Paylaş
Kutbul aktap kimlerdir?
BildirQuestion
Please briefly explain why you feel this question should be reported.
Kutublar (Aktab) kutbul aktap ne demek?
Kutup nedir? Aktab-ı Erbaa (Dört Kutup) kimlerdir?
Mutasavvıflara göre, evliyanın tabaka şeklindeki sıralanış mertebelerinden biridir. Ticâniliğin kurucusu bunu şöyle tanımlamaktadır: “Kutupluk, mutlak olarak hakkın halifeliğidir. Kutbun hükmü olmadan, Hak’tan (Allah’tan) halka (yaratılmışlara) hiçbir şey ulaşamaz.”
Sühreverdi’nin görüşüne göre ise, kutuplar ya da imamlar, varlık tahtının üzerinde yükseldiği temel direklerdir. Bunlar emir âlemiyle halk âlemi arasın da vasıtadırlar.
Bazılarının iddiasına göre, kutupların sayısı -onları korumak için- yedi kita sayısı kadardır. Kutbun yerini hiç kimse tutamaz. Çünkü o, ruhun bedende sirayet etmesi gibi kâinatın içinde sirayet eden Mustafavi (Nebevi) ruhtur.
Kutuplar da iki çeşittir:
1. Siyasal işlerin anahtarlarını elinde bulunduran zahir ve sorumlu bir tür. Onun çağı nuranî bir çağ haline gelir. Yani bu çağ, bir yükseliş ve ilerleme çağıdır.
2. Diğeri ise, gizli ve sorumlu olmayan bir çeşittir. Bundan söz edilmez. Bunun zamanla ilgili hususlarda herhangi bir etkisi yoktur. İşte o vakit de yeryüzü ilâhi tedbirden yana bomboş kalır ve yeryüzüne zulüm yani geri kalmışlık ve çöküş baskın gelir. Kutub, ölümü hâlinde yerine abdaldan herhangi birini bedel olarak halife tayin eder. Kutupların en büyüğü olan “Kutbu’l-Aktab,” “el-Gavsu’l-Ekber (En Büyük Gavs: imdadına Sığınılan, imdadı İstenen)” diye bilinir. İbn Arabi’ye göre, bu bütün zamanlarda âlemde Allah’ın nazar yeri olan tek bir kişiden ibarettir. Bu kişi İsrafil aleyhisselâm’ın kalbi üzeredir.
Tasavvufi Terimler Sözlüğü’nün müellifi Kâşânî de şunları eklemektedir: Kutbu’l-Aktab’lik ancak Hz. Peygamber’in mirasçıları arasından olur. Çünkü Hatmu’l-Velâye nübüvvetin batınıdır. Bu anlam ise, çok güçlü bir şekilde mutasavvıfların filozoflarının ya da felsefecilerin mutasavvıflarının Hakikat-i Muhammediyye ile ilgili görüşlerine (mezhebine) delalet etmektedir. Şu iti barla ki, bunlara göre Hz. Muhammed, Yüce Allah’ın yarattığı ilk mahluktur. O, âlemde bulunan bütün ruhi ve maddi kâinatın vasıtası olmuştur. Bütün bu kâinat ise, -onların iddialarına göre- ancak onun için yaratılmıştır. Mutasavvıfların Lafizları ve Anlamları adlı eserin müellifi de şunu belirtmektedir: Gavs’in iki naibi vardır. Bunlar da batıni yönetim işlerinde Gavs’in yardımcıları ve naibleridir. Bunlar fiilen dünyada vardırlar. Herhangi bir kimsenin onları bilmesi söz konusu değildir. Bunlar, Allah’ın kendileri vasıtasıyla görünen ve görünmeyen (gayb ve şehadet) âlemini koruduğu iki kişidir.
Aklı başında olan hiç kimseye, onların bu inançlarındaki şirk ve büyük iftiralar gizli değildir.
BENZER KONULAR:
Answer ( 1 )
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
GAVS, KUTUP VE AKTAB GİBİ KAVRAMLAR İSLAM İLE BAĞDAŞIR MI?
Bu kavramların tümünün çatı kavramı Ricalul Gayb kavramıdır. Ricalul Gayb dedikleri de bilinmeyen, gözle görülmeyen kişiler, erler anlamındadır.
Ricalul Gaybın altında çok farklı kategoriler vardır. Bu kategorilerin en zirve noktasında kutup diye isimlendirdikleri bir şahsiyet vardır. Bizim Kutup Yıldızı dememiz gibi, yani kuzey kutbunda en merkezi noktada dünyanın onun çevresinde döndüğü yıldız gibi tasvir ediliyor. Bütün maddi manevi alemin kendi çevresinde döndüğü, bütün hareketlerini buna göre ayarladığı temel eksen, temel noktayı ifade etmek için kullanılan kavramdır.
Bu tür kavramların da ilk defa İslami literatüre girdiği tarih Miladi 930’lu yıllardır ki 934’de vefat etmiş olan El Kettani isimli bir tasavvuf yazarının ilk eserlerinde rastlanmıştır. Dolayısıyla Peygamberimiz Resulullah (s.a.v)’in vefatından üç yüz yıl sonra İslam literatürüne sokulmuş olan bir kavramdır.
Ricalul Gaybın altında en temel noktada zirvede kutup vardır. Onun altında evtad, onun altında gavs vardır. Çeşitli alt kategorilere ulaşırlar. Hem doğuda hem batıda kâinatı yedi bölgeye ayırırlar ve buna da yedi iklim adını verirler. Yedi iklimin her birinin sorumlusu birer evtad vardır.
Bulundukları bölgenin tüm idaresinden sorumludurlar. İnsanlığa tüm rızıklar onlar sayesinde verilir. Bütün dualar onlar sayesinde, onların aracılığıyla baş kutba oradan da Allah’a güya ulaştırılır derler. Hatta şöyle bir literatür de vardır ki bu kutuplar kendi içerisinde mertebe mertebe ferdaniyet yani vahdaniyet makamına kadar ulaşırlar. Hatta mesela bizim tasavvuftaki çok meşhur olan Abdulkadir Geylani, Beyazıt Bistami, Şibli’nin ferdaniyet makamına ulaştığını yazarlar.
Ferdaniyet makamı bir anlamda tanrılık makamıdır. Fakat tarihte aslında bunların Kur’an’ı Kerim’in genel ilkelerine, Resulullah’ın öğretmiş olduğu İslam’ın ana ilkelerine aykırı olduğunu ileri süren alimler de olmuştur. Bunlardan biri de İbn Haldun’dur. İslam tarihinin önemli sosyologlarından birisidir. Demiştir ki bu düşünce aslında İslam’dan kaynaklı değildir. Bu düşünce İsmaililerden gelen bir düşüncedir.
İbn Teymiye’de bu düşünce Kur’an ve sünnetle bağdaşmaz, şiadan gelen bir anlayıştır demiştir.
Yine İslam tarihindeki tefsircilerin, hadisçilerin, fıkıhçıların, yani İslam alimlerinin hemen hemen yüzde doksan dokuzu bu tür literatürü, bu tür edebiyatı kâle dahi almamışlardır, eserlerinde hiç yer vermemişlerdir. Çünkü ne aleyhine konuşulacak değerde kıymeti harbiyesini kabul etmemişlerdir.
Peki bu aslında nedir?
Bu kavramlar içerisinde özellikle gavs kelimesi kendisine sığınılan, tanrıdan bir şeyler istenmesinde kendisi aracı kılınan, birçok felaketleri önleyen, düşen uçakları düşmekten kurtaran, depremleri önleyen, depremleri bir bölgeden başka tarafa pas eden kişiler olarak anlatılır. Dikkat ederseniz medyada da bunlar çok kullanılır. Aslında bunların özü Kur’an’ı Kerim’in geldiğinde yıkmak istediği, insanların kalplerini gönüllerini temizlemek istediği paganist, müşrik inançlarının tekrar yeşile boyanarak İslam içerisine sokulmasından ibarettir. Bunun temelinde de çok tanrılı Hinduizm dinleri vardır.
İsmaililer denilen İran eski zerdüştüğü ve hint bağlantılıdır. Dolayısıyla çok tanrılı İran dinleri, Hint dinleri hatta Avrupadaki pagan kültürü, Budizm yani tüm dünyadaki İslam öncesi, İslam’ın temizlemek üzere gelmiş olduğu mevcut paganist anlayışın farklı bir yolla tekrar arka kapıdan İslam kültürü, İslam inancı içerisine sokulmasından ibarettir.
Kur’an’ı Kerim’de çok sayıda ayeti kerimede Allahu Tealanın vela tettahizu min dunihi evliya – Allah’ın dununda/altında başka evliyalar edinmeyin ifadesine yüzde yüz aykırıdır. İnsanlar bunları kültürel bir geçmiş olarak tarihi bir bilgi olarak okuyabilir, öğrenebilirler. Bu işin uzmanları açısından faydası vardır. Ama bunlara inanmak, kutup, aktap, gavslara inanmak, bu literatürde bunlara yüklenen misyonu inanç olarak kabul etmek insanı tevhid inancından çıkarır. Kur’an’ı Kerim’in girmeyin yanlış yaparsınız, asla affedilmez dediği şirke düşürür.