Paylaş
Mescid-i kıbleteyn ne demektir?
BildirQuestion
Please briefly explain why you feel this question should be reported.
Mescid-i Kıbletyen, Kelime olarak İki kıblesi olan mescit demektir. Istılahta ise , Hz. Peygamber’in İslam’ı tebliğinin ilk yıllarında mü’minler ilk kıble olarak yaklaşık 16 ay boyunca şuan Filistin bölgesi Kudüs kentinde bulun Beytülmakdis diğer adıyla Mescid-i Aksa’ya yönelmekteydiler. Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem, atası İbrahim’in inşa ettiği ve yeryüzünde ilk mabet olan Kabe’ye doğru yönelip namaz kılmayı çok temenni ediyor ve arzuluyordu. Çünkü Medine’deki Yahudiler peygamberimizin, aynı zamanda Yahudilerin de kıblesi olan Mescid-i Aksa’ya yönelmesini konusunda Müslümanlar hakkında dedikoduda bulunuyor ve şımarıyorlardı. Hazreti Peygamber’in de tahrif edilmiş bir dinin mensuplarını taklit ediyor gibi görünmesi kendisini üzüyor ve rahatsız ediyordu. İşte bu sebeple Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Allah’a yalvarıyor, doğup büyüdüğü ve terk etmek zorunda bırakıldığı Mekke’deki Kutsal Kabe’nin kıble olması diliyordu. Sonunda Allah azze ve celle , Peygamberimiz öğle namazını ashaba kıldırdığı esnada aşağıdaki Bakara suresi 144. ayet nazil oluyor.
قَدْ نَرٰى تَقَلُّبَ وَجْهِكَ فِي السَّمَٓاءِۚ فَلَنُوَلِّيَنَّكَ قِبْلَةً تَرْضٰيهَاۖ فَوَلِّ وَجْهَكَ شَطْرَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِۜ وَحَيْثُ مَا كُنْتُمْ فَوَلُّوا وُجُوهَكُمْ شَطْرَهُۜ وَاِنَّ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ لَيَعْلَمُونَ اَنَّهُ الْحَقُّ مِنْ رَبِّهِمْۜ وَمَا اللّٰهُ بِغَافِلٍ عَمَّا يَعْمَلُونَ
” (Ey Muhammed) Biz senin, yüzünü göğe doğru çevirip durduğunu elbette görüyoruz. İşte şimdi kesin olarak seni memnun olacağın kıbleye döndürüyoruz. Artık yüzünü Mescid-i Harâm tarafına çevir; nerede olursanız olun yüzünüzü o yöne çevirin. Kuşku yok ki kendilerine kitap verilenler onun rablerinden gelmiş bir gerçek olduğunu elbette bilirler. Allah onların yaptıklarından habersiz değildir.” (Bakara Suresi 144)
Kıblenin değiştirilmesiyle ilgili kesin hükmün Allah’tan gelmiş olmasına rağmen Ehl-i kitap bu değişikliği kabul etmemekte ısrar etti ve tepki gösterdiler.
وَلَئِنْ اَتَيْتَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ بِكُلِّ اٰيَةٍ مَا تَبِعُوا قِبْلَتَكَۚ وَمَٓا اَنْتَ بِتَابِـعٍ قِبْلَتَهُمْۚ وَمَا بَعْضُهُمْ بِتَابِـعٍ قِبْلَةَ بَعْضٍۜ وَلَئِنِ اتَّبَعْتَ اَهْوَٓاءَهُمْ مِنْ بَعْدِ مَا جَٓاءَكَ مِنَ الْعِلْمِۙ اِنَّكَ اِذاً لَمِنَ الظَّالِم۪ينَۢ
” Ehl-i kitaba her türlü mûcizeyi getirsen onlar yine de senin kıblene asla dönmezler. Sen de onların kıblesine uymayacaksın. Onlar birbirinin kıblesine de uymazlar. Eğer sana gelen ilimden sonra onların arzusuna uyarsan, işte o vakit sen kesinlikle hakkı çiğneyenlerden olursun.” (Bakara Suresi 145)
Bu âyetten de anlaşılacağı üzere, onların bu direnişlerinin sebebi, değişiklik hükmünün yüce Allah’tan geldiğini bilmemeleri değil bencillik, ırkçılık, taassup, ayrılıkçılık gibi olumsuz düşüncelerinin ve duygularının esiri olmalarıdır. Ancak değişiklik hükmü Allah’tan gelmiştir; bu sebeple Hz. Peygamber ve ümmeti bu hükme uyacak ve artık asla yahudilerin kıblesine yönelmeyeceklerdir.
Cevapla