Paylaş
Meleklerin Varlığının Delilleri
BildirQuestion
Please briefly explain why you feel this question should be reported.
Meleklerin varlığı nasıl ispat edilir?
Meleklerin varlığını ispat eden deliller
Meleklerin varlığını nasıl ispat ederiz? maddeler halinde cevap:
1. Nakli Deliller
Kur’ân-ı Kerîm’de melekler birçok âyette zikredilmiştir. Şu âyetler bunlardan bir kısmıdır: “Ey iman edenler! Allah’a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkâr ederse, derin bir sapıklığa düşmüş olur.” ; “Peygamber ve mü’minler, Rabbi tarafından Peygamber’e indirilene iman ettiler. Hepsi de Allah’a, meleklerine, kitapla rina ve peygamberlerine iman ettiler…”
Melekler, Hz. Peygamber’in hadislerinde ise, çokça zikredilmiştir. Bunlardan bir kısmına konunun devamında değinilecektir.
2. Akli Deliller
İçinde yaşamakta olduğumuz bu evren, görülenler ve görülmeyenler diye iki kısma ayrılmaktadır. Görülenler, duyu organlarımızla algılayabildiğimiz şeylerdir. Görülmeyenler ise, bunlarla idrak edemediğimiz varlıklardır.
Insan, her var olanı idrak etmekten aciz olduğundan, kendisinin göremediği varlıkların varlığına inanmak zorundadır. Bundan kaçamaz. Çünkü insan, belli bir mekânda yaşayan bir varlıktır. Diğer yerlerde olup bitenler onun için meçhuldür. Bunlar kendisine doğru bir haberle bildirildiğinde veya bunları gösteren bir iz, bir
eser gördüğünde bunlara inanmak zorundadır. Aksi takdirde soyutlanmış bir bunak durumuna düşmüş olur.
Diğer yandan, kendileriyle eşyayı algıladığımız beş duyu organımızın kapa sitesi sınırlı, alanı dardır. Mesela; insan, bir sesi kulağına ulaşınca işitir, ses tonu kulağının algılayacağından daha azsa onu işitemez. İnsanın bunu işitememesi, elbette ki bu sesin yokluğunu ifade etmez. Yine insan, belli bir büyüklükteki şeyi görebilir, eşya görülemeyecek kadar küçükse onu göremez, ancak mikroskopla görebilir. Hatta onunla göremediği şeyler de mevcuttur. Şimdi bizler ancak mikroskopla görülebilen veya hiç görülemeyen fakat etkileri müşahede edilen hatta insanın ölümüne sebep olan mikropların yokluğunu iddia edebilir miyiz?
Evet, insan bizzat kendisinin görmediği ve müşahede edemediği varlıklara inanmak zorundadır. Aksi takdirde kendisinden başkasına inanmayan, sadece kendi duyu organlarıyla algıladıklarına inanan gururlu, inatçı, şımarık, akılsız ve cahil biri olur.
Aklı başında bir insanın böyle olması beklenemez. Bu durum ancak çöllerin ortasında veya ormanların içinde yalnız yaşayan, dünyadaki olup bitenlerle bağlantısı olmayan, insanların yaptıklarından habersiz olan vahşi bir insan için söz konusu olabilir.
Hülasa; insan görmediği şeylerin varlığına inanmak mecburiyetindedir. Yeter ki onlara dair doğru bir haber kendisine ulaşsın veya o şeylerin varlığına delalet edecek eserleri bulunsun. Çünkü insan var olan her şeyi sırf kendi bilgisiyle bilmekten acizdir. Bu hususta Yüce Allah şöyle buyurmuştur: “Size ilimden çok az bir şey verilmiştir.”
Melekler de bu evrende bulunan ve gözle göremediğimiz varlıklardandır. Allah Teâlâ bizlere bunların var olduklarını, çeşitli vazifeleri ifa etmeleri için onları görevlendirdiğini bildirmiştir: “Allah’tan doğru sözlü kim olabilir?”
BENZER KONULAR:
Answer ( 1 )
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
Cinlerin Varlığını Beyan Eden Deliller
Kur’ân-ı Kerim’de otuz iki yerde cinlerden bahsedilmiş ve 114 sûrenin biri bunlara tahsis edilerek ismine “Cin Sûresi” denilmiştir. Cinlerle ilgili olan âyetlerden bir bölümü şunlardır: “Allah, insanı, vurulduğunda testi gibi ses çıkaran kuru bir balçıktan yarattı. Cinleri de dumansız saf ateşten yarattı. O halde Rabbiniz’in nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?” (0); “(Ey Muhammed!) De ki: Bana şu vahyedildi: Cinlerden bir topluluk (Kur’ân okumamı) dinlemiş ve şöyle demişler: ‘Gerçekten biz, hayrete düşüren ve hidâyeti gösteren bir Kur’ân işittik ve ona iman ettik. Artık Rabbimiz olan Allah’a hiç kimseyi ortak koşmayacağız! Doğrusu Rabbimiz’in yüceliği, her yücelikten üstündür. O ne eş edinmiştir. ne de çocuk! Doğrusu bizim beyinsizimiz, Allah hakkında gerçek dışı şeyler söylüyormuş! Hâlbuki biz, insanların ve cinlerin Allah hakkında yalan söyle meyeceklerini sanıyorduk. Gerçekten insanlardan bazı erkekler, cinlerden bazı erkeklere sığınırlardı da o cinlerin cüret ve azgınlıklarını artırırlardı…”” (“); “Ben, cinleri ve insanları sadece bana kulluk etsinler diye yarattım. Ben onlardan ne bir rızık diliyorum ne de beni doyurmalarını istiyorum.”
Cinlerle alakalı olan sahih hadisler oldukça fazladır. Bunlardan bazıları, cinlerle ilgili meseleler izah edilirken zikredilecektir. Burada şunlar zikredile cektir: Âişe radıyallahu anhã diyor ki: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Melekler nurdan, cinler dumansız alevden, ateşten yaratıldılar. Âdem ise size anla tılandan (yani topraktan) yaratıldı.” (83); Abdullah b. Mes’ûd radıyallahu anh diyor ki: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Sizlerden hiçbir kimse yoktur ki, ona cinlerden biri arkadaş tayin edilmiş olmasın.” Dediler ki: “Ey Allah’ın Rasûlü! Sana da mı?” Buyurdu ki: “Bana da… Ancak Allah bana yardım etti. Ben ondan kurtulmuş oldum. O bana hayırdan başka bir şey söylemez.” Bu son cümle “Ancak Allah bana yardım etti, o Müslüman oldu. O bana hayırdan başka bir şey söylemez” manasını ifade eden şekilde de rivâyet edilmiştir.
İslâmî fırkaların tümü, cinlerin hakiki manada var oldukları konusunda ittifak etmiştir. Ancak Cehmiyye ve Mu’tezile Fırkaları, cinler hakkındaki nasları tevil ederek, cinlerin gerçeğini inkâra kalkışmışlardır. Zikrettiğimiz üzere cinlerin varlığı âyetlerle, mütevâtir hadislerle, Müslümanlar’ın ittifakı ile hatta Ehl-i Kitab’ın ve diğer dinlere mensup olan insanların ikrarları ile sabittir. Bu itibarla cinlerin varlığını tamamen inkâr etmek açıkça küfürdür. İnkâr edeni İslâm’dan çıkarır. Zira cinlerin varlığını inkâr, Kur’ân’ın âyetlerini ve mütevâtir hadisleri inkârdır. Bu da kişiyi kâfir yapar. Cinlerin var olmalarını inkâr etmeyip onların şerli nefislerin güçleri veya mikroplar yahut vahşi insanlar olduklarını söyleyerek tevil etmek ise fâsıklıktır, bidatçiliktir. Ancak bunları tekfir edenler âlimler de vardır. İbn Hazm bunlardandır.
İbn Hazm şöyle demiştir: “Kim cinleri inkâr ederse veya onları zâhirinden çıka racak bir teville tevil ederse, o kimse kâfirdir, müşriktir. Kanı ve mali helâldir.” İbn Hacer el-Heytemî de aynı kanaattedir. O şöyle demiştir: “Mu’tezile Fırkası’nın cinlerin varlığını inkâr etmesi, Kitab’a, sünnete ve icmâya muhaliftir. Hatta bu inkârları küfrü gerektirmiştir. Çünkü bu, cinlerin varlığını gösteren kesin nasları inkârdır.” Âlûsî de cinlerin gerçek anlamda olmadıklarını iddia edenlerin kâfir olduklarını söylemiş ve şöyle demiştir: “Cinlerin dış âlemde var olduklarını inkâr etmek açık bir küfürdür.” Ibn Teymiyye konuyla ilgili olarak şunları söylemiştir: “Müslüman taifelerin hiçbiri cinlerin varlığı hakkında muhalefet etmemiştir. Kâfirlerin cumhuru da cinlerin varlığını kabul etmektedir. Her ne kadar onların içinde de Müslümanlar’ın içindeki Mu’tezile ve Cehmiyye fırkaları gibi inkâr eden fırkaları varsa da cumhuru kabul etmektedir. Zira cinlerin var olduklarını bildiren peygamberî haberler mütevâtirdir. Herkes tarafından bilinmektedir.”