Paylaş
Kuranda Müşriklerin Şahit Olarak Melek İstemeleri
Question
Müşriklerin Şahit Olarak Melek İstemeleri
Kur’ân’ın bize tanıttığı azgın milletlerden Ad ve Semud da peygamberlerine inanmamış ve inkârlarına bahane olarak, peygamberlerinin yanında meleklerin inmeyişini ileri sürmüşlerdi. Ayetlerde bu hâdise şöyle anlatılır:
“Allah’dan başkasına tapmayın!” diye önlerinden arkalarından peygamberler geldiği zaman, “Eğer Rabbimiz (size inanmamızı) dileseydi, elbette (üstümüze) melekler indirirdi. Böyle olmadığı için biz sizinle gönderilen şeyleri inkâr ediyoruz.” dediler”. [1][506] Nuh (a.s) da kavminin ileri gelenlerinden, kâfir bir gruptan hemen hemen aynı sözü işitmişti. Onlar şöyle demişlerdi: “Bu Nuh sizin gibi bir insandan başka birşey değil. Size üstünlük kurmak istiyor o. Eğer Allah (peygamber göndermeyi) dileseydi, elbette üzerimize melekler indirirdi. Biz evvelki atalarımızdan böyle birşey işitmedik”. [2][507] Yanlış zanlarınca ve babalalarından, atalarından duydukları safsatalara bakarak, insandan peygamber olmayacağını iddia ediyorlardı.[3][508]
Firavun da, sanki kendisinin şahidi melekler varmış gibi, Musa (a.s)’dan, peygamberliğine şahit melekler getirmesini istemiş ve “Onun üstüne gökten altın bilezikler atılmalı, yahut beraberinde birbiri ardınca, (kendisini doğrulayan) melekler gelmeli değil miydi?” [4][509] demişti.
İnkâr yolu, başında ne ise sonunda da aynıdır. Küfür, imanın ve peygamberlerin karşısına hep aynı veya yakın iddia ve sapıklıklarla çıkmıştır. Kur’ân bu gerçeği anlatarak şöyle der:
“İnsanlara bir hidâyet rehberi geldiği zaman, iman etmelerini ancak “Allah, bir insanı mı peygamber olarak gönderdi?” demeleri engelledi. De ki: “Eğer yeryüzünde, (insanların yerine) sakin sakin yürüyen melekler olsaydı, Biz ancak onlara gökten melek bir peygamber gönderirdik”. [5][510] Bir başka âyette de, bu inkarcı ve inat insanların, gelmesini istedikleri melekler gelseler dahi iman etmeyecekleri belirtilmekte ve Allah’ın hidâyeti olmadıkça, imanın nasip olmayacağı bildirilerek,
“Eğer gerçekten Biz onlara melekleri indirseydik ve ölüler dirilip kendilerine konuşsaydı ve herşeyi (ey Peygamber), senin söylediklerine delil olarak onlara getirip, biraraya toplasaydık, onlar Allah dilemedikçe yine iman edici değillerdi; fakat onların çoğu bunu bilmez.” buyurulmuştur. Yani onlar öyle bir inat içerisindedirler ki, vicdanlarında doğruluğunu bilseler dahi bunu dilleri ile söylemezler. Ancak Allah onları zorla iman ettirirse, buna karşı koyamazlar. Ama Allah onların böyle imanını dilemez.
İnkâr yolunun, Rasûlullah (a.s) dönemindeki baş temsilcileri olan Kureyş kâfirleri de, selefleri gibi, aynı iddialarda bulundular ve dediler ki:
“Bu nasıl peygamber, yemek yiyor, çarşılarda yürüyor. Ona bir melek indirilip de, böylece beraberinde bir uyarıcı bulunmalı değil miydi?” [6][511] Bu sözleri ile onlar, peygamberliğe şahit olarak, Allah katından meleklerin gelmesini istiyorlardı.[7][512] Bilmiyorlardı ki melekler ya vahiy ya da azap getirmek için gelirler.[8][513] Bundan dolayı o kâfirler Peygamber (a.s)’e, “Doğru söyleyenlerden isen, bize melekleri getirmeli değil miydin?” derken, Allah Teâlâ da onlara, “Biz o melekleri hakikin, hikmetin ve kaderin bir sebebi) olmadan indirmeyiz. İndirdiğimiz zaman da kendilerine mühlet verilmez.” [9][514] cevabını verir. Binâenaleyh bu müşriklerin istediği gibi melekler indirilmiş ve onlar buna rağmen inkârlarına devam etmiş olsalardı, o zaman hiç fırsat verilmeksizin azaba garkolunurlar, öldürülürlerdi. Nitekim onlardan önceki milletler, bu şekilde peygamberlerinden mucize istemişlerdi. İstedikleri olmasına rağmen iman etmeyince cezalarını bulmuşlardı.[10][515]
Mekkeli müşrikler daha da küstahlaşarak, meleklerle beraber Allah Teâlâ’nın da gelmesini isteyecek kadar ileri gittiler. Allah Teâlâ bunu, “Bize kavuşmayı ümit etmeyenler, (âhirete inanmayanlar), “Bizim üzerimize melekler indirilmeli değil miydi? Yahut Rabbimizi görmeli değil miydik?” dediler. Yemin olsun ki onlar, içlerinde kibir ve büyüklük gizliyorlar ve büyük bir azgınlıkla haddi aşmışlardır. Azap meleklerini görecekleri gün, evet o gün, bu günahkârlara hiçbir sevinç haberi yoktur. (Melekler onlara o gün), “Size müjde yasak edilmiştir, yasak!” diyecekler.” [11][516] âyetleri ile haber verir.
Bir başka zaman, isteklerini daha da artırarak, “Biz sana ancak, bizim için buradan bir pınar akıtırsan, yahut hurmalıklardan, üzümlüklerden aralarında şarıl şarıl ırmaklar akan bir bahçen olursa, yahut iddia ettiğin gibi gökyüzü üstümüze parça parça düşerse ve melekleri “kabilen”getirirsen, iman ederiz.” [12][517], yani “Allah’ı ve melekleri, her kabileye ayrı ayrı getirirsen, onları gözlerimizle görürsek”, “görecek şekilde getirirsen”, yahut kefil olarak, kendine şahit olarak getirirsen iman ederiz.”[13][518] dediler. Aslında bütün bu isteklerde, hakaretle birlikte, bir alay ve istihza yatmaktadır. Onlar, bunların olacağına zaten ihtimal vermemektedirler. Niyetleri gerçekten doğruyu bulmak ve ona inanmak değildir. Dolayısıyla istekleri, küstahlığa dönmüştür.
Müşriklerin Medine döneminde de devam eden bu küstahlıklarından gönlü daralan Rasûlullah’ı Allah Teâlâ:
“Şimdi sen, “Ona gökten bir hazine indirilseydi, yahut beraberinde bir melek gelseydi.” demelerinden dolayı, sana vahyolunanın bir kısmını, bunalarak, hemen terk mi edeceksin?! (Unutma ki) sen ancak bir nezir, yani uyarıcısın. Allah ise herşeye hakkıyla vekildir.” [14][519] buyurarak, teselli eder ve uyarır. Bir başka âyette de, “Eğer Biz dileseydik, siz insanların yerine yeryüzünde melekler yaratırdık.” [15][520], yani “Eğer isteseydik ey Âdemoğulları, sizi yok eder, sizin yerinize yeryüzünü imar ile orada bana güzel güzel kulluk edecek melekler yerleştirirdik.”[16][521] buyurarak kudretini hatırlatıyor ve tehdit ediyor.
[1][506] Fussılet: 41/14.
[2][507] Mü’minûn: 23/24.
[3][508] Âlusî, 18/25
[4][509] Zuhruf: 43/53.
[5][510] İsrâ: 17/94,95.
[6][511] Furkan: 25/7.
[7][512] Taberî, 14/5; İbn Kesîr, 5/136.
[8][513] Taberî, 14/6; İbn Kesîr, 4/154.
[9][514] Hicr: 15/7,8.
[10][515] Taberî, 14/6.
[11][516] Furkan: 25/21,22.
[12][517] İsrâ: 17/90,92.
[13][518] Taberî, 15/108; İbn Kesîr, 4/350; Âlûsî, 15/168.
[14][519] Hûd: 11/12.
[15][520] Zuhruf: 43/60.
[16][521] Taberî, 25/53; İbn Kesir, 6/235.
BENZER KONULAR:
- Dini soru sor cevap al
- Dini soru sor cevap al Sitesi Hakkında Bilgi
- Dini soru sor cevap al “Site Kuralları”
- Dini sorulara hocalar neden farklı cevap veriyorlar
- Dini Soru Sor Hocalar Cevaplıyor
- Tümünü görüntüle.
Kur’an’a ve sünnete göre melekler Müslümanların yardımına gelmiş midir?
Answer ( 1 )
Kur’an’da müşriklerin, özellikle kıyamet ve ahiret inancı konusunda çeşitli talepleri ve istekleri yer alır. Bu talepler arasında, bir takım ayetlerde müşriklerin, Allah’tan veya peygamberden bazı ilahi işaretler veya şahitler (melaike) istemeleri de bulunur.
Özellikle müşriklerin, peygamberin doğruluğunu veya Kuran’ın ilahi bir kitap olduğunu ispatlamak amacıyla çeşitli deliller talep etmeleri sıkça rastlanan bir temadır. İlgili ayetlerden birinde (Furkan Suresi 7-8. ayetlerde) müşrikler, peygamberin gösterdiği mucizeleri ve Allah’tan gelen vahyi yeterli görmeyip, ek deliller veya şahitler talep ederler:
“Ve dediler ki: ‘Bu nebiye, peygamberliğin doğruluğunu gösterecek bir melek neden gönderilmedi?’ Eğer biz bir melek göndermiş olsaydık, her şey bitmiş olurdu da onlara mühlet verilmezdi.” (Furkan, 25/7-8)
Burada müşrikler, peygamberin mucizelerini ve sözlerini yetersiz bulup, meleklerin de kendilerine şahitlik yapmasını isterler. Oysa Allah, bu tür taleplerin sadece inkârı derinleştireceğini ve bir melek gönderilmesinin, bu kişilerin kesin olarak helak olmalarına yol açacağını ifade eder.
Bir başka örnek ise Zümer Suresi’nde yer alır. Burada da müşrikler, kıyamet günü ahiret hakkında şüphelerini dile getirerek daha somut, gözle görülür bir şahitlik talep ederler:
“Dediler ki: ‘Eğer doğru söylüyorsan, o takdirde üzerimize düşen azabı getir.’” (Zümer, 39/8)
Bu tür talepler, insanların iman etmelerini engellemek için bahaneler üretmeleri anlamına gelir. İslam’a göre ise Allah, insanların iman etmeleri için tüm gerekçeleri ve delilleri sunmuş; peygamberlerin mucizeleri, kitapların gönderilmesi, yaratılış ve kainattaki düzen gibi pek çok işaret bu amaca hizmet etmektedir. Fakat yine de bazıları, kalplerindeki inançsızlık ve inkâr yüzünden her türlü ilahi işareti göz ardı etmeyi tercih ederler.
Bu bağlamda, müşriklerin melek istemesi veya başka somut işaretler talep etmeleri, aslında bir itiraz, inkâr ve güven eksikliğini simgeler. İslam’a göre, doğru yol, Allah’a ve peygamberin getirdiği vahye teslimiyetle bulunur, somut şahitler veya gözle görülür mucizelerle değil.
Müşriklerin taleplerine karşılık olarak, Kur’an’da Allah’ın cevabı genellikle şudur: Gerçekten iman edenler, görünen ya da görünmeyen şahitlere ihtiyaç duymazlar; zira iman, kalbin derinliklerinden ve Allah’a olan güvenle şekillenir.