Paylaş
Korku ve ümit arasında yaşamak ne demek
BildirQuestion
Please briefly explain why you feel this question should be reported.
KORKU VE ÜMİT ARASINDA YAŞAMAK NASIL OLUR
Bir müslümanın korku ile ümit arasında kalması
Yeryüzünün halifesi olarak yaratılan insan, Rabbimizin tabiriyle en güzel bir şekilde yaratılmıştır.[1] Kendisine verilen akıl ve tefekkür nimetleri sayesinde, yaşamını en güzel bir şekilde sürdürebilen insan, aynı zamanda iyiliğe ve kötülüğe meyilli bir şekilde yaratılmıştır. İşte bu iyiliğe ve kötülüğe meyilli yaratılış kabiliyeti nedeniyle insan, bazen iyilik melekesini kullanarak Allah’ın rızasına, bazen de özgür iradesini kötü yolda kullanarak Allah’ın gazabına müstehak olabilmektedir. Mümin olan kimse, sürekli Allah’ın rızasını arayan ve akli melekesini bu yolda kullanan kişidir.
Mümin olan kişi, sürekli Allah’ın rızasına uygun bir hayat sürdürmeli, Allah’ın gazabını da göz ardı etmemelidir. Bir taraftan Allah’ın Rahman, Rahim ve Gaffar olduğunu, diğer taraftan Allah’ın Kahhar ve Cabbar olduğunu unutmamalıdır. İşte buna “havf ve reca” diyoruz. Mümin bir insan, sürekli bu iki duygu arasında olmalıdır. Bir taraftan Allah’ın gazabından korkarken diğer taraftan O’nun rahmetinden ümidini kesmemelidir. İşte bu ümit ve korku arasında olma hali, her insan için lazım olan bir dengedir.
Hz. Ebubekir’in şöyle dediği rivayet edilir: “Gökten bir ses duysam ki tüm insanlar cennete, yalnız bir kişi cehenneme gidecek, korkarım o tek kişi benim. Yine tüm insanlar cehenneme, tek bir kişi cennete gidecek, ümit ederim ki o tek kişi benim.
İnsanlar cennet için yaratılmadıkları gibi cehennem için de yaratılmamışlardır. Aksine cennet ve cehennem, insanlar için yaratılmıştır. Şeytan ve nefis, bazı insanların günahlarını çok göstererek kendisinin kurtuluşunun mümkün olamayacağını; bazı insanların da güzel amellerini çok göstererek kendisinin kurtuluşa erdiğini fısıldayabilmektedir. Her iki durum da son derece tehlikeli ve yanlıştır. Hiçbir insan, Allah’ın rahmetinden ümidini kesmemeli ve hiçbir insan O’nun azabından emin olmamalıdır. Ancak O’nun gazabından rahmetine, azabından bağışlamasına sığınarak, cennetini ümit etmelidir.
قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذِينَ أَسْرَفُوا عَلَى أَنفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِن رَّحْمَةِ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمِيعًا
Bir taraftan “Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin”[2] ayeti; diğer taraftan “Allah’ın gazabı pek çetindir”[3] hakikatini göz önünde bulundurarak bu dengeyi sağlamalı ve yüce Rabbimizin şu ilahi fermanına kulak vermeliyiz.وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتَّىٰ يَأْتِيَكَ الْيَقِينُ Sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et”[4]
Rasulullah (s.a.v.) şu hadisiyle bitirmek istiyorum: “Eğer mümin Allah’ın azabının nitelik ve niceliğini bilseydi cennet ümidine kapılmazdı; Kâfir de Allah’ın rahmetinin nicelik ve niteliğini tam olarak kavrayabilseydi, O’nun cennetinden asla ümidini kesmezdi”.[5]
[1] Tin Suresi, 4
[2] Zümer Suresi, 53
[3] Enfal Suresi, 25
[4] Hicr Suresi, 99
[5] Müslim, ‘Tevbe’, 23
BENZER KONULAR:
Answer ( 1 )
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
Allah’ın azabına karşı anlamsız bir korkusuzluk duygusuna kapılan kimseler ancak gerçek hüsrana uğrayanlardır. Zira aldanmak asıl böyle bir yanlış duyguya kapılmaktır. Asıl korkulacak olan şey, böylesi bir korkusuzluktur. Bu sebeple müminlerin sürekli bir hesaba çekilme kaygı ve endişesi ile yaşamaları uygun olur. Allah’ın azabından emin olduğunu iddia edenler hüsrana uğrayan kimselerdir. Allah’ın rahmetinden ümit kesenlerden kafirlerdir. Yani durum ne kadar umutsuz görünürse görünsün, hata ne kadar büyük olursa olsun Allah’ın rahmetinden ümit kesmek doğru değildir. Mü’minler Allah’ın rahmetine karşı sonsuz bir ümit içinde olmalıdırlar ona ve rahmetine karşı gösterilecek bir ümitsizlik insanı imandan eder.
Cennet ve cehennem insanoğlunun burnunun dibinde olduğu halde bunların ümit ve kaygısını duymayan kimse gaflet içinde yaşamış olur. Mü’min ise uyanık olduğu için cennet ümidi ve cehennem korkusu ile birlikte yaşar. Bu da ona daima dengeli bir hayat sürmeye imkanı sağlar.