Paylaş
Mahya nedir, Mahya geleneğinin tarihi
Question
Mahya
Osmanlıda mahya sanatı
Farsça “ay” anlamındaki mah isminden Arapça “-iyye” ekiyle oluşturulmuş Osmanlıca mahiyye ( ماهيه : aylık aya mahsus) kelimesinin günümüz Türkçesindeki şekli.
Terim olarak birden fazla minareli camilerin iki minaresi arasına genellikle ramazan ayında kurulan ışıklı yazı veya resim panosu.
Receb, şaban, ramazan aylarının halk. arasında “üç aylar” olarak anılması gibi mahya da ramazan adı anılmaksızın “ramazan ayına mahsus” anlamında kullanılmış olmalıdır. Kelimenin bu anlamı kazanmasında, Mısır, Suriye ve Irak gibi ülkelerde leyletü’l-mahyā adıyla düzenlenen zikir meclislerinin icra edildiği camilerin mahya tekniğine benzer usullerle kandillerle donatılıp süslenmesinin etkisi de olmalıdır.
Kaynaklarda verilen bilgiler, 16. yüzyılda III. Murad’ın Regaip ve Berat gecelerinde olduğu gibi mevlit kandilinde minarelerin kandillerle donatılmasını, II. Selim’in mübarek gecelerde camilerin kandillerle süslenip aydınlatılmasını emrettiği, I. med zamanında (1603-1617) minareler arasına ilk mahyayı Fâtih Camii müezzinlerinden Hattat Hafız Ahmed Kefevi’nin kurduğu ve bu iş için uygun olan Sultan Ahmed Camii’ne ibadete açıldığı ilk günlerden beri mahya uygulandığını göstermektedir. Daha sonra bu gelenek bütün selâtin camilerine yayılmıştır.
“Mahyacı” diye anılan özel sanatkâr ve görevliler tarafından hazırlanan mahyaların kurulması sırasında taşıyıcı ip minareler arasına gerildikten sonra birbirine olan mesafeleri ve uzunlukları önceden belirlenen ve bir uçlarına bir makara, diğer uçlarına kandil bağlanan düşey ipler uzun bir ipe tespit edilerek taşıyıcıya bindirilir ve uzun ipin ucu diğer minaredeki bir makaradan geçirilip çekilmek suretiyle gerginleştirilirdi. Bu düzene göre hareket ettirilen kandillerin yağı her akşam yenilenirdi. Günümüzde mahyalar elektrik ampulleriyle yapılmaktadır.
Kaynak: Dini terimler sözlüğü diyanet
ÖZETLE:
Mahya, özellikle Ramazan ayında camilerde minareler arasına kurulan ışıklı yazı veya resim panosu olarak bilinir ve Osmanlı döneminden beri devam eden bir gelenektir. Bu gelenekte, “mahya” kelimesi, Farsça’dan türetilmiş olup “aya mahsus” anlamında kullanılmıştır. Başlangıçta kandillerle yapılan mahyalar, günümüzde elektrik ampulleri ile gerçekleştirilir. İlk mahya uygulamaları Osmanlı padişahları döneminde başlamış ve zamanla selâtin camilerinde yaygınlaşmıştır. Mahya kurma işi, “mahyacı” denilen uzman kişilerce yürütülürdü.
Mahya geleneğinin tarihi Osmanlı dönemine, 16. yüzyıla kadar uzanır. İlk olarak Sultan III. Murad zamanında (1574-1595) uygulanmaya başlanan mahyalar, dini gün ve gecelerde camilerin minareleri arasına gerilen kandillerle oluşturulan ışıklı yazılar veya semboller olarak bilinir. Mahya geleneği, özellikle Ramazan ayında kullanılarak halka dini mesajlar iletmek, insanları ibadete teşvik etmek ve manevi bir atmosfer yaratmak amacıyla ortaya çıkmıştır.
Sultan II. Selim döneminde (1566-1574), mübarek gecelerde camilerin kandillerle süslenmesi talimatı verilmiş ve bu süslemeler zamanla gelişerek mahya sanatına dönüşmüştür. I. Ahmed döneminde (1603-1617) ise bu gelenek İstanbul’daki büyük camilerde yaygınlaşmış ve ilk mahyanın Fatih Camii müezzinlerinden Hattat Hafız Ahmed Kefevi tarafından minareler arasına gerildiği bilinmektedir.
Başlangıçta kandillerle yapılan mahyalar, zamanla daha karmaşık tasarımlar ve yazılar içerecek şekilde gelişmiştir. Mahya sanatkarları (mahyacılar), minareler arasına gerilen ipler üzerinde kandilleri yerleştirerek dikkatli ve hesaplamalı bir çalışma yaparlardı. Bu gelenek, Osmanlı İmparatorluğu’nun diğer büyük şehirlerine de yayılmış ve toplumun manevi duygularını güçlendiren sanatsal bir ifade biçimi haline gelmiştir.
Günümüzde mahyalar, kandiller yerine elektrik ampulleri kullanılarak yapılmakta ve daha karmaşık desen ve yazılar oluşturulabilmektedir. Özellikle İstanbul’daki Sultanahmet, Süleymaniye gibi selâtin camilerinde bu gelenek halen sürdürülmekte, Ramazan ayı boyunca dini mesajlar vermeye devam etmektedir.
ilk mahya ne zaman kuruldu?
İlk mahya, Osmanlı Padişahı Sultan I. Ahmed döneminde (1603-1617) Fatih Camii müezzinlerinden Hattat Hafız Ahmed Kefevi tarafından kurulmuştur. Bu, mahya geleneğinin resmi olarak başlangıcı kabul edilir. Minareler arasına gerilen kandillerle yapılan bu ilk mahya, Osmanlı İmparatorluğu’nda Ramazan ve dini bayramlar gibi özel günlerde camileri süsleme geleneğinin temelini atmıştır.
Mahya sanatı eskilerde nasıl yapılmaktaydı?
Eskiden mahya sanatı, büyük bir dikkat ve ustalık gerektiren bir zanaattı. Mahya, camilerin iki minaresi arasına gerilen ipler üzerine kandillerle oluşturulan yazılar veya sembollerle yapılırdı. Bu kandiller, zeytinyağı ile beslenen fitillerden oluşurdu ve her akşam yakılması için kandillerin yağları yenilenirdi. İşte eski dönemlerde mahya sanatının yapım aşamaları:
1. Planlama ve Tasarım:
Mahya sanatkârları (mahyacılar), minareler arasına asılacak yazı veya sembolün tasarımını önceden belirlerdi. Bu tasarım genellikle dini mesajlar, Ramazan’a özgü dualar, mübarek günlerin hatırlatmaları veya İslamî semboller olurdu. Mahyanın tasarımında kandillerin nasıl dizileceği ve hangi iplik düzeninin kullanılacağı önceden hesaplanırdı.
2. İplerin Gerilmesi:
Minareler arasına yatay bir taşıyıcı ip gerilirdi. Bu ip, mahyanın temel yapısını oluştururdu. Ana ip üzerine dikey ipler yerleştirilir ve bu dikey ipler üzerinde kandiller dizilirdi. Bu iplerin uzunlukları ve birbirine olan mesafeleri dikkatlice ayarlanırdı, çünkü yazı veya desenin düzgün bir şekilde görünmesi buna bağlıydı.
3. Kandillerin Yerleştirilmesi:
Kandiller, gerilen iplerin üzerine belirli bir düzen içinde yerleştirilirdi. Her bir kandil, oluşturulacak harfin veya şeklin bir parçası olurdu. Kandillerin aralarındaki mesafe, yazıların net ve düzgün görünmesi için son derece önemliydi. Kandiller zeytinyağı ile beslenen fitillerle çalıştığı için, her akşam bu fitillerin ve yağların yenilenmesi gerekirdi.
4. Aydınlatma ve Bakım:
Mahya geceleri boyunca kandillerin sürekli yanması sağlanırdı. Mahyacılar, kandillerin düzenli bir şekilde yanmasını sağlamak için sürekli bakım yaparlardı. Kandillerin fitilleri her akşam kontrol edilir ve gerektiğinde değiştirilirdi. Bu işlem, büyük titizlik ve dikkat gerektiren bir işti, çünkü yanlış yerleştirilen bir kandil tüm yazının veya şeklin bozulmasına yol açabilirdi.
5. Mesaj ve Anlam:
Mahyalar genellikle halka dini mesajlar iletmek için kullanılırdı. Ramazan ayı boyunca insanları ibadete çağıran, barış ve huzur dileyen veya Kur’an’dan ayetler içeren yazılar, camilerin minareleri arasında parlayan mahyalar sayesinde halka sunulurdu.
6. Sanatsal Değer:
Mahya sanatı, yalnızca teknik bir uğraş değil, aynı zamanda bir sanat dalı olarak da görülürdü. Mahyalar, Osmanlı İmparatorluğu’nda camilerin birer ibadet yeri olmanın ötesinde, toplumun manevi ve sanatsal yaşamının bir parçası haline gelmişti. Mahyacılar, sanatkâr olarak saygı görürlerdi ve her biri kendi ustalığını konuştururdu.
7. Dini ve Kültürel Anlam:
Mahyalar, dini mesajlar vermenin yanı sıra, toplumu manevi bir atmosfer içinde bir araya getiren bir işlev görürdü. Ramazan gecelerinde camilerdeki mahyalar, halkın bir araya gelmesine, iftardan sonra cami avlularında toplanmasına ve ibadet etmesine vesile olurdu.
Bu eski yöntemlerle yapılan mahya sanatında, zeytinyağı kandilleri ile aydınlatma teknolojisinin sınırları içinde büyük bir sanatsal zarafet yakalanmıştı. Bu zanaatkarların titiz çalışmaları, hem dini bir atmosfer yaratmak hem de halkı bir araya getirmek amacıyla büyük bir çaba gerektiriyordu.
Mahya yazı örnekleri
Mahya yazıları, genellikle kısa ve anlamlı mesajlar içerir. Ramazan ayında, kandil gecelerinde ve dini bayramlarda minareler arasına gerilen bu yazılar, dini ve manevi bir atmosfer yaratmayı amaçlar. İşte geçmişte ve günümüzde kullanılan bazı popüler mahya yazı örnekleri:
- “Hoş geldin ya şehri Ramazan”
- Ramazan ayının gelişini kutlayan bir mesaj.
- “Oruç tut, sıhhat bul”
- Oruç tutmanın sağlık ve manevi faydalarını hatırlatan bir yazı.
- “İman varsa imkân da vardır”
- İnancın önemini vurgulayan bir mesaj.
- “La ilahe illallah”
- İslam’ın temel inanç ifadesi olan “Allah’tan başka ilah yoktur” cümlesi.
- “Namaz dinin direğidir”
- Namazın önemini hatırlatan bir mahya yazısı.
- “Şefaat ya Resulallah”
- Peygamber Efendimiz’in (sav) şefaatine sığınmayı ifade eden bir dua.
- “Sabır kurtuluştur”
- Sabırlı olmanın İslam’daki değerini vurgulayan bir yazı.
- “Hayırlı Ramazanlar”
- Müslümanlara iyi dileklerde bulunan bir mesaj.
- “Ey oruç tutanlar kurtuluşa erersiniz”
- Oruç tutmanın faziletlerini anlatan bir ifade.
- “Birlik ve beraberlik”
- Toplumsal dayanışma ve kardeşliği öne çıkaran bir mahya.
Bu yazılar, mahyaların dini ve kültürel anlamını yansıtarak toplumun manevi duygularını canlandırmaya hizmet eder.
BENZER KONULAR:
- Mahya Ne Demek Kısaca
- Rabbena duaları arapça ve anlamları
- Şafi’de Namazda Okunan Veccehtu Duası, okunuşu ve anlamı
- Şafi mezhebinde kadınlar nasıl namaz kılar
- Kurbanlık hayvan nasıl kesilir
- Tümünü görüntüle.
- Osmanlı’da ramazan ayı nasıl yaşanırdı?
- Allah Ramazanı Neden Oruç Ayı Seçmiştir?
- Ramazan Ayının Özellikleri Nelerdir?
- Recep Şaban ve Ramazan Aylarındaki Kandiller
- Kültürümüzde ramazan ayı için ne gibi hazırlıklar yapılır? Defterimize yazalım
- Tümünü görüntüle.
Answer ( 1 )