Kızılbaşların Bektaşilikle ilgisi nasıldır?

Question

Kızılbaşların Bektaşilikle alakası nedir?

Kızılbaşlar ve Bektaşiler arasındaki ilişki

Kızılbaşlık ve Bektaşilik tarihinde ortak birçok nokta vardır. Bu sebeple tarihlerinde geçişkenlikler söz konusudur. Dönemlere göre birinin diğerinden daha öne çıkması söz konusudur. Ortak kabulleri yanında farklı tarafları da vardır.

Kızılbaş sufiliği dışarıdan yeni unsurlar almaya açıktı. Şah İsmail’in (ö. 930/1524) son yıllarında görülmeye başlayan devlet teki değişimin de etkisiyle Kızılbaş sufiliği evrensel iddialarını terk edip kapalı bir toplum düzeni olma yoluna girdi. Safevilerin Osmanlı topraklarındaki halife ağını yönetme imkânı kalmadı. Erdebil tekke sinde eğitim alma ve atamaların olamadığı süreçte eski halifelerin yerine çocukları geçmeye başladı. Böylece yaklaşık 1550 sonrası başla yan süreçle Alevi ocakları sistemi ve dedelik ortaya çıkmaya başladı. Ocakzade diye bilinen dedelerin Hz. Peygamber ve Hz. Ali neslin den geldikleri kabul edilmektedir. Zamanla Osmanlı sınırları içeri sinde Kızılbaşlarla devlet arasındaki ilişkilerde Bektaşilik tarikatı rol üstlendi. Bektaşilik Abdallar, Haydarîler, Kalenderler gibi Osmanlıların kuruluş döneminde Anadolu’da aktif olan grupları da içine almış olmalı ki sonraki tarihlerde bu gruplardan söz edilmez oldu (R. Yıldırım, Aleviliğin Doğuşu, s. 328, 343, 345, 348, 349).

Tarikata intisap edip ayinlere devam eden her kişi “Bektaşi”dir. Bektaşilik yerleşik ve şehirde yaşayanlar olarak kabul edilmektedir.
Göçebe ve kırsalda yaşayanlar daha çok Kızılbaş kitlelerden oluşu yordu. Kızılbaşlık aynı kökene bağlı anne-babadan doğmuş mensuplardan oluşur. Bektaşilik için bu şart değildir. Kızılbaş hareketi Osmanlı yönetimi ile sıkça sorunlar yaşamış, Celali ayaklanmalarına katılmıştır. Bektaşilik, Osmanlı yönetimi tarafından uzun süre kabul görmüştür.

Bektaşilik Babagân/Dedebabalar ve Çelebiyân/Çelebiler olmak üzere iki kola ayrılır. Çelebilere göre Hacı Bektaş, Kadıncık Ana (İd ris Hoca’nın kızı Fatma Nuriye) ile evlenmiş, vefatından sonra Kızıl deli denilen Seyyid Ali Sultan (ö. 815/1412’den sonra) Yunanistan’da Trakya bölgesinde Demotika’da posta oturmuştur. Kızıldeli’nin oğlu Resûl Bali ve sonra diğer oğlu Mürsel Bali yerine geçmiştir. Mürsel Bali’nin yerine oğlu Balım Sultan (ö. 922/1516) 1484 yılında tarikatın başına geçti. Balım Sultan, Bektaşiliğin bugünkü şeklini almasında büyük katkısı olan ikinci pîr kabul edilmektedir. O, 907/1501 yılında Osmanlı sultanı II. Bayezid tarafından Demotika’dan Hacı Bektaş Dergâhı’nın başına getirilmiştir. Dedebabalara göre Hacı Bek taş evlenmemiştir. Kadıncık ana onun mürididir. Balım Sultan başa geçince mücerredlik (bekârlık) geleneği uygulamış ve böylece mücerred Bektaşi dervişleri zümresi ortaya çıkmıştır. Bu durum Hacı Bektaş-1 Veli’nin soyundan geldiklerini ileri süren Çelebiler (bel oğulları) ile bunu reddeden Babalar (yol oğulları) şeklindeki faklı kabul günümüze kadar devam etmiştir (A. Y. Ocak, “Bektaşilik”, DİA, V, 373-379).

Anadolu’da Safevilerin desteğiyle çıkarılan isyanların en önem lilerinden birinin liderliğini üstlenen Kalender Şah/Çelebi’nin (ö. 933/1527) Hacı Bektaş ocağı şeyhi olduğu bilinir. Kalender’i Balım Sultan’ın kardeşi ve torunu (Balim Sultan’ın oğlu İskender’in oğlu) olarak kabul eden farklı görüşler vardır. Anadolu’da Safevî propagan dasından etkilenen Türkmen gruplarının destek verdiği Kalender’in isyanı 1526 Mohaç seferi sırasında çıkmış ve Kalender’in etrafında
otuz bin kişi toplanmıştı. Bazı galibiyetler elde etmiş olan Kalender öldürülmüştür (M. İlgürel, “Kalender Şah”, DIA, XXIV, 249).

Safevî hanedanı ortadan kalktığında Hacı Bektaş ve Kerbela’daki Bektaşi Tekkesi ile Erdebil Tekkesi ön plana çıkmıştır. 18. yüzyıldan itibaren Kızılbaş dedelerinin mürşitlik yetkilerini bu üç tekkeden bi risine onaylattıkları anlaşılmaktadır. Bu süreç, Kızılbaş ocaklarının büyük kısmının Hacı Bektaş Tekkesi’ne bağlanmaları, bağlanmayan ların da Hacı Bektaş Veli’nin manevî otoritesini bir şekilde kabul etmeleri ile sonuçlanmıştır. Sultan II. Mahmud (1826-1839), 17 Hazi ran 1826 tarihinde Yeniçeri Ocağı’nı ve kısa süre sonra burada temsil edilen Bektaşi tekkelerini kapatmıştır. Hacı Bektaş’taki dergâh muhafaza edilmiş, başına bir Nakşî şeyhi olan Mehmed Said Efendi (ö. 1842) getirilmiştir. Çelebi Mehmed Hamdullah Efendi (1767-1836) Amasya’ya sürgün edilmiş, Sivaslı Mehmet Nebi Dedebaba (1813 1834), yeni şeyh Mehmed Said Efendi’nin gözetiminde kalmıştır. Bununla birlikte kısa bir süre sonra İstanbul’da bazı Bektaşi dergâhlarının tekrar açılıp faaliyet yürüttüğü anlaşılmaktadır (R. Yıldırım, “Bektaşi Kime Derler”, s. 23-58). Cumhuriyet döneminde 1925 yılında tekke ve zaviyelerin kapatılmasıyla Bektaşi tekkeleri de kapatılmış tır. Alevi-Kızılbaşlar, son dönemde şehirlere göç ettiklerinden toplumun her kesimiyle iç içe yaşamaktadırlar.

Kaynak: 88 soru cevap kitapları

BENZER KONULAR:

Dini Soru Cevap

Her soru cevap verilmeye değerdir, yeter ki aynı konu bize sorulmuş olmasın ve kurallara uygun sorulsun. Lütfen soru yollamadan önce aynı konu var mı diye \\\\"ARAMA\" yapınız. Konu altına yazılan sorulara öncelik tanıyoruz.. Bilginize

Takip Et

Answers ( 2 )

    1
    2024-11-17T23:21:13+03:00

    Kızılbaşlık ve Bektaşilik, tarihsel ve kültürel bağlamda birbirine oldukça yakın iki yapı olmasına rağmen, hem inanç hem de sosyal organizasyon açısından önemli farklılıklar taşır. Bu iki yapı arasındaki ilişkiyi anlamak için, tarihsel arka plan, inanç temelleri ve sosyo-kültürel bağlam üzerinden bir değerlendirme yapmak gerekir.

    1. Kızılbaşlık Nedir?

    Kızılbaşlık, 13. yüzyıldan itibaren Anadolu’da ortaya çıkan ve özellikle Safevi hareketiyle ilişkili olan bir dini-kültürel topluluktur. Kızılbaşlık, Şii-İslam’ın 12 İmam inancını benimsemiş, ancak bunun yanında Anadolu’nun eski inançları ve tasavvufi gelenekleriyle harmanlanmış bir yapı olarak şekillenmiştir.

    Kızılbaşlık’ın özellikleri:

    • Hz. Ali ve Ehlibeyt sevgisi merkezîdir.
    • Şii inancına dayalı 12 İmam’a bağlılık vurgulanır.
    • Cem ibadeti, dedelik kurumu ve talip-ikrar ilişkisi önemli bir yer tutar.
    • İbadetlerinde namaz, oruç gibi ibadetler zahiri anlamda değil, daha çok sembolik olarak yorumlanır.
    • Kızılbaş toplulukları, Osmanlı döneminde siyasi ve mezhepsel farklılıklar nedeniyle baskıya uğramış ve bu kimlikleri nedeniyle ayrımcılıkla karşılaşmıştır.

    2. Bektaşilik Nedir?

    Bektaşilik, 13. yüzyılda Hacı Bektaş Veli’nin öğretileri temelinde şekillenmiş, tasavvufi bir tarikat hareketidir. Bektaşilik, başlangıçta tasavvuf merkezli bir tarikatken, özellikle 16. yüzyılda Osmanlı devlet yapısıyla ilişkileri nedeniyle sistemli bir dini-sosyal yapı haline gelmiştir.

    Bektaşiliğin özellikleri:

    • Hacı Bektaş Veli’nin öğretileri çerçevesinde şekillenen tasavvufi bir yapıdadır.
    • İnsan sevgisi, hoşgörü, eşitlik gibi evrensel değerlere vurgu yapar.
    • Şii ve Alevi inancına yakın olsa da, Osmanlı yönetimince desteklendiği dönemlerde Sünni İslam’la daha uyumlu bir yapı sergilemiştir.
    • Özellikle Yeniçeri Ocağı ile olan ilişkileri nedeniyle Osmanlı’da etkili bir rol oynamıştır.

    3. Kızılbaşlık ve Bektaşilik Arasındaki Benzerlikler

    • Hz. Ali ve Ehlibeyt Sevgisi: Her iki topluluk da Hz. Ali sevgisi ve Ehlibeyt bağlılığı konusunda ortak noktaya sahiptir. Ancak Bektaşilikte bu bağlılık daha sembolik ve tasavvufi bir yorumla ele alınır.
    • Tasavvufi Yaklaşım: Her iki yapı da İslam’ın tasavvufi yönünü benimsemiştir. Manevi yolculuk, insanın olgunlaşması ve hakikate ulaşması temel hedeflerdir.
    • Ezoterik Yorum: Hem Kızılbaşlık hem de Bektaşilik, dini metinlere ve ibadetlere daha batıni bir yorum getirir.
    • İbadet ve Ritüeller: Cem ibadetleri, semah, lokma paylaşımı gibi ritüeller her iki yapıda da görülür. Ancak bu uygulamaların detayları ve anlamları farklılık gösterebilir.

    4. Farklılıklar

    • Tarihsel Köken ve Siyasi Bağlantılar:
      • Kızılbaşlık, Safevi hareketiyle doğrudan ilişkilidir ve Osmanlı-Safevi çatışmasında Osmanlı’ya muhalif bir kimlik sergilemiştir.
      • Bektaşilik ise Osmanlı tarafından desteklenmiş ve Yeniçeri Ocağı ile güçlü bağlar kurmuştur.
    • Organizasyon Yapısı:
      • Kızılbaşlık, dedelik kurumu üzerine inşa edilen daha dağınık bir sosyal yapı sergiler.
      • Bektaşilik, şeyh-mürşit-halid düzenine dayalı, daha sistematik bir tarikat yapısına sahiptir.
    • İbadet Anlayışı:
      • Bektaşilikte, tasavvufi anlamda hoşgörü ve bireysel arınma daha ön plandayken, Kızılbaşlıkta cem ibadeti ve toplumsal dayanışma önemlidir.
    • Dini Bağlantılar:
      • Kızılbaşlık, Şii İslam’ın 12 İmam inancına daha bağlıdır.
      • Bektaşilik, tasavvuf merkezli bir yapı olduğu için Şii inancına daha sembolik ve geniş bir perspektiften bakar.

    5. Bektaşiliğin Kızılbaşlık Üzerindeki Etkisi

    Bektaşilik ve Kızılbaşlık, birbirinden bağımsız doğmuş olsa da, özellikle Osmanlı dönemindeki sosyo-politik şartlar nedeniyle zamanla etkileşim içine girmiştir. Anadolu’daki Kızılbaş toplulukları, Bektaşi öğretisinin hoşgörü ve tasavvufi yönünden etkilenmiş; Bektaşiler ise Kızılbaşların Ehlibeyt sevgisi ve bazı ritüellerini benimseyerek kendi yapılarında farklı bir boyut geliştirmiştir.

    6. Kızılbaş-Bektaşi İlişkisi: Ortak Bir Kimlik mi?

    Osmanlı döneminde, özellikle Alevi-Kızılbaş toplulukları için “Bektaşi” ismi de zaman zaman kullanılmıştır. Bu, Osmanlı’nın Bektaşiliği meşru ve kontrollü bir tarikat olarak görmesi, Kızılbaş topluluklarını ise “heterodoks” (resmi olmayan) bir yapı olarak algılaması nedeniyle ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla, iki yapı arasında kültürel ve inançsal benzerlikler olsa da, bunları birebir özdeşleştirmek doğru değildir.

    Sonuç

    Kızılbaşlık ve Bektaşilik, tarihsel olarak yakın temas içinde olmuş, birbirlerinden etkilenmiş, ancak farklı kimlikler olarak varlıklarını sürdürmüşlerdir. Kızılbaşlık daha çok Anadolu Aleviliğinin köklerini oluştururken, Bektaşilik tasavvufi bir tarikat olarak hem Osmanlı toplumunda hem de günümüzde önemli bir yer tutmuştur. Her iki yapı da Anadolu’nun dini-kültürel zenginliğini oluşturan unsurlardır.

    En iyi cevap
    1
    2024-11-17T23:21:14+03:00

    Kızılbaşlık ve Bektaşilik, tarihsel ve kültürel bağlamda birbirine oldukça yakın iki yapı olmasına rağmen, hem inanç hem de sosyal organizasyon açısından önemli farklılıklar taşır. Bu iki yapı arasındaki ilişkiyi anlamak için, tarihsel arka plan, inanç temelleri ve sosyo-kültürel bağlam üzerinden bir değerlendirme yapmak gerekir.

    1. Kızılbaşlık Nedir?

    Kızılbaşlık, 13. yüzyıldan itibaren Anadolu’da ortaya çıkan ve özellikle Safevi hareketiyle ilişkili olan bir dini-kültürel topluluktur. Kızılbaşlık, Şii-İslam’ın 12 İmam inancını benimsemiş, ancak bunun yanında Anadolu’nun eski inançları ve tasavvufi gelenekleriyle harmanlanmış bir yapı olarak şekillenmiştir.

    Kızılbaşlık’ın özellikleri:

    • Hz. Ali ve Ehlibeyt sevgisi merkezîdir.
    • Şii inancına dayalı 12 İmam’a bağlılık vurgulanır.
    • Cem ibadeti, dedelik kurumu ve talip-ikrar ilişkisi önemli bir yer tutar.
    • İbadetlerinde namaz, oruç gibi ibadetler zahiri anlamda değil, daha çok sembolik olarak yorumlanır.
    • Kızılbaş toplulukları, Osmanlı döneminde siyasi ve mezhepsel farklılıklar nedeniyle baskıya uğramış ve bu kimlikleri nedeniyle ayrımcılıkla karşılaşmıştır.

    2. Bektaşilik Nedir?

    Bektaşilik, 13. yüzyılda Hacı Bektaş Veli’nin öğretileri temelinde şekillenmiş, tasavvufi bir tarikat hareketidir. Bektaşilik, başlangıçta tasavvuf merkezli bir tarikatken, özellikle 16. yüzyılda Osmanlı devlet yapısıyla ilişkileri nedeniyle sistemli bir dini-sosyal yapı haline gelmiştir.

    Bektaşiliğin özellikleri:

    • Hacı Bektaş Veli’nin öğretileri çerçevesinde şekillenen tasavvufi bir yapıdadır.
    • İnsan sevgisi, hoşgörü, eşitlik gibi evrensel değerlere vurgu yapar.
    • Şii ve Alevi inancına yakın olsa da, Osmanlı yönetimince desteklendiği dönemlerde Sünni İslam’la daha uyumlu bir yapı sergilemiştir.
    • Özellikle Yeniçeri Ocağı ile olan ilişkileri nedeniyle Osmanlı’da etkili bir rol oynamıştır.

    3. Kızılbaşlık ve Bektaşilik Arasındaki Benzerlikler

    • Hz. Ali ve Ehlibeyt Sevgisi: Her iki topluluk da Hz. Ali sevgisi ve Ehlibeyt bağlılığı konusunda ortak noktaya sahiptir. Ancak Bektaşilikte bu bağlılık daha sembolik ve tasavvufi bir yorumla ele alınır.
    • Tasavvufi Yaklaşım: Her iki yapı da İslam’ın tasavvufi yönünü benimsemiştir. Manevi yolculuk, insanın olgunlaşması ve hakikate ulaşması temel hedeflerdir.
    • Ezoterik Yorum: Hem Kızılbaşlık hem de Bektaşilik, dini metinlere ve ibadetlere daha batıni bir yorum getirir.
    • İbadet ve Ritüeller: Cem ibadetleri, semah, lokma paylaşımı gibi ritüeller her iki yapıda da görülür. Ancak bu uygulamaların detayları ve anlamları farklılık gösterebilir.

    4. Farklılıklar

    • Tarihsel Köken ve Siyasi Bağlantılar:
      • Kızılbaşlık, Safevi hareketiyle doğrudan ilişkilidir ve Osmanlı-Safevi çatışmasında Osmanlı’ya muhalif bir kimlik sergilemiştir.
      • Bektaşilik ise Osmanlı tarafından desteklenmiş ve Yeniçeri Ocağı ile güçlü bağlar kurmuştur.
    • Organizasyon Yapısı:
      • Kızılbaşlık, dedelik kurumu üzerine inşa edilen daha dağınık bir sosyal yapı sergiler.
      • Bektaşilik, şeyh-mürşit-halid düzenine dayalı, daha sistematik bir tarikat yapısına sahiptir.
    • İbadet Anlayışı:
      • Bektaşilikte, tasavvufi anlamda hoşgörü ve bireysel arınma daha ön plandayken, Kızılbaşlıkta cem ibadeti ve toplumsal dayanışma önemlidir.
    • Dini Bağlantılar:
      • Kızılbaşlık, Şii İslam’ın 12 İmam inancına daha bağlıdır.
      • Bektaşilik, tasavvuf merkezli bir yapı olduğu için Şii inancına daha sembolik ve geniş bir perspektiften bakar.

    5. Bektaşiliğin Kızılbaşlık Üzerindeki Etkisi

    Bektaşilik ve Kızılbaşlık, birbirinden bağımsız doğmuş olsa da, özellikle Osmanlı dönemindeki sosyo-politik şartlar nedeniyle zamanla etkileşim içine girmiştir. Anadolu’daki Kızılbaş toplulukları, Bektaşi öğretisinin hoşgörü ve tasavvufi yönünden etkilenmiş; Bektaşiler ise Kızılbaşların Ehlibeyt sevgisi ve bazı ritüellerini benimseyerek kendi yapılarında farklı bir boyut geliştirmiştir.

    6. Kızılbaş-Bektaşi İlişkisi: Ortak Bir Kimlik mi?

    Osmanlı döneminde, özellikle Alevi-Kızılbaş toplulukları için “Bektaşi” ismi de zaman zaman kullanılmıştır. Bu, Osmanlı’nın Bektaşiliği meşru ve kontrollü bir tarikat olarak görmesi, Kızılbaş topluluklarını ise “heterodoks” (resmi olmayan) bir yapı olarak algılaması nedeniyle ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla, iki yapı arasında kültürel ve inançsal benzerlikler olsa da, bunları birebir özdeşleştirmek doğru değildir.

    Sonuç

    Kızılbaşlık ve Bektaşilik, tarihsel olarak yakın temas içinde olmuş, birbirlerinden etkilenmiş, ancak farklı kimlikler olarak varlıklarını sürdürmüşlerdir. Kızılbaşlık daha çok Anadolu Aleviliğinin köklerini oluştururken, Bektaşilik tasavvufi bir tarikat olarak hem Osmanlı toplumunda hem de günümüzde önemli bir yer tutmuştur. Her iki yapı da Anadolu’nun dini-kültürel zenginliğini oluşturan unsurlardır.

Cevapla