Kayıt Ol

Oturum aç

Şifremi Unuttum

Şifreni mi unuttun? Lütfen e-mail adresinizi giriniz. Bir bağlantı alacaksınız ve e-posta yoluyla yeni bir şifre oluşturacaksınız.

Kimler Kafir Olur

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

Merhaba dört sorum olacak lütfen imamlar cevaplasın

dört sorumu da Şafii maliki mezheblerine Şafii maliki mezheplerine göre soruyorum

1.sorum … müslüman kadın müslüman insan arapça konuşmayı bilmiyor arapça konuşamıyor kafir olur mu?

2.sorum… müslüman kadın Müslüman insan cünüp oldu müslüman kadının müslüman insanın menilerinin öz kısmı da cünüp oldu müslüman insan müslüman kadın menilerin öz kısmı cünüp oldu öldü yıkamadılar müslüman insan müslüman kadın Menilerin öz kısmı cünüp öbür dünya ya gitti allahın karşısına çıktı kafir olur mu??

3.sorum…müslüman insan müslüman kadın kur’an-ı Kerim okudu hepsini okudu bitirdi hattim etti son ra kur’an-Kerim i bıraktı artık okumuyor namaz kılıyordu namaz kılmayı bıraktı artık namaz kılmıyor oruç tutuyordu oruç tutmayı bıraktı artık oruç tutmuyor zekat vermiyor kabe ye gitmemiş gitmiyor hacca gitmemiş gitmiyor müslüman insan müslüman kadın kur’an- Kerim okuyordu artık okumuyor namaz kılıyordu artık kılmıyor oruç tutuyordu artık tutmuyor zekat vermiyor kabe ye gitmiyor hacca gitmiyor kafir olur mu??

.4sorum…burç lar Koç Burcu yada boğa Burcu olmak 12 burç olmak müslüman insan ı müslüman kadını kafir yapar mı??

Cevap:

Kafir İslâm’ı inkâr eden, nimete nankörlük eden, uzak kalan, kaçınan, örten kimse. “Kefere” fiilinin ism-i fâili. Terim olarak, imanı olmayan kimseye verilen isimdir. Kalbinde imanı olmadığı halde, dışa karşı mü’min görünene “münâfık *”, müslümanlığından sonra dinden dönene “mürted*” denir. İki ve daha çok ilâh olduğunu söyleyen, Allah’a başkasını ortak koşan kimseye “müşrik*”, yahudilik veya hristiyanlık dinine bağlı olanlara “kitabî” veya “ehl-i kitap” adı verilir (et-Teftazâni, Şerhu’l-Makâsıd, İstanbul, t.y. II, 268 vd.).

Kur’ân-ı Kerîm’de “küfür” terimi ve türevleri pek çok âyette geçer ve imansız kimselerin nitelikleri, karşı karşıya bulundukları tehlikeler açıklanır. Yahudilerin İslâm’a çağrıldığı bir âyette şöyle buyurulur: “Elinizdeki Tevrat’ı tasdik edici olarak indirdiğin Kur’ân’a iman edin. Onu ilk inkâr edenlerden olmayın. Âyetlerimi basit bir değere değişmeyin. Ve yalnız Ben’den korkun.” (el-Bakara, 2/41). Allah’a ortak koşanların durumu da şöyle açıklanır: Onlar Allah’ı bırakıp kendilerine fayda da, zarar da vermeyen şeye taparlar. Kâfir, Rabbine karşı olanların yardımcısıdır.” (el-Furkân, 25/55).

Yahudi ve hristiyanların bozuk inançları yüzünden imansız durumuna düşmeleri hakkında şöyle buyurulur: “Şüphesiz ki: “Allah ancak Meryemoğlu İsa Mesih’tir”, diyenler kâfir olmuşlardır. Ey Muhammed! Deki: “Allah, Meryemoğlu İsa Mesih’i, anasını ve bütün yeryüzündekileri helâk etmek istese, O’na kim engel olabilir? Göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin mülkiyeti yalnız Allah’a aittir. O, dilediğini yaratır. Allah her şeye kadirdir” (el-Mâide, 5/17) “Şüphesiz, Meryemoğlu Mesih (İsâ), Allah’ın kendisidir” diyenler kâfir olmuşlardır. Halbuki bizzat Mesih şöyle demiştir: “Ey İsrailoğulları, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin. Çünkü kim Allah’a eş koşarsa, şüphesiz Allah ona cenneti haram kılar” (el-Maide, 5/72). “Allah, şüphesiz üçün (üç Tanrının) biridir” diyenler kafir olmuştur. Halbuki bir tek ilâhtan başka hiç bir ilâh yoktur” (el-Mâide, 5/73).

Yahudi ve hristiyanların ilâh inancının, inkârcıları taklitten ibaret olduğu şöyle belirtilir: “Yahudiler; “Uzeyr Allah’ın oğludur” dediler. Hristiyanlar da: “Mesih (İsa) Allah’ı n oğludur” dediler. Bu, onların ağızlarıyla geveledikleri sözler olup, güya bununla, daha önce yaşayan inkarcıların sözlerini taklit ediyorlar” (et- Tevbe, 9/ 30).

Yukarıdaki âyetlerde, Allâhu Teâlâ hakkında küfrü gerektiren başı bozuk akîde veya inkâr halleri belirlenmiştir. Buna göre; Allah’ı inkâr etmek, O’na şirk koşmak, Allah’ın oğlu olduğuna inanmak, O’nun sıfatlarından birini bilerek inkâr etmek, kişiyi küfre düşürür. Allah’a şirk küfrün en büyüğüdür. Çünkü Allah’ın eşi ve benzeri yoktur. İhlâs sûresinde Cenab-ı Allah: “De ki: O, Allah’tır, bir tektir. O Allah’tır. Herkes ve her şey O’na muhtaçtır. O, hiçbir şeye muhtaç değildir. Doğurmamıştır, doğrulmamıştır. Hiçbir şey, O’nun dengi ve benzeri değildir” (el-ihlas, 112/1-4) şeklinde tanımlar. Şirk’in af kapsamı dışında bırakıldığı şöyle belirlenir: “Şüphesiz Allah, kendisine şirk koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun dışındaki günahları, dilediği kimseler için bağışlar. Kim Allah’a eş tutarsa, şüphesiz pek büyük bir günah ile iftira etmiş olur” (en-Nisâ, 4/48). Diğer yandan şirki bırakarak tevbe ve istiğfar eden, akidesini sağlamlaştıran kimsenin ise affedilebileceğinden şüphe yoktur. Çünkü böyle bir kimse artık “müşrik” sıfatından kurtularak mü’min sayılır.

Allahü Teâlâ’yı yüceliğine uygun olmayan bir şekilde nitelemek, isim veya emirlerinden birisiyle alay etmek, hafife almak veya Allah’a noksanlık isnat etmek kişiyi dinin sınırları dışına çıkarır (el-Fetâvâ’l-Hindiyye, Bulak 1310, II, 258).

Ebû Hanîfe’ye (ö. 150/767) göre, Allahü Teâlâ’nın sıfatları kadim (evveli bulunmayan) olup, sonradan olma ve yaratılmış (mahlûk) değildir. Bu yüzden O’nun sıfatlarının yaratılmış olduğunu söylemek veya bu konuda şüpheye düşmek kişiyi dinden çıkarır (Ali el-Kârî, Şerhu’l-Fıkhı’l- Ekber, Mısır 1323 h. s. 22). İmam Şâfiî, Mâlik ve Ahmed b. Hanbel’e göre, Allah’ın ilmini inkâr eden kimse kâfir olur (İbn Teymiyye, Mecmau’l Fetâva, Riyad 1381-1386 h. XXIII, s. 349). Diğer yandan, Allah’ın rahmetinden ümit kesen ve azabından emin olduğuna inanan da küfre düşer. Cenab-ı Hakk, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmuştur. “Şüphesiz, kâfirlerden başkası, Allah’ın rahmetinden ümit kesmez” (Yûsuf, 12/87), “De ki: Ey kendileri aleyhinde sınırı aşanlar, Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Çünkü Allah, bütün günahları yarlığar. Şüphesiz O, çok bağışlayıcı ve çok esirgeyicidir” (ez-Zümer, 39/53). “Büyük zararı göze alanlar gürûhundan başkası, Allah’ın azabı geciktirmesinden emin olmaz” (el-A’raf, 7/99).

Bu şekilde akîde bozukluğu olan kimse, kelime-i tevhid veya kelime-i şehâdet getirmekle, İslâm’ın sınırları içine girmiş olur. Hz. Peygamber bir hadisinde şöyle buyurmuştur: “İnsanlarla onlar, Lâ ilâhe illallâh (Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur) deyinceye kadar savaşmakla emrolundum. Bunu söyledikleri zaman, haklı durumlar dışında kanlarını ve mallarını benden korumuş olurlar. Artık onların işi Allah’a kalmış bulunur” (eş-şevkânî, Neylü’l-Evtâr, VII, 197, vd.; Zeylaî, Nasbu’r-Râye, III, 379).

Peygamberlik müessesesini kökten kabul etmemek veya herhangi bir peygamberin nübüvvetini inkâr da küfürdür. Bu yüzden diğer peygamberleri kabul etmekle birlikte Hz. İsa ve Hz. Muhammed’i Allah elçisi olarak kabul etmeyen yahudiler, yine Hz. Muhammed’in peygamberliğini tanımayan hristiyanlar küfre düşmüşlerdir (Alîel-Kârî, a.g.e, s. 50; el-Fetâvâ’l Hindiyye, II, 263; el-Gazzâlî, el İktisad, Mısır, t.y. s. 112).

Peygamberlik müessesesini inkâr edenler, yalnız “Allah’tan başka ilâh yoktur” kelime-i tevhîdini söylemekle İslâm’a girmiş olmazlar. “Hz. Muhammed (s.a.s)’in, Allah’ın kulu ve elçisi olduğuna şahitlik ederim” anlamındaki kelime-i şehadeti de ilâve etmeleri gerekir. Yahudi ve hristiyanlar gibi başka bir dine mensup olanların ise İslâm’a girebilmeleri için inanarak kelime-i şehadet getirme yanında önceki dini ile bir ilişkisinin kalmadığını da ifade etmesi gerekir. Bu gibi kimselerin; “Ben mü’minim ben müslümanım, inandım ve İslam’a girdim” gibi sözleri yeterli olmaz.

Çünkü bu sözleri kendi dinlerini sürdürürken de söylemiş olabilirler. Bu takdirde hem yahudi, hem müslüman veya hem hristiyan hem de müslüman tipi ortaya çıkar ki, bu durum İslâm’ın özü ile bağdaşır nitelikte değildir, (el-Zühaylî, el-Fıkhu’l-İslâmî ve Edilletüh, Dımaşk, 1404/1984, VI, 427).

Bir peygambere ilâhlık isnat etmek de küfürdür. Nitekim hristiyanlar Hz. İsa’nın Allah olduğunu söyledikleri için kâfir sayılmışlardır (bk. el-Mâide 5/17, 72).

Kur’ân-ı Kerîm’in tamamını, bir sûre, bir âyetini veya bir hükmünü, bir emir ve yasağını inkâr etmek küfürdür. Yine Kur’an’dan oluşu konusunda icmâ (ittifak) bulunan bir kelimeyi veya tevâtür yoluyla sâbit olan bir okuyuş tarzını inkâr etmek, Kur’ân’a bir şey ilâve etmek küfürdür. Kur’ân’ı Kerim’in kendisi, -bir sûresi veya bir âyeti ile alay etmek, onu küçümsemek ve hafife almak da, kişiyi dinin sınırları dışına çıkaran hallerdendir (Ali el-Kârî, a.g.e s. 151; el-Fetâvâ’l Hindiyye, II, 266; A.Saim Kılavuz, İman Küfür Sınırı, İstanbul 1982, s. 114-115).

İslâm’da iman konuları bir bütündür. İnanılması gereken esaslardan herhangi birisini inkâr etmek bütünü inkâr anlamına gelir. Allah’la, Rasûlünün arasını ayırmak, Kur’ân’ın bir bölümüne iman edip bir bölümünü inkâr ederek (el-Bakara, 2/85) müslümanlığını sürdürmek mümkün olmaz. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulur: “Allâh’ı ve peygamberini inkâr ederek kâfir olan, biz bir kısmına inanırız bir kısmına inanmayız diyerek Allah ve Rasûlü’nün arasını ayırmaya kalkışan ve böylece imanla küfür arasında bir yol tutmaya çalışan kimseler, gerçek kâfirlerin ta kendileridir. Biz o kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır” (en-Nisâ, 4/155 151). Allahü Teâlâ bu âyetlerle, kendisini ve peygamberlerini inkâr eden yahudi ve hristiyanları tehdit etmektedir. Çünkü onlar Allah’la elçilerinin iman konusunda arasını ayırmaktadırlar. Bazı peygamberlere inanırken, bazılarını da tanımamaktadırlar. Bu, sırf atalarını bu inanç üzere bulmaktan ve duygusal düşüncelerden kaynaklanan, delilsiz, hevâ ve hevese dayalı kanaatlerden ibarettir. Bunun sonucu olarak yahudiler Hz. İsa ve Hz. Muhammed’e iman etmediler. Hristiyanlar da kendilerinden sonra gelen Hz. Muhammed’i kabul etmediler. Halbuki peygamberlik müessesesine iman, Allah’ın yeryüzüne gönderdiği bütün peygamberlere imanı gerektirir. (İbn Kesir, Tefsir, İstanbul 1985, II, 396-397). İslâm’ın çıkışı sırasında Hicaz’da yaşayan yahudiler, Hz. Muhammed’in büyük bir peygamber olarak gönderilişini kıskandılar, bu yüzden ona karşı çıkarak, yalanladılar, hatta Medîne döneminde onunla savaş yaptılar. Ancak yenildiler ve daha sonra Hicaz bölgesinden sürgün edilerek uzaklaştırıldılar. Onların daha önceki peygamberlere olan eziyet, zulüm hatta öldürme hareketleri Kur’an-ı Kerim’de şöyle anılır:

“Hanisiz; “Ey Musa, biz yalnız bir çeşit yemeğe sabredemeyiz, bizim için Rabbine dua et de yerin bitirdiği şeylerden, bakla, salatalık, mercimek soğan çıkarsın” demiştiniz. Dedi ki: “Size daha hayırlı olanı, böyle daha aşağı olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? Öyle ise Mısır’a çekip gidin, istediğiniz şeyler orada bulunur”. Onlara zillet ve meskenet vuruldu, Allah’tan gelen bir gazaba uğratıldılar. Bu durum, Allah’ın âyetlerini inkâr etmeleri ve haksız yere (Zekeriya, Yahyâ ve Şuayb’ı ve diğer) peygamberleri öldürmelerinden dolayı başlarına geldi. Bu, onların isyan etmelerinden ve taşkınlıklarından dolayı idi” (el- Bakara, 2/61).

İslâm ümmeti Cenab-ı Hakk’ın yeryüzüne gönderdiği, Kur’an’da ismi zikredilen veya edilmeyen tüm peygamberlere inanır. Bu yüzden, önceki semavî dinlerin peygamberleri olan Hz. Davud, Hz. Musa ve Hz. İsa gibi peygamberlere ve onlara verilen ilâhî kitapların bozulmamış asıllarının vahiy ürünü olduğuna inanmak mü’min sayılmanın gereğidir. Bunlardan birisini meselâ Hz. İsa’nın peygamberliğini veya ona inen İncil’i inkâr eden bir müslüman, dinin sınırları dışına çıkar. Durum böyle olunca İslâm inancı evrensel niteliklere sahiptir. Kökende yahudi ve hristiyanlığın bozulmamış orjinal şekillerini de kapsamına almaktadır. Zaten Kur’an-ı Kerim pekçok âyetlerde İncil ve Tevrat’ta sonradan yapılan değişiklikleri ve bu dinlere sokulan hurafe ve inanç bozukluklarını haber vermektedir. Buna aşağıdaki âyeti örnek verebiliriz: “Şüphesiz; “Meryem oğlu mesih (İsa) gerçekten Allah’ın kendisidir” diyenler kâfir olmuşlardır. Halbuki Mesih (İsa) şöyle demişti: “Ey İsrail oğulları, benim ve sizin Rabbiniz olan Allahü Teâlâ’ya ibadet edin””Kim ki, Allahü Teâlâ’ya eş koşarsa, hiç şüphesiz Allah ona cenneti haram kılmıştır. Onun varacağı yer ise ateştir. Zulmedenlerin de onları ateşten kurtaracak hiçbir yardımcıları yoktur” (el-Mâide, 5/72).

Kur’ân-ı Kerim’de veya sahih hadislerde bildirilen ve üzerinde ihtilâf bulunmayan İslâmi emir ve yasaklardan birisini inkâr etmek küfürdür. İçki, kumar, zina gibi yasakları helâl saymak bu niteliktedir. Ancak “büyük günah (kebîre)” denilen haramları işlemenin kişiyi dinden çıkarıp çıkarmayacağı İslâm’ın ilk asırlarında bilginler arasında tartışılan bir konudur. İbn Ömer’den (r.a) büyük günahların dokuz tane olduğu rivâyet edilmiştir. Bunlar şunlardır: Allah’a şirk koşmak, haksız yere bir insanı öldürmek, namuslu kadına zina iftirası yapmak, savaştan kaçmak, sihir yapmak, yetim malı yemek, müslüman olan ana-babaya itaatsizlik yapmak, haramda ısrar etmek. Ebû Hureyre buna faiz yemeyi, Hz. Ali ise şarap içmeyi eklemiştir. Bu arada; zararı yukarıda sayılanlar kadar veya daha büyük olan her günahı kebîre sayanlar olduğu gibi, Allah ve Rasûlü’nün karşılığında ceza koyduğu her yasağı büyük günah kabul edenler de olmuştur. Bu konuda ez-Zehebî (ö. 748/1437), özel bir eser kaleme alarak yetmiş tane büyük günahın açıklamasını yapmıştır (ez-Zehebî, Kitâbu’l-Kebâir, Beyrut, 1355/1933).

Hz. Ali’nin halîfeliği sırasında ortaya çıkan hâricî fırkası, amel’i imandan sayarak, büyük günah işleyenin dinden çıkacağını söylemiştir. Mu’tezile fırkası da amel’i imandan bir parça kabul etmiş, bu yüzden büyük günahın insanı mü’min olmaktan çıkaracağını, ancak hâricîlerden farklı olarak kâfir de yapmayacağını söylemiştir. Onlara göre, bu kimse “fâsık” adını alır, tevbe edinceye kadar imanla küfür arasında “menzile beyne’l menzileteyn” de kalır. Eğer tevbe ederek ölürse müslüman olarak, tevbe etmeden ölürse kâfir olarak ölmüş bulunur (Taftazânî, Şerhu’l-Akaid, terc. Süleyman Uludağ, İstanbul 1980, s. 262 vd.).

Ehl-i sünnet bilginlerine göre ise, büyük günah işlemek, inkâr bulunmadığı sürece kişiyi dinden çıkarmaz. Onların bu konuda dayandığı deliller şunlardır: İman kalbin tasdikidir. Bu sıfat devam ettiği sürece, sırf şehveti, geçici arzu ve istek, kıskançlık ve tembellik gibi etkilerin altında işlenen büyük bir günah kalbteki tasdike aykırı olmaz. Ancak bu, “haramı helâl sayma ve haram ve helâlı hafife alma” inanç ve duyguları içinde yapılırsa küfür olur. Diğer yandan âyet ve hadisler, âsî ve günahkâr olanlara “mü’min” ismini vermektedir. Şu âyetler buna örnek verilebilir:

“Ey mü’minler, Allah’a nasûh tevbesiyle tevbe edin” (et-Tahrîm, 66/8). “Ey iman edenler, sizin üzerinize kısas farz kılındı” (el-Bakara, 2/178).”Eğer mü’minlerden iki grup birbirini öldürürlerse aralarını bulunuz” (el-Hucurât, 49/9). Bu âyetlerde sözü edilen eylemler büyük günah niteliğindedir. Buna rağmen bu fiili işleyenlere Cenab-ı Hakk “mü’min” sıfatıyla hitabetmiştir.

Ehl-i kıbleden olup da büyük günah işledikleri kesinlikle bilinen kimselerin cenaze namazının kılınacağı ve bunlar için Allah’tan mağfiret dilenilebileceği Hz. Peygamber’den günümüze kadar, üzerinde görüş birliği bulunan bir konudur.

Kur’an-ı Kerim’de mü’minler büyük günaha karşı şöyle uyarılır: “Eğer nehyolunduğunuz büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin diğer günahlarınızı mağfiret eder, örteriz. Ve sizi şerefli bir yere (cennete) sokarız” (en-Nisâ 4/31; ayrıca bk. eş-Şûrâ, 42/37; en-Necm, 53/32). Bu âyette, büyük günahların af kapsamı dışında tutulması, onlar hakkında bazı dünyevî cezaların bulunması ve buna ek olarak uhrevî günahı için özel tevbe ve istiğfarın gerekli olması yüzündendir. Küçük günahların çoğu ise, özel bir tevbe ve istiğfara gerek kalmaksızın, namaz, oruç, hac, zekât, insanlara yapılan iyilikler, hayır ve hasenât gibi salih amellerin bir sonucu olarak kendiliğinden affedilmesi mümkündür (Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 229). Hatta hac ibadeti, bazı büyük günahların da affedilmesine vesile olur. Çünkü, eksiksiz hac yapanın annesinden doğduğu gündeki gibi geçmiş günahlarının affedileceğine dair hadis-i şerifler vardır (Buharî, Muhsar, 9, 10; Nesâî, Hacc, 4; İbn Mâce, Menâsik, 3; Dârimî, Menâsik, 7; Ahmed b. Hanbel, II, 229, 410, 483, 494).

Kısaca Allah’ın emir ve yasaklarını, bütün İslamî hükümlerini kabul ederek İslam’ı bir nizam olarak görmek iman gereğidir. Bunlardan bir kısmını red etmek veya İslâm’ın çağımızda uygulanmasının mümkün olmadığını ileri sürüp bir hükmünü bile olsa red eden kimseler kâfir olur.

Hamdi DÖNDÜREN

Benzer konular:

Answers ( 3 )

    1
    2021-12-31T17:21:07+03:00

    Please briefly explain why you feel this answer should be reported.

    Bildir
    İptal

    Merhabalar;
    Kafirlik, Allah’ın varlığına birliğine inanmayan, Peygamberlerini kabul etmeyen, Kitaplarını inkar eden, Meleklerinin varlığını kabul etmeyen, Kadere ve Kazaya inanmayan ve Ahiretin yani ölümden sonra tekrar dirilmenin olmayacağına inanan kimselere verilen bir sıfattır. Şimdi sizin sorduğunuz soruyu tekrar okursanız onların kafir olmadığını anlayabilirsiniz. Müslüman kadın veya erkek fark etmez tembellik sebebiyle namazını veya diğer ibadetlerini terk eden fasık, asi olur. Ancak, Namaz ibadetini, Orucu, Zekatı veya Haccı inkar ederse Kafir olur. Çünkü bütün bunlar Kur’anda Nasla yani ayet ile sabit olunan ibadetlerdir.  Kısacası Kur’anda mevcut olan Allah’ın tüm emir ve yasakları inkar etmek kişiyi kafir eder.

    En iyi cevap
    0
    2021-12-31T17:21:23+03:00

    Please briefly explain why you feel this answer should be reported.

    Bildir
    İptal

    Hocam Şafii maliki mezheblerine göre Şafii maliki mezheplerine göre bu dört sorum 1.sorum…müslüman kadın müslüman insan arapça konuşmayı bilmiyor arapça konuşmuyor kafir olmaz doğru mu??
    2.sorum… müslüman kadın müslüman insan cünüp oldu müslüman kadının müslüman insanın menilerinin öz kısmı da cünüp oldu müslüman insan müslüman kadın menilerin öz kısmı cünüp oldu öldü yıkamadılar müslüman insan müslüman kadın menilerin öz kısmı cünüp öbür dünya ya gitti allahın karşısına çıktı kafir olmaz doğru mu???
    3.sorum…müslüman kadın müslüman insan kur’an-ı kerimi okudu hepsini bitirdi kur’an-ı kerimi hattim etti sonrada kur’an-kerimi bıraktı artık okumuyor müslüman kadın müslüman insan namaz kılıyordu namaz kılmayı bıraktı namaz kılmıyor oruç tutuyor du oruç tutmayı bıraktı oruç tutmuyor zekat vermiyor hacca gitmemiş gitmiyor kabe ye  gitmemiş gitmiyor kafir olmaz doğru mu???

    4.sorum… müslüman kadın müslüman  insan Koç  Burcu oldu boğa Burcu oldu 12 burç oldu kafir olmaz doğru mu??

      0
      2022-02-18T09:55:28+03:00

      Please briefly explain why you feel this answer should be reported.

      Bildir
      İptal

      Öncelikle küfre düşmenin mezhebi olmaz. Bütün mezheplerde durum aynıdır. Sorulara madde madde cevap vereyim. Fakat sizde vesvese var. Öncelikle bu durumu çözmelisiniz. Yoksa attığınız her adımda ben kâfir oldum veya küfre düştüm korkusu sizi yer ve bitirir. Çünkü küfre girmek kolay bir mesele değildir. Kişinin kâfir olabilmesi için ya açık açık Allah’ı inkar etmiş olacak veya dinin bir emrini inkar etmiş olacak. Başka bir şekilde kişi küfre düşemez.

      1) Arapça bilmemek küfür değildir.

      2) Cünüp olan bir insan hemen vakit kaybetmeden gusül abdesti alması gerekir. Guslü geciktirmek asla doğru değildir. Ölen bir insanın yıkanması mutlak surette şarttır. Fakat yıkanmadan toprağa gömülen bir kimse kâfir olmaz.

      3) Bir Müslümanın ibadetleri yerine getirmesi farzdır. İbadetleri yerine getirmeyen bir Müslüman kâfir olmaz. Fakat günahkâr olur.

      4) Kişinin Müslüman veya kâfir olması burcunun şu olması veya bu olmasına bağlı değildir.

      Sizlerden ricam Allah rızası için kafanızdaki vesveseleri atın.

       

  1. Soru avatarı
    0
    2022-02-15T16:45:28+03:00

    Please briefly explain why you feel this answer should be reported.

    Bildir
    İptal

    Selam, Bir hadis varmi, Allahin ayatina yanliş deyen Kafir olur.

      0
      2022-02-18T09:56:06+03:00

      Please briefly explain why you feel this answer should be reported.

      Bildir
      İptal

      Allah’ın ayetlerine bu yanlıştır demek küfürdür. Kişiyi Allah muhafaza kâfir eder.

  2. Soru avatarı
    0
    2022-02-20T23:37:13+03:00

    Please briefly explain why you feel this answer should be reported.

    Bildir
    İptal

    Annem kafir oldu mu ?

    Hocam Selamın Aleyküm.14 yaşında bir gencim.Annemle babam tartışırıken annem sinirle babama yanlış hatırlamıyorsam kafir gibi bişey dedi.Annem çok imanlı Allah sevgisi olan biri sürekli Kur’an okur defalarca hatim indirmiştir,zikir çeker,5 vakit namazını kılar.Öyle dediği için Allah muhafaza dinden çıkmış diye çok korkuyorum.Allah gecinden versin ölürse Allah muhafaza imansız gidecek sonsuz cehhenemde kalıcak diye düşününce çok korkuyorum.Annemi uyarmalı mıyım ? Uyarcaksam ne demeliyim ?

  3. Please briefly explain why you feel this answer should be reported.

    Bildir
    İptal

    Aleyküm Selam kardeşim,

    Öncelikle bu durum seni çok üzdüğü ve endişelendirdiği için çok anlıyorum. Ancak dinimizde ve günlük hayatta sinir anında söylenen sözler her zaman insanın imanını yitirmesine neden olmaz. Sinir anında insanların farkında olmadan söyledikleri sözler bazen ciddi bir anlam taşımaz. Bu tür durumlarda önemli olan niyet ve kalptir.

    Annenin imanlı, Allah sevgisi olan, ibadetlerine özen gösteren bir insan olduğunu belirtmişsin. Annenin böyle bir durumda söylediği sözlerin niyetini bilmeden kesin bir sonuca varmak yanlış olur. İslam dininde önemli olan kişinin Allah’a olan samimi bağlılığıdır ve dil sürçmeleri, sinir anında kontrolsüzce söylenen sözler genellikle kişinin imanına zarar vermez.

    Anneni uyarmak konusunda ise, eğer bu durum onu rencide edecekse veya kıracaksa dikkatli olman gerekir. Eğer uygun bir zamanda ona bu konuda tatlı bir dille yaklaşabilir ve “Anne, sinirli anında dikkatli olmak önemlidir, çünkü bazı sözler istemeden de olsa yanlış anlaşılabilir” gibi bir ifade kullanarak hatırlatma yapabilirsin. Ancak bu konuda onu suçlamak ya da yargılamak doğru olmaz.

    Allah, kullarını çok bağışlayıcı ve merhametlidir. Özellikle niyetlerimizde kötülük olmadığında ve pişmanlık duyduğumuzda Allah’ın bizi bağışlayacağına inanmalıyız. Annenin içtenlikle yaptığı ibadetleri ve Allah’a olan bağlılığı göz önünde bulundurduğunda, Allah’ın onu bağışlayacağını ve rahmetinden mahrum etmeyeceğini umabiliriz.

    Eğer bu konuda hala endişelerin devam ediyorsa, bir din görevlisiyle veya güvendiğin bir hocayla bu meseleyi konuşabilirsin. Unutma ki bu tür meselelerde doğru bilgiyi edinmek önemlidir.

    Rabbim seni ve aileni her türlü kötülükten korusun.

Cevapla