Mevlidi Nebi ne demek?

mevlidi nebi haftası ne zaman

Hz. Muhammed (s.a.)’in doğumu demektir.

Hz. Muhammed (s.a.), Kureyş’in Benî Haşim koluna mensuptur. Rasûli Ekrem’in beşinci batından atası olan Kusay zama­nından beri Kabe ile ilgili görevler Kureyş’e ve Kureyş’in başkanlığı da Hz. Peygam-ber’in dedelerine intikal etmişti. Dolayısıyla Hz. Peygamber’in doğumundan önceki günlerde dedesi Abdülmuttalip, hem Mek­ke başkanlığını hem de Kabe ile ilgili görev­lerin önemli bir kısmını elinde bulunduru­yordu. Bu sıralarda cereyan eden Fil ola-yı’nda da Kureyş’in reisi, Abdülmuttalip idi.

Peygamberimiz 20 nisan 571 pazartesi günü (12 Rebiü’levvel, Mahmud el-Fetâkî Paşa’nın hesabına göre 9 Rebiü’levvel) dünyaya geldi. Babası Abdullah, Kureyş gençleri arasında boy-bos, tavır ve davra­nışları açısından dikkat çeken, gözde ve saygın bir kişi idi. Annesi Âmine ise, Zühreoğulları’ndan Vehb’in kızı olup, soy ve mevki itibariyle Kureyş’in ileri gelen ailelerinden birine mensup idi. Akranları arasında zekâsı ve güzel konuşması ile seçkin bir yeri vardı. Peygamberimiz henüz doğmadan babası ticaret amacıyla gittiği Şam tarafından dönerken Medine’de has­talanıp vefat etmiş, Neccaroğulları’ndan Nâbiğa’nın evinin bahçesinde toprağa verilmişti. Peygamberimize hamile iken, Âmine’ye, rüyasında şöyle denildiği naklo­lunur: “Sen insanların hayırlısına ve bu ümmetin Efendisi’ne hamile oldun. Onu dünyaya getirdiğin zaman her hasetçinin şerrinden koruması için Bir ve Tek olana sığınırım de! Sonra ona Ahmed yahut Mu­hammed adini tak!” (İbn Hişam, es-Sîre, I, 168). Hz. Peygamber’in doğduğu gece meydana geldiği rivayet edilen, İran Kisrası’nın sara­yındaki burçların yıkılması, bin yıldır tapı­naklarında yanmakta olan ateşin birden sönmesi gibi harikulade olaylar, “ilende Hz. Peygamber’in eliyle küfür ve inkâr ateşinin söndürüleceği, fazilet ve adaletin yaygınla­şacağı” tarzında yorumlanmıştır. Ebe ola­rak hizmet eden kadınlardan Osman b. Ebi’l-Âs’ın annesi Fâtıma Hatun da o gece “Evin nurla dolduğunu, yıldızların üzerleri­ne dökülecekmiş gibi sarktığını” ifade et­miştir. Doğum esnasında ebe olarak Fâtıma Hatunla birlikte Abdurrahman b. Avf m annesi Şifa Hatun da hizmet etmiş ve Ümmü Eymen onlara yardımcı olmuş­tur.

Âmine Hatun’un, gördüğü rüyayı kayın­pederi Abdülmuttalip’e anlatması üzerine, Abdülmuttalip torununu kucağına alıp Kabe’ye gitmiş, Allah’a şükretmiş, ziyafet­ler vermiş ve sonra ona “Muhammed” adını koymuştur. Peygamberimiz Kur’ân-ı Ke-rîm’de dört yerde bu isimle anılmıştır (Âl-iİmrân 3/144; el-Ahzâb 33/40; Muhammed 47/2; el-Fetih 48/29). Muhammed “üstünlükleri anıla­rak övülen” demektir. Önceki peygamber­lere indirilen kitaplarda onun adı Ahmed diye geçer (es-Saff 61/5). Ahmed “(Allah’ı yüce sıfatlarıyla ve kudret eserleriyle) öven ve övmesini bilen” anlamına gelir. Hz. Pey­gamber kendisinin en Önemli isimleri ara­sında şunları saymıştır: “Muhammed, Ahmed, Mâhî (küfrü imha eden), Haşir (kıyamette insanların kendisi ile haşroiunacağt kişi), Âkıb (son peygam­ber)”.

Müslüman toplumlarda Hz. Muhammed (s.a.)’e duyulan samimi sevginin bir ifadesi olmak üzere mevlidi nebi münasebetiyle bazı merasimler yapılagelmiştir. Meselâ, Mısır’da Fâtımîler döneminde (gıo-ıı71) Mevlidi Nebi münasebetiyle kutlamalar yapıldığı bilinmektedir. Bu anlayış içerisin­de sünnî İslâm dünyasında devlet düzeyin­de ilk mevlid töreni Salahaddin Eyyubî’nin eniştesi Erbil Emîri Muzafferüddin Gökböri tarafından 1207 yılında gerçekleştirilmiştir. Bu hükümdar, kendi döneminde hazineden yeterli tahsisat sağlayarak her yıl Peygam-berimiz’in doğumu münasebetiyle şenlikler düzenlemiş; bu vesile ile âlimlere, şâirlere, din ve devlet hizmetlerinde yararlı kişilere hil’atler giydirip hediyeler vermiş, yoksulla­ra sadakalar dağıtmış, ziyafetler vererek bu kutlamaları halka maletmiş, ayrıca Hicaz’a kıymetli hediyeler göndermiştir. İlk mevlid kitabının da onun zamanında ve ona ithâfen Ebu’l-Hafız Hattab b. Dihye (6.1235) tarafından “Kitâbü’t-Tenvîr fî Mevlidi’s-Sirâci’l-Münîr” adıyla yazıldığı nakledilir.

Daha sonraları diğer İslâm ülkelerinde de benzeri merasimler yapılmış, bu merasim­ler Osmanlılar’ın bir döneminde doruk noktasına ulaşmıştır. “Mevlid Alayı” diye anılan bu görkemli törende şeyhülislâm, vezirler, büyük müderrisler ve vaizler, mül­kî ve askerî erkân ile halk belirli bir düzen İçinde Rebİülevvel ayının 12’sinde Sultan Ahmed Camii’ndeki yerlerini alırlardı. Padi­şahın teşrifinden sonra vaazlar verilir, mevlidhanlar tarafından Süleyman Çele-bi’nin Mevlİd’i okunur, bu esnada Medine-i Münevvere’den gelen hurmalar camie!6 bulunanlara ikram edilirdi.

Süleyman Çelebİ’nin “Vesiletü’n-Necat” adı ile Bursa’da 1409’da yazdığı ve kısaca Mevlid diye bilinen bu manzumesi, anlatı­mının sadeliği, üslûbunun akıcılığı ve tarzı­nın samimiyeti sebebiyle tarih boyunca halk tarafından çok beğenilmiş; bu manzumenin özellikle mevlid kandillerinde okunması ve dinlenmesi günümüze kadar canlılığım koruyan bir gelenek olmuştur.

Elektriğin olmadığı devirlerde görevliler mevlid kandili dolayısıyla minareleri kandil­lerle donatırlar, minare aralarına gecenin anlamını belirten mahyalar (ışıklandırılmış yazı veya şekiller) asarlardı. Günümüzde elektrikle aydınlatma yoluyla bu uygula­malar sürdürülmektedir. Zamanımızda mevlid kutlamaları bir çok İslâm ülkesinde devlet düzeyinde gerçekleştirilmekte, ülkemizde de Türkiye Diyanet Vakfı’nın öncülüğünde bu amaçla özel programlar uygulanmaktadır. Peygamberimizin do­ğumunu tes’id amacıyla bir haftayı “Kutlu Doğum Haftası” ilan eden Türkiye Diyanet Vakfı bu münasebetle naat ve rnünacaat yarışmaları açmakta, Türkiye’nin çeşitli vilâyetlerinde konferanslar ve paneller düzenlemektedir. Bu faaliyetlere çeşitli vilâyetlerde bulunan hayır ve hizmet vakıf­ları da katkıda bulunmaktadır. 1991 yılında Zaman Gazetesi’nin “Mevlid-İ Nebi” müna­sebetiyle tertiplediği “Uluslararası Ebedî Risalet Sempozyumu”na yerli ve yabancı pek çok ilim adamı katılmış ve Peygambe­rimizin tebliğinin çeşitli yönleri bu toplan­tıda tanıtılmıştır. Aynı ismi taşıyan toplan­tılar dizisi, belirtilen gazetenin organizas­yonu ile devam ettirilmektedir.

Değişik vesilelerle mevlid okutma âdeti­nin İslâm dininin ilke ve hükümleri ile bağ-aaşmayan bazı anlayış ve uygulamaların yaygınlaşmasına yol açması birtakım haklı eleştirileri harekete geçirmiş ise de, bu olumsuzlukların ayıklanması şüphesiz yine ls|âm’ın doğru anlaşılıp uygulanması ile ”9’1′ bir husustur. Herhalükârda Mevlid geceleri, Rasûl-i Ekrem’e bağlılığın tazelenmesi, onun genç kuşaklara gerektiği biçimde tanıtılması ve Rahmet Peygambe­rine layık bir ümmet olma muhasebesinin yapılması açısından müslümanlar tarafın­dan iyi değerlendirilmesi gereken güzel birer vesile sayılmalıdır.

BENZER KONULAR:

• Mevlid Kandili Önemi ve Fazileti
• Sünnet Mevlidi nedir nasıl yapılır?
• Mevlid kandilinde kaza oruç tutulur mu?
• Mevlid kandili nedir niçin kutlanır
• Mevlid ne demek? Kısaca
• Tümünü görüntüle.

Hubbü’n Nebi ne demek? Kısaca