Paylaş
Kıyâmet gününün küçük ve büyük alâmetleri nelerdir?
BildirQuestion
Please briefly explain why you feel this question should be reported.
KIYAMETİN KÜÇÜK VE BÜYÜK ALAMETLERI VE SURA ÜFLENME HADİSESİ
Kıyametin Küçük Alametleri
Allah Resulü (sav)’in Gelecekten Haber Vermesi: Allah Resulü (sav), kıyametin kopacağı ana kadar olacakları haber verir. Bunlar gelecekte olacaklarla ilgili Allah’ın ona bildirdiği şeylerdendir. Bu konuyla alakalı birçok hadis vardır. Hatta ha disler manevi tevatür derecesine ulaşmıştır. Hadislerden bir ikisi şunlardır:
Huzeyfe (ra) rivayet ediyor:
“Allah Resûlü (sav) bizlere öyle bir hutbe irat etti ki, kıyamet kopuncaya kadar tüm olacakları anlattı. Bunu bilen bilir, bilmeyen bilmez. Eğer unuttuğum bir şeyi görecek olursam onu hatırlarım; eskiden birini tanıdığı halde uzun bir zaman dan sonra onu görüp tekrar hatırlayan adam gibi.”
Ömer bin Ahtab el-Ensari (ra) rivayet ediyor:
“Allah Resulü (sav) sabah namazını bize kıldırdı sonra minbere çıktı ve öğle namazına kadar bize hitabetti. Öğle namazı için minberden indi ve namaz kıldır dıktan sonra tekrar minbere çıktı. Ikindi namazına kadar bize hitabetti. Ikindi na mazı için minberden indi ve namaz kıldırdıktan sonra tekrar minbere çıktı. Güneş batıncaya kadar bize hitabetti. Olmuş ve olacaklardan bizi haberdar etti. Onları bi ze bildirip hafıza altına almamızı sağladı.”
Bunlar, Allah Resûlü (sav)’in kıyamete kadar olacakları, ümmetine bildirdiği ne dair sahih delillerdir. Kuşkusuz kıyamet alametleri bir hayli çoktur. Bu alamet leri, birçok sahabe naklettiğinden muhtelif lafızlarla rivayetleri olmuştur.
Kıyamet Vaktini Bilme: Kıyamet vakti ancak Allah’ın bileceği bir gaybdır.
Kur’an ayetleri ve Peygamberin hadisleri buna delalet etmektedir. Kıyamet vakti, sadece Allah’ın bildiği şeylerdendir. Allah, bu bilgiyi ne yakınındaki bir meleğe ne de göndermiş olduğu bir elçiye bildirmiştir. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
“Sana, ne zaman kopacak diye kıyamet vaktini soruyorlar. De ki: ‘Onun bilgisi yalnızca Rabbimin katındadır. Onu tam vaktinde koparacak olan O’ndan başkası de gildir. Onun ağırlığına göklerde ve yerde dayanacak bir kimse yoktur. O, size ansızın gelecektir.’ Sanki sen onu çok iyi biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. De ki: ‘Onun bil gisi Allah katındadır. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler. ”
Yüce Allah peygamberine, kıyamet vaktini bir tek Allah’ın bildiğini ve ne gök te ne de yerde ondan başka hiç kimsenin bilmediğini/bilemeyeceğini insanlara ha ber vermesini emreder. “Insanlar sana kıyamet saatini soruyorlar. De ki: ‘Onun ilmi ancak Allah’ın nezdindedir. Ne bilirsin belki kıyamet yakında olur.” “Sana o kıyameti soruyorlar, ne zaman kopacak diye. Sen nerede, onu anlatmak nerde! Onun son ilmi Rabbine aittir.”
Kıyametin nihai ilmi bir tek Allah’a aittir. Bundan dolayı Cibril hadisi diye bilinen uzun hadiste, Cibril (as) Allah Resûlü (sav)’e kıyamet vaktini sorduğunda, Allah Resulü (sav) şöyle demişti:
“Sorulan, sorandan farklı bir bilgiye sahip değildir.”
Cibril (as) kıyametin ne zaman kopacağını bilmediği gibi bu Allah Resûlü (sav) de bilmemektedir.
Özetle Kıyametin Küçük Alametleri:
Âlimler uzun uzadıya kıyamet alametlerinden bahsederler. Biz burada sizin için peygamber sünnetiyle sabit ve en mühim olanlarını sıralıyoruz:
1- Hz. Muhammed (sav)’in peygamber olarak gönderilişi,
2- Hz. Muhammed (sav)’in vefatı,
3- Kudüs’ün fethedilmesi,
4- Amvas’taki veba salgını,”
5- Yığınla malların olup sadakaya/zekata ihtiyaç duyulmaması,
6- Fitnelerin zuhur etmesi: Hz. Osman (ra)’ın öldürülmesi, Cemel Vakası, Siffin Vakası Haricilerin ortaya çıkması, Harre Vakası geçmiş ümmetlerin izlerini sürme,
7- Peygamberlik iddiasında bulunanların çıkması,
8- Hicaz’da bir ateşin ortaya çıkması,
9- Güvenliğin yaygınlaşması,
10- Türklerle savaş,
11- Acemlerle (Farslarla) savaş,
12- Emanetin zayi edilmesi,
13- Ilmin alınıp cehaletin baş göstermesi,
14- Emniyet güçlerinin ve zalim avenelerinin çoğalması,
15- Zinanın yaygınlaşması,
16- Faizin yaygınlaşması,
17- Çalgı aletlerinin ortaya çıkıp helal görülmesi,
18- İçkinin çok tüketilip helal görülmesi,
19- Mescitleri süsleyip onlarla iftihar etme,
20- Binalarda boy ölçüşmek,
21- Cariyenin kendi efendisini doğurması,
22- Cinayetlerin çokluğu,
23- Zamanın dürülmesi iç içe girmesi,
24- Çarşı-pazarların iç içe girmesi,
25- Bu ümmette şirkin ortaya çıkması,
26- Fuhşun, akrabadan ilişki kesilmesinin ve kötü komşuluğun ortaya çıkması,
27- Yaşlılığı gençleştirme çabaları,
28- Cimriligin artması,
29- Ticaretin artması,
30- Depremlerin artması,
31- Büyük yıkımların, deformasyonların ve evlilere karşı zina ithamlarının zuhur etmesi,
32- Salih kimselerin dünyadan ayrılmaları,
33- Sefillerin yükselmeleri,
34- Selamın bir tek tanınanlara verilmesi,
35- Küçük ve düşüklerin ilim peşinde koşmaları,
36- Elbisesi olduğu halde çıplak kadınların ortaya çıkması,
37- Müminin gördügü rüyanın doğru çıkması,
38- Yazının çok olup yaygınlaşması,
39- Islam’ın teşvik ettiği sünnetleri hafife alma,
40- Ayın ilk doğduğu gün hilal olarak değil de daha büyük olarak doğması,
41- Yalanın artması ve haberleri aktarmadaki dikkatsizlik,
42- Yalan yere şahitliğin artması ve hak şahitliğinin gizlenmesi,
43- Kadınların çoğalıp erkeklerin azalması,
44- Ani ölümlerin artması,
45- İnsanlar arasında tanımamazlığın ortaya çıkması,”
46- Arap topraklarının çayırlığa ve nehirlere dönüşmesi,
47- Yağmurun çoğaldığı halde bitkilerin azalması,
48- Fırat nehrinin altın’dan bir dag olarak ortaya çıkması,
49- Yırtıcı hayvanların ve cansız varlıkların insanla konuşması,
50- Şiddetli belalardan ötürü ölümün temenni edilmesi,
51- Rumların çoğalıp Müslümanlarla savaşmaları,
52- Kostantiniyye’nin fethedilmesi,
53- Yahudilerle savaşın yapılması,
54- Medine, kendi içindeki kötüleri sürgün edip sonra ahir zamanda harap olması,
55- Müminlerin ruhlarını almak için temiz bir rüzgârın gönderilmesi,
56- Beytulharam’da haram olan şeyleri helal saymak ve Kabe’yi yıkmak.
Bunlar, Peygamber (sav)’in rivayet edilen hadislerinde bulunan, kıyametin en önemli küçük alametleridir. Bu konuda daha teferruat ve hadislerin kendilerini görüp bilmek isteyen, Yusuf el-Vabil’in ‘Eşratu’s Saati’ adı kitabına müracaat edebilir.
Kıyametin Büyük Alametleri
Hz İsa (as)’ın İnmesi: Isa Peygamber (as)’ın ahir zamanda inmesi hem Kur’an-ı Kerim hem de mütevatir sahih sünnetle sabittir. Ve bu kıyametin en büyük alametlerinden biridir. Yüce Allah şöyle buyuruyor:
“Meryem oğlu Isa bir misal olarak anlatılınca, senin kavmin hemen ondan bir de lil bulduklarını sanarak bağrışmaya başladılar. Onlar dediler ki: ‘Bizim ilahlarımız mı daha hayırlıdır, yoksa Isa mı? Bu misali sırf seninle tartışmak için ortaya attılar. Doğrusu onlar çok kavgacı bir topluluktur. Isa, ancak kendisine nimet verdiğimiz ve Isra iloğullarına örnek kıldığımız bir kuldur. Eger biz dileseydik, sizden yeryüzünde yeri nize geçecek melekler yaratırdık. Gerçekten o, (Isa’nın yere inişi) kıyametin yaklaştı ğını gösteren bir bilgidir. Sakın kıyamet hakkında şüpheye düşmeyip, bana uyun, bu doğru yoldur.”
Bu ayetler, Isa Peygamber (as)’dan söz etmekle inmiştir. Ayetlerin sonunda “Gerçekten o, (Hz. İsa’nın yere inişi) kıyametin yaklaştığını gösteren bir bilgidir.” yani Isa (as)’ın kıyamet gününden önce inmesi, kıyametin yaklaştığına bir alamet ve delildir denilir.
“Bir de, ‘Biz Allah’ın peygamberi Meryem oğlu Isa Mesih’i öldürdük.’ demeleridir.
Oysa onu ne öldürdüler, ne de astılar. Fakat öldürdükleri kimse, onlara Isa gibi gösterildi. Onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, ondan yana tam bir kuşku içindedirler. O hususta bir bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Onu kesinlikle öldürmediler. Fakat Allah onu kendisine yükseltmiştir. Allah, azizdir (daima üstün), hikmet sahibidir.
Kitap ehlinden hiçbir kimse yoktur ki, ölmeden önce ona (Isa’ya) iman etmiş olmasın.
Kıyamet gününde o, onlara şahitlik edecektir.”
Bu ayetler; Yahudilerin, Isa Peygamber (as)’ı öldürmediklerine ve asmadıkla aksine Allah’ın onu semaya yükselttiğine: “O zaman Allah şöyle dedi: “Ey Isa, rina, şüphesiz ki seni öldüreceğim, seni kendi katıma yükselteceğim.” delalet ettiği gibi, ahir zamanda ehli kitabın, Isa Peygamber (as)’a iman edeceğine delalet eder. Bu ise, Isa (as) indiğinde ve ölmeden önce olacaktır. Nitekim bunu ifade eden sahih ve mütevatir hadisler varittir.
İsa Peygamber (as) sağdır. Zira sahih hadiste Allah Resûlü (sav)’in şöyle dedigi sabittir: “Meryem oglu aranıza adaletli bir hakim, hakkaniyetli bir lider olarak inecek. Haçı kıracak, domuzu öldürecek ve cizyeyi kaldıracaktır.”
Yine sahih kaynaklarda Allah Resûlü’nden rivayet edildiği üzere, Isa (as), Şam’ın doğusunda beyaz bir minare üstüne inecek ve Deccal’ı öldürecek.
Bu itibarla ruhu cesedinden ayrılanın semadan cesedinin inmesi düşünüle mez. Diriltilecek olursa da kabrinden kalkmalıdır. Bu durumda şu ayete gelince, “Ey Isa, şüphesiz ki seni öldüreceğim, seni kendi katıma yükselteceğim ve seni in karcılardan temizleyecegim.” bununla Isa (as)’ın ölümü kastedilmediği anlaşılma lıdır. Çünkü Isa’nın ölümü kastedilmiş olsaydı bu hususta lsa (as) diger mûmin lerle aynı durumda olmuş olurdu. Zira Allah müminlerin de ruhunu alıp semaya yükseltmektedir. Bunun müminler içinde farlıklı bir özelliğe sahip olmadığı açık tır. Aynı şekilde “Seni inkârcılardan temizleyeceğim.” ifadesi de müminler arasın da farklı bir hususiyet değildir. Şayet Isa Peygamber’in ruhu cesedinden ayrılmış olsaydı cesedi yeryüzünde kalırdı; diğer tüm peygamberlerin cesetlerinin yeryü zünde olduğu gibi. Halbuki Allah, diğer ayette şunu der: “Oysa onu ne öldürdüler, ne de astılar. Fakat öldürdükleri kimse, onlara Isa gibi gösterildi. Onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, ondan yana tam bir kuşku içindedirler. O hususta bir bilgi leri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Onu kesinlikle öldürmediler. Fakat Allah onu kendisine yükseltmiştir.”
Buradaki “Fakat Allah onu kendisine yükseltmiştir.” sözü hem ruhen hem be denen yükseltildiğini gösterir. Sahih kaynaklarda da olduğu üzere, Isa (as) beden ve ruhuyla inecektir. Yok, eğer ölümü kastedilmiş olsaydı “Onu ne öldürdüler ne de astılar, aksine o, (kendi kendine) öldü.” denirdi.
“Kitap ehlinden hiçbir kimse yoktur ki, ölmeden önce ona (Isa’ya) iman etmiş olmasın.” ayeti de onun henüz ölmediğini ve ölümünün, ahir zamanda kitap ehlinin ona iman etmesinden sonra olacağı belirtilir.
Isa (as)’in inmesine delalet eden hadisler ise hem çok hem mütevatirdir. Al lah Resulü (sav) şöyle buyuruyor: “Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, neredeyse Meryem oğlu aranıza adil bir hâkim olarak inecek. Haçı kıracak, domuzu öldürecek ve savaşı kaldıracak. Mal, öyle bollaşacak ki kimse onu kabul etmez olacak. Ta ki bir kere secde etmek, dünya ve içindekilerden daha hayırlı olacak. ”
“Meryem oğlu aranıza indiği halde, sizden birinin size imamlık yapacağı zaman nasıl olursunuz acaba?”
“Ümmetimden bir taife hak üzerine savaşırlar ve kıyamet gününe dek muzaffer kalırlar. Meryem oğlu Isa (as) indiğinde o taifenin amiri ona, ‘Bize namaz kıldır.’ der. O ise şöyle der: ‘Hayır, birbirinizin birbirinize karşı amir olması, Allah’ın bu ümmete bir ikramıdır.”
Bunlardan başka, çeşitli sûnen kaynaklarında Isa (as)’ın inişiyle ilgili hadisler yer alır. Ve bu hadisler, açıkça Isa Peygamber (as)’ın nüzulüne delalet eder. Ayrıca bu hadisleri reddetmeye kalkanın, dayanabileceği hiçbir kanıtta yoktur.
Ye’cuc Ve Me’cuc: Ahir zamanda Yecüc ve Mecûc’ün çıkması, kıyametin bir diger büyük alametlerindendir. Zira kitap ve sünnet, onların çıkacaklarına dair delil ler içerir. Yüce Allah, Zulkarneyn kıssasını anlattığı sırada şöyle buyurur:
“Sonra yine bir yol tuttu. Nihayet iki dağ arasına ulaştığında onların önünde, he men hiç söz anlamayan bir kavim bulmuştu. Dediler ki: ‘Ey Zulkarneyn! Yecüc ve Mecuc bu yerde fesat çıkarıyorlar. Onun için, bizimle onlar arasında bir set yapman şar tyla sana bir vergi versek olur mu?’ Dedi ki: ‘Rabbimin bana vermiş olduğu servet ve saltanat, sizin vereceginiz şeyden daha hayırlıdır. Bana maddi yardımda bulunun da si zinle onların arasına en saglam seddi yapayım. Bana, demir kütleleri getirin.’ Nihayet dağın iki ucunu denkleştirdiği vakit, ‘Ateş yakıp körükleyin.’ dedi. Demiri bir ateş ko ru haline getirince, ‘Bana erimiş bakır getirin üzerine dökeyim.’ dedi. Artık Yecúc ve Mecúc bu seti ne aşabildiler ne de delebildiler. Zulkarneyn dedi ki: ‘Bu Rabbimin bir lût fudur Rabbimin vaadi geldiği vakit de onu dümdüz yapacaktır. Rabbimin vaadi de hak tır. Biz o gün (kıyamet günü) onları bırakıvermişizdir. Dalgalar halinde birbirlerine girerler, Sûr’a da üfürülmüştür. Böylece onların hepsini bir araya toplamışızdır.” Bir başka ayette ise Allah Teala şöyle buyuruyor:
“Nihayet Yecüc ve Me’cüc (seddi) açıldığı zaman, onlar her dere ve tepeden akın edip çıkarlar. Ve gerçek vaat yaklaştığında, işte o zaman hafir olanların gözleri beleri verir. ‘Eyvah bizlere! Doğrusu biz bundan gaflet içindeydik, hayır biz zalim kimseler dik.’ derler.”
Bu ayetler göstermektedir ki Yüce Allah, o büyük seddin yapımını, salih hu kümdar olan Zülkarneyn’e tevdi etmiştir. Bu set, insanları, yeryüzünde fesat çıkaran iki kavim Yecûc ve Mecüc’den korumak için örülmüş bir settir. Malum vakit gelip kıyamet yaklaştığında, bu set yıkılır ve Yecüc ile Mecüc süratle yerlerinden çıkarlar. Bunlar öyle büyük bir topluluktur ki, hiçbir insan karşılarında duramaz. Insanlar içinde debelenirler ve yeryüzünde bozgunculuk ederler. İşte bu sür’dan üflenme vaktinin yaklaştığına, dünyanın harap olacağına ve kıyametin kopacağına bir alamettir.
Yecûc ve Mecüc’ün çıkacağıyla ilgili sahih hadislerde bir hayli çoktur. O hadislerden biri şudur:
Ümmü Habibe binti Ebu Sufyan, Zeyneb binti Cahş’tan rivayetle anlatır: “Bir gün Allah Resûlü ürperti içinde Zeyneb’in odasına girerken şöyle diyordu:
“Allah’tan başka ilah yoktur. Vah Araplara ki yaklaşmış bir şer vardır! Bugün Yecüc ve Mecûc’ün sağlam seddi açıldı.”
Sonra Allah Resûlü başparmağı ile işaret parmağını halka şeklinde gösterdi. Ben de dedim ki: “Ey Allah’ın Resûlü, içimizde salihler kimselerde varken helak mi olacağız?” O da: ‘Evet, kötülügün çoğaldıgı bir zamanda,’ dedi.”
Duman: “Ey Muhammed! Şimdi sen göğün, insanları bürüyecek açık bir duman getireceği günü gözetle. Bu acı bir azaptır.”
Kıyametin büyük alametlerinden biride kıyamet kopmadan bir dumanın ortaya çıkmasıdır. O duman yerin hepsini kuşatır adeta yer ateş yakılmış bir ev gibi olur. Duman, müminlere bir üşütme gibi etki ederken, kafir ve münafıkların men fezlerinden girer de kulaklarından çıkar.
Huzeyfe bin Useyd el-Gifari anlatıyor. “Biz bir meseleyi müzakere ederken Allah Resûlü (sav) çıkageldi ve Neden bahsediyorsunuz?’ dedi. Biz de, ‘Kıyametten bahsediyoruz.’ dediğimizde o şöyle dedi: ‘Kıyametten önce on alamet görmediğiniz sûrece kıyamet kopmayacaktır.’
Sonra şunları sıraladı: Duman, Deccal, Dabbe, güneşin batıdan doğması, Meryem oğlu İsa’nın inmesi, Yecüc ve Mecüc, (Doğuda, batıda ve Arap Yarımadası’nda olacak) üç büyük yıkım, bunların sonuncusu olarak da insanları mahşere itecek bir ateşin çıkması.
Güneşin Batıdan Doğması: Kıyametin en büyük alametlerinden birisi de guneşin battığı yerden doğuşa geçmesidir. Bu alametle tövbe kapısı kapanır. Bu olayı Yüce Allah şu ayetinde zikreder:
“(Inanmak için) ille meleklerin gelmesini yahut Rabbinin gelmesini, ya da Rabbinin bazı ayetlerinin gelmesini mi bekliyorlar? Ama Rabbinin (azap) işaretlerinin geldigi gün, daha önce iman etmemiş yahut imanında bir hayır kazanmamış kimseye, artik inanması bir fayda sağlamaz. De ki: ‘Bekleyin; biz de beklemekteyiz.”
Ayette geçen ‘Rabbinin bazı ayetleri’ ile ilgili olarak kastedilenin, güneşin ba tidan doğması olduğunu rivayet edilen sahih hadisler ifade etmektedir. Nitekim müfessirlerin çoğunun görüşü de bu yöndedir. Taberi, müfessirlerin bu ayetle ilgili görüşlerini aktardıktan sonra şunu der:
“Bu hususta doğruluğu öne çıkan en iyi görüş, Allah Resûlü (sav)’den yığınla riva yet edilen haberler içinde Allah Resûlü’nün şöyle demesidir: ‘Bu (ayetler), güneşin batıdan doğduğu zamanı gösterir.” Güneşin batıdan doğacağına delalet eden ha disler çoktur. Bu hadislerden birisi ise şudur:
Allah Resûlü (sav) buyuruyor:
“Güneş batıdan doğmadıkça kıyamet kopmayacaktır. Güneş batıdan doğdugunda ve insanlar bu gördüklerinde herkes iman edecek. Fakat bu öyle bir zamandır ki önceden iman etmemiş kişiye iman etmesi veya imanında bir hayır kazanmamış olan kişiye tövbe etmesi bir fayda sağlamaz.
Dabbe’nin Çıkması: “Söylenen başlarına geleceği vakit (kıyametin yaklaştığı vakit), bunlar için yerden bir Dabbe (canlı bir mahluk) çıkarınız ki, bu, onlara insanlarin ayetlerimize kesin bir iman getirmemiş olduklarını söyler.”
Bu ayeti kerime bir Dabbe’nin (canlı bir mahluk) çıkacağından söz eder. Bu alamet, insanlar fesada saplandıkları, Allah’ın emirlerini terk ettikleri ve hak dini değiştirdikleri bir zamanda zuhur edecek. Insanlar için yerden çıkarılan Dabbe, in sanlarla fesat ve imansızlık üzerine konuşacak. Ayetteki “Söylenen başlarına geleceği vakit” sözünün anlamına ilişkin alimler şunu derler: Yaptıklarının cezasını çekme vakti ve tehdidi geldigi vakit. Zira onlar, isyan, günah ve tugyanda hadleri ni aşmışlar, Allah’ın ayetlerinden yüz çevirip onlar üstünde düşünmeyi ve hüküm lerini icra etmeyi bırakmışlar ve günahlarda öyle bir safhaya varmışlar ki, ne bir öğüt ne de bir tembih onlara etki etmez olmuş. İşte böylesi bir durumlarına ilişkin Yüce Allah şöyle demektedir:
“Onlar için yerden bir Dabbe çıkarırız ki, bu, onlara insanların ayetlerimize kesin bir iman getirmemiş olduklarını söyler.” Yani doğal olarak dabbeler konuşamaz akıl edemezlerken, düşünüp konuşa bilen bir Dabbe’dir o. Insanlar onun, Allah katından bir ayet olduğunu bilsinler diye Allah onu çıkaracaktır. Müslim, Sahih kitabında, Ebu Hureyre’den Allah Resulü (sav)’in şöyle dedi ğini rivayet eder:
“Şu altı şey gelmeden evvel amellerde aceleci olun: Deccal, duman, Dabbetü’l Arz, güneşin batıdan doğması, fitne, sizi bulacak olan ölüm,”
Mehdi: Mehdi’nin çıkacağını kanıtlayan birtakım sahih hadisler varittir. Bu hadislerin kiminde açıkça Mehdi’den söz edilirken bazılarında ise sadece onun ev safından bahsedilir.
Allah Resûlü (sav) buyuruyor:
“Ümmetimin ahir zamanlarında Mehdi çıkacaktır. Allah onu yağmurla sulayacak, yeryüzü bitki verecektir; ona kesintisiz mal verilecek, sürüler çoğalacaktır, ümmet büyüyecek, o, yedi veya sekiz yıl yaşayacaktır.” “Sizi Mehdi’yle müjdelerim. İnsanlar arasında ihtilaf ve depremlerin görüldü gü bir zamanda gönderilir. Yeryüzünü adalet ve dürüstlükle dolduracak; ondan önce yeryüzü, haksızlık ve zulümle doldurulduğu gibi. Sema ve yeryüzü sakinleri ondan razı olacak ve malı, insanlar arasında eşitçe dağıtacaktır.” Hz. Ali (ra)’tan Allah Resûlü (sav)’in şöyle dediği rivayet edilir:
“Mehdi bizdendir, ev halkımızdandır. Allah, onun tövbesini bir gecede kabul eder, onu muvaffak kılar, ona ilhamda bulunur ve onu irşat eder ki o, önceden bunlara sahip değildir.”
Deccal: Deccal, dalalete saptıran bir dalalet Mesih’idir. Kendisine verilen ola ganüstü birtakım güçlerle insanları saptırır. Yağmur yağdırma, yeri bitkiyle yeşert me vs onun olağanüstü güçlerindendir. Deccal’a “Mesih” denmesinin nedeni, iki gözünden birinin olmayıp yerinin silik olması veya yeryüzünü kırk günde dolaşa bileceğinden bu ismi almıştır. Fakat birinci nedeni öne sürenlerin görüşü tercih edilmiştir. Zira peygamber hadisinde şu ifade vardır: “Şüphesiz ki Deccal, gözü silik olan kişidir. ”
Deccal’ın anlamı ise, mübalaga kipi olup “aşırı sinsi”, “aşını yalancı” demek tir. Çoğulu, “deccalun” ve “decacile” şeklinde kullanılır. Deccal lafzı, silik gözlü, kör ve yalancı kişiye özel isim olmuş durumdadır. Öyle ki Deccal dendiğinde kıyamet alametlerinden olan o silik gözlü ve yalancıdan başkası anlaşılmaz. Dec cal’a “Deccal” adının verilmesinin nedeniyse hakkı batıl ile örttüğünden veya yalan ve sinsiliğiyle kâfirligini insanlardan gizlediğinden veya büyük ordusuyla yeri örttüğünden bu adı almıştır.”
Deccal, Ådemoğullarından bir insandır. Fakat onun birçok evsafı vardır ki in sanlar onu tanısın ve şerrinden sakınsınlar diye hadislerde bunlar belirtilmiştir. O or taya çıktığında müminler onu tanıyacak ve fitnesine kapılmayacaklardır. Onun sifat larını bildiklerinden ona kanmayacaklardır. Ancak ona aldanacak olanlar, şekavet ge çirmiş cahillerdir. Allah’tan bizleri ondan korumasını ve afiyette tutmasını dileriz.
Deccal’ın bazı sıfatları şunlardır: Genç, kırmızı, kısa, fecaatli, kıvırcık saçlı, al nı açık ve boğazı geniş bir adamdır. Sağ gözü silik (Bu göz ne fazla içerde ne de di şarıda, âdeta soluk bir üzüm tanesi gibidir.), sol gözünün üstünde iri bir çıban var dır. İki gözü arasında harfler ayrı olarak yazılıdır veya harfler bitişik olarak yazı lıdır. Okuma yazma bilen ve bilmeyen her Müslüman bu yazıyı okuyabilir. O, kısırdır, çocuğu olmaz.
Bu geçen sıfatlardan bahseden birkaç sahih hadis:
“Mesih Deccal kısa bir adamdır; fecaatli, kıvırcık saçlı, tek gözlü, kör olan gö zü ne çok içeri girik ne de çok dışarı çıkıktır. ”
“Deccal, sol gözü görmez, gür saçlı biridir. ” “Onun iki gözü arasında yazılıdır. ”
Deccal, ahir zamanda çıktığında Mekke ile Medine topraklarına giremeyecek. Zira bu hususta sahih hadisler var. Deccal bu iki belde haricinde diğer yerlere bir bir girecektir. Deccal’ın peşinden gideceklerin çoğu Yahudi, Acem (Fars) ve Türklerdir. Ayrıca farklı insan gruplarından da Deccal’a tabi olacaklar vardır ki bunların çoğunluğunu bedevi ve kadınlar oluşturur.
Deccal fitnesi çetin mi çetindir. Çünkü Allah, onun eliyle akılları hayrete düşüren, beyinleri şaşkına çeviren olağanüstü büyük güçler yaratır.
Deccal’dan Korunma: Allah Resûlü (sav) ümmetini Deccal’dan koruyacak bir takım şeyler öğretti ashabina. O (sav), ümmetini gecesi gündüz gibi ak bir yolda bırakıp gitti. Bu ak yoldan ancak helake düşen sapar. Ortada bir hayır yoktur ki Allah Resûlü onu göstermemiş olsun; aynı şekilde bir şerde yoktur ki ondan sakin durmamış olsun. Onun (sav) sakındırdıklarından biriside Mesih Deccal’ın fitnesiydi.
Allah Resûlü’nün, ümmetinin bu büyük fitneden kurtulabilmesi için onları irşat ettiği hususlar:
a- Islam dinine sımsıkı tutunma, iman silahıyla kuşanma ve bir başkasının ortak olamadığı Allah’ın en güzel isimlerini bilmek. Böylece mümin, Deccal’ın da yi yip içen bir insan olduğunu, bir tek Allah’ın bu insani şeylerden münezzeh olduğunu ve Allah’ın hiç kimse tarafından ölene kadar görünmez olduğunu bilir.
b- Özellikle namazda olmak üzere Deccal fitnesinden Allah’a sığınmak; zira buna ilişkin sahih hadislerde varittir. Allah Resûlü kıldığı namazda şöyle dua eder di: “Allah’ım kabir azabından ve Mesih Deccal fitnesinden sana sığınırım.”
Ebu Hureyre (ra) Allah Resûlu (sav)’den rivayet ettiğine göre Allah Resûlü şöyle buyurur:
“Sizden biriniz namaz teşehhüdü okuduğunda, şöyle demekle dört şeyden Allah’a sığınsın: Allah’ım cehennem ve kabir azabından, hayat ve ölüm fitnesinden ve Mesih Deccal fitnesinin şerrinden sana sığınırım.”
c- Kehf suresindeki ayetleri ezberlemek. Allah Resûlü, (sav) Deccal’a karşı, Kehf suresinin başındaki ayetlerin okunmasını emreder. Bazı rivayetlerde ise bu surenin son ayetleri diye geçer. Bu surenin başından veya sonundan on ayetin oku masıyla bu emir yerine getirilir. Konuya ilişkin birkaç hadis şudur: “Sizden her kim Deccal zamanına kavuşursa, ona karşı Kehf suresinin ilk ayetlerini okusun. ” “Kehf suresinin başından on ayet ezberleyen Deccal’dan (fitnesinden) korunmuş olur.” Işte budur Kehf suresinin özelliklerinden biri. Bilhassa Cuma günü olmak üzere bu surenin okunmasını özendiren hadisler varittir. Ebu said el-Hudri (ra),
Allah Resûlü (sav)’in şöyle dediğini rivayet eder: “Cuma günü Kehf suresini oku yanın iki Cuma arasını aydınlatan bir nuru olur.”
d- Deccal’dan kaçıp uzak durmak; Allah Resûlü (sav) buyurur ki:
“Deccal’ı işiten olursa ondan uzaklaşsın. Allah’a yemin olsun, adam vardır, Deccal’a gelir de onun mümin olduğunu zanneder. Sonra ona tabi olur; onun şüphelerle adamı sevk ettiği şeylerde.” Deccal’ın ölümüne gelince, onun ölümü Meryem oğlu Isa Mesih (as) eliyle olacaktır. Nitekim buna rivayet edilen sahih hadisler delalet eder.
Üç Büyük Çöküntü: Kıyametin büyük alametleri arasında hadislerde zikredi len üç büyük çöküntü de vardır. Huzeyfe bin Useyd (ra)’tan Allah Resûlü (sav)’in şöyle dediği rivayet ediliyor:
“On alamet görmediğiniz sürece kıyamet kopmaz.” Allah Resûlü (sav) bu aletlerden biri olarak da üç büyük çöküntüyü sayar. Doğuda, bauda ve Arap Yarımadası’nda olacak üç büyük çöküntü Bu üç büyük ve genel yer çöküntüsü/yıkımı, doğu, batı ve Arap bölgelerinin birçok farklı yerle rinde görülebilecektir. Tarih boyunca bazı yerlerde yer çöküntüleri görülmüştür. Fakat bu üç çöküntüyle kastedilenin, bugüne kadar görülenlerden daha fazla bú yük ölçüde çöküntüler olacağı ihtimal dâhilindedir. Yer ve miktar bakımından da ha büyük çöküntüler olabilir.
İnsanları Mahşere Sürükleyecek Ateş: Kıyametin büyük alametlerinden biride büyükçe bir ateşin çıkmasıdır. Kıyametin koptuğunu bildiren alametlerin ilki de bu dur. Rivayetlerde geldiği üzere bu ateşin çıkış noktası Yemen’dir. Yemen’deki Aden’in ta derinlerinden çıkacak. Huzeyfe bin Useyd’in rivayet ettiği ve kıyametin büyük ala metlerinin anlatıldığı hadiste, Allah Resûlu (sav)’in şu sözü de yer almaktaydı:
“Bu alametlerin sonuncusu olarak yemenden çıkacak bir ateştir ki insanları mahşerlerine sürükleyecek.”
Huzeyfe’den gelen başka bir rivayete göre, Allah Resûlü’nün sözü şu şekildedir: “Aden derinlerin çıkacak ve insanları göçe sevk edecek bir ateş.” Bu ateşin Aden derinlerinden çıkması sonra insanları doğudan batıya doğru toplaması arasında bir çelişki söz konusu olamaz. Çünkü bu ateşin çıkış noktası, Aden derinlerinden olacak ve çıktıktan sonrada bütün yeryüzüne yayılacaktır. Ni hayet yayıldığında ise doğu halkını sürecek ve toplayacaktır.
BENZER KONULAR:
Answer ( 1 )
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
Kıyâmet gününün küçük alâmetleri ve büyük alâmetleri
İslam inancına göre, kıyametin kopacağını işaret eden pek çok alâmet veya belirti vardır. Büyük alametler ve küçük alametler olarak iki kategoriye ayrılırlar. Bunlar Kuran’da, Hz. Muhammed’in (sav) hadislerinde (sözlerinde ve uyarılarında) ve İslam alimlerinin yorumlarında yer alır.
Büyük alametlerden bazıları şunlardır:
Deccal’ın ortaya çıkması: Deccal, İslam inancına göre fitne ve fesada sebep olacak büyük bir fitne ehli olarak kabul edilir.
Hz. İsa’nın Dünya’ya dönmesi: Kıyametin yaklaştığını gösteren büyük bir alamettir.
Güneşin batıdan doğması: Bu olağandışı bir olay olup, kıyametin yaklaştığını gösterir.
Küçük alametler ise, büyük alametlerin öncesinde meydana gelir ve kıyamet gününün yaklaştığını bildirir.
Küçük alametlerden bazıları şunlardır:
Dinden dönüşlerin artması.
Yalanın yaygınlaşması ve doğrunun terkedilmesi.
Ahlaki değerlerin zayıflaması ve ahlaksızlıkların artması.
Doğal afetlerin artması.
Dünyada karışıklıkların ve çatışmaların artması.
Kıyamet alametleri konusu, İslamî literatürde detaylı olarak ele alınmış bir konudur ve farklı yorumlar içerebilir. Alametler konusunda kesin bir zaman dilimi veya sıralı bir liste verilmez. Bu nedenle, kıyamet alametleriyle ilgili detaylı bilgi edinmek isteyen kişiler, din alimlerinden veya İslami literatürden konuyla ilgili daha fazla bilgi edinebilirler.
KISACA
Kıyamet gününün küçük alametleri, kıyametin yaklaştığını gösteren, ancak kıyametin ne zaman gerçekleşeceğini kesin olarak bildirmeyen olaylardır. Bu alametler, İslam kaynaklarında çok sayıda rivayetle anlatılmıştır.
Kıyamet gününün küçük alametlerinden bazıları şunlardır:
İnsanların yalan söylemesinin yaygınlaşması
Fasıkların çoğalması ve takva sahiplerinin azalması
Çocukların anne ve babalarına saygısızlaşması
Alimlerin azalıp cahilin çoğalması
Haramların yaygınlaşması, helallerin yasaklanması
Fitne ve fesadın yayılması
Depremlerin, sel felaketlerinin ve diğer doğal afetlerin artması
İnsanların mallarının ve servetlerinin çoğalması
İnsanların ömrünün uzaması
İnsanların yüzünün kararması
Güneş’in batıdan doğması
Kıyamet gününün büyük alametleri ise, kıyametin kaçınılmaz olduğunu gösteren, gerçekleştiği anda kıyametin hemen ardından gerçekleşecek olaylardır. Bu alametler, İslam kaynaklarında daha az sayıda rivayetle anlatılmıştır.
Kıyamet gününün büyük alametlerinden bazıları şunlardır:
Deccal’in çıkması
Yecüc ve Mecüc’ün çıkması
Dabbet-ül Arz’ın çıkması
Sûr’a üflenmesi
Kıyamet meleğinin gelmesi
Arşın kurularak insanların mahşer yerine getirilmesi
Hesap verme ve adaletin tecelli etmesi
Cehennem’e ve cennete girme
Kıyamet gününün küçük ve büyük alametleri, kıyametin yaklaştığını gösteren işaretlerdir. Bu alametler, insanların kıyamet için hazırlanmaları ve dünya hayatının geçici olduğunu unutmamaları için bir uyarı niteliğindedir.