Kıyamet Günü Meleklerin Durumu

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

Kıyamet Günü Melekler

(kıyamet günü melekler ölecek mi? Hangi melek inecek)

“Kıyamet koptuğu gün melekler nerede olurlar?” so­rusunun cevabını Allah Teâlâ Hakka Sûresi’nde vererek şöyle buyuruyor:
“O gün gök de yarılmış ve artık za’afa düşmüştür. Melekler ise o gün onun bucaklarındadır”. [1][599] İbn Abbas, âyetteki “bucaklar”ı “göğün kenarları“; Dahhâk, “göğün etrafı”; Hasan-i Basrî, “göğün kapıları” diye tefsir ediyor. Rebî b. Enes de, “Kı­yamet günü melekler, göğün incelen yerlerinden, yeryüzündekilerin halini seyrederler.” Diyor.[2][600] Arşı taşıyan meleklerin o gün sekize çıkarılacağını da daha önce anlat­mıştık.
Daha önce de çeşitli münasebetlerle bahsettiğimiz gibi kıyamet gününde de melekler, dünyada olduğu gibi, Allah Teâlâ’nın kendilerine vereceği çeşitli görevleri yeri­ne getireceklerdir. Kıyamet kopup, yeniden sûra üflenip, diriliş gerçekleştiği ve insanlar kabirlerinden mahşere toplandıkları zaman,
“İşte o gün gök, bulutları ile birlikte parçalanacak ve melekler bölük bölük indirilecekler”. [3][601]Müşrikler bu dünyada kendilerini cezalandıracak meleklerin gelmesini istiyor ve buna ihtimal vermedikleri için, biraz da bu yolla inananlarla alay ediyorlardı. Allah Teâlâ onları tehdit ederek şöyle buyuruyor:
“Onlar, (inanmak için), kendilerine meleklerin gelmesini, yahut bizzat Rabbinin veya Rabbinin âyetlerinden birinin gel­mesini mi bekliyorlar? Rabbinin âyetlerinden biri geldiği gün, önceden iman etmiş veya imanında bir hayır kazan­mış olanlar müstesna, hiç kimseye o günkü imanı fayda vermez..” [4][602] Yine o kâfirler,
“Allah’ın bulut­tan gölgeler içinde meleklerle birlikte kendilerine gelmesi­ni ve işlerinin bitirilmesini mi bekliyorlar?” [5][603] Âyetlerde bahsedilen inişin, kişinin ölümü esnasın­da veya âhiret gününde olduğu söylenmiştir.[6][604] Her iki zamanda da inmesi için bir engel bulunmamaktadır. Al­lah Teâlâ, ne zaman emrederse, onlar inerler.
Ebû Hureyre (r.a), Rasûlullah (a.s)’ın şöyle buyur­duğunu rivayet etmiştir:
“Kıyamet günü bir yerde yetmiş sene bekletilirsiniz. Bu yetmiş sene size ne bakan olur, ne de aranızda hüküm verilir. Daralırsınız, ağlarsınız. Göz­lerinizde yaş kalmaz, kan gelmeye başlar. Boyunlarınıza kadar kan-revan içinde kalırsınız. Feryâd u figan edersi­niz. Sonra, “Allah Teâlâ’nın bir an önce aramızda hüküm vermesi için kim şefaatçi olur?” diye aranırsınız. “Al­lah’ın, toprağını yaratıp, eliyle yaptığı ve ruhundan üfle­diği ve ilk defa konuştuğu babamız Âdem’den daha uy­gun kimdir?” der, Adem (a.s)’e gelirsiniz ve şefaatçi olma­sını istersiniz. O, bundan çekinir. İnsanlar böyle peygam­ber peygamber dolaşır, şefaatçi ararlar. Herbiri bundan çekinir ve sonunda bana gelirler. Ben, Arş’ın ayağına ka­dar varıp secdeye kapanırım. Allah Teâlâ bana bir melek gönderip, omuzlarımdan tutup kaldırıncaya kadar secde­den kalkmam. Sonra Allah Teâlâ,
“Ey Muhammedi” der. Ben,
“Evet!” derim. O, çok iyi bildiği halde,
“İstediğin nedir?” diye sorar. Ben,
“Yâ Rabbi, bana şefaat va’dettin. Şimdi mahlûkâtın için beni şefaatçi kıl!” derim. Allah Teâlâ,
“Şefaatini kabul ettim, geliyorum, aranızda hü­küm vereceğim.” buyurur. İnsanların yanına dönerim. Beklerken gökten şiddetli bir sarsıntı işitiriz. Derken yer­deki insanların ve cinlerin iki katı olan “dünya seması melekleri” inerler. Yaklaştıklarında yer, nurlarından pa­rıl parıl olur. İnip, saflarını tutarlar. “Rabbiniz içinizde mi?” diye sorarız.
“Gelecek.” derler. Derken,, bu meleklerin iki katı olan ikinci sema melekleri inerler. Onlar da Allah Teâlâ’nın geleceğini söylerler. Böylece bütün göklerin me­lekleri, birbirlerinin iki katı olarak inerler. Sonra bulut­tan gölgeler içinde Allah Teâlâ ve bir kısım melekler iner­ler”.[7][605] Benzeri ifadelerle kısmen âyetlerde de anlatılan bu konuların müteşâbihâttan olduğu unutulmamalıdır.
İşte bu meydanda ve o günde “Ruh ve melekler saf halinde ayakta dururlar…” [8][606] Çeşitli tefsirlere göre bir diğer ismi de Ruh olan Cebrail (a.s) başlarında ol­duğu halde veya Ruh isimli bir cins melek de beraberle­rinde olduğu halde saf tutar.[9][607] Kazvînî’ye göre ise bu, ismi “ruh” olan çok büyük bir melektir.[10][608] Bunu Cebrail (a.s) olarak tefsir eden İbn Abbas (r.a), “Cebrail, kıya­met günü Allah Teâlâ’nın huzurunda, azabından korka­rak ürür titrer ve “Allah’ım seni teşbih ederim. Senden başka tanrı yoktur. Sana hakkıyla ibadet edemedim.” di­ye teşbih eder”.[11][609]
Fecr Sûresi’nde de “Melekler saf saf dizilmiş oldu­ğu halde Rabbin geldiği zaman (…) insan, “Ah keşke bu hayatım için önceden birşeyler gönder şeydim.” der.” [12][610] buyurularak, hesap meydanına, önce melek­lerin saf tutacağı, sonra o büyük mahkeme için hâkimle­rin hâkimi Allah Teâlâ’nın geleceği anlatılıyor. Rivayete göre her semanın melekleri sıra ile iner ve iç içe saf tutar­lar ve bu saflar, hesabı görülecek olan bütün mahlûkâtı kuşatacak biçimde daireler şeklinde tutulur[13][611]. Bu; aynen mahkemeye getirilen zanlıların, kaçmasınlar diye polis ve jandarma kordonunda tutulmasına benzer.
Dahhâk’dan rivayet edilen habere göre, “Göğün melekleri Allah Teâlâ’nın emri ile iner ve iç içe halkalar halinde ve bütün insanlarla cinleri kuşatacak şekilde saf tutarlar. Sonra sol tarafına cehennemi almış olarak bir yüce melek daha iner. Mahşer halkı cehennemi görünce kaçacak delik arar, ama karşılarında saf halindeki me­lekleri bulurlar ve yerlerine dönerler”.[14][612]
Cennetin ve cehhennemin bekçilerinden bahseder­ken, bu meleklerin mü’minlere ne kadar nazik ve müjde­ci, kâfirlere de ne kadar sert ve tehdidkâr davrandıklarını anlatmıştık.
AIiyyü’l-Kârî, Konevîden, meleklerin kıyametteki durumları ile ilgili enteresan bir nakilde bulunur. Merak edilebilecek bir konu olduğu için, bölümü bununla bitiri­yorum: “er-Rustağnî’ye “Melekler için de mükâfaat ve ce­za var mı?” diye soruldu. O, “Evet. Onlar için de sevab ve ceza var. Fakat onların cezası, insanların cezası gibidir; mükâfaatları ise insanoğlununkinden farklıdır. Çünkü onların mükâfaatı, koklamak suretiyle tat alma şeklinde­dir. Allah Teâlâ biz insanların zevk ve arzularını dünyada, yenilecek, içilecek ve benzeri şeylerden kıldığı gibi, âhiretteki mükâfaatımızı da bu şekilde kılmıştır.. Ama meleklerin zevk ve arzularını, doymalarını, kanmalarını dünyada Allah’a itaatta kıldığı gibi, âhirette de böyle ola­caktır…” dedi. Fakat bu görüş doğru değildir. Çünkü me­leklerin cezalandırılması görüşü ümmetin icmâına ters­tir. Mükâfaatlandırılmaları ise, itaat lezzeti içinde yaşayıp gitmeleridir. Biz insanlar’ın cennetteki mükafaatının sadece yeme-içme gibi şeylerle sınırlandırılması düşünce­si de kabul edilemez. Çünkü cennette, cennetlikler için zi­kir, şükür ve ma’rifet çeşitleri ve en sonu Allah’ı görmek olan yakınlık gibi, yanlarında maddî ve nefsî nimetlerin unutulacağı manevi nimetler de olacaktır”.[15][613]
Aİiyyü’l-Kârî böyle söylüyorsa da melekler için ce­za ve mükâfaatın oluşu akla en son gelecek bir konudur. Çünkü onların esas yaratılış sebebleri kulluk ve mükelle­fiyet değildir. Onlar kulluk âleminde, bazı vazifeleri yeri­ne getirmek üzere yaratılmışlardır. Dolayısıyla onlar hak­kında ceza ve mükâfaatın düşünülmesi doğru değildir. Çünkü âyet ve hadislerde bununla ilgili açık ifadeler yok­tur.

Sonuç

Kur’ân’ın açıklamaları ile, inananların dünyaya ba­kışları değişiyor ve hadiseleri değerlendirmede imanı bir ölçü yakalanıyor. Kur’ân bize, göremediğimiz bazı varlık­ları haber veriyor; böylece dünyada yalnız olmadığımızı anlıyoruz. Kur’ân bize, bütün yaptıklarımızı tesbit eden ve her nerede olursak olalım bizimle bulunan görevli melekleri haber veriyor; böylece tek başımıza olduğumuzu sandığımız zamanlarda ve yerlerde bile tek olmadığımızı anlıyoruz.
Alemin akıllara durgunluk veren sisteminde, çeşitli hadiselerin oluşumunda, güzel duygu ve düşüncelerimi­zin arkasında hep onlar vardır. Savaş meydanlarında ina­nanların kalbine sebat, silahına kuvvet veren, düşmanla­rın yüreklerine korku salanlar onlardır…
Peygamberlerin en büyük desteği, vahyin taşıyıcısı; yağmurlarla maddi dünyamızı, vahiy ve ilhamlarla mane­vi dünyamızı yeşerten ve canlandıranlar hep onlardır… Dünyada da âhirette de inananların yanındalar, müjdeleri ile, mü’minlerin gönüllerine su serpiyorlar. Fatiha oku­yup, dualar yapıp “Amin!” dediğimizde, melekler de bi­zimle beraber âmin diyorlar, duamızın kabulüne uğraşı­yorlar[16][614]; Kur’ân okuyanlarımızı dinlemeye geliyorlar, ilim yolcularının ayaklarının altına kanatlarını seriyor­lar.[17][615] İyi işlerimize seviniyor, kötü işlerimize üzülüyor, hatta mesela bir mü’min kardeşine silahını doğrultan insana-lanet ediyorlar.[18][616]
Allah’ın emrine sonsuz ve sınırsız itaatin nasıl ola­cağını onlardan öğreniyoruz. Çünkü en büyüğünden en küçüğüne, onlar için Allah’ın emir ve yasaklarının dışına çıkma yoktur. İnsan bu açıdan, onlardan ibret almalı, gü­nah işlediğinde, bir ilahi emri çiğnediğinde, hemen yanın­daki meleklerden utanmalı, hatta işlemeden utanmalı ve vazgeçmelidir.
Onlar Allah Teâlâ’nın sevgili ve kıymetli kulları olup herbirinin, derecesine göre Allah yanında bir itibarı vardır. Ama Cebrail gibi büyüklerinin itibarı ve şerefi da­ha başkadır… Bununla beraber onlar da neticede Allah’ın kullarıdır.. Yaratılışlarındaki güç ve kuvvet, Allah Teâlâ katındaki itibar ve şeref, onlara Allah’a ortak olma hakkı vermez. Şaşıp da onlara tapanlar, önce onların nefret ve gazabını karşılarında bulurlar. Onlar; kendilerine tapılmasından değil, insanların Allah’a kul olmalarından zevk alır, memnun olurlar.
Kainatın yönetim ve düzeninde, bazan afet, bazan rahmet olarak, tabiat olaylarının meydana gelişinde me­leklerin önemli bir yeri olduğunu öğreniyoruz. Hz. Pey­gamber (a.s)’in,
“Ra’d, bulutlara görevlendirilen bir melektir. Onun ateşten bir kılıcı vardır; onunla, bulutları, Allah’ın dilediği yerlere sürer götürür.. Yıldırım da, bu meleğin, bulutları sürerken, kılıcını sallamasından çıkan sestir.” [19][617] şeklindeki hadisi, yağmurun yağışında, bulut­ların toplanıp dağılmasında, şimşeğin çakıp, yıldırımın düşmesinde meleklerin rolünün olduğunu anlatıyor. Ben­zeri âyet ve hadislerde melek olarak anlatılanları, tabiat­taki ilahî kanunlar olarak anlamak[20][618] Allah Teâlâ’nın kudretine halel getirmez; ama âyet ve hadislerin zahirî manalarını, nereye kadar mecaza yorabileceğimizi kestir­mek oldukça zordur. Öte taraftan bazı insanların, melek gibi mücerret (soyut) varlıkları, ancak böylesi çağdaş yo­rumlarla anlayabildikleri de bir gerçektir.
Herşey zıddı ile daha iyi anlaşılır. Dolayısıyla Al­lah’a itirazsız itaatin sembolü olan melekleri daha iyi ta­nımak, biraz da isyanın ve itirazın sembolü olan İblis’i ve cinlerden olan soyunu tanımakla olur. İşte bu yüzden, meleklerden sonra cinleri ve şeytanları ele almak isabetli olacaktır.


[1][599] Hakka: 69/16-17.

[2][600] İbn Kesîr, 7/102-103.

[3][601] Furkan: 25/25.

[4][602] En’am: 6/158.

[5][603] Bakara: 2/210.

[6][604] Taberi, 8/70; İbn Kesir, 3/130; Âlûsî, 8/62.

[7][605] Taberî, 2/192; İbn Kesîr, 1/440.

[8][606] Nebe’: 78/38.

[9][607] Taberî, 30/15-16.

[10][608] Kazvinî, s. 54.

[11][609] Âlûsî, 30/20.

[12][610] Fecr: 89/22-24.

[13][611] Râzî, 17/219, 23/134; İbn Kesîr, 7/289; Âlûsî, 30/128.

[14][612] Taberî, 29/36; Râzî, 17/219.

[15][613] Kârî, Aliyy, s. 111.

[16][614] Buhârî, Da’avât, 63; Müslim, Cenâiz, 6, 7 (2/633-634).

[17][615] İbn Mâce, Mukaddime, 17 (1/81); Ebû Davud, İlim, 1 (3/317), Müsned, 5/196.

[18][616] Müslim, Birr, 125 (4/2020).

[19][617] Tirmizi, Tefsir, 14 (5/294).

[20][618] Ateş, Süleyman, İnsan ve İnsanüstü, s. 21-25.

 

 

Saf suresi hakkında bilgi

Answer ( 1 )

  1. Please briefly explain why you feel this answer should be reported.

    Bildir
    İptal

    İslam inancına göre kıyamet gününde melekler önemli bir role ve ayrı bir statüye sahip olacaklardır. Bütün insanların yaptıklarına ve yaptıklarına şahit olarak hazır bulunacaklar.

    O gün melekler, her bireyin amel defterini yazmakla ve sunmakla görevli olacaktır. İyi ya da kötü her insanın eylemleri, hayatı boyunca melekler tarafından doğru bir şekilde kaydedilecektir. Bu kayıtlar, kıyamet gününde delil olarak sunulacaktır.

    Kuran birçok ayette meleklerin şahitlik rolünden bahseder. Örneğin Kaf Suresi’nde (50:17) şöyle buyrulmaktadır: “[Amel defteri] [açık] hale getirilecek ve orada suçluların ondan korkuya kapıldığını göreceksin ve onlar: “Ah! Yazıklar olsun bize! Küçüğünden büyüğüne hiçbir şey bırakmayan, onu saymaktan başka bir şey bırakmayan bu kitap nedir?’ Ve [önlerinde] hazır bulundurduklarını bulacaklar ve Rabbin hiç kimseye zulmetmez.”

    Melekler, Kıyamet Günü’nün diğer yönlerine de iştirak edeceklerdir. Müminlere eşlik edecekler ve onlara rahatlık ve güven vereceklerdir. Nahl Suresi’nde (16:32) şöyle buyrulmaktadır: “Onlar ki, melekler onları kendi kendilerine zulmederek öldürürler, sonra da ‘Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk’ diyerek teslim [diyerek] teslim olurlar.” Ama evet, şüphesiz Allah, yaptıklarınızı bilir.”

    Ayrıca, melekler doğruyu kötüden ayırmakla meşgul olacaklar. Müminleri cennete sevk etmeye ve cehennem azabından korumaya yardımcı olurlar. İnfitar Suresi’nde (82:10-12) şöyle buyrulmaktadır: “Kimin tartısı hafif gelirse, onun varacağı yer uçurumdur. Onun ne olduğunu sen bilir misin? O, şiddetli bir ateştir.” .”

    Özetle, kıyâmet gününde melekler şahid olarak insanların amel defterlerini arz edeceklerdir. İyiyi kötüden ayırma sürecine katılacaklar ve müminleri doğru yola iletmede ve korumada rol oynayacaklar. Konumları ve katılımları, varlıkları boyunca Allah ile insan arasında aracı olarak oynadıkları önemli rolü yansıtır.

    En iyi cevap

Cevapla