Mahya, İslam kültüründe özellikle Ramazan ayında camilerin iki minaresi arasına gerilen ve ışıklandırılmış yazı ya da resimlerle donatılan bir pano olarak bilinir. Kelime kökeni olarak, Farsça “mah” (ay) sözcüğünden türemiş ve Arapça “-iyye” ekiyle oluşturulmuş Osmanlıca “mahiyye” (ماهيه) kelimesinin günümüz Türkçesindeki şeklidir. Mahya, özellikle Ramazan ayına özgü bir gelenek olarak öne çıkar, ancak tarihsel olarak diğer mübarek aylarda ve gecelerde de kullanıldığı olmuştur.
Mahya geleneği, Osmanlı döneminde III. Murad zamanında (1574-1595) başlamıştır. Sultan II. Selim de mübarek gecelerde camilerin kandillerle süslenmesi talimatını vermiş, böylece camilerde aydınlatma sanatı gelişmiştir. Özellikle I. Ahmed döneminde (1603-1617) İstanbul’daki camilerde ilk mahya uygulamaları yaygınlaşmış ve Fatih Camii müezzinlerinden Hattat Hafız Ahmed Kefevi tarafından minareler arasına ilk mahyanın kurulduğu bilinmektedir. Bu ilk denemelerden sonra Sultanahmet Camii gibi selâtin camilerinde mahya geleneği daha da yaygın hale gelmiştir.
Mahya sanatında kullanılan kandiller, minareler arasına gerilen bir taşıyıcı ip üzerinde yerleştirilirdi. Mahya sanatkârları, kandilleri asacakları iplerin uzunluklarını ve birbirine olan mesafelerini önceden hesaplayarak titizlikle çalışırlardı. Düşey ipler, ana taşıyıcı ip üzerine yerleştirilir ve bu ipler üzerinden kandiller hareket ettirilerek ışıklandırma yapılırdı. Kandillerin yağları her akşam yenilenir, böylece mahya geceleri boyunca sürekli aydınlık kalırdı. Bu işlem, dikkat ve uzmanlık gerektiren bir sanattı ve bu işte çalışan kişilere “mahyacı” adı verilirdi. Mahyacılar, mahyaların düzgün bir şekilde kurulmasını ve düzenli olarak yanmasını sağlarlardı.
Osmanlı dönemi boyunca özellikle Ramazan gecelerinde mahyalar, halka dini mesajlar iletmek, insanları ibadete teşvik etmek amacıyla kullanılırdı. Mahyalar, aynı zamanda toplumun manevi duygularını güçlendiren bir sanatsal ifade biçimi haline gelmişti. Zamanla bu gelenek, sadece İstanbul’daki selâtin camileriyle sınırlı kalmayıp, diğer büyük Osmanlı şehirlerinde de uygulanmaya başladı.
Günümüzde ise mahyalar, eski kandil tekniklerinin yerine elektrik ampulleri ile yapılmaktadır. Bu sayede daha karmaşık ve göz alıcı yazı ve desenlerin oluşturulması mümkün hale gelmiştir. Modern teknolojiyle birlikte mahyalar, İslam kültüründeki önemli gün ve gecelerde camileri süslemeye devam etmektedir. Mahyanın Ramazan ayında kurulması, kelimenin “Ramazan ayına mahsus” anlamıyla özdeşleşmesine de katkı sağlamıştır.
Sonuç olarak mahya, dini ve kültürel bir sembol olmasının yanı sıra, Osmanlı’dan günümüze taşınan önemli bir sanat dalıdır. Dini bayramlar ve Ramazan gibi özel günlerde insanları ibadete ve manevi bir atmosfere davet eden mahyalar, İslam dünyasında camilerin yalnızca ibadet yerleri değil, aynı zamanda toplumsal birlik ve beraberlik sembolü olmasını sağlamıştır. Bu gelenek, geçmişten bugüne İslam dünyasında önemli bir yer tutmaktadır.
Answers ( 2 )
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
Mahya büyük camilerde ve genellikle iki minare arasında bulunan iple bağlanmış olan ramazan ayında, kandillerde ve dini öneme sahip olan günlerde kandillerle ya da elektrik ampulleriyle oluşturulan ve geceleri ışık verilen yazı ya da resimlerdir
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
Mahya, özellikle Ramazan ayında ve dini günlerde camilerin iki minaresi arasına gerilen ışıklı yazılardır. Kandil veya elektrik ampulleri kullanılarak hazırlanan bu yazılar, dini mesajlar veya anlamlı sözler içerir. Mahya geleneği Osmanlı döneminden kalmadır ve günümüzde de özellikle büyük şehirlerde bu gelenek sürdürülmektedir.