Paylaş
Le in şekertum le ezidenneküm ne demek
Question
İbrahim Suresi 7. ayetin arapça metni, meali, okunuşu ve açıklaması/tefisiri
Arapçası:
وَاِذْ تَاَذَّنَ رَبُّكُمْ لَئِنْ شَكَرْتُمْ لَاَز۪يدَنَّكُمْ وَلَئِنْ كَفَرْتُمْ اِنَّ عَذَاب۪ي لَشَد۪يدٌ
Okunuşu:
Ve iz te’ezzene rabbukum le in şekertum le ezîdennekum ve le in kefertum inne azâbî le şedîd(şedîdun).
Meali/Anlamı:
Hani Rabbiniz şöyle duyurmuştu: “Andolsun, eğer şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım. Eğer nankörlük ederseniz, hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir.”
Tefisiri / Açıklaması:
Hatırla ki, Mûsâ kavmine, “Allah’ın size verdiği büyük nimetleri hatırlayın” dedi. Hani o sizi, zilletten, Firavun ve askerlerine köle olmaktan kurtarmıştı.
Onlar size en kötü işkence çeşitlerini tattırıyorlardı. Erkekleriniz kesiyor, kızlarınızı hayat boyu zillet ve aşağılık içersinde bırakıyorlardı. Bu olayda Rabbiniz sizi büyük bir imtihan ve denemeye tabi tutmuştur. Tefsirciler şöyle der: Erkeklerin öldürülmesinin sebebi şu idi: Kâhinler Firavun’a dediler ki: Senin saltanatın İsrailoğulları içinde doğacak bir erkek çocuk vasıtasıyla yok olacaktır. Bunun üzerine Firavun onlardan doğan her erkek çocuğun öldürülmesini emretti.
Bu, Hz.Musa’nm sözünün devamıdır. Yani, yine hatırlayın ki, o zaman Rabbiniz şüphesiz şöyle bildirmişti: “Eğer nimetlerime şükrederseniz, elbette size lutfumu arttırırım. Eğer inkar ve isyanda bulunarak nimetime nankörlük ederseniz, bilesiniz ki azabım şiddetlidir.” Yüce Allah, şükre karşı nimeti artıracağına söz verdiği gibi, inkara karşı azap edeceğini vadetti.
BENZER KONULAR:
Answer ( 1 )
Musa (A.S.) Peygamberin Vazifesi Ve Kavmine Yaptığı Nasihatler
5- And olsun ki Musa’yı ayetlerimizle, “Milletini karanlıklardan aydınlığa çıkar ve Allah’ın günlerini onlara hatırlat” diye göndermişizdir. Bunlarda, çokça sabreden ve şükreden herkes için dersler vardır.
6- Musa, milletine dedi ki: “Allah’ın size olan nimetlerini anın; size işkence eden, kadınlarınızı sağ bırakıp oğullarınızı boğazlayan Firavun ailesinden sizi kurtardı. Bütün bunlarda Rabbinizden size büyük bir imtihan vardır.
7- Rabbiniz: “Şükrederseniz and olsun ki, size nimetleri arttıracağım. Nankörlük ederseniz bilin ki azabım pek çetindir.” diye bildirmişti.
8- Musa “Siz ve yeryüzünde olanlar, hepiniz nankörlük etseniz, Allah yine de ganî ve övülmeye lâyık olandır.” demişti.
Ayetlerden Çıkan Hüküm Ve Hikmetler
Ayetler, şu hususları açıklamaktadır:
1- Peygamberlerin gönderilmesindeki maksat, tektir. Onların görevi, insanları inkâr ve sapıklık karanlıklarından, iman ve hidayet aydınlığına çıkarmak için gayret göstermektir.
2- İnsanların, başlarına gelen büyük ve önemli olaylardan ders ve öğüt alıp, Allah’ın ihsan ettiği nimetleri hatırlamaları gerekir.
Bu öğüt ve hatırlamalar, teşvik ve korkutmayı, vaad ve tehdidi birlikte ele alırlar. Teşvik ve vaad dendiği zaman, Musa (as) ve diğer peygamberlerin milletlerine Allah’ın, kendilerine ve geçmiş zamanlarda onlardan önceki peygamberlere iman eden müminlere ihsan ettiği nimetleri hatırlatmaları akla gelir.
Korkutmak ve tehdit denince de yine geçmiş zamanlarda geçmiş ümmetlerden, Âd, Semûd ve diğer kavimlerin başlarına inen azâb gibi peygamberlerini yalanlayanları Allah’ın nasıl azâb edip cezalandırdığını hatırlatmaları akla gelmektedir. Bundan maksat, insanların Allah’ın vadiyle teşvik edilip, peygamberleri tasdik etmelerini sağlamak; tehditten sakındırıp yalanlamayı terketme-lerine vesile olmaktır.
3- Bu hatırlatma ve tenbihlerde çokça sabredip şükreden herkes için deliller ve öğütler vardır. Zorluk ve belâ içinde sabredilirken bolluk ve rahatlık hallerinde şükredilmelidir. Bu ayet, bir müminin, zamanını şu iki şeyin, yani sabır ve şükrün dışında geçirmemesinin gerektiğine dikkati çekmektedir.
Beyhâkî Enes (r.a.)’den, Rasulullah (s.a.)’m şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “iman iki kısımdır: Yarısı sabır yarısı da şükürdür.” Sonra Rasulullah (s.a.), “Bunlarda, çokça sabreden ve şükreden herkes için dersler vardır.” ayetini okumuştur. Bu hadis, zayıftır.
4- İsrâiloğulları, Firavun zamanında hem belâ hem de nimet halini yaşamışlardır. Fakat nimetin kadrini bilip şükretmedikleri gibi belâlara da sabret-memişlerdir. Bu durum, içlerinde inkâr ve inat emarelerini gördüğünde Musa (a.s.)’nın onlara yaptığı nasihatten anlaşılmaktadır.
5- Şüphesiz nimete şükretmek artmasına vesile olurken nankörlük de elden gitmesine sebeptir. Zira bu ayet, nimete şükrün, artma sebebi ve nimeti inkârın da eksilme ve elden çıkma sebebi olduğu hususunda açık bir delildir. Kim Allah’ın nimetlerine şükretmeye devam ederse Allah, o kimsenin nimetlerini arttırır. Kim de nankörlük ederse o câhil bir kimsedir ve Allah’ı bilmemek, en büyük ceza ve azaplara çarptırılmaya sebeptir. “Nankörlük ederseniz…” ayetinden maksat ‘inkâr etmek’ olmayıp “nimete nankörlük etmek”tir.
“Şükür”, ‘tazim ederek ve kendisini bu usûle alıştırarak veren kişinin nimetini itiraf etmek’ demektir.
Netice olarak, nimetlere nankörlük etmek, şiddetli azaba, dünya ve ahirette âfet ve sıkıntılara sebep olur. Nimetin şükrüne devam ise artması neticesini doğurur.
6- Şükrün faydası ve nankörlüğün zararları yine sadece şükreden ve nankörlük eden kişiyle alâkalıdır. Şükredilen mabûd ise, şükürden faydalanmaktan ya da nankörlükten zarar görmekten münezzehtir.
“Siz ve yeryüzünde olanlar, hepiniz nankörlük etseniz…” şeklindeki Musa (a.s.)’nın sözünden maksat şu hususu açıklamaktır: Allah Tealâ, bu ibadetleri sadece, mabudla alâkalı faydalar için değil bilâkis kulla ilgili yararlar için emretmiştir. Zira O, şöyle buyurmuştur: “Bu husus, O’na bir eksiklik sağlamaz. Bilâkis O, hiçbir şeye ihtiyaç duymaz ve bütün durumlarda övülmeğe lâyıktır.”