Paylaş
Mağfiret İle Azabın Arasının Bağdaştırılması
Question
SORU: Allah Teâlâ şöyle buyurur:
Allah kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz; bundan başkasını dilediği kimse için bağışlar.
Diğer bir âyette de şöyle buyurur:
Kim bir mü’mini kasten öldürürse cezası, içinde ebediyen kalacağı cehennemdir.
Bu iki âyet arasında çelişki yok mudur?
CEVAP: Allah (c.c) Nisa sûresinin 48. âyetinde şöyle buyurur:
Allah kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz; bunun dışın-dakileri dilediği kimse için bağışlar.
Aynı sûrenin 93. âyetinde de şöyle buyurur:
Kim bir mü’mini kasten öldürürse cezası, içinde ebediyen kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, onu lanetlemiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.
Birinci âyet, Allah’ın (c.c) kendisine ortak koşan müşriği, bu inanç üzere öldüğü müddetçe asla affetmeyeceğini bize anlatır. el-Menâr tefsirinde bunun hikmeti şöyle anlatılır:
Şirkin affedilme meşinin hikmeti şudur: Şüphesizki din sadece insanların nefislerini tezkiye, ruhlarını temizleme ve akıllarını yüceltmek için gelmiştir. Şirk, beşer aklının, düşüncesinin ve ruhunun düştüğü en alçak seviyedir. Beşeriyetin fertlerini ve toplumları dejenere eden bütün kötülükler ve pislikler ondan kaynaklanır. Çünkü şirk insanların içlerinden bazı fertleri veya kendilerinden aşağı bazı yaratıkları ya da kendi seviyelerindeki kimseleri kutsallık mertebesine yükseltmeleri, onların tabiat kanunları üzerinde etkili ve yetkili olduklarına, onları razı etmenin Allah’a itaatin aynısı veya bir bölümü olduğuna inanmaları sebebiyle onlara boyun eğmeleri ve itaat etmelerinden ibarettir. Bu kötü haslet, din ve dünya liderlerinin milletleri ve toplumları istibdat içerisinde so*rumsuzca idare etmelerinin ve onların nefislerinde, mallarında, ilerinde ve menfaatlerinde zâlim bir efendinin aciz bir köleye tasarruf etmesi gibi tasarruf etmelerinin sebebidir. Her türlü ahlâksızlığın, açıkça sergilenen kötülüklerin, alçaklığın, adilik ve dalkavukluğun, yalancılık ve iki yüzlülüğün ve diğer fenalıkların te*melinde şirk ve putperestlik vardır.
Şirkin karşıtı olan tevhid, insanın, kim olursa olsun herhangi bir kişinin, göklerdeki ve yerdeki herhangi bir varlığın kölesi olmaktan kurtarılması ve onun şerefli, onurlu ve özgür bir birey haline getirilmesinden ibarettir. Özgürleşen insan artık Allah’tan başka hiç kimseye kayıtsız şartsız boyun eğmez. O Allah ki, bütün varlık alemi O’nun koyduğu kanunlara boyun eğmiştir. Bu kanunlarla Allah, kainatta sebep ve sonuç ilişkisine bağlı bir düzen kur*muştur. Tevhid inancına sahip özgür insan da Allah’ın kainatta koyduğu bu kanunlara boyun eğer ve O’nun indirdiği adaletli şeriata tabi olur.
“Kim kasıtlı olarak bir mümini öldürürse, onun cezası, içinde ebedi kalacağı cehennemdir” ayetine gelince: Müfessirlerin pek çoğuna göre ebedi olarak kalmaktan maksat, uzun bir süre kalmaktır. Çünkü dilciler hulud lafzını, bir şeyin sonsuza dek devam edeceği anlamında kullanmamışlardır. Rağıb el-İsfehâni Müfredaîü’l-Kur’an isimli eserinde hulud kelimesinin, bir şeyin herhangi bir değişiklik ve bozulmaya maruz kalmaksızın uzun bir müddet aynı şekilde kalması anlamına geldiğini söylemiştir. Adam öldürmenin helâl olduğuna inanarak cinayet işleyen kimse kâfir olur ve onu Allah affetmez. Ancak samimiyet*le tevbe eder ve Allah da tevbesini kabul ederse o başka.
Cevapla