Paylaş
Mizan nedir? Dini anlamı
BildirQuestion
Please briefly explain why you feel this question should be reported.
Mizan nedir kısaca tanımı
Diyanet kavramı olarak “Mizan”
Mizan, Ve-Ze-Ne kökünden hem mastar, hem de ismi alettir. Ve-Ze-Ne; tartmak, miktarını ölçmek demektir.
Vezn; eşyanın ağırlığı olan nesnelerin ölçümünde yaygındır ve bir mukayese ve denkleştirme ile yapılır. İşte, bu denkleştirme nin yapıldığı alete de mizan denilir. Öncelikle, kâinatın tümünü Allahu Teâlâ bir denge üzerinde yaratmıştır ve kâinat bu denge üzerinde gider, yani terazinin iki gözü de her zaman dengededir.
“Göğü yükseltti ve mizanı koydu” (Rahman: 7)
Vezn; daima bir denkleştirme oranını ifade ettiğinden ada. lete ve adaletin ölçüsü olan Şeriata da mizan denilir. İşte, yukarı daki ayette ifade olunan mizan bütün eşya arasındaki ve topyekün kâinattaki “genel denge” kanununu ifade ederken, “Allah ki, hakk olarak kitabı indirdi ve mizanı da…” (Sura: 17) ayetinde ifade olunan mizan ise, insanın hayatında davranış ve düşüncelerini vurması gerektiği terazidir. Bu teraziyi koyan ve hangi hareketin doğru ve haklı, hangisinin yanlış ve haksız oldu ğunu açıklayan Allah’tır. Bu bakımdan, insanların davranışları Allah’ın koyduğu ölçülere, yani mizana göre değerlendirilir. İnsa nin dünya hayatındaki davranışları âhirette tartıya girer, yani Al lah’ın şaşmaz mizanına vurulur, burada kimin sevapları ağır gelir, dünya hayatında Allah’ın koyduğu mizana göre yaptığı işler ağır basarsa o razı olacağı bir hayatın içine girer; kimin de günahları ağır basar, Allah’ın mizanına uygun olarak yaptığı ameller hafif gelirse, böylesi kızgın ateşe girer.
“O gün kimin tartılan ameli ağır gelirse işte o, hos nut edici bir yaşayış içinde olur. Tartılan ameli hafif olana gelince, işte onun anası (yeri, yurdu) Hâviye’dir. Nedir o (Hâviye) bilir misin? Kızgın ateş!” (Karia: 6-11)
Allahu Teala buyuruyor ki;
“Kıyâmet günü için adalet terazileri kurarız. Hiç kimseye bir haksızlık (zulüm) edilmez.” (Enbiya: 47)
“O gün tartı haktır (tam doğrudur). Herkesin yaptı ğı tartılır, kimin (sevap) tartıları ağır gelirse, işte onlar kurtulanlardır. Kimin (sevap) tartıları hafif gelirse, işte onlar da ayetlerimize haksızlık etmelerinden ötürü ken dilerini ziyana sokanlardır.” (Araf: 8-9)
O gün tartıda ifrat yoktur. Kararda adaletsizlik olmaz. Çoğu zaman tartı ve kararların doğruluğunu zedeleyen münåkaşaya da yer yoktur. Orada mahkemeyi yürütenler, bu dünyada mahkeme yürütenler gibi aciz değildir ki, herhangi bir şekilde aldatılabilsin. Oradaki mahkeme, buradaki mahkemeler gibi de lil yetersizliğinden dolayı caniyi serbest bırakmaz. Orada yalan şahitlerle kurtuluş yoktur. Dahası insanın bizzat kendi azalarının kendi aleyhinde şahitlik yapacağı zamandır…
“O gün dilleri, elleri ve ayakları yaptıklarma şahitlik edecektir.” (Nur: 24)
“Nihayet oraya vardıklarında kulakları, gözleri ve, derileri yaptıkları hakkında onların aleyhinde şahitlik ettiler. Derilerine dediler ki: ‘Niçin aleyhimize şahitlik ettiniz’ (Derileri): ‘Herşeyi konuşturan Allah bizi konuş turdu. İlk defa sizi O yaratmıştı. İşte O’na döndürülü yorsunuz.’ Siz (günahları işlerken) kulaklarınızın, göz lerinizin ve derilerinizin aleyhinize şahitlik etmesinden gizlenmiyordunuz, yaptıklarınızdan çoğunu Allah’ın bil meyeceğini sanıyordunuz. İşte Rabbinize karşı besledi ğiniz bu zannınız, sizi helak etti, ziyana uğrayanlardan olup çıktınız.” (Fussilet: 20-21-22-23)
Kıyamet gününde kafirler için mizan kurulmaz. Onların amellerinin bir değeri yoktur, zaten onlar necistirler de. Onlar dünya hayatında bütün çabaları boşa gitmiş ve böylece de zi yana uğrayan kimselerden olmuşlardır. Velev ki kendileri iyi iş yaptıklarını zannetseler de…
“İşte onlar, Rablerinin ayetlerini ve O’na kavuşmayı inkâr eden, bu yüzden amelleri boşa çıkan kimselerdir.
(Yaptıkları işler tamamen boşa çıktığından) kıyâmet günü onlar için bir terazi kurmayız. İşte inkâr ettikleri, ayetlerimizi ve peygamberimizi eğlence yerine koydukları için onların cezası cehennemdir.” (Kehf: 105-106)
Bununla beraber (günahkâr) mü’minler için de zorlu bir andır.
Hz. Aişe radıyallahu anha’ dan rivayet edilen bir hadisi şerifte, kendisi cehennemi hatırlayıp ağlamaya başlayınca Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) “Neden ağlıyorsun?” diye sordu. Aişe ra diyallahu anha: “Cehennemi hatırladım da, onun için ağladım. Ey Allah’ın Rasûlü, Kıyâmet gününde, aile efradınızı hatırlayacak misınız?” dedim. Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) de: “Uç yer vardır ki, burada kimse, kimseyi hatırlamayacaktır. Amelleri tar tan terazinin yanında terazisinin ağır veya hafif geldiğini öğrenin ceye kadar, amel defterinin verildiği ve kendisine, işte al, kitabını oku denildiği vakit, kitabının sağ elinden mi, sol elinden mi, yok sa arkasından mi verildiğini öğreninceye kadar. Bir de Sırat’ta. Sırat, cehennemin üstüne konulduğu vakit. (Bu üç yerde kimse kimseyi hatırlamayacaktır.)”
BENZER KONULAR:
- mizan nedir? Dini anlamı
- mizan ne demek? Kısaca
- Sübhanallahi milel mizan Arapçası
- Ahiret, berzah âlemi, kıyamet, ba’s, mahşer mizan kavramlarının anlamlarını araştırın
- Bir Eş Olarak Peygamber (sav)
- Tümünü görüntüle.
Ahiret, berzah âlemi, kıyamet, ba’s, mahşer mizan kavramlarının anlamlarını araştırın
Ahiret, berzah âlemi, kıyamet, ba’s, mahşer mizan kavramlarının anlamlarını araştırın
Answer ( 1 )
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
Arapça kökenli bir sözcük olan Mizan sözlükte; bir şeyin ağırlığını tahmin etmek, tartmak, ölçü veya terazi anlamlarına gelmektedir.
Ayet ve hadislerdeki anlamına bakacak olursak; ölümden sonra ahirette herkesin amellerinin, iyi ve kötü davranışlarının tartılacağı ilahi adalet ölçüsü olarak isimlendirilmektedir.
Kuranı Kerim’de konuyla ilgili “Biz kıyamet günü için adalet terazileri kurarız. Artık kimseye, hiçbir şekilde haksızlık edilmez. (Yapılan iş) bir hardal tanesi kadar dahi olsa, onu (adalet terazisine) getiririz. Hesap gören olarak (herkese) yeteriz.” (el-Enbiyâ 21/47) buyrulmaktadır.
Bazı alimler mizanın adalet ve hakkaniyet anlamına geldiğini ifade etmişlerdir.