Paylaş
Mescid-i Küba
Question
Mescidi Küba
Mescid-i Küba, Mekke’den Medine’ye hicret eden Hz. Peygamber’in Medine girişinde Küba köyünde ashabıyla bina edip namaz kıldığı ve İslâm’da inşa edilen ilk mescittir.
Hz. Peygamber Mekke’den Medine’ye hicret ettiğinde 8 rebiulevvel (20 eylül pazartesi) ile 12 rebiulevvel (24 eylül cuma) arasında Küba’da beklediği süre içinde, evinde misafir kaldığı Külsüm b. Hidm’in hurma kurutmakta kullandığı arazisini genişleterek Mescid-i Küba’yı inşa etti.
Hz. Peygamber Kubalılar’dan (o bölgede yaşadıklarından dolayı bir anlamda mescidin kendileri için yapıldığı Amr b. Avf oğullarından) taş getirmelerini istemiş, onlardan birini alıp kıble tarafına koymuş, sonra da Hz. Ebubekirve Hz. Ömer’in de sırayla taş koymalarını emir buyurmuştur. Ammar b. Yasir ile Abdullah b. Revaha da mescidin inşasında büyük gayret göstermişlerdir.
Ganem b. Avf oğulları, Amr b. Avf oğullarını kıskandıkları için Hz. Peygamber Tebük Seferinde iken Küba’da ayrı bir mescid İnşa ettiler. Gayeleri müslümanları bölüp parçalamaktı. Tebük Seferi dönüşünde orada namaz kılmaya davet edilen Hz. Peygamber, davete tam icabet edeceği esnada Allah tarafından şu âyeti kerîme ile uyarıldı: “Onun içinde asla namaz kılma. İlk günden takva üzerine kurulan mescid (Küba Mescidi) içinde namaz kılman elbette daha doğrudur. Onda temizlenmeyi seven adamlar vardır. Allah da çok temizlenenleri sever” (et-Tevbe 9/108).
Âyeti kerîmede geçen “takva mesci-di”nin Küba Mescidi mi yoksa Mescid-i Nebevî mi olduğu konusunda görüş ayrılığı vardır. İbn Kayyim el-Cevziyye, birisinin takva üzerine kurulmuş olduğunu söylemenin diğerini nefyetmeyeceğini, hiç şüphesiz her ikisinin de takva esası üzere kurulmuş olduğunu belirterek telifçi bir görüş ortaya koymuştur.
Civardaki Harra’dan getirilmiş taşlardan örülmüş bir surla çevrili olan kare şeklindeki mescid ilk inşa edildiğinde revaklar yoktu. Semhûdî’nin İbn Zebâle’den naklettiğine göre daha sonra yine Hz. Peygamber zamanında yedi sütunlu bir avlu yapıldı. Hz. Osman zamanında sayısı bilinmemekle birlikte revak sayısı artırıldı.
Emevî halifelerinden Velid b. Abdülmelİk zamanında Medine’de vali olan Ömer b. Abdülaziz tarafından genişletilmek üzere Mescid-i Küba yıkıldı. Bazı revaklar daha ilave etti ve revakların ortasında açık bir saha meydana getirdi. Taştan yapılan sütunların ortasına eritilmiş kurşunla kaplı demir kondu. Duvarlar mozaik ve kireçle süslendi. Tavanı sacdan yapıldı ve caminin köşelerinden birine dört köşeli burç şeklinde bir minare inşa edildi. Muhtemelen mozaik ve işçiler Bizans’tan getirilmişti. Mescid-i Nebevî’de çalışanlar burada da çalışmışlardı.
İbn Şebbe’nin naklettiğine göre Mescid-i Küba ile ilgili ölçüler şöyle idi. Eni ve boyu 66×66 zira’ (yaklaşık 33×33 m.); uzun avlusu 50×26 zira’ (25×13 m.); minarenin genişliği 9×9 zira’ {4.50×4.50 m.); minarenin yüksekliği 50 zira’ (25 m.}. Üç kapısı, otuz üç sütunu vardı ve on dört kandille aydınlatılmaktaydı (Semhûdî, İbn Şebbe’den bu şekilde kısaltarak nakletmektedir (Vefâü’l-vefâ’ 11,20).
Mescid-i Küba, 435/1081 yılında Ebû Ya’lâ Ahmed el-Hasan b. Ahmed b. el-Hasan tarafından ve Şerif Hasan el-Müslim b. Abdullah b. Messâk’ın girişimiyle yenilendi.
Zengiler devleti vezirlerinden el-Cevadü’l-İsfahânî ismiyle meşhur Cemaleddin Muhammed b. Ali tarafından 555/1160 yılında büyük bir kısmı yıktırılarak yeniden yapıldı.
593/1196 yılında İbnü’nNeccâr’ın (o. 643/1285) Medine hakkında verdiği bilgiler arasında Küba Mescidi ile ilgili olarak verdiği ölçüler ile Velid zamanındaki ölçülerin aynı olduğu görülmektedir.
İbnü’nNeccâr’ın verdiği bilgilere göre Mescid-i Küba’da otuz dokuz sütun vardı ve sütunların arası (içten) yedi zira’ (3.5° m.) idi. Sütunların kalınlığı 80 cm. kadardı. Caminin her tarafında sekiz pencere vardı. Ancak kuzey tarafındaki sekizinci pencerenin yerini minare işgal etmekte idi.
Memlûklular döneminde de Mescid-i Küba’ya ihtimam devam etti. Muhammed b. Kalavun 733 (1332) yılında, 771 (^373) y’lm-da Baybars el-Bundukdârî ve 840 (1436) y,|ında da Eşref Barsbay değişik yerlerini yenilediler.
877 (1472) yılmda mescidin tavanı üzerine düşen minare 881 (1476) yılında Kayıtbay tarafından yaptırıldı. Yüksekliği 61 zira’ (30.50 m.) idi. 1245 (1829) yılında İkinci Mahmud tarafından tamir ettirildi. Bazı eserlerde bu tamiratın İkinci Abdülhamid’e nisbet edilmesi bir zühul eseri olmalıdır. I. Abdülmecid, daha sonra II. Mahmud’un ıslahatına bazı ilavelerde bulunmuştur.
XIX. asrın sonlarında Mescid-i Küba hakkındaki bilgiler Eyüp Sabri’den alınabilmektedir. Bu bilgiler mimarî tafsilata girmeksizin caminin içinde ve dışındaki nassların (âyet ve hadis metinlerinin) doğru verilmesi şeklindedir.
XX. asrın başındaki {1318/1901) Mescid-i Küba, hakkında İbrahim Rıfat’ın tasvirlerinde daha ayrıntılı bilgiler yer almaktadır: Buna göre, kare şeklindeki mescidin bir kenarının uzunluğu 40 m, yüksekliği 6 m. dir. Ayrıca mescidin sağlamlığı için dışarıdan duvarları takviye edici direkler konmuştur. Mihrab, minare ve minberi mermerdendir. Orada Ebû Eyyûb el-Ensarî hazretlerine nisbet edilen bir kuyu vardır. Yine orada Hz. Peygamber’in namaz kıldığı, mermerden yapılmış bir mihrab bulunmaktadır. Devesinin çöktüğü yer ve Tevbe sûresinin 108. âyeti kerîmesinin nazil olduğu yer de bellidir.
Filip (Phlipy), 1931 yıhndaki yolculuğunda mescidin sağlam ve iyi bir durumda oldu-9una işaret etmektedir.
Suudlufar zamanındaki tamirat Faysal b. Abdülaziz döneminde 1968 yılında yapılmıştır. Bu esnada mescide kadınlara ait özel bir girişle kuzeyde bir revak ilave edildi. Böylece daha önce mescidin kuzeybatı köşesindeki minare mescidin sınırları içine girmiş oldu.
Mescid-i Küba’nın dikdörtgen şeklinde avlusu her yanından revaklarla çevriliydi. Üç revaktan meydana geldiği için en büyüğü kıble tarafındakiydi. Kuzeyde iki, doğu ve batıda İse birer revak vardı. Revakların altındaki yerler ve avlu beyaz mermerle kaplıydı.
Revakların tavanı kaidesi olmayan direkler üzerine yerleştirilmiş süslü kemerlerin taşıdığı yuvarlak, alçak kubbelerden ibaretti. Alt kısımları beyaz mermerle kaplı olan direkleri beyaza boyanmıştı. Mihrab da beyaz ve siyah mermerlerle kaplıydı.
Mihrab kıble duvarında, ancak duvarın ortasında değildi. Siyah ve beyaz mermerlerle kaplıydı. Mihrabın alt kısmı ise küçük küçük mihrablara ayrılmıştı. Mihrab mermerden iki direkle çevrelenmişti. Mihrabın tepesi, bitkisel ve geometrik şekiller ve alçıdan yapılmış süslemelerden meydana geliyordu.
Mihrabın duvarın ortasında bulunmayışının sebebi, bu mihrabın Hz. Peygamber’in namaz kıldığı yerde yapılan mihrabla İrtibatından dolayıdır ki, bu mihrab ortadaki iki direk arasında kalan alandadır. Pencereler tabii aydınlatmayı sağlayacak biçimde yapılmıştır.
Mihrabın sağında mermerden yapılmış bir minber bulunuyordu. Minber girişinin üst kısmı Kur’ân âyetleriyle süslüydü. Hatibin oturacağı yerin üstüne denk gelen yerde soğan şeklinde mermerden bir kubbe bulunmaktaydı.
Ahşaptan yapılmış olan vaaz kürsüsü ise zikri geçen mihrabın arkasında ve mermerle kaplı dört taş direk üzerine oturtulmuş olup merdivenle çıkılmaktaydı.
Düz tavanlı ve tek minareli olan bu mescid, Suudî Arabistan hükümeti tarafından yıkılıp, sahası genişletilmiş, kubbeli ve çifte minareli olarak yeniden inşa edilmiştir.
Hz. Peygamber, Küba Mescidi’ni düzenli olarak cumartesi, zaman zaman da pazartesi günleri ziyaret etmeyi âdet haline getirmişti. Oraya bazan yaya olarak bazan da binekle giderdi. Hz.Peygamber, Mescid-i Küba’nın fazileti konusunda şöyle buyurdu: “Kim evinde temizlenip abdest aldıktan sonra Küba Mescidi’ne gelir ve orada namaz kılarsa umre sevabına nail olur” (Muhtasaru Kenzi’lUmmâi, V, 359; et-Tirmizî, II, 121; ibn Mâce, İkâme, 198).
Tevbe sûresinin yukarıda meali verilen 108.’i âyeti kerîmesinde “…….onun içinde temizlenmeyi sevenler vardır. Allah da çokça temizlenenleri sever” ifadesi bulunduğundan, Hz. Peygamber Mescid-i Küba ahâlisine şu soruyu yöneltti: “Allah’ın sizi övdüğünü görüyorum; temizlik konusunda ne yapıyorsunuz? “Şöyle cevap verdiler: “Biz büyük abdestten sonra suyla temizleniyoruz” (Tefsiri Taberî, XI, 19; Mecmau’z-Zavâid, I, 211, 212).
Hz. Peygamber Küba’ya giderken Musal-la’ya uğrar, sonra oradaki Küseyyir b. es-Salt ile Muâviye’nin evleri arasından geçerdi. Dönerken de Mahrak Sakîyesindeki Safvan b. Seleme’nin evinin bulunduğu yoldan geçer, Benî Züreyh mescidine uğrar ve böylece Mescîdi Nebevî’ye çıkardı. Velid
b. Abdülmelik’in Küba Mescidine gidişge-lişte yukarıdaki güzergâhı tercih ettiği rivayet edilmektedir.
Halifeliğinde pazartesi ve perşembe günleri burayı ziyaret eden Hz. Ömer, Küba çok uzak yerde olsaydı bile devesini oraya ulaştırmak için yine süreceğini ifade ederdi {İbn 5a’d, 1,245).
Ebû Huzeyfe’nin azadlısı Salim burada imamlık, Sa’d el-Kurazî de müezzinlik yapmışlardı.
Medine içme suyunun bir kısmı sulak ve münbit bîr araziye sahip olan Küba’dan gelmektedir. Bir kaç seneden beri yeşil sahalarda gözle görülür bir azalma olmasına rağmen daha iyi bir hurma merkezi olan Küba, aynı zamanda Medineliler’in dinlenme ve mesire yerlerinden biridir.
Kaynak: İslamda inanç ibadet ve günlük yaşam ansiklopedisi
Cevapla