Paylaş
Kaza ve kadere inanmak
Question
KAZA VE KADER
Kader; Allah’ın ezelde, ezeli ilmi ve iradesiyle var olan ve var olacak her şeyi belli bir ölçü, uyum ve denge içerisinde belli bir gayeye yönelik olarak tayin ve takdir etmesidir.
Kaza ise; Allah’ın ezelde tayin ve takdir ettiği şeyleri, zamanı gelince ilmi ve iradesine uygun olarak yaratmasıdır.
Dolayısıyla kader, Allah’ın ilim ve irade sıfatıyla; kaza ise Allah’ın kudret ve tekvin sıfatıyla ilgilidir.
Kaza ve kadere iman etmek, imanın esaslarındandır. Zira kaza ve kaderi inkâr etmek Allahın ilim, irade, kudret ve tekvin sıfatlarını, dolayısıyla Allah’ı inkâr etmek demektir. Kaza ve kaderi inkâr etmek, insanı, şirk ve küfür demek olan ateizme, materyalizme ve deizme götürür. Küfür ve şirk ise, insanoğlunun hem dünyasını hem de ahiretini mahveder.
Kaza ve kader iki şekilde tecelli eder: İrâdî ve gayrı irâdî. Doğmak, ölmek, yaşamak gibi durumlar insanın iradesi dışında gerçekleşen hadiselerdir. İnsan iradesini aşan bu gibi hususlarda bize düşen görev ve sorumluluk, kaderi kabullenmek, Allah’a isyan etmemek, teslimiyet gösterip her durumda hamd ve şükretmektir.
İnsanın iradesi ile gerçekleşen işler ise, inanç, iyi veya kötü sayılan amellerdir. Bunlar bizim için imtihan vesilesidir.
İnsanlar, küfrü, şirki veya günahı kendi iradeleriyle tercih ederler. Cenabı Allah da imtihan gereği kullarının kalbinde bunları yaratır. İman ve salih amel dilediklerinde Cenabı Allah bunları yaratır. Bu bağlamda Cenabı Allah Kur’an’da: “De ki: “Hak, Rabbinizdendir. Artık dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin.”[1] “Dinde zorlama yoktur.”[2]
İmanı, islamı ve salih ameli dileyen bireyler ve toplumlar dünyada ve ahirette mutluluğa giden yolu tercih etmiş olurlar. Küfrü, şirki, fıskı ve zulmü dileyen bireyler ve toplumlar ise dünyada ve ahirette Allah’ın gazabına maruz kalırlar.
Bireyler ve toplumlar ilimde, fende ve teknolojide çalışmaları, emek ve gayret sarf etmeleri ölçüsünde gelişir, kalkınır ve refah seviyelerini yükseltirler. Çalışmayan, emek ve gayret sarf etmeyen bireyler ve toplumlar başkalarının tahakkümü ve tasallutu altına girerler, huzurlarını kaybederler ve tarih sahnesinden silinirler.
İnsanoğlunun, dünyevi ve uhrevi kazanç ve kayıplarının, mutluluk ve talihsizliğinin sebebinin fertlerin kendi iradesi ve ameli ile gerçekleşiyor. Bu konuda Allah şöyle buyuruyor: “Başınıza gelen her türlü kötülük kendi irade ve fiilleriniz yüzündendir.”[3] İnsan için ancak kendi ameli ve çalışmasının karşılığı vardır.”[4]
Öyleyse bize düşen görev ve sorumluluk dünya ve ahiret hayatımızın mutluluğu için iyi, güzel ve faydalı olan her şeyde irademizi ortaya koymalı, çalışmalı, sebeplere ve vesilelere yapışmalı ve Allah’a tevekkül etmeliyiz. Zira iradeyi kullanmak ve tedbir almak konularında tavırlarımız bağlayıcıdır. Allah bizim irademize göre bizimle muamele eder.
Konumuzla ilgili bir ayet mealiyle bitirmek istiyorum: “İnsanlar, kendi durumlarını ve gidişatlarını değiştirmedikçe Allah onların durumlarını değiştirmez.”[5]
—————————-
[1] Fussılet, 44.
[2] Bakara, 256.
[3] Şura, 30.
[4] Necm, 39.
[5] Ra’d, 11.
BENZER KONULAR:
Answer ( 1 )
Kaderin bir ilahi sır oluşunu ve insanlar tarafından gerçek anlamda çözülmesinin imkansızlığını göz önünde bulunduran Rasulullah (sav) kader konusunu tartışan ashabını uyararak şöyle buyurmuştur: “Siz bununla mı emrolundunuz? Veya ben bunun için mi peygamber olarak gönderildim? Şunu biliniz ki sizden önceki ümmetler bu tür tartışmalara başladıkları zaman helâk olmuşlardır. Böyle tartışmalara girmemelisiniz” (Tirmizi/Kader/1)
Kader ve kazâya inanmak iman esaslarındandır. Kader ve kazaya güvenip çalışmayı bırakmak, olumlu sonucun sağlanması yada olumsuz sonuçların önlenmesi için gerekli sebeplere sarılmamak ve tedbirleri almamak, İslâm’ın kader anlayışı ile bağdaşmaz.