Paylaş
Keşf ne demek
Question
Dini Kavram Olarak “Keşf”
Şer’i bir terim olarak keşf, bid’atçi olmayan ve Kitap ile sünnete bağlı olan salih bir mü’minin -sürekli bir adet şeklinde olmamak üzere-gösterdiği kerametlerdendir. Bazıları da bu keşf kerametini ruhi şeffaflık hâllerinden biri olarak tanımlamıştır. Gerçek salih ve mü’min insan bu hâle yükselir ve gayba dair bazı hususlar ona açılır. Bunun delili de Hz. Peygamber’in sahih bir hadiste yer alan şu ifadeleridir: “Benim buradaki kıblemi görüyor musunuz? Allah’a yemin ederim ki, sizin huşunuz da, rükünuz da bana gizli kalmıyor. Şüphesiz ki, ben arkamda olduğunuz hâlde sizleri görüyorum.” Nitekim Hz. Ebu Bekir ile Buhârî ve Müslim’in Sahih’lerinde belirtildiği üzere Hz. Ömer hakkında bilinen tahdis makamıyla ilgili hususlar da bu türdendir: “Siz den önceki ümmetler arasında muhaddes (ferasetli) kimseler vardı. Eğer ümmetim arasında da böyle birisi varsa, o da Ömer’dir.” Hak olan keşif Kitap ve sünnet ile çelişmeyen keşiftir. Çünkü Yüce Allah Kitap ve sünnetin hatadan korunmuşluğunu teminat altına aldığı halde, keşif, ilham, rüyalar ve müşahede edilen şeyler için böyle bir teminat vermemiştir.
Tasavvufi bir terim olarak keşif: Allah ile bütünleşmesinden sonra sufinin kalbinden ve basiretinden hicabın kaldırılması demektir. Bundan maksat ise, bu halden sonra keşif sahibi kimsenin kâinatta meydana gelen her şeyi bil mesidir. Ya da sufîye Kur’ân, sünnet ve eserlerde (ashâb ve tabiînden gelen rivayetlerde) şeriat âlimlerinin ya da zahir âlimlerinin bilmediği ve hakikat bilgisi diye bilinen hususlara dair yeni anlamların açılmasıdır. Muhammed Muhyiddin Necâ, hakikat ehli terimi olarak keşf hakkında şunları söylemektedir: Keşf gaybi manaların, gizli işlerin, vücut ve şuhud itibariyle gizli hususların üzerindeki hicabın gerisinde bulunanlara muttali olmaktır. Muta savvıflar, keşfi Hızır’dan ya da ilham meleğinden veya doğrudan ve aracısız olarak Yüce Allah’tan aldıklarını iddia ederler. Onlara göre, keşfin nihai dere celeri “fena”dan sonra “beka” makamında sıfatların suretinde zatın birliğinin şuhuduyla tahakkuk eder. Tasavvufi anlamıyla keşf gerçekte şeytanî birtakım telkinler ve nefsani vesveselerden ibarettir: “Gerçekten şeytanlar sizinle mücadele etmeleri için kendi dostlarına telkinde bulunurlar. Eğer onlara itaat ederseniz, elbette siz de müşrik olursunuz. ”
https://www.arapcadua.com/kategori/hadislerde-dua/
Keşf, İslam tasavvufunda ve genel dini literatürde önemli bir kavramdır ve iki temel bağlamda ele alınabilir: şer’i ve tasavvufi.
Şer’i Bağlamda Keşf
Şer’i bir terim olarak keşf, dindar ve bid’atçi olmayan bir müminin, yani İslam’ın temel prensiplerine sıkı sıkıya bağlı olan bir kimsenin, Allah’ın lütfu ile elde ettiği bazı manevi keşiflerdir. Bu keşifler, genellikle keramet olarak adlandırılan olağanüstü hallere dayanır ve sürekli bir alışkanlık olmamakla birlikte, gaybî (gizli) bilgilere erişimi içerir. Şer’i bağlamda keşfin geçerli kabul edilebilmesi için, bu keşiflerin Kitap (Kur’an) ve sünnetle çelişmemesi gerekir. Çünkü İslam’da sadece Kitap ve sünnetin hatadan korunmuş olduğu kabul edilir; keşifler, ilhamlar ve rüyalar gibi manevi tecrübeler için böyle bir garanti yoktur.
Tasavvufi Bağlamda Keşf
Tasavvufi anlamda keşf, bir sufinin Allah ile derin bir manevi bütünleşme sonrası kalbindeki ve basiretindeki perdelerin kaldırılmasıdır. Bu durumda sufi, kainatta meydana gelen her şeyi veya hakikat bilgisi olarak bilinen bazı derin anlamları anlayabilir. Tasavvufta, keşf bazen Hızır’dan, ilham meleğinden veya doğrudan Allah’tan alındığına inanılır. Bu keşiflerin nihai noktası, sufilerin “fena” (kişisel benliğin yok olması) halinden sonra “beka” (kalıcılık) makamında Allah’ın varlığının birliğiyle şuhuda ermek olarak tanımlanır. Ancak, bu tür tasavvufi keşiflerin bazen şeytani telkinler veya nefsani vesveseler olabileceği konusunda da uyarılar bulunmaktadır.
Sonuç olarak, keşf, İslam’da hem manevi bir keramet hem de derin bir tasavvufi deneyim olarak kabul edilir, ancak bu deneyimlerin doğruluğu ve geçerliliği her zaman Kitap ve sünnetin ışığında değerlendirilmelidir.
BENZER KONULAR:
- Kendimizi Keşfetmek için okumaya ve düşünmeye ihtiyacımız var mıdır? Neden?
- Hannan Mennan Deyyan ne demek
- Güvercin beslemek uğursuzluk getirir mi?
- Şeytan’ın İsyanı: İlahi Takdir mi Yoksa Özgür İrade mi?
- Sahabenin cesaretli olmasında hangi faktörler rol oynamıştır?
- Tümünü görüntüle.
- Keramet ve şirk
- Keramet Elbisesi Nedir
- Keramet nedir, nasıl anlaşılmalıdır?
- Keramet nedir? İslamda Keramet’in yeri
- Keramet sahibi insanlar var midir?
- Tümünü görüntüle.
- 25 peygamberlerin Mucizeleri kısaca maddeler halinde
- Peygamberimizin miraç Mucizeleri madde madde
- Mucize ve vahiy ne demektir?
- İsra Miraç Mucizesi
- Allah ın Hz Muhammed e verdiği Mucizelere inanmak
- Tümünü görüntüle.
- İstidrac ne demek? Kısaca
- Olağanüstü Haller Nelerdir?
- Vücutta Allah yazması
- Keramet nedir, nasıl anlaşılmalıdır?
- Stres ve iç sıkıntısı
- Tümünü görüntüle.
Answer ( 1 )
**Dini Kavram Olarak “Keşf”**
**Giriş**
İslamî terminolojide derin anlamlara sahip olan “keşf” kavramı, tasavvuf literatüründe önemli bir yer tutar. Kelime anlamı olarak “örtüyü kaldırmak, açığa çıkarmak” anlamına gelen keşf, tasavvufî bağlamda kalp gözünün açılması, gayb âleminin bir nebze olsun keşfedilmesi ve Allah’ın lütfuyla bazı hakikatlerin görünür hale gelmesi olarak anlaşılır. Bu kavram, İslam düşüncesinde özellikle sufi geleneğinde derinlemesine işlenmiştir.
**Keşfin Anlamı ve Mahiyeti**
Keşf, bir tasavvuf terimi olarak, Allah’ın kuluna gaybî sırları, hakikatleri ve manevî âlemin bazı yönlerini açmasıdır. Bu anlamda keşf, sıradan insanın bilip göremediği şeyleri Allah’ın izniyle görme ve bilme hâlidir. Keşf ehli olan kimseler, bu kabiliyete sahip oldukları ölçüde, Allah’a yakınlıkta ilerlemiş, nefislerini terbiye etmiş ve manevî yolda derinleşmiş kişiler olarak kabul edilirler.
Keşf, ilham ile de yakın ilişkilidir. İlham, Allah’ın kuluna doğrudan doğruya verdiği bilgilerdir ve çoğunlukla ilim ve hikmet ile ilgilidir. Keşf ise daha çok gözle görülen, kalp ile hissedilen ve ruh ile idrak edilen manevî tecrübelerle ilgilidir. Bu nedenle keşf, tasavvuf ehli için son derece önemlidir ve mürşidlerin, ariflerin tecrübe ettiği bir hal olarak değerlendirilir.
**Keşfin Tasavvufî Anlamda Yeri**
Tasavvufî anlayışta keşf, nefsin ve kalbin saflaşması sonucu kişinin Allah’ın lütfuna mazhar olarak gaybî âlemi idrak etmesi şeklinde açıklanır. Bu saflaşma süreci, riyazat, zikir, tefekkür ve ibadetlerle sağlanır. Sufi yolunun en önemli unsurlarından biri olan zikir, kişinin kalp gözünü açmasına ve Allah’a daha yakın olmasına vesile olur. Bu süreçte, Allah’ın izniyle kişi manevî haller yaşar, rüyalar, ilhamlar ve keşifler tecrübe eder.
İbn Arabi, keşfi “Hakikatlerin açığa çıkması ve manevî sırların görünür hale gelmesi” olarak tanımlar. Bu bağlamda keşf, Allah’ın kuluna olan özel bir lütfu ve ihsanıdır. Ancak burada önemli bir nokta, keşfin bir amacı olduğu ve bu amacın Allah’a olan yakınlığı arttırmak olduğudur. Keşf, sadece bir bilgi ve idrak değil, aynı zamanda kalpte bir nurun, bir anlayışın ve bir sevginin doğmasıdır.
**Keşfin Dinî ve Manevî Sınırları**
Keşf, İslam’da kesinlikle Kur’an ve Sünnet çerçevesinde değerlendirilir. Keşif ehli olan bir kimsenin gördüğü ya da tecrübe ettiği şeyler, Kur’an ve Sünnet’e aykırı olamaz. Çünkü İslam’da hakikat, yalnızca Kur’an ve sahih hadislerde beyan edilmiştir. Her ne kadar keşf, manevî bir tecrübe olsa da bu tecrübeler, şeriatın kurallarına uygun olmalıdır. Aksi takdirde bu tür keşifler kabul edilmez ve sahih bir manevî hal olarak görülmez.
Ayrıca, keşfin kişi üzerinde oluşturduğu etkiler de önemlidir. Eğer bir kimse keşf yoluyla elde ettiği bilgi ve halleri insanlara anlatma veya övünme amacı güderse, bu keşfin hakiki olmadığı, nefsin oyunu olabileceği düşünülür. Bu nedenle keşif ehli olan kişiler, bu tür tecrübelerini genellikle gizli tutar ve yalnızca Allah’a olan yakınlıklarını arttırma gayreti içinde olurlar.
**Sonuç**
Keşf, İslam tasavvufunda derin bir manevî tecrübe olarak karşımıza çıkar. Kalbin saflaşması, nefsin terbiye edilmesi ve Allah’a yakınlıkla elde edilen bu hal, bir anlamda gayb âlemine açılan bir kapıdır. Ancak bu kapıdan geçiş, Kur’an ve Sünnet’in sınırları içinde olmalı ve keşif ehli kişiler bu sınırları asla aşmamalıdır. Keşf, Allah’ın özel bir lütfu olarak, kişiyi O’na daha da yaklaştıran bir vesile olmalıdır ve sufi geleneğinde bu hâlin hakiki manada idrak edilmesi büyük önem taşır.
Keşf kavramı, tasavvufî düşüncede derinleşmek isteyenler için bir yol haritası sunar. Ancak bu yolda ilerlerken, daima İslam’ın temel ilkelerine sadık kalmak ve manevî tecrübeleri şeriat çerçevesinde değerlendirmek esastır.
**Kaynakça:**
– İbn Arabi, “Fütuhat-ı Mekkiye”
– İmam Gazali, “İhya-u Ulumiddin”
– Abdülkadir Geylani, “Fütuhul Gayb”