Kur’an Ve Mutedil Ümmet

Question

SORU: Kur’an-ı Kerim İslâm ümmetini vasat bir ümmet ve bu ümmetin fertlerini de insanlara şahit olarak nitelendirir. Bunun anlamı nedir?

CEVAP; Allah Teâlâ Bakara sûresinde şöyle buyurur:

İşte böylece sizin insanlara şahitler olmanız, Rasûlü’nün de size şahit olması için sizi mutedil (vasat) bir ümmet kıldık. (Bakara/143)

Ümmet, tek bir yöne yönelen cemaat, topluluk demektir. Ümmet fertleri tek bir saf ve tek bir hedef olurlar. Vasat ise adalet ve iyilik demektir. Çünkü bir şeyin ortası onun en hayırlı olanıdır. Rasûlullah (s.a) şöyle buyurur:

İşlerin hayırlı olanı vasat (orta, mutedil, ılımlı) olanlarıdır.

Vasat insan ifrat ve tefritten aynı ölçüde uzak olan kimse demektir. Sanki vasat kelimesinin içinde sırat-ı müstakim üzerinde dosdoğru ve disiplinli olarak gitmek anlamı vardır.

Allah Teâlâ mü’min kullarına “İşte böylece sizi vasat bir ümmet kıldık” derken sanki onlara şöyle demektedir: Sizin hayırlı ve adaletli kişiler olmanızı istiyorum; ilim ve amel sizi temizlesin, kelime-i tev-hid sizi bir araya getirsin ve yüceltsin, övgüye layık hasletler sizi süsleyip güzelleştirsin; böyle hasletler sahibinin hareketlerini disiplin ve düzene sokar, onları sağlıklı ve yerinde bir itidalin içinde tutar; böyle kişiler yapması gereken her şeyi yapar ve her türlü kötülüklerden sakınır. Hepsinin de ötesinde Allah onlann rehberi ve yardımcısıdır.

Sonra Allah Teâlâ şöyle buyurur: “İnsanlığa şahitler olmanız için..” Şahitlik tehlikeli ve tehlikeli olduğu kadar da şerefli bir rütbedir. Şahitlikte bir insanın bir başkasının dini ve ameli hakkında verdiği hüküm kabul edilir. Allah Rasûlü (s.a) şöyle buyurur:

Siz kimi iyilikle vasıftandırırsanız cennet onun için vâcib olur, siz kimi kötülükle vasıflandırılanız onun için de cehennem vâcib olur. Siz yeryüzünde Allah’ın şahitlerisiniz.

Sonra Rasûlullah (s.a) şu âyeti okudu:

İşte böyle sizi insanlığa şahitler olmanız, Rasûl’ün de size şahit olması için sizi mutedil (vasat) bir ümmet kıldık.

Bu şehadet, şahidin şahitliğe elverişli ve layık olmasını ve şahitlik yapabilecek durumda olmasını gerektirir. İşte o zaman adaletli ve faziletli bir kişi olur. Başkasına karşı bir ayrıcalığının olması için kendisine mahsus hususiyetlerinin ve üstün vasıflarının olması gerekir. İşte o zaman başkasına şahitlik yapmaya elverişli olur. İslâm ümmetinin diğer ümmetlere şahitliğinde, yönlendirme ve önderlik anlamı vardır. Bunun için de bir plan ve program gerekir, ümmetin bir takım değer-

lere ve ölçülere sahip olması gerekir. Bu ümmet öyle bir ümmettir ki rableri onlann amelleriyle, olgunluk ve faziletleriyle diğer ümmetlerden üstün olmalarını ve kendi eğriliklerini doğrultmalarını ister. Eskilerin dediği gibi eğri çubuğun doğru gölgesi olmaz, bir şeyi kaybeden onu başkasına veremez. Bu ümmetin önce kendisim düzeltmesi ve yaratıcısının istediği gibi bütün işlerinde vasat, yani mutedil (ılımlı) bir ümmet olması gerekir. İşte ancak o zaman Hz. Peygamber (s.a) onla lehine şahitlik edecektir. Bunun içindir ki âyet-i kerime şöyle devam eder:

Rasûlün de size şahit olması için…

Peygamber meseleyi ilettiğine ve emaneti yerine getirdiğine dair şahitlik eder. Ayrıca çağrısına icabet eden, hidâyete eren ve istikamet üzere olan kimselerin de imanına şahitlik eder. Peygamber takva sahiplerini rablerinin katında temize çıkarmak için bu şahitliği yapar. Bütün bunlardan sonra iş Allah’a kalmıştır. O dilediğini yapar ve tercih eder.

Dini Soru Cevap

Her soru cevap verilmeye değerdir, yeter ki aynı konu bize sorulmuş olmasın ve kurallara uygun sorulsun. Lütfen soru yollamadan önce aynı konu var mı diye \\\\"ARAMA\" yapınız. Konu altına yazılan sorulara öncelik tanıyoruz.. Bilginize

Takip Et

Answer ( 1 )

  1. Kur’an ve mutedil ümmet, İslam’ın temel öğretileri ve toplumsal düzeniyle ilgili önemli bir kavramdır. Bu terim, özellikle İslam toplumlarının dengeli ve orta yolu benimsemesi gerektiğine işaret eder.

    “Mutedil ümmet”, Kur’an’da “ortada duran ümmet” olarak tanımlanır ve İslam’ın hem bireysel hem de toplumsal düzeyde aşırılıklardan kaçınan, adaletli ve dengeli bir toplum inşa etmeyi hedefleyen bir anlayışı yansıtır. İslam, ne aşırılığa kaçmayı ne de zayıflığı kabul etmeyi, aksine her şeyde dengeyi, ortayı ve adaleti esas alır.

    Kur’an’da “Böylece sizi ortada duran (adil) bir ümmet kıldık ki, insanlar size şahitlik etsinler, siz de insanlara şahitlik edesiniz.” (Bakara, 143) ayeti bu anlamı pekiştiren bir örnektir. Buradaki “ortada duran ümmet”, İslam toplumunun aşırılıklardan uzak, dengeli bir yaşam sürmesi gerektiğine vurgu yapar.

    Kur’an’ın insanlığa sunduğu temel ilkeler, sadece bireylerin değil, aynı zamanda toplumların da refahını ve huzurunu gözetir. Bu, adaletin sağlanması, hakların korunması, zenginlik ve fakirlik arasında denge kurulması, aşırılıklardan kaçınılması gibi kavramlarla somutlaşır.

    Böylece “Kur’an ve mutedil ümmet” ifadesi, İslam’ın sadece dini bir öğreti olmanın ötesinde, insanlık için örnek teşkil eden bir yaşam biçimi sunduğunu ve toplumsal dengeyi nasıl inşa edebileceğimizi anlatan bir perspektife işaret eder.

Cevapla