Kimlere selam verilir kimlere selam verilmez

Question

Selam alıp vermek ile ilgili ayet ve hadislerin açıklaması

Kimlere selam verilir kimlere selam verilmez

Selam vermek sünnet almak farzdır hadisi anlamı nedir?

Selâm vermek sünnettir, selâmı almak ise farzdır:

Eğer bir kimse bir meclise gelir ve selâm verirse, mecliste bulunanların onun selâmını alması farzdır. Eğer o kimse meclisten gider sonra tekrar gelerek selâm verirse, mecliste bulunanların onun selâmını alması farz değildir, bilakis müstehaptır.

Selam ve onun cevabı çoğul sığasıyla olmalıdır:

İsterse muhatab sadece bir tek kişi olsun, tâ ki o, kimsenin yanında bulu nan melekler de onunla birlikte verilen selâma ortak olmuş olsun.
Selamin edna derecesi el “Esselamü aleyküm demektir: -Selamin aleyke” deni” سلام عليك Esselama ve aleyke” yahut السلام وعليك lirse bu da yeterli olacaktır.

Selami almanin edna derecesi de e, “Ve aleykümüsselam”dır. Eger, “Vav” söylenmese yine de yeterli olacaktır. Ulemă şunun üzerinde ittifak etmiştir ki; eğer selâm alınırken sadece. “Aleyküm” denilirse, sela mın cevabı tam olmamış olacaktır.

Selam alınırken; “ve aleyküm” (l, “Vav” ilave edilerek) denilirse, (bu konuda) iki aynı görüş vardır. (Yani bir görüşe göre selâmın cevabı olacak tir. Diğerine göre olmayacaktır).

Bir kimsele, “Esselamü ve aleyke” diyerek selâm verirse, onun -Ve aleykessclaim ve rahmatullahi ve bereka” وعليك السلام ورحمة الله وبركالة selam tüh” diyerek alınmalıdır.

Eğer iki kimse karşılaşır ve ikisi de “Esselamü aleyküm derse her ikisinin de kendisine verilen selâmı alması vacib olacaktır.

“Ve aleykümüsselam” demede hiçbir sakınca yoktur.

وعليكم السلام Esclami aleykum demode once davranan kimseye” السلام عليكم .

“Ve aleykümüsselam” demek vacibir.

Selâm kelamdan önce olmalıdır:

Evde hiç kimse yoksa şu şekilde selâm verilmesi müstehaptır: “Esselamü aleynâ ve ibâdillahissâlihin.” Tâ ki orada bulunan meleklere selâm verilmiş olunsun.

Bir mecliste herhangi birini muhatab alarak selâm verilmemelidir.

Bir mecliste birkaç kişi bulunur, dışarıdan bir kimse gelerek selâm verir, onlardan bazıları onun selâmını alırsa, selâmının hakkı edâ olmuş olacaktır.

Bir kimse diğer bir kimsenin selämini getirirse sünnet şudur ki; selama ge tirene de selâmı yollayana da selâm verilmelidir. Yani bir kimse diğer bir kim senin selâmını getirdiğinde, le “Aleyke ve alâ Fulaniaisselam” veya ele, “Aleyke ve aleyhisselam” denmelidir. Nitekim Nesâi’nin rivayetinde bu lafızlar aynen menkuldür.
Mektub vs. ile yazılan selama dil ile veya yazı ile karşılık verilmesi (yani alınması) vâcibtir. Evlâ olanı hemen dil ile alınmasıdır. Çünkü mektub vesai reye cevap yazma imkânı bulamama mümkündür ki, vâcibin terkinden dolayı günahkar olunacaktır. Eğer mektup vesaireye cevap verme niyeti yoksa yahut gelen mektup cevap verilmeye layık değilse, selâmin dil ile hemen alınması vâcibtir.

Bir nedenle sesi ulaştırmak müşkil ise, el işaretiyle selâm verilmesi câiz dir ve (bu şekilde verilen selama) cevap verilmesi vacibtir. Eğer ses ulaşıyorsa, sadece el işareti kâfi değildir. Elbette dille selâm verme ve almayla birlikte elle de işaret yapılması câizdir. Çünkü bu işaret, musifahanın kayyum makamıdır.

Hiçbir mazeret bulunmadan işaretle selâm vermek caiz değildir ve böyle verilen selâmın alınması da vacib değildir. Mazeretsiz selâmla işareti birleştir mek câizdir. Çünkü bu musâfahanın kayyum makamıdır. Mazeret nedeniyle sadece el işareti câizdir. Elbette mümkünse bununla birlikte telaffuz da edilmelidir.

Selâm verirken elin alna konulması hinduların şiarıdır. Secdenin kayyum makamıdır. Bundan dolayı da haramdır.

Selamlaşma esnasında alna el koymak yahut eğilmek doğru değildir. Hatta bidattir. Elbette musåfahaya müsaade vardır. Tazim ve şefkatten dolayı (el) öpülmesine de müsaade verilmiştir.

Bazı kimseler selama karşılık vermek için sadece başı sallamak yahut sade ce eli kaldırmakla kifayet etmektedirler. Bu konuda şu bilinmelidir ki, Kur’ân-1 Kerîm’de “Bir selâm ile selâmlandığınız zaman, siz de ondan daha güzeli ile selamlayın yahut aynı ile karşılık verin” buyrulmuştur. Bundan malum oldu ğuna göre selâmın cevabında sadece başı sallamak yahut el kaldırmak kâfi de ğildir. Bu şekilde selâmın cevabı olmayacaktır, dil ile cevap verme sorumluluğu kişinin üzerinde bâkî kalacaktır.

Selam almaktan hakikaten åciz olan (örneğin yemekle meşgul olan) veya şer an aciz olan (örneğin namaz, ezan, ikamet, zikir, tilâvet veya din ilminin talim ve teallümüyle meşgul olan) kimseye selâm verilmemelidir.

Hâkime mahkeme salonunda (duruşma mahallinde) davalılar selâm ver memelidir.

Gayri mahrem bir kimse genç bir kadına selâm vermemelidir.
Izah: Genç kadınlara selâm verilmesi câiz değildir. Genç kadınlar eğer ken dilerine selâm verilirse verilen selâmı sessizce almalıdırlar. Gayri mahrem kadın ve erkeklerin birbiri yanına gelip gitmesi câiz değildir. Bir kimse muaşeredeki fesaddan dolayı buna müptela ise, onun istiğfardan başka çaresi ne olabilir ki!

Çıplak olan kimseye selâm verilmemelidir. Küçük veya büyük abdest bozmakla meşgul olan kimseye selâm verilmemelidir.

Satranç vs. şeylerle meşgul olan kimseye selâm verilmemelidir. Hanımıyla meşgul olan kimseye selim verilmemelidir.

İzah: Racih olan görüş şudur ki; bütün bu durumlarda biri selâm verirse, onun selâmını almak vacib değildir.

Santranç, kumar vs. oynayan, şarkı, türkü söyleyen, güvercin (kuş vs.) uçu ran ve bu türden işlerle meşgul olan kimselere selâm verilmemelidir. Ezan okuyan, ikamet getiren, dinî kitabların ders ve tedrisiyle meşgul olan yahut beşeri ihtiyaçlarıyla meşgul olan kimselere selâm vermek caiz değildir.

Böyle hâlde iken kendisine verilen selâma cevap vermek de kişi üzerine vâcib değildir.

Bir kimse selâm verme esnasında gayri meşru bir işe mürtekibse, onun selâmina karşılık verilmemelidir. Bunun gibi bir kimse uyurken, uyuklarken, namaz kılarken, ezan okurken, hamam vs.de iken, yemek yerken, ağzında lokması varken selâm verirse, onun selâmına da karşılık verilmemelidir.

Hutbe esnasında selâm verilmemelidir, verilen selam da alınmamalıdır.

Namaz kılan, hutbe okuyan ve hacda lebbeyk söyleyen kimselere selâm verilmesi mesnun değildir, ne de (bu hâllerde) kendilerine verilen selâma karşılık vermek onlara gereklidir.

Mescide girip çıkarken selâm verilmemelidir. Çünkü mescide gelen kim seler muhtelif ibadetlerle meşgul olmaktadırlar. Bundan dolayı da onlara selâm verilmesi caiz değildir ve böyle selâma cevap verilmesi de vacip değildir.

BENZER KONULARIMIZ:

Dini Soru Cevap

Her soru cevap verilmeye değerdir, yeter ki aynı konu bize sorulmuş olmasın ve kurallara uygun sorulsun. Lütfen soru yollamadan önce aynı konu var mı diye \\\\"ARAMA\" yapınız. Konu altına yazılan sorulara öncelik tanıyoruz.. Bilginize

Takip Et

Answer ( 1 )

    0
    2023-05-21T17:53:54+03:00

    Selamlama gelenekleri kültürlere ve durumlara göre değişebilir, ancak genel olarak insanlarla tanıştığınızda, özellikle resmi veya profesyonel ortamlarda selam vermek kibardır. Çoğu durumda meslektaşları, arkadaşları, aile üyelerini, tanıdıkları ve yabancıları selamlamak kibarlık olarak kabul edilir.

    Ancak, birini selamlamanın uygun veya gerekli olmayabileceği bazı istisnalar olabilir. Örneğin, birisi yoğun veya özel bir konuşma yapıyorsa, bir selamlama ile sözünün kesilmesini istemeyebilir. Ek olarak, kişisel sınırlara saygı gösterilmelidir ve eğer birisi karşılanmak veya kendisine yaklaşılmak istemediğini belirtirse, isteklerini yerine getirmek önemlidir.

    Nihayetinde, belirli koşullar ve kültürel normlar, kimin ne zaman selamlanacağını belirleyecektir. Sosyal ipuçlarına dikkat etmek ve sağduyunuzu kullanmak, birini ne zaman selamlayacağınızı ve ne zaman selam vermekten kaçınmanın daha iyi olabileceğini belirlemenize yardımcı olacaktır.

    En iyi cevap

Cevapla