Peygamberimizin Mekke’den Medine’ye Hicreti

HİCRET NEDİR NASIL GERÇEKLEŞTİ

Mekke’den Medine’ye hicret eden Müslümanlar

İslâm’ın cihana yayılmasında bir dönüm noktası teşkil eden hicret, Hz. Peygam­ber’in, “Artık, sizin hicret edeceğiniz şehrin İki kara taşlık arasında hurmalık bir yer olduğu bana gösterildi. Mekke’den çıkmak isteyenler Yesrib’e gitsinler, orada müslüman kardeşleriyle birleşip kaynaşsın­lar. Yüce Allah onları size kardeş yaptı ve beldelerini sizin için güven ve huzur bula­cağınız bir yurt kıldı” sözüyle başladı. (Bi’set’in 13. yılı Zilhicce sonlan / 622).
Kısa zamanda Mekkeli müslümanlar kü­çük kafileler halinde Medine’ye gittiler. Mekke’de sadece Hz. Peygamber ve aile fertleri, Hz. Ebubekir ve aile fertleri, bir de köleler, yaşhlar, bazı çocuklar ve hastalar kaldı.
Hicret hiç de kolay olmadı. Bu, bir yerden başka bir yere göç etmenin ötesinde bir olay, Allah’ın rızası için yapılan bir fedakâr-lıklardizisiydi.

Müslümanların Medine’ye gidişi Kureyş müşriklerini telaşlandırdı ve derhal Dâru’n-nedve’de toplanarak ne yapacaklarını uzun uzun tartıştılar, sürgün veya hapisten vaz­geçerek Hz. Peygamber’! ortaklaşa gerçek­leştirilecek bir suikast ile öldürmeye karar verdiler. Bundan haberdar olan Hz. Pey­gamber, Hz. Ebubekir’e de haber verip hazırlanmasını tenbih etti. Geceleyin kendi yatağına Hz. Ali’yi yatırdı. Kendisine bıra­kılmış olan emanetleri sahiplerine vermek Üzere ona teslim etti ve Yâsîn sûresinin ı-g. ayetlerini okuyarak evinin etrafında topla­nan suikastçıların arasından çıkıp gitti. Sonra Hz. Ebubekir’in evinden erzaklar alındı, arka pencereden çıkılıp Sevr dağın­daki mağaraya gidildi.

Pek çok tehlike ve sıkıntılarla dolu olan Hz. Peygamber’in hicreti 8-10 gün kadar sürmüş ve yanmdakilerle birlikte 12 rebiülevvel’inde (622) Medine yakınlarına ulaşmıştı. Ancak, Rasûlullah doğrudan şehre girmeyip, Medine’ye yaklaşık 3 km. mesafede bulunan ve coşku ile karşılandığı Küba’da 14 gün kaldı. Bu süre içinde ma­hallî başkanlardan Külsüm b. Hidm’in evin­de misafir oldu. Bu arada hatırlatmak ge­rekir ki, Peygamberimizin evinden çıktığı gecenin sabahında yatağında Hz. Ali’yi bulan putperestler onu tartaklayıp sıkıştır­mışlar, Hz. Ebubekir’in kızı Esma’ya da eziyet etmişler, ama ikisinden de sır ala­mamışlardı. Sonra Hz. Ali bir yolunu bula­rak gündüz gizlenip geceleyin yol almak suretiyle Küba’da Peygamberimize ka­vuşmuştu.

Hz. Peygamber Küba’da kaldığı kısa süre içinde, yüce görevini ifaya başladığından beri ilk kez kavuştuğu hürriyet ortamının hayırlı bir ürünü olarak, İslâm tarihinde cemaata açık ilk mescid diye bilinen Küba mescidini yaptı. Ashabı ile birlikte kendisi de bir işçi gjbi çalışmıştı. Kur’ân-ı Kerîm’de bu mescidin, takva temeli üzerine kurulu olduğu belirtilmiş, Kübalılar da gerçekten temizlenme iradelerinden dolayı övülmüş­tür^[1][162]. Rivayetlere göre, daha sonra Medine’de Mescid-i Nebî yapıl­dığında cuma namazlarını eda için Küba halkı da oraya geldiğinden, o saatte, Küba mescidi kapalı kalır, buna karşılık ertesi gün Hz. Peygamber öğleyi müteakip Küba’ya giderek pek kıymetli hatıraları sinesinde barındıran bu ilk mescidi şenlen-dirirdi. Hz. Ebubekir ve Ömer gibi halifele­rin de kendi dönemlerinde bu geleneği devam ettirdikleri rivayet edilir.

Peygamberimiz, Küba’dan Medine’ye hareket etmeye niyetlenince akrabası olan Neccaroğulları’na haber gönderdi: Onlar da silahlarını kuşanıp geldiler. Bir muhafız kıtası gibi görev yaparak Hz. Peygamber’e yol boyunca refakat ettiler. Salim b. Avfoğullarının yurdunda, günümüzde de Cuma Mescidi diye anılan yerde Rasûl-i Ekrem ilk cuma hutbesini okudu ve cuma namazını kıldırdı.

Hz. Peygamber, cuma namazını kıldıktan sonra şehre, yol boyunca kalabalık bir in­san kitlesinin arasından geçerek girdi. Her kabile bütün varlığıyla Rasûl-İ Ekrem’in şehre girişini takip ediyor, kutluyor, duy­duğu sevinci açıkça gösteriyordu. Kadınlar def çalarak şarkılar söylüyor, çocuklar şen­lik yapıyor, Benî Neccar kızları ise, “Biz Neccaroğulları’nın kızlarıyız! Muhammed’e hısımlık ve yakınlık ne güzel! anlamına gelen mısraları terennüm ediyorlardı.
Herkes şerefli misafiri bağrına basmak istiyordu. O ise hiç kimseyi kırmamak için devesini serbest bıraktığını, onun çökeceği yere en yakın evde misafir kalacağını söy­lüyordu. Peygamberimizi taşıyan deve Ebû Eyyub el-Ensarî (Halid b. Zeyd)’nin evinin arsasına çöktü. Benî Neccar’dan olan bu sahabi, dedesi Abdülmuttalip’in annesi Selma vasıtasıyla Hz. Peygamber’in uzak­tan akrabası idi. Rasûl-i Ekrem, Mescid-i Nebî’ye bitişik olarak inşa edilecek odalara taşınıncaya kadar yedi ay boyunca orada misafir olarak kalmıştır. Ebû Eyyub, Hz. Peygamber’e olan sevgisi ve hizmeti ile her müslüman için örnek bir tutum ortaya koymuştur. Emevîler devrinde 49 (669) tarihinde yapılan seferde İstanbul surları önünde hastalanarak vefat etmiş ve şehit­tik mertebesine erişmiştir. Hz. Peygam-ber’in nice duasına erişmiş olan bu zatın kabrinin yeri asırlarca belirli kalmış ve İs­tanbul’un fethinden sonra üzerine türbe yapılmış, adına bir de cami inşa edilmiştir ki, bu, Türk milletinin Hz. Peygamber’e ve onun ashabına beslediği derin sevginin canlı birorneğidir.

Hicretten sonra Medinetü’r-Rasûl (Pey-gamber’in şehri) ve kısaca Medine diye anılır olan Yesrib, kısa sürede dünya tarihi­nin akışını etkileyecek bir merkez haline geldi.

Peygamberimizin Hayatı OKU

Hz Muhammedin hayatı hakkında uzun araştırma

BENZER KONULAR:

• Mekke’den Medine’ye Hicret
• Şirk, müşrik, tevhit, hicret, muhacir, ensar, sahabe, suffe kavramlarının anlamları
• Hicret, muhacir, ensar, Veda Haccı ve Veda Hutbesi ne demektir? Araştırınız ve edindiğiniz bilgileri defterinize yazınız.
• Hz Peygamber kiminle hicret etmiştir?
• Hicret ne demek? Diyanet
• Tümünü görüntüle.