kazâsı icâb eder.

Bir kadının hayız hâli on günü yahut nifâs hâli kirk günü doldurduktan sonra, kan kesilmese ve gusletmese bile, erkeğiyle cinsi münâsebette bulunması helâl olur. Namaz için ise gusletmiş olmak şarttır. Fakat hayız hali on günden, nifâs hâli de kırk günden evvel son bulduğu takdirde, cinsi münâsebetin helâl olması için şu şartlar dan biri bulunmalıdır: a) O kadının ya gusletmiş olması lazımdır, b) Veya adetinin kesilmesinden sonra -yukarıda belirtildiği gibi- kendisine borç kalan bir namazın vakti geçmiş olmalıdır, c) Yahut da bir özürden dolayı yaptığı teyemmümle namaz kılmış olmalıdır. Aksi hâlde cinsi münâsebet helâl olmaz.

Bir kadın, aybaşı veya lohusalık hâli kesilmeden gusletse yahut âdet zamanı bitmeden kanaması kesilse, bu durumda cinsî münâsebette bulunamaz. Bununla bera ber, kanamanın böyle kendi müddetinden önce kesilmesi hâlinde, ihtiyâtan gusledip namazları kılar.

Bunu biraz izah edelim:

a Meselâ: Henüz hayız müddeti tamam olmadan kan kesildiği takdirde, bu kesilme üç gün dolmadan ol muşsa -hayız sayılmadığından- gusül icâb etmez. Bu du rumda tekrar kanama ihtimâli olduğu için, namaz vaktinin son kısımlarına kadar beklenir. Akıntı olmazsa sâdece abdest alınıp namaz kılınır. Tekrar akarsa namaz bırakılır. Üç günden önce kesilen akıntı, şayet kanamanın başladığı andan itibâren on günlük zaman içinde bir daha hiç görülmezse, o kanamanın hayız olmayıp özür kanı olduğu anlaşılır. O günlerin kılınmayan namazları kaza edilir.

b – Akıntı üç günü doldurduğu hâlde, henüz kadının kendi âdet müddeti bitmeden kanama kesilse, yine içinde bulunduğu namaz vaktinin sonuna yakın bekler. Kanama olmazsa gusledip namazını kılabilir. Bu durumda, önceki günlerin kazâsı gerekmez. Kanama tekrar zuhur ederse namaz kılınamaz.

c- Aybaşı kanamaları, âdet müddeti tamam olduktan sonra kesildiği takdirde de -henüz namaz vaktinin evvelinde ise- o namaz vaktinin son kısmına yakın beklenir. Peşinden vücüben gusül yapılıp namaza başlanır.

d – Bu mes’elelerde nifâs hâli de hayzın durumu gibidir. Yâni: bir kadının bu defaki nifas kanı, önceki nifâsta sabit olmuş bulunan müddetinden önce kesildiği zaman, gusledip namazları kılmaya başlar. (Tekrar akarsa bira kır.) Fakat, ondan evvelki nifâsta belli olan müddeti dol madıkça zevciyle cimâ yapamaz. Bir de nifâs hâlinde, kan ne zaman kesilirse gusletmek icâb eder.

“Bir kadın, temiz olduğu hâlde yatıp da uyandığı zaman hayız görmeye başlamış olduğunu anlasa, uyandığı zamandan itibâren âdet görmeye başlamış sayılır. Bilâkis hayızlı bir kadın, yatıp da uyandığı zaman temiz olmuş olduğunu anlasa -ihtiyâtan- uyuduğu zamandan itibâren temizlenmiş sayılır. Binaenaleyh, bu iki takdirde de eğer yatsı namazını kılmadan yatmış ve uykuda iken bu na maz vakti geçmiş bulunursa, bu namazı kaza etmesi lâzım gelir”.

Hayız ve nifâs müddeti sona ermeden cinsî münâsebette bulunmak haramdır. Bunu inkâr edenin imanı tehlikeye girer (10). Haram olduğunu inkâr etme mek şartıyla, bu işi bilerek yapan karı-koca günahkar olur, Tevbe etmek lâzım gelir. Evli kadının, aybaşı hâlini kocasına haber vermesi gerekir. Şayet kadın bu hâlini erkeğinden gizlerse ve erkek de bundan habersiz olarak onunla cimâ ederse, bunun günahı kadına aid olur. Kadinin, âdet hâlini erkeğinden gizlemesi haram olduğu gibi, hayızlı olmadığı hâlde yalan söyleyip, ona karşı hayızlı olduğunu iddia etmesi de haramdır. Binâenaleyh, bu mes’elelere dikkat etmelidir. Erkek, âdet hâlindeki kadın la zorla cimâ etse, bunun günahı erkeğe ait olur.

Hayız veya nifâs müddeti bittikten sonra, aradan on beş gün geçmeden kan gelse, o kan hayız olmaz; özür ka ni olur. Zira bunların her-ikisi arasındaki temizlik müd deti, en az onbeş gündür. (En çok müddetinin ise sınırı yoktur, bâzısında ayları ve yılları aşabilir.)

Bir kadın, hayız veya lohusa durumunda iken ayrıca cünüb olsa yahut cünübken hayız görse, bu hâli kesilme dikçe gusletmesi icâb etmez. Hayızlı veya nifâslı kadının hayvan kesmesi, yemek yapması ve içtiği suyun artığı mekruh değildir.

Hayız ve nifâs hâlinde, cinsi münâsebetin erkeğe haram olması bakımından, müslüman olmayan zevcesi de müslüman olan zevcesi gibidir. Hayız-nifâs hâllerinde karı-kocanın birbirinden ayrı yatmalarına lüzûm olmadığı gibi, bu davranış uygun da değildir.

(Aybaşı ve lohusalık hâlinde cinsi münasebette bulunmanın, sağlık ve evlilik yönünden pek zararlı olduğu da ilmi bir gerçektir.)

C – İSTİHÂZA (ÖZÜR) HÂLİ

Hayız veya nifâs kanı hâricinde, kadınlarda tenåsül organından akıp gelen kokusuz kana “İstihâza” denir. Bu kan, rahimden (döl yatağından) değil, bir damardan gel mektedir. Bu bir nevi hastalık hâli demektir ki, icab eder se doktora başvurmalıdır.
Bir kadında, üç gündan az veya hayız hâlinin on gününden fazlalık olarak gelen kan istihâzadır. Henüz do kuz yaşını doldurmamış bir kızdan gelen kan veya tamâmen hayızdan kesilmiş yaşlı (meselâ ellibeşi geçmiş) kadınlarda yahut gebe hâlindeki kadında görülen kan da istihâzadır. Lohusa hâlindeki kadından gelen kanın kırk günden fazlası da böyledir.

İstihâza, özür kanı demektir. Bu kan da burun kana ması gibidir. Hayız ve nifâs hâlinde haram olan şeylerin hiçbiri istihâza hâlinde iken haram değildir. İstihâza hâlindeki kadın, namaz ve orucunu terkedemez. İstiháza, guslü gerektirmez. Şayet istihâza hâli devam ederse, bu durumda kadın “özürlü” olacağından, kan aktığı hâlde diğer özürlüler gibi, her namaz vakti yeniden abdest alıp namazlarını kılar.

(Böyle kimselerin abdest ve namaz durumları, ilgili kitabların “Özürlü O’anların Namazı” bahsinde, gerektiği şekilde açıklanmıştır.)

BENZER KONULAR:

Dini Soru Cevap

Her soru cevap verilmeye değerdir, yeter ki aynı konu bize sorulmuş olmasın ve kurallara uygun sorulsun. Lütfen soru yollamadan önce aynı konu var mı diye \\\\"ARAMA\" yapınız. Konu altına yazılan sorulara öncelik tanıyoruz.. Bilginize

Takip Et

Answers ( 2 )

  1. SORU CEVAPLAR:

    Selamınaleyküm,
    Ramazan’a girmeden ilk sahurda nokta kadar farklı renkte akıntı oldu, günlerim yaklaşmıştı ve ben ilk gün orucumu tutmadım bekledim fakat devamı gelmeyince bende guslettim. 2 ve 3.gün orucumu tuttum Namazlarımı da kıldım herhangi sıkıntı yaşamadım. 3.Günün gecesi yine aynı durumu yaşadım nokta kadar akıntı oldu. Tuttuğum oruçları kaza etmem gerekir mi, eğer hayız olarak kabul ediliyorsa 10 günden sonra nasıl orucuma devam edeceğim anlatabilir misiniz?

     



    Hayız gününüz ne zaman başlıyor ne zaman bitiyor neden onu yazmıyorsunuz
    En iyi cevap
  2. Kadınların özel halleri, üreme sisteminden kaynaklanan ve kadınların yaşam döngüsünde belirli dönemlerde ortaya çıkan fizyolojik ve psikolojik değişikliklerdir. Bu haller, âdet, lohusalık, gebelik ve menopozdur.

    Âdet, kadınlarda üreme sisteminin düzenli bir şekilde yumurta üretmesi ve bu yumurtanın döllenmediği durumlarda rahmin iç tabakasının dökülmesi ile oluşan fizyolojik bir süreçtir. Âdet kanaması, her ay ortalama 3-7 gün sürer.

    Lohusalık, doğumdan sonraki ilk 40 gün içinde görülen fizyolojik ve psikolojik değişiklikleri ifade eder. Lohusalık döneminde, rahim eski haline döner, vücuttaki kan ve sıvılar azalır ve hormon seviyeleri normale döner.

    Gebelik, kadının rahminde bir embriyonun geliştiği ve doğuma kadar geçen süredir. Gebelik süresi ortalama 40 haftadır.

    Menopoz, kadınların yumurtalıklarının yumurta üretmeyi ve östrojen hormonu üretmeyi bıraktığı dönemdir. Menopoz, genellikle 45-55 yaşlarında görülür.

    Kadınların özel hallerinin her biri, kadının fiziksel ve ruhsal sağlığını etkileyebilir. Bu nedenle, bu dönemlerde kadınların kendilerini daha iyi hissetmeleri için bazı önlemler alması önemlidir.

    Âdet döneminde, kadınların kendilerini daha rahat hissetmeleri için hijyenik ped veya tampon kullanması, bol su içmesi ve düzenli olarak egzersiz yapması gerekir.

    Lohusalık döneminde, kadınların kendilerini daha iyi hissetmeleri için bol bol dinlenmesi, sağlıklı beslenmesi ve bol su içmesi gerekir.

    Gebelik döneminde, kadınların düzenli olarak doktor kontrolünde olması ve sağlıklı beslenmesi gerekir.

    Menopoz döneminde, kadınların sıcak basması, gece terlemesi, ruh hali değişimleri gibi menopoz semptomlarını yönetmek için doktorlarına danışması gerekir.

    Kadınların özel halleri, kadınların yaşam döngüsünün önemli bir parçasıdır. Bu dönemlerde kadınların kendilerini daha iyi hissetmeleri için bazı önlemler alması önemlidir.

Cevapla