Paylaş
Kuran’daki çelişkili ayetler
Question
iki ayet ve çelişlki
bu ayet insanın mühürlenme ayeti
خَتَمَ اللّٰهُ عَلٰى قُلُوبِهِمْ وَعَلٰى سَمْعِهِمْۜ وَعَلٰٓى اَبْصَارِهِمْ غِشَاوَةٌۘ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظ۪يمٌ۟
buda imtihan ayeti
اِنَّا خَلَقْنَا الْاِنْسَانَ مِنْ نُطْفَةٍ اَمْشَاجٍۗ نَبْتَل۪يهِ فَجَعَلْنَاهُ سَم۪يعًا بَص۪يرًا
birinde mühürlemiş diğerinde imtihan ediyor soru şu imtahan edilecek olan insan ama Allah insanı mühürlemiş ve imtihan yolunu kapatmış Allah neden ayrımcılık yapıyor
Answer ( 1 )
Ayetler arasında çelişki yok, çelişki Kuranı anlamayaşınızda ve birbiri ile alakası olmayan ayetleri kıyaslamanızdadır.
Bakara suresi 7. ayet:
Allah onların kalblerini mühürlemiştir. Artık o kalplere herhangi bir nur girmeyeceği gibi, onlarda iman nuru da parlamaz. Müfessirler şöyle der: “Hatm, kapatıp mühürlemek demektir. Bu da şöyle olur: Kalplerdeki günahlar çoğalınca, onlardaki basiret nuru silinir. Artık, böyle kalplere iman, girecek bir yol bulamadığı gibi, küfür de bunlardan çıkış yolu bulamaz. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmuştur: “Tam aksine, küfürleri sebebiyle Allah o kalpler üzerine mühür vurmuştur” “Onların kulakları ve gözleri üzerinde perde vardır.” Dolayısıyle hidayet nurunu göremez, hakkı işitemez, anlayamaz ve idrak edemezler. Zira onların gözleri ve kulakları sanki kaim perdelerle kapatılmıştır. Bundan dolayı hakkı görüp de ona uyamazlar, işitip de onu koruyamazlar. Ebu Hayyân şöyle der: “Allah, hakkı kabul etmedikleri için kulaklarını ve hidayet nurunu görmek istemedikleri için de gözlerini, menfezleri kapatılmış, kendisine yararı olan herhangi bir şeyin içeri girmesine engel olan bir örtü ile örtülmüş ve üzeri mühürlenmiş bir kaba benzetti. Yani bu organlar sıhhatli olmalarına ve idrak güçlerinin yerinde olmasına rağmen, hayrı görme, işitme ve onu kabul etme melekelerinden mahrumdurlar.
Bu âyette istiare sanatı vardır. Allah’ın âyetlerini yalanlamaları, küfürleri ve cürümleri sebebiyle, onlar için âhirette şiddetli ve sonsuz bir azap vardır.
—————————-
İnsan suresi 2. ayet
Şüphesiz biz, kudretimizle o insanı hakîr bir damla sudan yarattık. O su, erkeğin sulbünden akıp gelen ve kadının menisi (dişilik yumurtacığı) ile birleşen menidir. İşte o iki sudan bu harikulade mahluk meydana gelir. İbn Abbâs şöyle der: Karışımlar demektir. Erkeğin menisi ile kadının menisi bir araya gelip de birbirine karıştığında bu adı alır. Bundan sonra bu karışım, tavırdan, tav ıra ve halden hale geçer” İnsanı bu şekilde yarattık ki onu ilahî emirler ve şer’î yükümlülüklerle imtihan edelim de şükür mü edecek yoksa nankörlük mü edecek görelim!? Yaşayışında dosdoğru mu olacak, yoksa doğru yoldan sapacak mı? bilelim, Bunun için insanı akıllı ve iyiyi kötüden ayıracak özellikte yarattık; onu görür ve işitir kıldık ki, inen âyetleri işitsin ve hikmet sahibi yaratıcının varlığını gösteren kevnî delilleri görsün. Fah-reddin Râzî şöyle der: Yüce Allah, insana, kendisiyle imtihan edilebilecek şeyleri yani görme ve işitme özelliğini verdi. Bu ikisi anlamak ve iyi ile kötüyü birbirinden ayırmaktan kinayedir. Nitekim Yüce Allah, İbrahim (a.s.)’in, babasına şöyle dediğini beyan eder. “Babacığım, işitmeyen ve görmeyen şeye niçin taparsın?!” Âyette geçen kelimelerinden bazen, bilinen iki duyu organı yani kulak ve göz kastedilir. Bunlar duyu organlarının en önemlisi ve en şereflisi olduğu için Yüce Allah bunları özellikle zikretti