Paylaş
Kibir Ve Gururdan Uzak Olalım
Question
Kibirden Uzak Olalım
Yüce dinimiz İslam, yaratılış bakımından bütün insanları değerli bir varlık olarak kabul edip soy, renk, cinsiyet, mevki ve makam gibi özelliklerin bir üstünlük ifadesi olmadığını bildirmiş, toplumdaki konumu ne olursa olsun bütün Müslümanları da kardeş ilan etmiştir.
Şüphesiz, insanlar arasında bozgunculuğa sebep olan, Müslümanlar arasındaki kardeşliği ve sevgiyi yok eden en önemli ahlâkî kusurlardan biri kibir ve gururdur: Yani kendini beğenme ve başkalarını küçük görme hastalığıdır. Ateşten yaratılan şeytanın bu vasfıyla, topraktan yaratılmış olan Hz. Âdem’e karşı büyüklük iddiasında bulunup Allah’ın emrine itaat etmesine engel olan da kibir ve gurur olmuştur. İşte bu yüzden Yüce Allah, emir ve yasaklarına karşı isyan eden, yarattığı varlıkları hor gören kibirli kimselerden olmamayı hutbemin başında okuduğum âyet-i kerimenin meâlinde şöyle bildirir: “Küçümseyerek surat asıp insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünkü Allah, hiçbir kibirleneni, övüneni sevmez.”[1] Peygamber Efendimiz ise; “Kalbinde zerre kadar kibir bulunan kimse cennete giremez.”[2] buyurarak kibir ve gururun ne kadar tehlikeli olduğuna dikkat çekmiştir.
Kibir ve gurur, hakikatte insandaki acziyetin ve zayıflığın bir göstergesidir. Zira büyüklük ve övgü, her şeye gücü yeten ve her türlü kusurdan uzak olan Yüce Rabbimize ait bir vasıftır. Kula yakışan ise kusurlarının farkında olup alçakgönüllü davranmasıdır. Çünkü kişi sahip olduğu tevazu ölçüsünde hem Allah Teâlâ hem de insanlar nazarında değer kazanır. Bunun en canlı örneği Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) olmuştur. Peygamber Efendimizin yaşantısı, aile halkından başlamak suretiyle tüm insanlara karşı en güzel tevazu örnekleri ile doludur. Ev işlerinde hanımlarına yardımcı olmuş, elbisesindeki söküğü kendi eliyle dikmiş, odasını kendisi süpürmüştür. Ziyaretine gelenlere ikramda bulunmuş, misafirlerini kendisi ağırlamıştır. Fakir ve zengin ayırımı yapmadan herkesin evine gitmiş, onların hatırını sormuştur. Ashabından farklı giyinmemiş, bu yüzden ashabıyla birlikte otururken gelen bir yabancı “Hanginiz Muhammed” diye sorma ihtiyacını duymuştur.
Bir gün ziyaretine gelen biri, Hz. Peygamberin huzurunda olduğunu öğrenince heyecanlanmış ve titremeye başlamıştı. Sevgili Peygamberimiz ona yaklaşmış ve: “Heyecanlanma, ben bir hükümdar değilim. Kureyş kabilesinden kuru ekmek yiyen bir kadının oğluyum.”[3] diyerek adamın sakinleşmesini sağlamıştır. Rasûlullah’ın bütün bu davranışları ümmeti olan bizlere bırakmış olduğu en anlamlı miraslardan kabul edilmelidir.
İnsanları dış görünüşleriyle, sahip oldukları makam ve mevkiye göre ele almak, giyimine kuşamına bakarak onları değerlendirmek çoğu zaman düştüğümüz hatalardandır. Kibir ve gururdan uzak kalmanın en etkili yolu, kimseyi küçümsememek ve sosyal statüsü ne olursa olsun herkese değer verdiğini göstermektir. Unutmayalım ki Yüce Mevlâmız, kalplerimizin temiz, ibadetlerimizin mükemmel oluşuna göre bize değer verir. Böyle olmakla birlikte müminin bilgisine, yaptığı ibadet, hayır ve iyiliklere bakarak kendini beğenip övünmesi de doğru değildir. Bu konuda şair ne güzel söylemiş:
“Okudum bildim deme
Çok taat kıldım deme,
Eğer hakkı bilmezsen bu kuru laf etmektir.”
[1] Lokman, 31/18.
[2] Müslim, İman, 39.
[3] İbn Mâce, Et’ime, 30.
[4] İsrâ, 17/37.
Benzer Konular:
- Gösterişi sevmek kibir mi ?
- Allah kıyamet gününde üç kişiyle konuşmaz, onları temize çıkarmaz, suratlarına bile bakmaz; onlar için acıklı azap vardır: Bunlar zina eden ihtiyar, yalan söyleyen hükümdar, kibirlenen fakirdir.
- Tevazu, kibir ve gurur
- kibir ve Gurur İnsanı Helak Eder
- kibir ve Tevazu
- Tümünü görüntüle.
Answer ( 1 )
İslam’da alçakgönüllülük ve alçakgönüllülük çok değerlidir, kibir ve kibir ise hoş karşılanmaz. Müslümanlar tutumlarında, davranışlarında ve başkalarıyla etkileşimlerinde alçakgönüllülük geliştirmeye teşvik edilir. İşte İslam’da kibir ve kibirden kaçınmanın önemine dair bazı önemli noktalar:
Allah’ın Üstünlüğünün Tanınması: İslam, Allah’ın tüm gücün, bilginin ve nimetlerin nihai kaynağı olduğunu öğretir. Müslümanlara, Allah’a olan bağlılıklarının farkına varmaları ve tüm başarı ve kazanımları O’nun lütfuna atfetmeleri hatırlatılır. Bu anlayış alçakgönüllülüğün gelişmesine yardımcı olur ve kibrin kök salmasını engeller.
Allah’a Alçakgönüllü Teslimiyet: İslam, Allah’ın iradesine tam teslimiyet kavramını vurgular. Müslümanlar, yetenekleri, yetenekleri ve kaynakları da dahil olmak üzere sahip oldukları her şeyin Allah’ın bir lütfu olduğunun farkındadırlar. Bu tanıma şükran, alçakgönüllülük ve herhangi bir başarının nihayetinde Allah’ın rehberliği ve lütfundan olduğunun anlaşılmasını teşvik eder.
Kibirin Yasaklanması: İslam, kibir ve gururu açıkça yasaklamıştır. Kuran’da “Kibirlenen insanlardan yüzünü çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Şüphesiz Allah, kibirlenenlerin her birini sevmez” (Kuran 31:18). Müslümanlara tavırlarında, konuşmalarında ve başkalarıyla ilişkilerinde kibirden kaçınmaları emredilmiştir.
Hz.Muhammed’in Alçakgönüllülüğü: Hz.Muhammed (s.a.v.) mükemmel bir tevazu ve tevazu örneğiydi. Allah’ın son elçisi konumuna rağmen alçakgönüllü, cana yakın, herkese şefkat ve saygıyla davranırdı. Müslümanlar onun alçakgönüllü karakterini taklit etmeye ve onu örnek almaya teşvik edilir.
İnsani Sınırlılıkların Tanınması: İslam, insanların yanılabilir olduğunu ve doğası gereği bilgi ve yeteneklerinde sınırlı olduğunu öğretir. Müslümanlar, zayıflıklarını kabul etmeye, Allah’tan rehberlik ve yardım istemeye ve dünyevi başarılara veya yeteneklere dayalı olarak başkalarından üstün olma tuzağından kaçınmaya teşvik edilir.
Tüm İnsanların Eşitliği: İslam, tüm insanların Allah katında eşitliğini vurgular. Zenginliği, sosyal statüsü, dünyasal başarısı ne olursa olsun Allah katında herkes eşittir. Bu tür yüzeysel ölçülere dayalı kibir ve kibir, yanlış ve İslam’ın esaslarına aykırı kabul edilir.
Alçakgönüllülüğün Erdemi: İslam, alçakgönüllülüğün erdemlerini vurgular. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Hiç kimse Allah için alçakgönüllülüğe düşmezse, Allah onun derecesini yükseltir.” Tevazu, Allah’a yaklaşmanın, O’nun rızasını kazanmanın ve insanlarla uyumlu ilişkiler geliştirmenin bir yolu olarak görülür.
Özetle İslam, Müslümanları kibir ve kibirden uzak olmaya, tevazu ve tevazu geliştirmeye teşvik eder. Allah’ın üstünlüğünü tanımak, O’nun iradesine teslim olmak ve sınırlarını kabul etmek tevazu geliştirmenin önemli yönleridir. Müslümanlar, tüm insanların eşitliğini kabul ederek, Hz. Müslümanlar alçakgönüllülüğü benimseyerek Allah ile ilişkilerini güçlendirmeye ve karşılıklı saygı ve alçakgönüllülüğe dayalı uyumlu bir toplumu teşvik etmeye çalışırlar.