Maide suresi 38 ayetin türkçe meali ve tefsiri

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

MAİDE 38. ayetin arapça metni türkçe anlamı ve tefsiri

Hırsızlık eden erkek ve hırsızlık eden kadının, (bu yoldan) elde ettiklerine (ve insan haklarına el uzatmalarına) karşılık Allah tarafından ibret verici bir ceza olmak üzere ellerini kesin. Allah çok üstündür, çok güçlüdür ve hikmet sahibidir.

hqdefault

Hırsızın eli ne zaman kesilir?

Bunun bir takım şartlan vardır, onlar gerçekleştiği takdirde İslâm’a göre, hırsızın eli kesilir. Bu şartları belirtmeden önce HIRSIZLIK ile çevir­diğimiz SİRKAT kelimesinin sözlük ve fıkhî terim olarak mânalarını açıkla­mamızda yarar var:
Sirkat, sözlükte: Başkasına ait bir eşyayı gizli yoldan, sahibinin ha­beri olmadan ve hile ile almaktır.
Terim olarak: Âkil baliğ kişinin belirli miktarda bir malı veya parayı, konulup korunduğu yerden -hiçbir hak ve şüphe söz konusu olmaksızın-gizlice almasıdır.
Bu tarife göre, mutlak anlamda bir hırsızlık sebebiyle el kesilmez. Şartlarına uygun düşen bir hırsızlıktan dolayı el kesme cezası gerekir.
Âkil ve baliğ şartlarına gelince: Hırsızlık bir cinayettir, ancak aklı ba­şında olup ergenlik cağında bulunan bir kişinin işlemesiyle hüküm ifade eder. Bu nedenle deli ve çocuk mükellef değildirler, onlardan sadır olan bu tür fiil, teklif kapsamına girmez. Ancak çocuğun hırsızlık yapması, ta’-zîr’i (tekdîr, azarlama ve hırpalamayı) gerektirir. Bu da kötü alışkanlığı önlemeğe yöneliktir.
El kesmeyi gerektiren miktar
Mezhep imamlarının ve diğer ilim adamlarının bu hususta farklı tes-bit, içtihat ve görüşleri ortaya çıkmıştır:
A) Tabiîn’den Hasan el-Basrî ile Dâvud ez-Zahirî’ye göre, âyetin açık anlatımından -az olsun, çok olsun- çalınan maldan dolayı elin kesilmesi anlaşılmaktadır.
B) İmam Ebû Hanîfe ve İmam Sevrî’ye göre, on dirhemden aşağı kıy­met taşıyan bir maldan dolayı el kesilmez.
C) İmam Mâlik’e ve İmam Şafiî’ye göre, ancak bir dînarın dörtte biri veya daha fazla bir miktarın veya üç dirhem miktarın çalınması el kesme­yi gerektirir.
İmam A’zam’ın bu mesele hakkındaki delili: «On dirhemden aşağı miktarda el kesilmez» mealindeki sahih hadîstir. Nitekim İbn Abbas, İbn Mes’ud, İbn Ömer ve Atâ’a göre de böyledir.
İmam Mâlik ve İmam Şafiî’nin delili ise, Hz. Âişe’nin (R.A.) «Resûlül-lah (A.S.) bir dinarın dörtte biri veya daha fazla nisbetten dolayı el keser­di..» rivayetidir.
Malın konulduğu yerden çalınması Hırsızlık sucundan dolayı elin kesilmesinin şartlartndan biri de, beli) miktardaki malın korunmaya elverişli kabul edildiği yerden çalınmasıdır.
O halde ev ve çadır gibi barınak olarak kullanılan bir yerde korunan malı çalan kimse, onu korunduğu yerden çalmış kabul edilir. Bir koruyucu tarafından herhangi bir yerde korunan bir malı da çalmak böyledir.
Şüphe ile el kesilmez
Hırsızlık konusunda diğer şartların yanında bir de sucun sabit olma­sı, hakkına karşılık alınmamış bulunması gerekir. Çünkü şüphe ile el ke­silmez. Resûlüllah (A.S.) Efendimiz, «Gücünüz yettiği kadar hadleri (ilâhî cezaları) şüpheler sebebiyle uygulamamaya çalışınız,» buyurmuştur.
O halde efendisinin malını çalan kölenin, oğlunun malını çalan baba­nın, ortağının malını çalan kişinin, borçlusunun malını çalan alacaklısının eli kesilmez. Çünkü bunlarda şüphe vardır; kendi hakkına karşılık veya unutulan, ya da inkâr edilen bir hakka karşılık çalınmış olabilir.
Hangi el kesilir?
Fukaha sağ elin kesilmesinde görüş birliği halindedir. El ise bilekten kesilir. Nitekim Resûlüllah (A.S.) Efendimiz ile Hz. Ömer ve Hz. Aii (Allah ikisinden de razı olsun) devirlerinde uygulamanın böyle olduğu tesbit edil­miştir.
İkinci defa hırsızlık edenin soi ayağı bileğinden kesilir. Nitekim sözü edilen devirlerde uygulama böyle olmuştur. Çünkü Resûlüllah: «Hırsız hır­sızlık ettiğinde önce elini kesin; tekrar hırsızlık ederse, sol ayağını kesin..»
buyurmuştur.
Üçüncü ve dördüncü defa hırsızlık ederse, İmam Ebû Hanîfe’ye göre artık el ve ayağı kesilmez, hapsedilir. İmam Ahmed bin Hanbel de aynı görüştedir. Hz. Ali ile Hz. Ömer’in ictihadlan da bu doğrultudadır.
İmam Mâlik ife İmam Şafiî’ye göre, üçüncü ve dördüncü defa hırsız­lık edenin çapraz olarak önce sol eli, sonra sağ ayağı kesilir. İmam A’zam, «Bir adamın yürümesini ve bir şey tutmasını ortadan kaldırmaya gönlüm razı değildir» demiş ve bunun için hapis cezasının uygulanmasını tavsiye etmiştir.

Cezanın Ağırlığının Hikmeti

İnsanların her çağda ve her toplum yapısında daha çok iki şeye ihti­yacı var: Ciddi bir eğitim ve ağır cezaî müeyyide. Biri kafayı, kalbi ve vic­danı aydınlatıp insanı fazîlet ve olgunluğa yükseltir. Diğeri ise, nefsin tuğ­yanını, haklara tecâvüzü önleyici mahiyettedir. Aksi halde olumlu bir so­nuç elde etmemiz mümkün değildir. İslâm tarihinde aksine bir uygulama, kötülerin çoğalmasına, iyilerin azalmasına ve böylece dengenin serden yana bozulmasına neden olmuştur. Bunun için İslâm Hukukçularına göre, yol kesip adam öldürenin, yol kesip mal ve namusa el uzatanın hapse atılması frenleyici ve ıslah edici bir çare ve yol olamamıştır. Bu ölçüdeki uygulamanın her yerde kötülerin cesaretini kırıcı, toplumu düzeltici nite­likte olmadığı bilinmektedir.
Ama ciddi bir eğitimle birlikte ağır cezaî müeyyidelerin durdurucu, cesareti kırıcı, kötüleri caydırıcı olduğu, bu yüzden iyilerin çoğalmasını sağlayıcı, güven ve huzuru gerçekleştirici bulunduğu görülmüştür.
İslâm, insanın canını, malını, namus ve şerefini, huzur ve güvenini her yerde korumayı emretmiş ve bunlara el uzatanların elinin kesilmesini, gerektiğinde vücudunun ortadan kaldırılmasını emretmiştir.
Çünkü güven ve huzur içinde yaşamak, mal ve canın korunmasıyla toplum hayatına bağlanmak herkesin tabii hakkıdır. Bunu ortadan kaldır­maya veya zedelemeye kimsenin hakkı yoktur. O bakımdan mütecavizleri az bir ceza ile tecziye etmek, onların cesaretini artırmaktan başka bir şe­ye yaramaz, görüşü ağırlık kazanmıştır.
Çalınan malın sahibine verilmesi
Hırsız yakalanıp suç sabit olduktan sonra eli kesilmekle beraber çal­dığı malın aynını, zayedilmişse mislini asıl sahibine iade etmesi gerekir mi? Bu mesele hakkında da müetehit imamların farklı görüş ve tesbitleri olmuştur:
a) İmam Ebû Hanîfe’ye göre, hem elinin kesilmesi, hem de çaldığı malın tazmin edilmesi birleştirilemez. Çünkü verilen ceza, başkasına ait bir mala el uzattığı ve onu zimmetine geçirdiği içindir.
b) İmam Şafiî’ye göre, hırsız ister varlıklı olsun, ister fakir bulunsun çaldığı mal kendisinden tazmin edilir. Fakir ise, üzerinde borç olarak ka­lır; bu yüzden tutuklanmaz. Durumu düzelince ödetilir.
Ahmed bin Hanbel de aynı görüş ve ictihaddadır.
c) İmam Mâlik’e göre, çaldığı mal duruyorsa, aynen sahibine iade edilir. Zayedilmişse, misli ödetilir. Adam fakir ise tazminden vazgeçilir.
İlim adamlarının çoğu bu konuda İmam Şafiî’nin görüş ve içtihadını daha sahîh bulmuşlardır.
Çalınan malda -ceza gerekmesi için- dört vasıf aranır:
1. Nisab miktarı olmak,
2. Mülk edinilebilecek cinsten ahm-satımı helâl bulunmak,
3. Hırsızın çaldığı malda mülk hakkı şüphesi bulunmamak,
4. Çalınması sahih kabul edilen cinsten olmak.

Answer ( 1 )

    1
    2024-10-19T23:25:59+03:00

    Please briefly explain why you feel this answer should be reported.

    Bildir
    İptal

    Maide Suresi 38. Ayet (Arapça):

    وَالسَّارِقُ وَالسَّارِقَةُ فَاقْطَعُوا أَيْدِيَهُمَا جَزَاءً بِمَا كَسَبَا نَكَالًا مِنَ اللَّهِ ۗ وَاللَّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ

    Maide Suresi 38. Ayet (Türkçe Meali):

    “Hırsızlık eden erkek ve hırsızlık eden kadının, yaptıklarına bir ceza ve Allah’tan bir ibret olmak üzere ellerini kesin. Allah mutlak güç sahibidir, hikmet sahibidir.”

    Maide Suresi 38. Ayetin Tefsiri:

    Bu ayet, İslam hukukunda hırsızlık suçunun cezasını açık bir şekilde ortaya koyan önemli bir hükümdür. Hırsızlık, başkasının malına hukuksuz bir şekilde el uzatmak anlamına gelir ve İslam’da ciddi bir suç olarak kabul edilir. Ayet, hırsızlık yapan erkek ve kadının elinin kesilmesi gerektiğini bildirir. Bu ceza, caydırıcılığı yüksek olan bir müeyyide olup toplumun mal güvenliğini sağlama amacı taşır. Ancak, bu hükmün uygulanabilmesi için bazı şartlar ve sınırlamalar vardır. İslam hukukunda bu cezanın uygulanması, belirli şartlar gerçekleştiği takdirde mümkündür:

    1. Hırsızlık Şartları:

    • Akıl ve Bâliğ Olmak: Hırsızın akıl sağlığının yerinde olması ve ergenlik çağına ulaşmış olması gerekir. Çocuklar ve akıl hastaları bu ceza kapsamında tutulmazlar.
    • Malın Belirli Bir Değerinin Olması: Hırsızın çaldığı malın değeri belirli bir eşiğin (nisab) üzerinde olmalıdır. Farklı mezheplere göre bu miktar değişebilir. Örneğin, İmam Ebû Hanîfe’ye göre 10 dirhemden fazla, İmam Mâlik ve İmam Şafiî’ye göre 1 dinarın dörtte biri veya 3 dirhem değerindeki bir malın çalınması el kesmeyi gerektirir.
    • Malın Korunan Bir Yerde Olması: Çalınan malın koruma altına alınmış ve güvenli bir yerde olması gereklidir. Aksi takdirde bu ceza uygulanmaz.

    2. El Kesmenin Zorunlu Olmadığı Durumlar:

    • Şüphe Hâlinde Cezanın Uygulanmaması: Eğer hırsızlıkta bir şüphe varsa, örneğin hırsızın çaldığı malda bir hakkı olduğu düşünülüyorsa (örneğin ortağından mal çalmak gibi), ceza uygulanmaz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Şüphe ile had cezalarını uygulamaktan kaçının” buyurmuştur.
    • Malın Sahibiyle Yakın İlişki: Efendisinin malını çalan köle, babasının malını çalan evlat gibi durumlarda da bu ceza uygulanmaz.

    3. Elin Kesilme Şekli ve Zamanı:

    • El kesme cezası sağ elden ve bilekten yapılır. Eğer hırsız bir daha aynı suçu işlerse, bu kez sol ayak bilekten kesilir. Daha fazla hırsızlık yaparsa, bazı alimlere göre el ve ayağı kesilmez, hapsedilir (özellikle İmam Ebû Hanîfe’nin görüşü bu yöndedir).
    • İmam Şafiî ve İmam Mâlik ise üçüncü ve dördüncü kez hırsızlık yapan kişinin önce sol eli, sonra sağ ayağının kesilmesi gerektiğini savunur.

    Cezanın Ağırlığının Hikmeti:

    İslam, hırsızlık cezasını ağır tutarak mal güvenliğini ve toplumsal huzuru sağlamayı amaçlar. Hırsızlık suçu, insanların can, mal, namus ve şerefini tehdit eder. El kesme cezası, sadece bir ibret ve caydırıcılık amacı taşır; toplumda güvenliği sağlama işlevi görür. Bu ceza, toplumun malına karşı işlenen ciddi bir suçun önlenmesi için getirilmiştir. Ancak bu cezanın uygulanabilmesi için ciddi bir eğitim, sosyal adalet ve ahlaki yapı da sağlanmalıdır. İslam hukukunda cezanın caydırıcılık gücü, eğitimin ve toplumsal düzenin bir parçası olarak düşünülmüştür.

    El Kesme Cezasının Uygulanması:

    Bu ceza, yukarıda belirtilen şartlar altında uygulanır. Şüpheye mahal veren durumlar, malın küçük olması veya korunmayan bir yerden çalınması gibi durumlarda el kesme cezası uygulanmaz. Bu cezanın amacı sadece ceza vermek değil, toplumu hırsızlık gibi suçlardan korumak ve suçun caydırıcı etkisini artırmaktır.

    Sonuç:

    Maide Suresi 38. ayet, İslam’da hırsızlık suçuna verilen cezanın şiddetini ortaya koyar. Ancak bu cezanın uygulanabilmesi için ciddi şartlar ve sınırlamalar vardır. İslam hukuku, adaletin sağlanması ve toplumun güvenliğinin korunmasını esas alır. El kesme cezası gibi ağır cezalar, toplumsal düzeni sağlama ve suçu önleme amacı taşır.

    En iyi cevap

Cevapla