Kölelik caiz mi

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

Kolelik caiz mi

Bu zamanda, insan kendi özgür idaresi ile birine köle olması caiz mi ?

CEVAP:

Kölelikle İlgili Hükümler

İslam hukukuna göre hür doğmuş bir insanın köleleştirilmesinin esas kaynağı savaştır. Köleleştirilen esirlerin beşte biri devlet hazinesine ayrılırken, beşte dördü savaşa katılanlar arasında ganimet olarak paylaştırılır. Köleleştirilen esirlerin gayrimüslim olması şarttır; düşman da olsa müslümanlar köleleştirilemezler. Esir düştükten veya köle olduktan sonra müslüman olmak ise köleliğe engel değildir. Köleliğin birinci kaynağına bağlı olarak ortaya çıkan ikinci kaynağı, köle anneden doğmaktır. Kölelik ve hürriyet konusunda çocuk, anneye tâbidir. Buna göre babası hür dahi olsa köle anneden doğan çocuk köle sayılır ve annesinin sahibine ait olur. Babası köle, annesi hür olan çocuk ise hür sayılır. Ancak hür erkek ile bu erkeğin sahibi olduğu köle kadının birlikteliğinden doğan çocuk hürdür ve babasıyla arasında hür anneden doğmuş çocuklardan farksız bir nesep bağı kurulur.

Iman, oruç, namaz gibi malî yönü bulunmayan ibadetlerde köle hür insandan farksızdır. Ancak köle olduğu sürece zekât, hac gibi malî yönü bulunan ibadetlerle yükümlü değildir. Yine cuma ve bayram namazları ile cihad, ehliyetinin (dini-hukuki hükümlere muhatap olma elverişliliği) kısıtlı olması sebebiyle köleye farz olmaz. Köle kadının tesettür sınırları da hür kadınınkinden farklıdır.

Hukukun diğer alanlarında şahıs kabul edilmekle birlikte, malî hukuk açısından köle, eşya ve şahıs olma niteliklerini birlikte taşır. Mülkiyete ve hukuki işlemlere konu olması bakımından eşyaya benzer; çünkü satılabilir, hibe edilebilir, emeği kiralanabilir; miras, vasiyet ve ortaklığa konu olabilir. Başka insanin mülkiyeti altında bulunması sebebiyle köle, kendisine ait mal edinme gibi sonuçlar doğuracak hukukî işlemlerde bulunamaz. Fakat sahibinin izin vermesi halinde köle “me’zûn” denen bir statüye kavuşur; bu durumda birçok hukukî işlemi gerçekleştirebilir ve ticaret yapabilir.

Kölenin evlenebilmesi için sahibinin rızasının bulunması gerekir. Bu gerçekleşirse köle, başka bir köle veya hür biri ile evlenebilir. Boşanmada ise sahibinin rızası aranmaz. Kocasından ayrılan veya kocası vefat eden köle kadının beklemesi gereken iddet süresi hür kadınların iddetinin yarısı kadardır. Fakat kadın köle hamileyse bu durumda iddet, hürlerde olduğu gibi doğum ile son bulur.
Haklar gibi cezalar da köleler için hürlere göre eksik tahakkuk etmektedir. Böylece haklar konusunda kölenin aleyhine olan durum, cezalar konusunda onun lehine olmaktadır. Cezası Allah tarafından bildirilmiş olan had suçlarından birini işleyen köle, eğer cezanın yarıya bölünmesi mümkün ise hür bir insanın alacağı cezanın yarısını alır. Kölenin işlediği suç, hırsızlık gibi cezasının yarıya indirilmesi mümkün olmayan bir suç ise cezanın tamamı uygulanır. Kısas (misliyle mukabele) gerektiren adam öldürme (katil) suçunda da aynı durum geçerlidir; kasten bir kişiyi öldüren köle, bunun karşılığında ölüm cezasına çarptırılır.

Kölelik, asıl olarak âzatla sona erer. Ancak İslam’da köleliğin azaltılması hedeflendiği için âzat vesileleri arttırılmış ve farklı âzat türleri ortaya çıkmıştır:

1. Gönüllü azat. Âyet ve hadislerle teşvik edilen gönüllü âzat, tarihte müslümanların Allah’a yakınlaşma için işledikleri amellerden biri olmuştur. Köle âzadı dönüşü olmayan bir işlemdir; köle sahibi yapmış olduğu âzadından vazgeçme hakkına sahip değildir.

2. Mali ceza (kefaret) olarak âzat. İslam, çeşitli yanlış davranışların bedeli olarak köle âzat edilmesi prensibini getirmiştir. Bu şekilde âzat, üç durumda geçerlidir: a. Yanlışlıkla insan öldürmek. Yanlışlıkla bir müslümanı öldüren kişi, maktulün yakınlarına diyet öder ve ayrıca bir köle âzat eder (en-Nisa 4/92).

b. Yeminini bozmak. Yeminini yerine getirmeyen kişi on fakir doyurma veya giydirme ile bir köle âzat etme fiillerinden birisini tercih edip yapmakla sorumludur. Bunlara gücü yetmeyenin üç gün oruç tutması gerekir (el-Mâide 5/89). c. Zıhar. İslam dini tarafından kınanan ve yapana günah kazandıran bu davranış erkeğin karısının kendisi açısından konumunun, annesi gibi olduğunu açıklamasıyla gerçekleşir. Zıhar yapan kişinin karısıyla evliliğine devam edebilmesi için bir köle âzat etmesi gerekir. Buna gücü yetmiyorsa iki ay kesintisiz oruç tutmalı, bu da mümkün değilse altmış fakiri doyurmalıdır (el-Mücâdile 58/3-4; bk. KEFARET).

Anlaşılacağı gibi bu davranışların kölelerle alakasının bulunmamasına rağmen, İslam bir mali ceza türü olarak köle âzadını getirmiş ve böylece köle nüfusunun eritilerek hürriyetlerine kavuşturulmaları hedeflenmiştir.

3. Mükâtebe yoluyla âzat. Kölenin belirli bir bedel ödemesi karşılığında âzat edilmesi üzerine köle ile efendi arasında yapılan anlaşmaya “mükâtebe” denir. Bu anlaşma sonucu kölenin söz konusu bedeli getirebilmesi için çalışıp kendine ait mal kazanma hakkı doğar. Köle bu bedeli getirdiği an hür kalır. Anlaşmayı kabul eden köle sahibi sonradan bundan vazgeçemez. Kur’an’da, köle sahiplerinin köleleriyle bu tür anlaşma yapmaları tavsiye edilmiştir: “Sahip olduğunuz köle ve cariyelerinizden özgürlüklerini satın almak için sizinle âzatlık sözleşmesi (mükâtebe) yapmak isteyenlerle, eğer kendilerinde çalışıp para kazanarak, ödeyecek bir kabiliyet görürseniz, anlaşma yapın. Allah’ın size verdiği maddi imkânlardan onlara yardımda bulunun” (en-Nûr 24/33).

4. Mecburi veya kanuni âzat. Şu durumlarda kölelik zorunlu olarak son bulur: a. Kişinin aralarında evlenme yasağı olacak kadar yakın akrabası olan bir kişiyi satın alma, vasiyet vb. yollarla elde etmesi.
Mesela bir kişi köle olan babasını satın alsa, başka bir işleme gerek kalmaksızın köle derhal hürriyetine kavuşur. b. Müslümanlarla savaş halindeki bir ülkeden İslam ülkesine sığınan köle, bundan önce müslüman olmuşsa sığındığı anda hür olur.

c. Sahibinin tamamen değil kısmen âzat ettiği köle tamamen âzat olmuş sayılır. Benzer şekilde birden fazla kişinin ortak olarak sahip olduğu kölenin sahiplerinden biri onu âzat ederse, diğer sahiplerinin de âzat etmesine gerek olmaksızın köle hür kalır.

5. Ölüme bağlı âzat. Köle sahibinin, kölenin kendi ölümünden sonra hürriyetine kavuşmasını şart koşmasına “tedbir”, böyle köleye “müdebber” denir. Vasiyete benzeyen bu işlemin farklı olduğu nokta, vasiyetten dönmek mümkün iken tedbirden dönmenin mümkün olmamasıdır. Yani tedbir yoluyla kölesini azat eden kimse, daha sonra bundan vazgeçemez (bk. VASİYET).

6. Ümmüveled olma. Sahibi olan kişiyle aile kurmuş ve bu birliktelikten çocuk doğurmuş olan köle kadına “ümmüveled” denir ve bu köle, sahibinin ölümüyle birlikte hür kalır. Bu kölenin doğurduğu çocuk doğumundan itibaren hür sayılır ve babasıyla arasında normal bir nesep bağı kurulur.

7. Devlet tarafından âzat. Kur’an’da zekâtın sarf yerlerinden biri olarak köle âzadı zikredilerek zekâtı toplayan İslam devletine bu vazife yüklenmiştir. Azat ile birlikte köle tamamen hür bir insan olsa da eski sahibi ile onun arasında özel bir akrabalık bağı (velâ) oluşur. Bu bağ başta miras olmak üzere, çeşitli şekillerde âzat edilme sonrasında da köle ile eski sahibi arasındaki ilişkiyi sürdürür.

İnsandan yalnız kendisine kul olmasını isteyen yüce yaratıcı, onun bu kulluğu ve sorumluluklarını hakkıyla yerine getirebilmesi için, insan hayatı ve onuru için gerekli olan en temel değerleri teminat altına alır. İslam hukukunda makāsıdü’ş-şerîa (dinin temel değerleri) olarak ifade bulan bu değerler; akıl, din, can, irz ve malın korunmasıdır. İslam, insanın bu özgürlüklerinin kısıtlanmasını Allah’a kulluk yolunda engel olarak görür. Bu özgürlük alanlarının korunması İslam için varoluşsal bir öneme sahiptir. Çünkü bunlardan herhangi birinin eksik olması dinin gayelerinin tahakkukunu engeller.
Kölelerin hürriyetine kavuşması ve köle olanlara da insanca muamele yapılmasına yönelik olarak gerek Kur’ân-ı Kerim’de gerekse sünnette yer alan ve bunlara dayalı olarak geliştirilen esaslar, Hz. Peygamber’in uygulamalarında somut bir örnek bulmuştur. Saltanat dönemlerinde, İslam’ın kölelikle ilgili olarak vazettiği ve Hz. Peygamber’in tatbikatını bizzat gösterdiği bu istikametten bazı sapmalar ortaya çıkmışsa da İslam dünyasında kölelik hiçbir zaman Câhiliye dönemindeki haline geri dönmemiştir.

Temel islam ans.

BENZER KONULAR:

Answers ( 2 )

    1
    2021-01-26T18:38:07+03:00

    Please briefly explain why you feel this answer should be reported.

    Bildir
    İptal

    Kölelik caiz değildir. Ama insan ücret karşılığında bir başkasının evini temizlemesinde veya işlerini gidermesinde bir sorun yoktur. Ama kimse köle gibi başka birini çalıştıramaz. Bu caiz değildir.

    En iyi cevap
  1. göksel avatarı
    1
    2021-01-27T12:48:11+03:00

    Please briefly explain why you feel this answer should be reported.

    Bildir
    İptal

    Çok genele bakarak düşünülmeden günümüze bakan yönüyle ve de sorudaki başlığın tam karşılığı olarak algıladığımızda “kölelik” kabul edilemeyen bir şeydir. Çünkü köle dendiğinde akla ilk gelen şey insana sahip olmaktır. Ama bu sahiplenmede muhatap yine insan ise insanın insana sahipliği mecazen uygun değildir. Ve kölelik eski zaman dilimlerinde vardı, hatta şu ifadeyle “azat etmek” özgürlüğünü vermek olarak karşımıza çıkar. Ve sıklıkla köle gibi çalıştırıyor denilir ama buradaki kölelik sanki karşılığı tam alınamamış bir maddiyat olduğundan asıl kölelik anlamı taşımamaktadır. Çünkü eskiden olan kölelikte karşılık sadece yemek-içmek ve sanırım barınma hakkıydı, dolaysıyla kölelik son derece sıkıntılı ve son derece insani haklara uygun olmayan bir durumdur.

Cevapla