Kiramen Kâtibin

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

KİRÂMEN KÂTIBÎN

Kiramen Katibin Melekleri

Arapçada Kiramen katibin ne demek: الكرام الكاتبون

Kiramen Kâtibin, İnsanların söz ve davranışlarını kaydeden melekler.

Sorumluluk sahibi ve teklifle yükümlü olan insan öldükten sonra âhirette bu dünyadaki söz ve davranışlarından hesaba çekilecek, nihai âkıbeti bu amellerine göre belirlenecektir. Şüphesiz her şeyi bilen Allah Teâlâ, insanın amellerini de bilmektedir ve bu amelleri bilmek için kayda geçirmeye ihtiyacı yoktur. Fakat insanın, âhirette hesaba çekilirken her şeyin mutlak adalete göre cereyan ettiğini anlaması ve bilmesi için yaptığı ameller karşısına konulacaktır. Bu sebeple insanın amelleri kayıt altına alınmaktadır. İşte insanın amellerini kayıt altına almak için görevlendirilen iki meleğe “şerefli/değerli yazıcılar” anlamında “Kirâmen Kâtibîn” denilir.
Kur’ân-ı Kerim’de çeşitli âyetlerde Kirâmen Kâtibîn’e işaret edilir. Nitekim Allah Teâlâ, “Şüphesiz üzerinizde sizi koruyup gözetenler var. Onlar Kirâmen Kâtibîn’dir. Her ne yaparsanız bilirler” (el-İnfitâr 82/10-12) buyurarak “Kirâmen Kâtibîn” şeklinde isimlendirdiği, insanın sözlerini ve davranışlarını kaydeden varlıkların olduğunu bildirmiştir. “Biri insanın sağ tarafında, diğeri sol tarafında oturmuş iki melek her şeyi alıp kaydetmektedir. İnsan hiçbir söz söylemez ki, yanında yaptıklarını gözetleyen ve söylediklerini kaydeden bir melek hazır bulunmasın” (Käf 50/17-18) âyetleri ise onların insanın sağ ve sol taraflarında olmak üzere iki melek olduğunu ve insanın amelleri yanında söylediklerini de kaydettiğini bildirmektedir. “Yanlarında bulunan elçilerimiz her şeyi yazıyorlar” (ez-Zuhruf 43/80) âyetinde de bu varlıklardan “elçilerimiz” diye söz edilmesi suretiyle onların melek oldukları bildirilmiştir. Öte yandan insanın mahşere yanında bir şahitle (şehit) gideceğini bildiren, “Herkes beraberinde biri mahşere götüren, diğeri şahitlik eden iki melekle gelir” (Kaf 50/21) âyeti de insanın yaptıklarına şahit olan meleğin varlığını göstermektedir. Benzer şekilde Hz. Peygamber de bazı hadislerinde, “el-kirâmü’l-kâtibûn” (şerefli/değerli yazıcılar) isimleriyle zikrederek (Müslim, “Zühd”, 17) bazan da isimlerini zikretmeden yaptıkları vazifeyle niteleyerek (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, II, 194, 198) insanların amellerini kaydetmekle görevli bu meleklerin varlığını bize haber vermiştir.

Kirâmen Kâtibîn’e, insanların söz ve davranışlarını kaydetmek suretiyle bir anlamda amelleri asla unutulmayacak şekilde koruma altına aldıkları için, “koruyucular” anlamında “hafaza melekleri” de denilir. Bununla birlikte bazı âlimler hafaza meleklerinin Kirâmen Kâtibîn değil de, “İnsanın önünde ve ardında Allah’ın emriyle onu takip eden, koruyup gözeten melekler vardır” (er-Ra’d 13/11) âyetinde zikredilen “muakkıbât” (takipçi melekler) olduğunu söylemişlerdir. Bu âlimlere göre, âyette de bildirildiği üzere insanın önünde ve arkasında bulunan ve onu çeşitli tehlikelerden koruyan bu meleklere, “Şüphesiz üzerinizde sizi koruyup gözetenler var” (el-İnfitâr 82/10), “o, kullarının üstünde mutlak hâkimiyet sahibidir. Sizi koruyup gözeten birtakım melekleri üzerinize O gönderir. Nihayet birinize ölüm geldiğinde elçilerimiz hiç kusur etmeksizin onun canını alırlar” (el-En’âm 6/61) âyetlerinde de işaret edilmiştir.
Kirâmen Kâtibîn melekleri diğer bütün melekler gibi günahsız ve nurdan yaratılmış varlıklardır. Dolayısıyla hainlik, yalancılık, iftira atmak gibi kötü özelliklerden arınmışlardır. İnsanın arttırmadan yapıp ettiklerini veya eksiltmeden olduğu gibi kayda geçirirler. Görevli oldukları bu yazma ve kaydetme işinde unutmak, farketmemek, hataya düşmek gibi kusurlardan uzaktırlar.

Kur’ân-ı Kerim’de Kirâmen Kâtibîn’den bahseden âyette (bk. Kāf 50/17) zikredilen “mütelakkiyân” ifadesinden de anlaşıldığı üzere, her insan için iki adet kaydedici melek görevlendirilmiştir. Bu melekler hiçbir zaman kulun yanından ve yakınlarından ayrılmazlar, ondan uzaklaşmazlar. Her zaman onu ve yaptıklarını görecek ve gözetleyecek şekilde insanın yakınında bulunurlar. Dolayısıyla, onların uzaklaştıkları bir anın ve böyle bir zaman diliminde kayda geçmeyen ve yazılmayan bir söz ya da eylemin olması düşünülemez. Bu melekler, sorumlu oldukları insanın sözlü veya davranış haline dökülen bütün eylemlerine sadece tanıklık yapmazlar, bunları kayda da geçirirler. Dolayısıyla, meleklerin insanların fiillerine yaptıkları tanıklıkları ve bunların kaydedildiği yazılar asla kaybolmazlar ve yok edilemezler.

Kirâmen Kâtibîn’in önemli bir özelliği de, kulların işlerini bilerek yazmalarıdır. Yani bu melekler, bir kamera veya kayıt cihazı gibi şuursuz, sadece kayıt yapan varlıklar değildir. Akıllı, şuurlu ve irade sahibi varlıklardır. Kulun yaptığı şeyin iyilik mi, kötülük mü olduğunu bilirler ve ayırt ederler. İnsanlar iyilik yapınca onlar adına sevinirler, kötülük yaptıklarında ve tövbe etmediklerinde de üzülürler.

Bu iki melek insanın sağında ve solunda bulunur (bk. Kāf 50/17), sağdaki melek insanın iyi söz ve davranışlarını, sol yanda olanı ise kötü söz ve davranışlarını kaydeder. Sağdaki melek, insan bir iyilik yaptı mı bunu hemen kaydedip, on kat fazla sevap (mükâfat) yazar. Fakat kişi kötülük yaptığında, soldaki melek bunu hemen kayda geçirmez. Kulun tövbe etmesi ihtimali olduğu için bekler ve günahın yazılmasını geciktirir. Eğer kul yaptığı kötü işten dolayı tövbe etmezse o zaman, yaptığı kötülüğü sadece bir günah olarak kaydeder. Kirâmen Kâtibîn’in, insanın iyi söz ve eylemlerinin hemen ve on kat fazlasıyla yazılmasında bu kadar hızlı davranmaları, kötülüklerinin yazılmasında ise insanın tövbe etmesi beklentisiyle yazmakta acele etmemeleri, onların kendi düşünceleriyle olan keyfi bir olay değildir. Hz. Peygamber’in bize bildirdiğine göre Allah Teâlâ bu meleklere şöyle buyurmuştur: “Kulum bir günah işlemek istediği zaman, onu hemen yazmayın. İşlerse ona bir günah yazın. Kulum bir iyilik yapmak isterse ve henüz yapmamışsa ona bir sevap yazın. Eğer onu yaparsa on katı olarak yazın” (Buhârî, “Tevhîd”, 35; Müslim, “Imân”, 203-208).

Hz. Peygamber, Kirâmen Kâtibîn meleklerinin insanların sadece açığa vurdukları fiillerini yani dile getirdikleri sözlerini ve eyleme dökülen davranışlarını görüp bilme imkânına sahip olduklarını haber vermiştir. İnsanların gönlünden veya kalbinden geçenleri ve niyetleri bilemezler. Bunları sadece Allah Teâlâ bilir. Bununla birlikte Allah Teâlâ kalbinden iyilik yapmayı geçiren veya buna niyetlenen bir insanın durumunu bilir. İnsan bu niyet ettiği iyi işi yaparsa ona en az on sevap verir. Eğer kalpten geçirilen güzel ve yararlı iş
gerçekleştirilemezse, bu takdirde ise Allah Teâlâ o kuluna niyet ettiği için bir sevap verir. Onun bu niyetini meleklere bildirir ve onun için bir sevap yazmalarını emreder. Kötülük işlemeyi düşünen ama bunu yapmayan bir kişi için ise bir günah yazılmaz (Buhâri, “Rikāk”, 31; Müslim, “Imân”, 203-208).

Gerçekte insanların ve her şeyin her türlü durum ve fiillerinin bilinmesi ve kaydedilmesi, doğrudan Allah Teâlâ’nın yarattığı bir iştir. Yani Kirâmen Kâtibîn melekleri kendilerine verilen bu yazı ve kayıt görevinin yaratıcıları değildirler. İnsanların her halini gören, bilen, hatta kalplerinden geçirdiklerini dahi bilen Allah Teâlâ’dır. Nitekim Allah Teâlâ buyurmuştur ki: “Andolsun, insanı biz yarattık ve içinden neler geçirdiğini de çok iyi biliriz. Çünkü biz, ona şah damarından daha yakınız” (Kaf 50/16). İşte Allah Teâlâ bu bildiği şeylerin melekler tarafından kaydedilmesinin de aslında kendi fiili olduğunu açık biçimde ifade etmiş ve şöyle buyurmuştur: “Mümin olmak şartıyla salih amel işleyen hiçbir kimsenin çabası görmezlikten gelinmeyecektir. Çünkü biz onun işlediklerini yazmaktayız” (el-Enbiyâ 21/94).

“Kirâmen Kâtibîn” denilen melekler, insana veya dünyada bilip tanıdığımız başka bir varlığa benzemeyen, gözle görülmeyen varlıklardır. Onların bizim gibi maddi bir bedenleri ve dolayısıyla kalem tutacak elleri, yazı yazmaları için bizim yazdığımız kalemler gibi kalemleri, mürekkepler gibi mürekkepleri yoktur. Onlar hakkında Kur’ân-1 Kerim’de ifade edilen amelleri kaydedip yazmak işinin, dünyada bizim birtakım şeyleri yazmamız gibi olduğunu düşünmek doğru olmaz. Allah Teâlâ bu meleklerin yaptıkları görevleri, insanın anlayabilmesi için, onun yazıyla birtakım olayları kaydetmesine benzeterek açıklamıştır.

Kur’an-ı Kerim bize kesin biçimde haber vermektedir ki, kıyametin kopmasıyla bu dünya hayatı bitecek, âhiret hayatında herkes yaptıklarından hesaba çekilecektir. İnsanların hesaba çekilmesi öncesinde onlara bir yazılı belge (kitap: amel defteri) verilecektir. Bu belgede onun işlediği bütün iyi ve kötü işler yazılı olacaktır (el-İsrâ 17/13-14). Allah, cennete gidecek olan mümin ve iyi işler yapmış kulların amel defterlerini sağ taraftan, cehennemlik olan inkârcıların mel defterlerini ise sol taraflarından veya arkalarından verecektir (el-Hákka 69/19-26; el-İnşikåk 84/7-12). İnsan, kendisine verilen bu defterde büyük, küçük demeden, azına çoğuna bakılmadan yaptığı her şeyin yazıldığını görecek ve bunları okuyacaktır. Bundan dolayı duyduğu şaşkınlık ve korkuyu da, “Eyvah bize! Bu nasıl deftermiş ki, küçük büyük demeden bütün yaptıklarımızı kaydetmiş!” (el-Kehf 18/49) diyerek ifade edecektir. İşte âhirette insanın karşısına çıkarılacak olan ve onun bütün amellerinin kayıtlı olduğu amel defteri, Kirâmen Kâtibîn meleklerinin insan hayatta iken ve eylemlerini gerçekleştirirken gördükleri, şahit oldukları her şeyi yazmaları ve kaydetmeleri neticesinde oluşmaktadır (bk. AMEL DEFTERİ). Ancak insan sorguya çekilirken kendisine karşı gösterilecek delil, sadece Kirâmen Kâtibîn meleklerinin kayıtlarından ibaret de değildir. İnsanın el, ayak gibi eylemlerini gerçekleştirdiği organları, dünyada iken yaptıkları için insana karşı şahitlik yapacaklardır (Yâsîn 36/65). O halde hiç kimse için yaptığı amelin sorumluluğundan kaçış ve kurtuluş yoktur. Eğer en küçük bir iyilik yapmışsa, mutlaka onu görecek ve mükâfatını alacaktır. Aynı şekilde yapmış olduğu en küçük bir kötülüğü de görecek ve Allah bağışlamazsa onun da cezasını çekecektir. İşte bu düşünce ve imana sahip bir mümin, sözlerinde, davranışlarında ve hatta düşünce ve niyetlerinde bile dikkatli olur ve kendisinden istendiği gibi, Allah’ın bir kulu oluşunun gereği doğru olan şeyleri yapmaya çalışır. Kişinin her şeyin yazıldığını, kaydedildiğini bilmesi ve buna inanması, kuşkusuz kendi kendini kontrol etmesine, kötülüklerden kaçınıp iyiliğe yönelmesine vesile olur.

BENZER KONULAR:

Answer ( 1 )

    1
    2022-08-19T06:47:16+03:00

    Please briefly explain why you feel this answer should be reported.

    Bildir
    İptal

    Kiramen Katibin, melektir. İnsanların söz ve davranışlarını kaydeden meleklere kiramen Katibin melekleri denir. Bu iki melek insanın sağında ve solunda bulunur (bk. Kāf 50/17), sağdaki melek insanın iyi söz ve davranışlarını, sol yanda olanı ise kötü söz ve davranışlarını kaydeder. Sağdaki melek, insan bir iyilik yaptı mı bunu hemen kaydedip, on kat fazla sevap (mükâfat) yazar. Fakat kişi kötülük yaptığında, soldaki melek bunu hemen kayda geçirmez. Kulun tövbe etmesi ihtimali olduğu için bekler ve günahın yazılmasını geciktirir. Eğer kul yaptığı kötü işten dolayı tövbe etmezse o zaman, yaptığı kötülüğü sadece bir günah olarak kaydeder.

    En iyi cevap

Cevapla