Paylaş
Kur’an’ın Üslubu Hakkında
BildirQuestion
Please briefly explain why you feel this question should be reported.
SORU: Niçin özellikle Amme cüzündeki sûrelerin büyük bir kısmı, ay, güneş, şafak, gece, burçlar ve kâinatın diğer görünen unsurlarından
söz eder?
CEVAP: Kur’an-ı Kerim’de otuz cüzün bulunduğunu görüyoruz. Bu cüzlerin sonuncusu Amme cüzüdür. Amme cüzü Nebe süresiyle başlar ve Nâs süresiyle sona erer. Nebe sûresi “amme yetesâelûn” diye başlayan sûredir, Nâs sûresi de “kul eûzû birabbinnas” âyetiyle başlar. Bu cüzde 37 sûre olduğunu görüyoruz. Üç tanesi hariç, bunların hepsi Mekke’de nazil olmuştur. Mekki olmayan sûreler ise Beyyine, Asr ve Zilzal sûreleridir.
Mekki sûreler, Rasûlullah’a (s.a) Mekke’de inen sûrelerdir. Bu Hz. Peygamber’in hicretinden önceki dönemdir. O dönemde İslâm daveti henüz başlangıç aşamasındadır. Her bir sûrenin kısalıkları arasında farklılıklar olmakla beraber bu aşamada sûrelerin kısa ve Özlü olarak gelmesi, Allah Teâlâ’nın âyetlerini (mucizelerini) hatırlatması, bakışları ve düşünceleri şu uçsuz bucaksız varlık alemindeki yarattığı cisimlere, yıldızlara, insan ve hayvana, bitki ve cansızlara, su ve havaya yöneltmesi gayet normaldir. Çünkü insan bunlardan yola çıkarak bir yaratıcının mutlaka olması gerektiğini idrak eder. Bu yaratıkların veya varlıkların sonsuz güç ve kudret sahibi ve herşeye sözü geçen bir ilah olmadan var olması veya yaratılması mümkün değildir.
Bir şeyi dilediği zaman, O’nun buyruğu sadece, o şeye ol demektir, hemen olur.
Böylece geceden ve gündüzden, ay, güneş ve yıldızlardan, nehir ve ağaçlardan, deniz ve dağlardan ve kâinatın görünen diğer unsurlarından söz edilmesi Allah’ın birliğine, kudretine ve büyüklüğüne bir delil ve şahit olmaktadır. Bu sebeple bir şair şöyle demiştir.
Herşey O’nun varlığına bir delildir. Her biri O’nun birliğini gösterir.
Allah Teâlâ bu kısa, özlü, eşsiz ve akıllarla fikirleri harekete geçiren Mekki sûrelerle insanları, bu varlık aleminin bütün noksanlıklarından berî bir yaratıcısının olduğuna, bu alemin O’nun ilim, hikmet ve kudretiyle var olduğuna, ahirette hesaba çekilmenin, ceza ve mükaafa-tın, cennet ve cehennemin olacağına kesin olarak inanmaları için göllerin ve yerin idaresi konusunda neleri düşünmeleri ve nelerden ibret ve öğüt almaları gerektiğine dikkat çekmek istemiştir. Bu sebeple Kur’an’ın bu cüzünde kainatta müşahade edilen şeylerin hatırlatılma-sıyla insanın dünyadaki davranışlarıyla ahiretteki akıbeti arasında pek çok defa bağ kurulmuştur. Mesela şu âyetlerin sıralanışında bu bağı görmekteyiz:
Güneşe ve onun ışığına, ardından gelmekte olan aya, güneşi ortaya çıkaran gündüze, onu bürüyen geceye, göğe ve onu yapana, yere ve onu yayana, nefse ve onu düzenleyene sonra da ona iyilik ve kötülük kabiliyeti verene andolsun ki, kendini arıtan saadete ermiştir. Kendini fenalıklara gömen kimse de ziyana uğramıştır. (Şems/M 0)
Ey insanoğlu! Seni yaratıp sonra şekil veren, düzenleyen, mütenasip kılan, istediği şekilde seni terkip eden, çok cömert olan rabbi-ne karşı seni aldatan nedir?
Bu âyetlerden biraz aşağıda da şöyle buyuruyor.
İyiler şüphesiz nimet içindedirler. Allah’ın buyruğundan çıkanlar cehennemdedirler. (İnfitar/6-8,13-14)
İşte bu mübarek cüzün büyük bir kısmı bizim, görünen tabiat kitabını mütalaa etmemiz için böyle sayfalarca devam eder gider. Bütün bunlardan da biz Allah’ın herşeye gücünün yettiğini öğrenmiş oluruz.
Cevapla