Paylaş
Kuranın Yazılması
Question
Mushafın Yazılması
SORU: Özellikle yeni öğrenenler ve hafız olmayanlar için musha-fın resm-i Osmani ile yazılması halinde onun okunuşunda bir takım güçlüklere ve zorluklara yol açacağını düşünüyorum. Acaba herkesin kolayca okuyabilmesi için mushafın (Kur’an’ın) bugünkü imla kurallarına uygun olarak basılması caiz olur mu?
CEVAP: Allah Teâlâ yüce Kur’an’ı âlemlere düstur olsun, büyük ve küçük herkes kolayca okusun ve anlasın diye indirmiştir. Fakat mushafın nakledilegelen yazı şekli ve bu şekilde yazılmış bir mushafın okunması çok zor ve güçtür. Bunun binlerce mahzuru vardır. Onda okunmayan zait harfler vardır. Bilinen imla kurallarına aykırı durumlar vardır. Eski yazı şeklinden dolayı çok büyük güçlüklerle karşılaşan talebeler için yapıldığı gibi, Kur’an’ı öğreneceklere ve ezberlemek isteyenlere kolaylık sağlamak için mushafın bilinen imla kurallarıyla basılmasında hiçbir sakınca yoktur. Mushafın çağdaş imla kurallarıyla yazılmasına karşı çıkanlar, mushafta bir takım değişikliklerin olacağı korkusunu taşıyorlar. Fakat müslüman kamuoyu çok güçlüdür. Hafızlar ve uzmanlar için klasik yazıyı muhafaza etmek mümkündür. Öğrenciler için de çağdaş imla kurallarına göre yazılmış yeni bir Mushaf basılabilir.
Answer ( 1 )
ur’an, İslam dininin kutsal kitabıdır ve Müslümanlar tarafından Allah’ın vahiylerinin Peygamber Muhammed’e (s.a.v) Cebrail aracılığıyla iletilerek yazıya geçirilmiş olarak kabul edilir. Kur’an’ın yazılma süreci ise birkaç aşamadan oluşmuştur.
Vahyin Başlaması: Kur’an, 610 yılında Peygamber Muhammed’e ilk vahyin gelmesiyle başlamıştır. İlk vahiy, Hira Mağarası’nda Cebrail tarafından “Oku!” (Alak suresi, 1. ayet) emriyle verilmiştir. Bu vahiy, peygamberlik görevinin başlangıcıdır ve yaklaşık 23 yıl süren bir süreçte Peygamber’e vahiyler gelmeye devam etmiştir.
Vahiylerin Yazılması: Kur’an’ın ilk zamanlarında vahiyler, çoğunlukla hafızalarına güvenilen sahabeler tarafından ezberlenmiş ve bazıları ise yazıya geçirilmiştir. Bu yazma işlemi, taşlar, kemik levhalar, deri parçaları, hurma dalları gibi malzemeler üzerine yapılmıştır. Peygamber Muhammed’in çevresindeki sahabeler, Cebrail’in vahiylerini yazılı hale getiren ilk kişilerdi.
Kur’an’ın Toplanması: Peygamber Muhammed’in vefatından sonra, Kur’an’ın yazılı hale getirilmesi ve tamamının bir araya getirilmesi gerekliliği doğmuştur. Özellikle savaşlar sırasında Kur’an’ı ezbere bilen birçok sahabe şehit olunca, Kur’an’ın kaybolma tehlikesi doğmuştu. Bunun üzerine halife Ebu Bekir (r.a.) tarafından bir komite oluşturulmuş ve Zeyd bin Sabit başkanlığında Kur’an’ın tamamı bir araya getirilmiştir. Bu süreç, özellikle Kur’an’ın her suresi ve ayeti farklı yazılı kaynaklardan toplanarak tek bir nüshada birleştirilmesi sürecidir.
Kur’an’ın Derlenip Kitaba Dönüştürülmesi: Toplanan yazılı metinler, daha sonra bir araya getirilip düzenli bir şekilde toplanarak, bir kitaba dönüştürülmüştür. Halife Osman (r.a.) döneminde, bu derlenmiş Kur’an nüshası çoğaltılarak, farklı bölgelere gönderilmiştir. Osmanlı dönemi için yapılan bu çoğaltma işlemi, Kur’an’ın metninin bir standart haline gelmesini sağlamıştır. Bu metin, zamanla tüm Müslüman dünyasında kabul görmüş ve günümüze kadar ulaşmıştır.
Kur’an’ın Bugünkü Hali: Osman (r.a.) dönemiyle birlikte, Kur’an’ın metni üzerinde herhangi bir değişiklik yapılması yasaklanmış ve bugüne kadar korunan tek ve değişmeden kalan haline ulaşılmıştır. Kur’an’ın yazı tipleri, tecvit kuralları ve okuma biçimleri de zamanla geliştirilmiş ve İslam dünyasında yaygınlaşmıştır.
Özetle, Kur’an’ın yazılma süreci, vahyin başladığı dönemde mürekkep ve yazı malzemeleri yokken, ezberleme ve yazma yoluyla derlenen metnin zamanla bir araya getirilip çoğaltılmasıyla tamamlanmış ve bugünkü haliyle korunmuştur.