Maliki Mezhebinin Prensipleri

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

Maliki Mezhebinin Prensipleri

Bazı kimseler İmam Mâlik’in hadise bağlılığını ve ondan dışarı çıkmayacağını ilan etmesiyle kendi fıkhı ekolünde geniş olan alanı daralttığını sanır. Keza bazı kimseler hadisin onun için yegâne fıkıh kaynağı olduğunu zanneder. Bu zan yerinde değildir. Çünkü İmam Mâlik fıkhı için pekçok kaynağı dikkate almaktadır. Şöyle ki:

İl O daha önce geçtiği üzere kaynak olarak ilk başta Kur’an’ı almaktadır. İmam Mâlik Kur’an’ı diğer delillerden önce dikkate almaktadır. O’na göre Kur’an’ı tefsir edecek kişinin Arabçayı bilmesi şarttır. Bunun içindir ki bir sözünde şöyle demiştir. “Arabçayı bilmedği halde Kur’an’ı tefsir eden bir kimse bana getirilirse onu mutlaka cezalandırırım.” İmam Mâlik, Kur’an’ın tefsirine İsrailî kaynaklardan giren bilgileri kabul etmezdi.

İmam Mâlik’in Kur’an’ı, dini hükümlerin ilk kaynağı olarak görmesi, onun, dinin temeli, İslâm’ın temel yasası ve Allah’ın vahyi olmasındandır.

Kim, Allah’tan daha doğru sözlü olabilir? (Nisa/122)

İmam Mâlik’in Allah’ın kitabına ne derece önem verdiğini, Mâli-kî mezhebinin ileri gelen âlimlerinden bir zat güzel bir şekilde anlatmıştır. Bu zat hicri 790 yılında vefat eden Allâme İbrahim b. Musa b. Muhammed Lahmî el-Ğırnâti eş~Şâtıbî’dir. Bu âlim Muvafakat isimli kitabında şöyle diyor:

Kur’an dinin külli esasları, İslâmiyet’in direği ve hikmetin kaynağıdır. Kur’an risaledir, gözlerin ve gönüllerin nurudur. Kur’an’siz kurtuluş yoktur. Kur’an’a aykırı olan şeye sarılınmaz. Bunlar bir açıklamaya ve delil göstererek isbat edilmeye muhtaç değildir. Çünkü bunlar bilinen şeylerdendir. Böyle olunca dinin genel kurallarını bilmek, amaçlarını anlamak ve onlara ulaşmak isteyen kimseye Kur’an’i yoldaş edinmesinin, arkadaş gibi ondan ayrılmamasının, gece ve gündüz boyunca hem bilgi hem uygulama yönünden onunla birlikte olması gerektiğinin zorunlu olarak lazım olduğu ortaya çıkmış olur. Bu söylediklerimize gücü yeten kimse

için mesele yoktur. Eğer gücü yetmiyorsa, Kıır’an’ı açıklayıcı olan hadislerin yardımı ile güçsüzlüğünü ortadan kaldırabilir. Hadisle de gücü yetmiyorsa daha önce geçen âlimlerin ve geçmiş büyüklerin söyledikleri sözlerle buna güç yetirebilir.

Şâtıbî, Kur’an’dan hüküm çıkarmaya güç yetirmenin, ancak araştırıcının Hz. Peygamber’in sözlerini kendisine rehber ve delil edinmesi ile mümkün olacağını söyledikten sonra İmam Mâlik’in hadisi dini hükümler için ikinci kaynak saymasında bir gariplik yoktur. Çünkü hadisler Kur’an’ın açıklayıcısı ve yorumlayıcısıdir. Allah, Peygamber1! ve onun sünneti hakkında şöyle buyurmaktadır:

Peygamber size ne verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa ondan da sakının, Allah’tan korkun. Çünkü O’nun azabı çetindir. (Haşr/7)

Kim Rasûle itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur. (Nisa/80)

İnsanlara kendilerine indirileni açıklaman için sana da bu Kur’an’ı indirdikd.. (Nahl/44)

Hayır; rabbine andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlık hususuna seni hakem yapıp sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın (onu) tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar. (Nisa/65)

Andolsun ki, Rasûlullah’ta sizin için, Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok zikredenler için en güzel bir örnek vardır. (Ahzab/21)

Hz. Peygamber de şöyle buyurmuştur:

Dikkat edin! Bana Kur’an ve onun misli verildi.

Allah Rasûlünün haram kıldığı, Allah’ın haram kıldığı gibidir.

2. İmam Mâlik sahabe fetvasını da esas almaktadır. Mâlik, sahabenin uygulamasının sünnet olduğu görüşündedir. Bundan dolayıdır ki beşinci raşid halife Ömer b. Abd ul-Aziz’in şu sözü Mâlik’in hoşuna gider:

Hz. Peygamber ve kendisinden sonra yönetime gelenler, bir takım esaslar koymuşlardır. Bunları alıp benimsemek, Allah’ın kitabını tasdik etmek, Allah’a itaati tamamlamak ve Allah’ın dinini güçlendirmektir. Hiç bir kimse onları değiştirip bozamaz ve onlara aykırı olan şeyi dikkate alamaz. Onların koydukları esaslara uyan, hidayeti bulur. Onlardan yardım alan zafere erer. Onlara aykırı davranan ve müslümanların yolundan başka yola uyanı Allah yöneldiği aykırı yolda daim kılar ve cehennemine yaslar. O cehennem ne kötü gidecek yerdir?

Burada şuna dikkat edelim ki beşinci râşid halife Ömer b. Abdü’l-Aziz “Hz. Peygamber’den sonra yönetime gelenler” ifadesiyle râşid halifeleri kasdetmektedir. Onlar sahabenin önde gelenlerindendir. “Onların koydukları esaslara uyan, hidayeti bulur” ifadesine ise sahabe de girmektedir.

İmam Mâlik’in en büyük eseri olan Muvatta’a baktığımız zaman Hz. Peygamber’in hadisleri yanında sahabenin fetvasının da eklenmiş olduğunu görürüz. Bu fetvalar kitapta pek çoktur. Bunlardan bir kaç örnek verelim:

a. Mâlik’in Muvatta’mda Hz. Ömer’den naklettiğine göre bir adam, birisine (tahıl cinsinden) -bedelini başka bir cinsten vermek üzere- yiyecek verir ve adama: ‘Taşıma parası ne olacak?” der. Durumdan haberdar olan Hz. Ömer bunu hoş görmemiş, mekruh saymıştır. Hz. Ömer’in bu fetvasına dayanarak İmam Mâlik bu tür (yani alış verişe ayrıca taşıma parası gibi bir şart eklenen cinsten) alışverişleri men etmiştir. Zira bu tür bir işlemi, menfaat sağlayan bir ödünç verme saymıştır. Menfaat sağlayan ödünç işlemleri faizdir.

b. Mâlik’in Muvatta’mda Abdullah b. Ömer’den naklettiğine göre bir adam Abdullah b. Ömer’e gelerek der ki: “Ey Ebâ Abdirrahman! “Ben bir adama verdiğimin aynını bana geri vermek üzere bir mal verdim fakat geri verirken benim verdiğimden daha kaliteli olmasını şart koştum” der. Abdullah b. Ömer adama: “İşte bu (kalite fazlalığı şartı) faizdir” cevabım verir.

 

Cevapla