Paylaş
Maliki mezhebinin kurucusu ve Önderleri
BildirQuestion
Please briefly explain why you feel this question should be reported.
Maliki Mezhebinin Kuruluşu ve Önde Gelenleri
İMAM MALİK VE ÖĞRENCİLERİ
İMAM MALİK: Mezhebin kurucusu, hicret yurdunun -tabiinden sonra gelen- fıkıh ve hadisteki devamı olan İmam Mâlik b. Enes b. Mâlik b. Ebi Âmir el-Esbahi el-Medeni”dir. Medine’de H. 93 yılında dünyaya gelmiş ve H. 179 yılında vefat etmiştir. Emevi Devletinin yükseliş ve yıkılış dönemlerinde yaşadı, Abbâsi Devletinin güçlü dönemlerine çağdaşlık etti. Büyük dedesi olan Ebu Âmir üstün bir sahibi olup Bedir dışında Hz. Peygamber ile birlikte bütün savaşlara katılmıştır. Malik, tâbiinin büyüklerinden ve âlimlerindendir.
Kur’ân-ı Kerim’i ez-berledi ve ilim adamlarının meclislerine katıldı. Oldukça zengin fılchi ve ilmi bir ortamda yetişti. Abdullah b. Ömer’in azatlısı Nâfı`clen ilim öğrendiği gibi, İbn Şihâb ez-Zühri, İbn Hürmüz ve Rebia b. Abdurrahman’dan da ilim öğren-miştir. İmam Sâdık’ın meclisine de giderdi. Ashabın ve tâbiinin büyüklerinin fetvalarına büyük itina gösterir, onlarla ilgilenirdi. Erken bir yaşta dini kültürü kemâle ermişti. Ilim adamlarına büyük saygı gösterir, onların büyüklüklerine değer verir ve onları makam, mevki ve saltanat sahiplerinden önde tutardı. Şafii onun hakkında, “Malik, yarattıklarına karşı Allah’ın bir hüccetidir” demiştir. İmam Mâlik’e dayak atılmış, Allah yolunda olduğu ve hak sözü söy-lediği için eziyet edilmiştir. Bunun sebebi ise onun, “Müstekreh (zorlanan) üzerine yemin sorumluluğu yoktur” hadisini nakletmesiydi. Çünkü insan-lar Mansûr’a zorla biat ettirilmişti. Medine valisi, Mansûr adına Mâlik’e bu hadisi nakletmesini yasakladı ve ona bu hadise dair soru sormak üzere ajan gönderdi. O da herkesin gözü önünde bu hadisi nakletti. Mâlik’ in sünnete ve ashâb ile tâbiinden gelen rivayetlere en büyük hizmeti ise tüm İslâm âleminde yaygınlık kazanan, değerli ve ünlü eseri Muvatta’ı te’lif etmiş olmasıdır. Bu eseri te’lif ettikten sonra daha güzel bir hâle getirmek için kırk yıl uğraştı. İmam Mâlik rivayet tekniğini disipline eden ilk kişi olarak kabul edilir. Onun (Nâfi` > İbn Ömer > diyerek) Hz. Peygamber’den naklettiği rivayetlerin isnadı “Altın Zincir” olarak kabul edilir.
MALİKİ MEZHEBİ ALİMLERİ
Abdurrahman b. el-Kasım el-Misli (128-191): İmam Mâlik’in öğrencilerindendir. Onun yanında yirmi yıl kalmıştır. Mâliki fıkhını tedvin etmiştir. Takvası, zühdü, verası, sabn ve sultanlardan uzak durmasıyla tanınmıştır. Sultanların verdikleri hediyeleri kabul etmezdi. Tarihçiler onun hakkında şöyle demektedir: İbnu’l-Kasım özel olarak Mâlik’in sohbetinde bulunmakla meş-hur olmuştur. Onun Mâlik’le beraberliği uzun sürmüş ve onun yolundan git-meye özen göstermiştir. Bununla birlikte oldukça kavrayışlıdır; ilim ve vera sahibidir. Mâlik’ten gereksiz yere fazla rivayette bulunmaktan da uzak dur-muştur. Mâlikilerin ilk kitabı olan el-Müdevvene ‘yi incelemiş ve onu tashih etmiştir. Sahnün, el-Müdevvene’yi ondan rivayet edip düzenlemiştir.
Ebu Muhammed Abdullah b. Vehb b. Müslim (125-197): İmam Mâlik’in öğrencilerindendir. Vefat edinceye kadar yirmi yıl İmam Mâlik’in yanında kalmıştır. el-Muvattau 7-Kebir ile el-Muvattau ‘s-s-Sagir ‘i tasnif etmiştir. Ah-med b. Hanbel onun hakkında şöyle demektedir: “Alim, salih, fakih, ilmi çok, hadisi sahih, güvenilir, doğru sözlü birisidir. Onun rivayet ettiği hadisler ne kadar da sahihtir.” Muhaddis ve fakih biriydi. Yargıçlıktan uzak durur, fetva vermekten çekinirdi. İmam Mâlik’in fıkhını Mısır’da yayan odur.
Eşheb b. Abdulaziz el-Kaysi el-Amiri (140-204): İmam Mâlik’in öğrencilerindendir. Mısır’ın fakihi idi. İmam Şâfd Mısır’da onunla görüşmüş ve onun hakkında, “Mısır, Eşheb’den daha fakih birini çıkarmamıştır” demiştin Ebu Muhammed Abdullah b. el-Hakem (155-214): İmam Mâlik’in öğ-rencilerindendir. Fakih, salih, çok doğru sözlü ve halim birisiydi. Eşheb’den sonra (Mâliki mezhebinin) imamlığı ona geçti. Şâffnin arkadaşıydı. Eser-leri arasında Muvatta’ın bilgisine hasrettiği el-Muhtasaru’l-Kebir ile el-Muhtasaru ‘1-Evsat, el-Muhtasarus-Sagir, el-Ahval, el-Kadâ fi’l-Bünyein, Fezâilu Ömer b. Abdilaziz ve el-Menâsik en başta gelenleridir.
el-Esed b. el-Furat (H. 213): Süvari fakihtir. Aslen Nisâbürludur. Tunus’ta yetişmiştir. Sonra Medine’ye Mâlik’in yanına giderek ondan Muvatta’ı öğrenmiştir. Daha sonra Irak’a gitmiş, Ebu Hanife’nin iki arkadaşından (Ebu usuf ve Muhammed’den) ilim öğrenmiştir. Ebu Yusuf da ondan Muvatta’ı ‘vayet etmiştir. Daha sonra Mısır’a dönüp İbnu’l-Kasım’a Hanefi fıkhın-dan öğrendiklerini arzetmiş, o da bu hususlar hakkında Mâliki mezhebine ygun fetvalar vermiştir. Bu meseleler, daha sonra kendisinin Kayrevân’da yaydığı Müdevvene’nin aslını teşkil etmektedir. Sicilya’ya savaş için çıkmış olan orduya kumandanlık yapmış ve Siracusa şehrinin muhasarası sırasında vefat etmiştir.
Asbağ b. el-Ferec b. Said (150-225): Mısırlı bir fakihtir. Medine’de Mâlik’in yanına gitmek üzere yola koyulmuş, Mâlik’in vefat ettiği gün Medine’ye varmıştı. Bundan dolayı Mâlik’in öğrencilerinden İbnu’l-Kasım, İbn Vehb ve Eşheb’den ilim öğrendi. Âdâbu’l-Kaıâ, Tefstru Garibi’l-Muvatta, Âdâbu’s-Sıyâm ve er-Red ald Ehlil-Ehvâ adlı eserleri vardır.
İsa b. Dinft (ö. 212): Kurtubalıdır. İbnu’l-Kasım’ın yanına gitmiş ve on-dan ilim öğrenmiştir. Nihayetinde döneminin Endülüs fakihi olmuştur. Tarih-çiler onun hakkında şöyle demektedir: “İsa son derece maharetli bir fakihti. Abiddi, kendisini ibadete vermişti. ilim, amel ve haşyet ehli kimselerdendi. Duası makbuldü. Kırk yıl boyunca yatsı namazının abdestiyle sabah namazı kıldığı söylenir.
Abdullah b. Said et-Tentlhi (160-240): Lakabı Sahmin’dur. Kayrevân’da fıkıh öğrendikten sonra Mısır’a gitmiştir. Sonra Medine’ye gitmiş; İbnu’l-Kasım, İbn Vehb ve Eşheb’den ilim öğrenmiştir. Mâlik’ten ilim alamamış-tır. Bu sebeple şöyle derdi: “Allah fakirliğin canını alsın. Fakirlik olmasaydı, Mâlik’in yanına gidip onunla görüşmüş olacaktım.” Sika olduğu ve ilimde yüksek bir dereceye ulaştığı konusunda lehine şahitlik edilmiştir. Oldukça ma-haretli bir fıkıh, samimi bir vera, hak yolunda metanetle duruş, dünyaya karşı zahidlik, yiyecek ve giyecekte basit şeyleri tercih etmek ve müsamahakârlık onda bir arada bulunmaktaydı. Sultandan hiçbir şey kabul etmezdi. Mağrib’de onun sözünün dışına çıkılmazdı. Müdevvene’yi tasnif etti. Kayrevân halkı onun bu tasnifıne dayanmaktadır. Hatta bütün çağlar boyunca Mâlikilerin asıl dayanağı odur.
Benzeri konular:
Cevapla