Kapı çalma adabı Nur suresi 27 ve 28 ayetler
Eve girme adabı
Evlere girerken izin isteme adabı ile ilgili ayet
Bugün ikindi vakti hadis derslerimizin konusu Nur suresi 27 ve 28 ayetlerinin tefsiri ile bu konudaki hadisler idi.
Allahu Teala kuranı Kerim’de Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem hadisi şeriflerinde başkasının evine izinsiz girmemek gerektiğini izin isterken en fazla 3 defa tekrar edilmesi gerektiğini izin verilmezse geri dönme gerektiğini bize öğretiyorlar.
Başkasının evine girme adabı budur izin verilirse veya ses verirlerse önce selam ile başlanması gerektiğini de özellikle belirtilir..
AYETLER
Ey iman edenler! Kendinizi tanıtıp izin almadan ve içinde oturanlara selâm vermeden kendi evlerinizden başka evlere girmeyin. Sizin için daha iyi olanı budur; umulur ki düşünüp anlarsınız.
Eğer o evlerde bir kimse bulamazsanız -size izin verilmedikçe- oralara girmeyin. Size “Kabul edemiyoruz, dönün” denirse hemen dönün; bu sizin için daha nezih bir davranıştır. Allah bütün yaptıklarınızı bilmektedir.
İçinde kimsenin oturmadığı ve kendinize ait eşya bulunan evlere girmenizde sizin için bir sakınca yoktur. Allah açıkladığınızı da bilir, gizlediğinizi de!
Nur suresi 27 28 ve 29
HADİSLER
Hz. Peygamber’in belirlediği bir kurala göre bir yere girmek için izin isteyen kişi, bu isteğini en çok üç defa tekrar etmeli, buna rağmen izin ifade eden bir karşılık alamazsa dönüp gitmelidir (Buhârî, “İsti’zân”, 13; Müslim, “Âdâb”, 32, 34, 35, 37; Râzî, XXIII, 197-198).
Answers ( 4 )
Kapı çalma, izin isteme ve evlere girme hakkındaki Ayetlerden Çıkan Hüküm Ve Hikmetler
Ayetler şu hususlara işaret etmektedir:
1- Başkalarının evlerine izinsiz girmenin haram oluşu, selâm vermenin mendup oluşu. Sünnet’in delâlet ettiği gibi selâm izinden önce olacaktır.
İzin istemede sünnet olan -daha önce geçtiği gibi- üç defa olması, daha fazla olmamasıdır. İzin isteme şekli erkek veya kadın, gözleri gören veya görmeyen kişinin:
-“es-Selâmü aleyküm. Girebilir miyim?” demesiyle başlar. Kendisine izin verilirse içeri girer. Dönmesi emredilirse oradan ayrılır. Hiç kimse cevap vermezse üç defa izin ister, üç defadan sonra ayrılır.
İmam Malik diyor ki: İzin isteme üç defadır. Hiç bir kimsenin üçten fazla izin istemesini mendup saymıyorum. Ancak kim sesini duyuramadığını yaki-nen biliyorsa üçten fazla izin istemesinde bir beis görmüyorum.
Malikîler demişlerdir ki: İzin istemek üç defa ile tahsis edilmiştir. Çünkü bir söz umumiyetle üç defa tekrar edildiği zaman duyulup anlaşılır. Bu sebeple Peygamberimiz (s.a.) bir söz söylediği zaman bunu üç defa tekrar eder, bu söz anlaşılırdı. Bir topluluğa selâm verdiği zaman onlara üç defa selâm verirdi. Durum genellikle böyle olduğuna göre üç defadan sonra izin verilmezse ev sahibinin izin vermek istemediği ya da belki de ortadan kaldırması mümkün olmayan bir mazeretin onun cevap vermesine engel olduğu ortaya çıkar. Bu sebeple izin isteyenin oradan ayrılması gerekir. Çünkü üç defadan fazla izin isteme ev sahibini endişeye sevkedebilir. Belki de ısrar ona zarar verebilir, meşgul olduğu şeyi bırakabilir. Nitekim Peygamberimiz (s.a.) Ebu Eyyub’un yanına girmek için izin istediği zaman Ebu Eyyub telâşla dışarı çıkmış, bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.): “Belki de biz seni telâşlandırdık…” demişti.
Ama bugün insanlar sağlam kapılar ve ziller icad edince, izin istemek kapıyı çalmak ya da zili çalmak suretiyle olmaktadır. Kapıyı çalandan kendisini tanıtması istenince rahatsız etmemek, korkutmamak, sıkıntı ve darlık vermemek için kapıyı çalanın kendisini tanıtması vacip olur.
İzin isteyen kapıya doğru yüzünü dönmez. Sadece kapının sağında veya solunda durur. Zira kapı açıldığı zaman göz ev sahibinin hoşuna gitmeyen durumları ansızın görebilir.
Kapıya vurulma şekli işitilebilecek kadar hafif olur. Bu konuda şiddete baş vurulmaz. Enes b. Malik (r.a.) şöyle demiştir: Peygamberimiz’in (s.a.) kapısı tırnakla çalınıyordu.
Eve girmek isteyen şahsın tanınmasının delili Buharî ve Müslim’in Sahihlerinde Cabir b. Abdillah’tan (r.a.) rivayet ettikleri şu hadistir: Cabir anlatıyor: Peygamberimiz’in (s.a.) huzuruna girmek için izin istedim. Efendimiz (s.a.):
– Kim o? diye sordu. Ben de:
– Ben, diye cevap verdim. Peygamberimiz (s.a.):
– Ben, ben, dedi. Sanki bu ifade Efendimizin hoşuna gitmemişti. Çünkü Cabir’in “ben” cevabı ile kendini tanıtma durumu meydana gelmez. Tanıtma için Hz. Ömer ve Ebu Musa’nın (r.a.) yaptıkları gibi kapıyı çalan kimsenin ismini zikretmesi gerekir.
İzin isteme ifadeleri hususunda her topluluğa ait hususî örfler vardır. İnsanlar geçmişte selâm veriyorlardı. Sonra tam örtülü sağlam kapanan kapılar edinince selâmı terk ettiler. Bu umuma ait evlerdeki durum idi.
İnsanın hususî evine gelince, evinde ailesi (hanımı) varsa orada izin almaya ihtiyaç yoktur. Sünnet ise eve girerken selâm vermektir.
Katade diyor ki: Evine girdiğin zaman ailene selâm ver. Onlar kendilerine selâm vermene en lâyık olan kimselerdir. Eğer evinde ailenle birlikte annen veya kızkardeşin varsa (alimler diyorlar ki:) öksür, ayağını yere vur ki senin girişinden haberdar olsunlar. Çünkü seninle ailen arasında teklif yoktur. Ancak anne ile kızkardeş sana görünmek istemedikleri bir durumda bulunabilirler.
Kişi evine girer ve orada kimse yoksa “es-selâmü aleynâ ve alâ ibâdillâhis-sâlihîn” der. Nitekim Katade de böyle demiştir. Melekler de ona cevap verir.
Aile halkından biri evlerinin deliğinden bakan bir kimseyi görür de gözüne vurup çıkarırsa İmam Şafiî ve Ahmed: “Ona hiçbir şey icap etmez.” demişlerdir.
Bunun delili Buharî ve Müslim’in Sa/u7ılerinde Ebu Hureyre’den (r.a.) rivayet ettikleri, Peygamberimiz’in (s.a.) şu hadis-i şerifidir: “Kim bir ailenin evine izinleri olmaksızın muttali olur da onlardan biri gözünü çıkarırsa onun gözü heder olur (değersiz kabul edilir.)”
Müslim’in ifadesi ise şöyledir: “Kim bir kavmin evine onların izinleri olmaksızın muttali olursa onlardan birinin onun gözünü çıkarmaları helâldir.”
Sehl b. Sa’d (r.a.) rivayet ediyor ki: Peygamberimiz (s.a.) odalarından birine muttali olmak isteyen kimseye o sırada elinde başını kaşımak için bulundurduğu bir şişi göstererek:
“Senin baktığını bilseydim, bu şişle gözünü çıkarırdım.” demiştir.
İmam Ebu Hanife ve Malik diyorlar ki: Eğer gözünü çıkarırsa kısas veya diyet olarak tazmin etmesi gerekir. Bunun delili: “Biz onlara bu hususta cana can, göze göz… (kısas yapılmasını) farz kıldık.” (Maide, 5/45) ayetinin ifade ettiği umumî hükümdür. Ayrıca bir âzâya tecavüz, diyeti veya kısası vacip kılan bir cinayettir. Geçen hadisler ise mensuhtur. Bu hadisler “Ceza verdiğiniz zaman siz de cezaya uğradığınız şekilde ceza verin.” (Nahl, 16/126) ayetinin inmesinden önce idi. Bu hadislerin vücup değil, vaîd şeklinde olması da muhtemeldir. Haber Allah’ın kitabına muhalif olduğu zaman bununla amel etmek caiz olmaz. Peygamberimiz (s.a.) bazan zahiren bir şey söyler bununla başka bir şey murad ederdi. Nitekim bir hadiste varit olduğuna göre Abbas b. Mirdas Peygamberimiz’i (s.a.) medhedince Bilâl’e: “Kalk, bunun dilini kes.” demişti. Bu ifadesiyle ona birşeyler verilmesini murad etmiş, gerçekten dilini kesmeyi murad etmemişti. Aynı şekilde buradaki hadisteki “gözünü çıkarmak” tabiriyle o kişiye bir daha başkasının evine bakmamasını temin edecek bir muamele yapılmasını murad etmiş olabilir.
2- Ev sahibi olmadığı bir zamanda izin verilmedikçe başkalarının evine girmenin haram oluşu: Bu hüküm “Orada hiçbir kimse bulamazsanız…” ayetinden alınmıştır. Doğru olan husus bu ayetin bir önceki ayetle irtibat içinde olduğudur. Ayetin takdiri şu şekildedir: Ey iman edenler! Siz başkasının evlerine izin istemeden ve selâm vermeden girmeyin. Eğer size izin verilirse girin. Aksi takdirde dönün. Orada size izin verecek kimse bulamazsanız, size izin verecek birini buluncaya kadar içeri girmeyin.
İznin vacip olması ve izinsiz içeri girmenin haram oluşunda kapının kapalı veya açık olması arasında bir fark yoktur.
İzin küçük tarafından da büyük tarafından da olur. Enes b. Malik (r.a.) Peygamberimiz’in (s.a.) huzuruna girmek için izin istiyordu. Sahabenin çocukları ve hizmetçileriyle olan tavrı da böyle idi.
3- “Allah yaptıklarını gayet iyi bilir.” ayeti ile “Allah sizin açığa vurduğunuzu da gizlediğinizi de gayet iyi bilir.” ayeti evlere gizlice bakanlara, günah işlemek niyetiyle ev sahibinin gafil olduğu zaman eve girmek isteyenlere, helâl ve caiz olmayan şeylere bakmak isteyenlere karşı bir vaîd, tehdit şeklindedir.
4- Oteller, dükkanlar, umumi banyolar gibi umumi yerlere giriş bir maslahat gereği ise yahut geceleme, alış-veriş, banyo yapmak ve emanet eşya bırakmak gibi istifade hakkı var ise bu çeşit yerlere ve oturulmayan evlere girmenin mubah oluşu.
Buna göre “Size hiçbir mahzur yoktur…” ayeti hiçbir kimsenin oturmadığı her ev için izin istemenin hükmünü kaldırmaktadır. Çünkü izin istemedeki illet sadece haramlara muttali olmayı engellemektir. İllet tamamen ortadan kaldırılınca bu hüküm de zail olur, ortadan kalkar
Evlere Giriş İçin İzin İsteme Ve Adabı
27- Ey iman edenler! Kendi evlerinizden başka evlere izin almadan ve orada bulunanlara selâm vermeden girmeyin, şünürseniz bu sızın için daha hayırlıdır.
28- Eğer orada kimseyi bulamazsanız, size izin verilmedikçe içeriye girmeyin. Eğer size “geri dönün” denilirse hemen dönün. Bu (davranış) sizin için daha temizdir. Allah yaptıklarınızı çok iyi bilir”
29- İçinde eşyanız bulunan, oturulmayan evlere (izinsiz) girmenizde bir mahzur yoktur. Allah sizin açığa vurduğunuzu da, gizlediğinizi de gayet iyi bilir.
Kapı çalınďığında benim demeyi Peygamber efendimiz( s.a.v)uygun bulmamışya benim demek günah mı ?
Kapıyı çalan isminin söylemelidir BENİM demesi mekruhtur.