Paylaş
Kuranda ecel kavramı
Question
Kur’an Ve Ecelin Tahdidi
Kuranda ecel değişir mi? Kuranda ecel sınırlaması
SORU: Allah Teâlâ şöyle buyurur:
Onların ecelleri gelince ne bir saat gecikebilir, ne de öne geçebilir.
Bir hadis-i şerifte ise şöyle buyuruluyor:
Sadaka belayı engeller ve ömrü uzatır.
Zikredilen âyetle hadis arasında bir çelişki var mıdır?
CEVAP: el-Menâr Tefsiri’nde şu ifadeler yer almaktadır:
Müfessirler kişilerin ecellerini ve bununla ilgili şeyleri araştırdılar. Şüphesiz Allah’ın ilminde ve takdirinde her ferdin bir eceli vardır: “…sonra sizin ölüm zamanınızı takdir eden ancak O’dur. Bir de O’nun katında muayyen bir ecel (kıyamet günü) vardır. (En’am/2)
Allah’ın ilmindeki ecel değişmez. Allah’ın herkesin ecelini bilmesi sebeplerin ve sonuçların inkarını, insanların mecbur olmalarını, dünya ve âhiret işlerinde hiçbir iradelerinin olmamasını gerektirmez. Bunun her ikisi de, (yani insanların hür oldukları, iradelerinin olduğu ve sonuçların sebeplere bağlı olduğu) akıl, duyu ve nakil (vahiy) ile sabit bir gerçektir. Vukûbulan gerçek, Allah’ın ilmindekinin bir benzeri ve tasdikidir. Allah’ın ilmi, gerçeğin ortaya çıkmasının bir faili/etmeni değildir. Ancak ecelin vukuu ilahî ilmin kâşifidir.
Yaratılış nizamının bir gereği olarak takdir edilmiş ecele gelince bu, bilim adamlarının tabii ömür diye tabir ettikleri eceldir. Asrı-mızdaki doktorlar tabii ömrü yüz sene olarak tahmin ediyorlar. Doktorlar her bir şahsın vücut gücünü, temel organlarını ve bu organların fonksiyonlarını araştırdıktan sonra onun ömürünün ne kadar olacağına dair bir tahminin sağlıklı olabilmesi için insanın düzenli, dengeli ve muttaki (dindar) bir hayat yaşaması şarttır. Bunlar ihlal edilirse bu tahmin de gerçekleşmez ve Allah’ın ilmin-deki sabit hakikatten uzaklaşır. Kişi bunlara riayet ederse, Allah’ın koyduğu kanunlardan elde edilen bilgilere göre takdir ve tahmin edilen bu ortalama Ömre yaklaşır.
Meselâ bir kimse kendisi için tahmin edilen ömür bitmeden önce bir cinayete kurban gitse veya boğularak ölse “tabii ve takdiri/tahmini ömrü bitmeden öldü” denilir. Fakat o yine de Allah’ın indin-deki hakiki eceliyle ölmüştür. Sıla-yı rahim ve dua gibi amelî ve psikolojik sebeplerle insan ömürünün uzadığı veya kısaldığı konusundaki bütün rivayetler sadece takdiri/tahmini ve tabii ömüre nisbetledir ki bu ömür, sebepler ve sonuçlar konusundaki Allah’ın koyduğu kanunların bir görüntüsünden ibarettir. Sılayı rahim, hayatta neşelenme ve sevinmenin sebeplerinden birisidir. Üzüntüden uzak bir hayat, uzun ömrün en önemli sebeplerindendir. Duanın menşei ise Allah’a kuvvetli bir iman ve zayıf kaldığı veya sebepleri ifadan aciz kaldığı durumlarda Allah’ın mü’mini başarıya ulaştıracağını ve yardım edeceğini ümit etmektir.
Özellikle sıla-yı rahmi kesmek, çaresiz durumlarda herşeye gücü yeten Allah’ın rahmetinden ümit kesmek gibi insanın içine attığı üzüntü ve kederlerin bünyeyi zayıf düşürdüğü ve vücudunun zamanından önce İhtiyarlamasına sebep olduğu tecrübelerle sabittir.
Bundan anhyoruzki burada âyetle hadis arasında bir çelişki yoktur. Çünkü kişi sadaka verecekse bu zaten Allah tarafından önceden biliniyordu. Kimbilir belki de Allah Teâlâ belanın engellenmesini ve ömrün uzamasını bu sadakaya bağlamıştır. Sanki sadakanın verilmesi durumuna göre bir ecel belirlenmiş gibidir.
Ömrün artmasıyla, yararlı işler yaparak onun günlerinin bereket-lendirilmesi de kastedilmiş olabilir. Çeşitli güzel amellerle ömrün arttığına işaret eden pekçok hadis rivayet edilmiştir. Bunlardan bazıları şunlardır:
Sıla-yı rahim ömrü arttırır, gizlice verilen sadaka rabbin öfkesini söndürür.
Sıla-yı rahim, güzel ahlâk ve komşularla iyi geçinmek ülkeleri mamur hale getirir ve ömürleri uzatır.
Akrabalarla ilişki içerisinde bulunmak da malı çoğaltır, aile muhabbetine sebep olur ve eceli geciktirir.
Müslüman kişinin verdiği sadaka ömrü artırır, kötü bir ölümü engeller ve Allah Teâîâ onunla böbürlenme ve kibirlenme duygusunu giderir.
Allah en iyi bilendir.
Answer ( 1 )
Kur’an’da ecel kavramı, insanın yaşam süresi olarak tanımlanabilir ve bu süre Allah tarafından belirlenmiştir. “Ecel” kelimesi, Arapçada “vade” ya da “belirli süre” anlamına gelir. Kur’an’a göre her canlının, özellikle de insanların bir eceli vardır ve bu ecel, Allah tarafından belirlenen bir süredir. Bu süre tamamlandığında kişi hayatını kaybeder. Ecelin zamanının ne zaman geleceği yalnızca Allah tarafından bilinir.
Kur’an’da bu kavramı en belirgin şekilde işleyen ayetlerden bazıları şunlardır:
“Her ümmetin bir eceli vardır. Eceli geldiğinde ne bir saat geri kalabilir ne de bir saat önce gidebilirler.” (Araf, 34)
“Eceli yaklaşan kimseye asla kurtuluş yoktur.” (Müminun, 100)
Bu ayetlerde vurgulanan temel düşünce, ecelin takdir edilmiş ve değiştirilemez bir şey olduğu, kimsenin bunun önüne geçemeyeceği ve Allah’ın takdirine bağlı olduğu gerçeğidir. Ecel, Allah’ın kudreti dahilindedir ve bu yüzden insanların hayat süreleri, doğal sebepler veya bir kazadan ötürü değil, Allah’ın planı doğrultusunda sona erer.
Kur’an’da ecelin tahdidi konusu, Allah’ın her şeyin zamanını ve kaderini belirlemesiyle ilgilidir. Ecel, belirli bir süre ile sınırlıdır ve bu süre Allah tarafından tayin edilmiştir. İnsanlar, ecelin gelip çattığı zaman ölürler, bu süreç Allah’ın iradesi ve takdiri doğrultusunda gerçekleşir. Ancak insan eceline kadar yaşadığı süreyi, hayatını nasıl geçireceği, iman edip etmemesi gibi tercihlerle yönlendirebilir.
Kur’an’a göre, ecelin zamanı belirli olduğu için insanların korkuya kapılmaları veya endişe etmeleri gerekmez. Çünkü ecel geldiğinde, Allah’ın iradesiyle kişi ölecek ve bu, onun için kaçınılmaz bir durumdur.
Bu konuda daha fazla tartışmak isterseniz, farklı yorumlar ve bakış açıları da mevcuttur.