Kur’anda Geçen “Ruh”, Cebrail (as) Mi, Başka Bir Melek Mi?

Question

Kur’an’da geçen “melekler ve ruh” ifadesindeki “ruh” nedir

Kuranda Gecen Ruh Cebrail as Mi Baska Bir Melek Mi

Soru: Ruhu’l-kudüs’ün melek ve Cebrail olduğu konusunda ayet var mıdır?

“Ruh” kelimesi Kur’ân’da çeşitli manalarda kulla­nılır ve o, bazı âyetlerde Cebrail (a.s)’in bir sıfatıdır.[1][258] Fakat İsrâ Sûresi’nde, “Sana ruh’u sorarlar. De ki: “Ruh, Rabbimin emrindendir ve size (onun hakkında) ancak az bir bilgi verilmiştir.” [2][259] âyetinde geçen “ruh”un, Cebrail olduğu kesin değildir. Bazıları buradaki “ruh”un, Cebrail olduğunu söylerken, İbn Abbas’ın da aralarında bulunduğu bazıları, “O, Cebrail’den başka bir meleğin adıdır.” demişlerdir. Bu meleğin, kuvvet ve kudret bakı­mından en büyük melek olduğu da söylenmiştir. Bu ma­nada Hz. Ali (r.a)’nin, “O, yetmişbin yüzü olan bir melek­tir. Her yüzünde, yetmişbin dili vardır. Her dili ile Allah’ı yetmişbin lüğatta teşbih eder. Allah Teâlâ, onun her teş­bihine bir melek yaratır ve bu melekler kıyamete kadar, diğer meleklerle uçuşurlar.” dediği rivayet edilmiştir.[3][260] Râzî, âyetin inmesine sebep olan yahudilerin, Rasûlullah’a ruhu sorarken böyle bir meleği sormuş olmalarını uzak bir ihtimal görüyor ve buradaki ruhun, insan ruhu olmasını kuvvetli buluyor.[4][261]
İbn Kesîr, geçen rivayet için, “Bu, enteresan ve ga­rip bir rivayettir.” diyor ve çoğu âlimin âyette geçen “ruh”u, “insan ruhu” olarak aldığını bildiriyor.[5][262] İbn Kesîr’in, “Garip, hatta münker bir hadis.” dediği, yani ol­dukça zayıf bulduğu diğer bir rivayete göre, “Rasûlullah (a.s) buyurdu ki: “Allah Teâlâ’nın bir meleği var. Eğer ona, yedi göğü ve yedi yeri bir lokmada yutması emrolunsa, bunu yapar. Bu melek, Allah’ı, “Ey Allahım, Seni, nasılsan öyle teşbih ederim” şeklinde teşbih eder”. Âyetteki “ruh” hakkında, “O, meleklerin, insan şeklinde olan bir çeşididir.” veya “Melekleri gören, fakat meleklerin göre­mediği bir çeşit varlıktır.” diyenler de olmuştur.[6][263] Fakat İbn Kesîr’in işaret ettiği gibi, “İnsaf ehline açıktır ki bu âyette geçen ruh, insan bedeninin direği ve hayatın kay­nağı olan ruhun hakikatidir”.[7][264]
“(Allah), melekleri, kullarından dilediğine, emrin­den olan ruh ile indirir…” [8][265] âyetinde “ruh”, “va­hiy” manasına kullanılmaktadır.[9][266] Vahiy özellikle Ceb­rail (a.s)’in işi olduğu için, bu kelime aynı zamanda onun da sıfatı olmuştur ve Cenâb-ı Allah bir başka âyette, “O Kur’ân’ı, (insanları) uyaranlardan olasın diye, senin kal­bine rûhu’l-emîn indirmiştir.” [10][267] buyura­rak, onu “ruh” diye isimlendirmiştir. Hemen hemen bü­tün müfessirler buradaki “rûhu’l-emîn”in, Cebrail (a.s) olduğunu söylemişlerdir.[11][268]
Cebrail’e “ruh” denilmiştir; çünkü din konusunda insanlık onun vasıtasıyla gerçeği ve dolayısıyla hayatı buldu. Dolayısıyla o, sanki âlemin hayat kaynağı ve ruhu oldu. Allah’dan aldığı vahyi, değişikliğe uğratmadan ve bozmadan, Allah’ın dilediği kimselere ulaştırdığı için de “emin”, yani güvenilir vasfına layık oldu.[12][269]
“De ki; O Kur’ân’ı, imarı edenlere sebat vermek ve müslümanlara bir hidâyet ve müjde olmak için, Rabbinden hak olarak indiren ruhu’l-kudsdür.” [13][270] âyetinde Kur’ân’ı getiren melek olarak yine Cebrail (a.s), “rûhu’l-kuds” diye isimlendiriliyor[14][271]. Bu âyetten başka şu üç yerde daha aynı sıfatla anılıyor: “Meryem oğlu İsa’ya açık mucizeler, deliller verdik ve onu, Rûhu’l-Kuds ile destekledik”. [15][272]
“Allah Teâlâ kıyamette, “Ey Meryem oğlu İsa, hem sana, hem annene olan nimetlerimi hatırla! Yine hatırla ki seni Rûhu’l-Kuds ile desteklemiştim…” [16][273] Çoğu âlimlerin aksine bazıları, bu âyetlerdeki “rûhu’l-kuds”ün, Allah’ın ism-i a’zamı olduğunu; bazıları da İncil olduğunu; bazıları, bizzat Hz. İsa (a.s)’nın ruhu olduğunu, bazıları da, İsa (a.s)’nın, ölüleri diriltmek için söylediği bir isim olduğunu söylemişlerdir, ama en doğru­su, onun, Cebrail (a.s) olmasıdır.[17][274] İbn Kesîr’in de işaret ettiği gibi[18][275] bunun en güzel delili, Hz. Âişe annemizin rivayet ettiği hadistir. Buna göre “Rasûlullah (a.s), Mescid’de şair Hassan b. Sabit (r.a) için bir minber koydur­muştu. O, Rasûlullah aleyhine kâfirlerin söyledikleri ve yazdıkları şiirlere, o minberden şiirle cevap verirdi. Rasû­lullah (a.s) da: “Ey Allahım, peygamberini şiirleriyle des­teklediği gibi, Sen de Hassan’ı, Rûhu’l-Kuds ile destek­le!” derdi”. Bu, sahih bir rivayettir. Yine bir başka sahih rivayete göre Rasûlullah (a.s) bazan Hassan (r.a)’a, “Sal­dır ey Hassan! Rûhu’l-Kuds seninle.” veya “Cebrail seninle.” derdi.[19][276]
Allah Teâlâ, Cebrail (a.s)’i “ruh” diye isimlendirmiş ve ona “kuds” sıfatını vermiştir. Çünkü ona. katından özel bir ruh yaratmıştır. Aynı şekilde İsa (a.s)’yı da baba­sız yaratmış, ona da katından özel bir ruh verip, onu da “ruh” diye isimlendirmiştir.[20][277] Cebrail’e “ruh” isminin verilişini mecazi kabul edip, “Çünkü ruh, insanın damar­larında cereyan eden bir kuvvettir. Biliyoruz ki Cebrail (a.s) böyle değildir. Dolayısıyla ona “ruh” denmesi, getir­diği vahiylerle, manevi canlılığa sebep olması açısından­dır ve teşbih yoluyladır.” diyenlere Âlûsî, “Bu, bunu id­dia edenlerin, kaba ruhlu ve ilimden nasip almamış kimseler olduğunu gösterir.” diyerek katılmaz.[21][278] Ama Râzî bunun teşbih ve mecaz oluşunun güzel izahlarını yapar.[22][279]
“Kuds”, temizlik ve bereket anlamındadır. Mücâhid ve Rebî’e göre, kuds de, kuddûs gibi, Allah’ın isimle­rinden biridir.[23][280] Bu kelimenin, Cebrail (a.s)’e sıfat oluşu açıktır. Allah, onun mertebesinin yüceliğini açıklamak ve rûhânîlik özelliğinin, diğer meleklerden daha ileri ve tam oluşunu göstermek için Cebrail’i bu sıfatla nitelemiştir.[24][281]
Meryem (a.s) kıssasında da Cenâb-ı Allah, “bizim ruhumuz” diye bahsederek, Cebrail (a.s)’i şereflendirir, yüceltir: “Kitabda Meryem’i de hatırla. Hani o, ailesin­den ayrılıp, doğu tarafında bir yere çekilmişti. Onlarla kendi arasına bir perde çekmişti. Biz de ruhumuzu ona gönderdik ve o, ona yaratılışı tam bir insan şeklinde gö­ründü. Meryem ona, “Ben, senden, Rahmân’a sığınırım. Eğer muttaki bir insan isen (bana dokunma)!” dedi. Ruh, “Ben, sadece Rabbinin elçisiyim, sana tertemiz bir erkek çocuğu bağışlamak için geldim….” [25][282] Cebrail (a.s), Hz. Meryem hayızdan temizlendiği bir zaman­da yakışıklı bir delikanlı şeklinde ona gelmişti. O tek ba­şına olduğu için, kötü niyetli birisi zannederek, ondan korkmuş ve böyle söylemişti.[26][283] Bu âyetlerde geçen “ruh”un Cebrail (a.s) olduğu, çoğunluğun görüşüdür. Ba­zıları bunun, “İsa (a.s)’nın ruhu” olduğunu iddia etmişlerdir, ama bu, âyetlerin açık manasına tersdir.[27][284]
Kadr Sûresi’nde geçen “ruh”un, Cebrail (a.s) oldu­ğu da çoğu âlimin görüşüdür. Orada Allah Teâlâ, “(Ka­dir gecesi), melekler ve ruhun, Rablerinin izni ile, herbir iş için durmadan indiklerini.” [28][285] haber vermiştir. Bazıları bu “ruh”un, meleklerden bir zümre olduğunu; bazıları da “Onlar meleklerin muhafızlarıdır. Nasıl in­sanlar üzerinde muhafız melekler varsa, melekler üzerin­de de muhafız melekler bulunmaktadır.” demişlerse de, çoğu müfessire göre bu “ruh” Cebrail (a.s)’dir. Melekler­den birisi olduğu ve melekler zikredildiği halde, ayrıca ve özellikle adının zikredilmesi, yine Allah Teâlâ katındaki fevkalâde şerefini göstermek içindir.[29][286] Sanki terazinin bir kefesinde bütün melekler, bir kefesinde de Cebrail (a.s) varmış gibi ayrıca zikredilmiştir.[30][287]


[1][258] Isfahanı, s. 299.
[2][259] İsrâ: 17/85.
[3][260] Taberî, 15/105; Râzî, 15/37.
[4][261] Râzî, 15/33-37.
[5][262] İbn Kesîr, 4/346.
[6][263] A.g.e, a.y.
[7][264] Âlusî, 15/151
[8][265] Nahl: 16/2.
[9][266] Taberî, 14/53; İbn Kesîr, 4/180
[10][267] Şuarâ: 26/193,194.
[11][268] Taberî, 19/68; İbn Kesîr, 5/205.
[12][269] Âlûsî, 9/190.
[13][270] Nahl: 16/102.
[14][271] Taberî, 14/1.17; İbn Kesîr, 4/226; Âlûsî, 14/241.
[15][272] Bakara: 2/87, 253.
[16][273] Mâide: 5/110.
[17][274] Taberî, 1/320; İbn Kesîr, 1/214; Âlûsî, 1/317
[18][275] İbn Kesir, 1/214.
[19][276] Müslim, Fezâili’s-Sahâbe, 151-154 (4/1933); Nesâî, Mesâcid, 25 (2/48); Âlûsî, 1/317.
[20][277] Taberî, 1/321.
[21][278] Âlûsî, 1/317.
[22][279] Râzî, 3/206.
[23][280] A.g.e, a.y.
[24][281] Râzî, 3/205.
[25][282] Meryem: /16,19.
[26][283] Taberî, 16/46
[27][284] İbn Kesîr, 4/445; Âlûsî, 16/75
[28][285] Kadr: 97/4.
[29][286] Râzî, 23/291; Taberî, 30/168; İbn Kesir, 7/333; Âlûsî, 30/194-5.
[30][287] Râzî, 23/291.

BENZER KONULAR:

Hz Cebrail a.s kimdir görevi nedir? Kısaca

Dini Soru Cevap

Her soru cevap verilmeye değerdir, yeter ki aynı konu bize sorulmuş olmasın ve kurallara uygun sorulsun. Lütfen soru yollamadan önce aynı konu var mı diye \\\\"ARAMA\" yapınız. Konu altına yazılan sorulara öncelik tanıyoruz.. Bilginize

Takip Et

Answer ( 1 )

  1. Kur’an’da geçen “ruh” ifadesi, genellikle farklı anlamlar taşıyabilecek bir terimdir. Bu bağlamda, “ruh”un ne anlama geldiğini anlamak için hem dilsel hem de Kur’an’ın bağlamındaki kullanımına bakmak gerekir.

    1. Cebrail (a.s.) ve “Ruh”
    Kur’an’da “ruh” kelimesi bazen Cebrail (a.s.)’ı ifade etmek için kullanılmıştır. Özellikle İsra Suresi’nin 85. ayetinde bu anlamda kullanıldığını görürüz:

    İsra Suresi, 85. Ayet: “Sana Ruh’tan (Cebrail’den) sorarlar. De ki: ‘Ruh, Rabbimin emrindendir. Size ise ondan ancak çok az bir şey verilmiştir.’” (İsra, 17:85)
    Bu ayet, “ruh” kelimesinin Cebrail (a.s.)’a atıfta bulunduğunu açıkça gösterir. Burada “ruh”, Allah’ın emriyle vahiy getiren, ilahi mesajları insanlara ileten bir melek olan Cebrail’e işaret etmektedir.

    2. “Ruh”un Genel Anlamı
    Kur’an’da “ruh” kelimesi sadece Cebrail (a.s.)’ı ifade etmekle kalmaz, daha geniş anlamda da kullanılır. “Ruh”un genel anlamları şunlar olabilir:

    Vahiy veya İlahi İlham: “Ruh” bazen Allah’ın insanlara veya peygamberlere vahiy, ilham veya ilahi rehberlik olarak anlamlandırılır. Bu, özellikle Enfal Suresi’nin 2. ayetinde vurgulanır:

    Enfal Suresi, 2. Ayet: “Gerçek müminler ancak Allah’a ve Resulüne iman edenler ve onlar, imanlarında şüpheye düşmeyip, mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenlerdir. İşte onlar, doğruyu söyleyenlerdir.”
    Bu ayette “ruh” ifadesi, ilahi rehberliği ve insanın Allah’tan gelen ilhamı almasını da ifade edebilir.
    İnsan Ruhunun Kendisi: Kur’an’da “ruh”, insanın içindeki manevi varlık anlamında da kullanılır. Bu, insanların yaratılışıyla ilgilidir. Sad Suresi, 72. ayetinde Allah’ın insanı yaratırken ona üflediği ruhu ifade eder:

    Sad Suresi, 72. Ayet: “Ona ruhumdan üflediğim zaman, ona secde edin.” (Sad, 38:72)
    Burada “ruh”, insanın fiziksel bedenine giren ve ona yaşam veren manevi bir unsur olarak anlaşılabilir.
    3. “Ruh” ve Melekler
    Kur’an’da “ruh” kelimesi bazen melek anlamında da kullanılmıştır. Meleklerin “ruh” olarak tanımlanması, onların Allah’ın emirlerini yerine getiren ilahi varlıklar olmalarından kaynaklanır. Özellikle Nahl Suresi, 2. ayetinde bu kullanım şöyle açıklanır:

    Nahl Suresi, 2. Ayet: “O, Rahman’dır. Melekleri de, insanlar için Rablerinin emriyle gönderdiği ruhlar olarak gönderdi.”
    Burada “ruh”, meleklerin Allah’ın emirlerini yerine getiren birer aracı olarak anlatılmaktadır.
    Sonuç
    Kur’an’da geçen “ruh” kelimesinin anlamı, kullanılan bağlama bağlı olarak değişir. Ancak genel olarak “ruh” kelimesi, Cebrail (a.s.)’ı ifade edebilir, ilahi vahiy veya rehberlik anlamında kullanılabilir ya da insanın manevi yönünü ifade etmek için de kullanılabilir. Meleklerle ilişkilendirilmesi de, onların Allah’ın emirlerini yerine getiren varlıklar olmalarından kaynaklanır.

    En iyi cevap

Cevapla