Paylaş
Mübarek gün ve geceler hakkında kısa bilgi
BildirQuestion
Please briefly explain why you feel this question should be reported.
MÜBAREK GECELER
الليالي المباركة
Müslümanlarca mübarek sayılıp kutlanan özel günler geceler.
Dinde birtakım mekânların mübarek sayılması gibi bazı zaman dilimleri de diğerlerine göre daha önemli kabul edilmiştir. Bu çerçevede bazı günler ve gecelere, içinde vuku bulan önemli olaylar veya ibadet için belirlenmiş olması sebebiyle daha fazla önem verilir. Nitekim ramazan ayı, “haram aylar” denilen dört kamerî ay, hac vaktiyle ilgili olarak zilhiccenin ilk on günü gibi çeşitli zaman dilimleri özel önem taşır. Mübarek geceler de dinî yönden özel önemi olan veya müslüman toplumlarca mübarek sayılarak kutlanan özel gecelerdir. Kur’an’da “mübarek gece” (leyle mübâreke) şeklinde geçen (ed-Duhân 44/3) terkip, zaman içinde özellikle beş geceyi ifade eder hale gelmiştir. Bunlar Mevlit, Regaib, Miraç, Berat ve Kadir geceleridir. Dinî yönden özel önemi olduğundan mübarek sayılan bazı gecelerin Osmanlı geleneğinde “kandil geceleri” olarak anılması, bu gecelerin camiler aydınlatılıp minarelerde kandiller yakılarak kutlanması sebebiyledir. Bazan Arapça “leyl” (gece) kelimesi eklenerek leyle-i Kadr, leyle-i Berât … şeklinde de kullanılır. Bu gecelerin tarihleri kamerî takvime göre şu şekilde belirlenmiştir: Mevlit kandili rebiülevvel ayının on ikinci, Regaib receb ayının ilk cuma, Miraç aynı ayın yirmi yedinci, Berat şâban ayının on beşinci, Kadir ise ramazan ayının yirmi yedinci gecesi. Zikredilen rakamlar daima geceden sonra gelen güne aittir. Mevlit kandilinin dışındaki dört kandil dinî açıdan ayrı bir anlamı olan üç aylar içinde yer alır (bk. ÜÇ AYLAR).
Bunların yanı sıra her haftanın cuma ve pazartesi günlerine bağlayan geceler, ramazan ve kurban
bayramı geceleri, muharrem ayının ilk gecesi gibi geceler de bu kapsamda kabul edilir. Bu gecelerin bir kısmının özel öneme sahip olduğuna dair âyet ve hadisler bulunmakla birlikte, diğer bir kısmı zayıf veya uydurma rivayetlere yahut dolaylı yorumlara dayalı olarak bu kapsamda görülmüştür.
Müslümanlarca kutlanan mübarek gecelerin en önemlisi Kadir gecesidir. Aynı adı taşıyan sürede (97/23) Kur’an’ın inmeye başladığı bu gecenin bin aydan daha hayırlı olduğu bildirilmektedir. Kadir gecesinin zamanıyla ilgili farklı rivayetler vardır (bk. KADİR GECESİ). Mevlit kandili Hz. Peygamber’in doğumu münasebetiyle kutlanır. Mevlit kutlamalarını resmî mahiyette ilk başlatan zatın Erbil Atabegi Muzafferüddin Kökböri (ö. 630/1233) olduğu kabul edilir. Bu kutlama için toplananlara mevlit kıssaları okumayı ilk başlatan kişinin ise Mısır Çerkez hükümdarlarından biri veya Mısır Fâtımileri olduğu söylenir. Osmanlı döneminde mevlit kandillerinde çeşitli kutlama faaliyetleri icra edilirdi. İbnü’l-Hac gibi bazı fakihler, mevlit münasebetiyle yapılan eğlencelere ve israf olduğu gerekçesiyle çok sayıda kandil yakılmasına karşı çıkmıştır. Süyûtî gibi bazı âlimler ise mevlit gecelerinde toplu halde Kur’an okunmasını ve Resûl-i Ekrem’e dair sohbetlerin ardından yemek ikram edilmesini güzel bir âdet olarak görmektedir (ayrıca bk. MEVLİT).
Bir kısmı zayıf bir kısmı ise mevzu (asılsız) olmakla birlikte receb ayının faziletine dair nakledilen rivayetlerden Resûl-i Ekrem’in bu aya ayrı bir değer verdiği anlaşılmaktadır. Zamanla müslümanlar üç ayların ilk cuma gecesine rağbet gösterip ihya etmeye başlamışlardır. Bu gecenin Regaib diye adlandırılmasında Hz. Peygamber’e izafe edilen, fakat hadis alimlerince mevzû olarak değerlendirilen rivayetin de (Süyüti, el-Leáli”-masnúa, II, 56) etkisi olmuştur. Aynı şekilde regaib namazıyla ilgili rivayetin Hz. Peygamber’den çok sonraları uydurulduğu bilindiğinden, bu geceye mahsus bir ibadet şeklinden söz edilmesi mümkün değildir (bk. REGAİB GECESİ),
Receb ayında kutlanan diğer bir gece de Miraç gecesidir. Abdullah b. Mes’ûd’un rivayetine göre İslam’ın şartlarından biri olan beş vakit namaz bu gecede farz kılınmış; Hz. Peygamber’e, Allah’a
şirk koşmadıklanı sürece ümmetinin günahlarının bağışlanacağı müjdesi verilmiştir (Müslim, “Imân”, 279). Bu haber şefaatle ilgili rivayetlerle birlikte mütalaa edildiğinde miraç müslümanlar için bir bayram, kutlanmaya layık bir olay haline gelir (bk. MİRAÇ).
Berat gecesi, adını Allah’ın günahkarları affederek onları sorumluluktan kurtarmasından (beräet) alır. Bazı sahâbilere talebelik etmiş olan müfessir İkrime el-Berberi, “Biz onu (kitabı) mübarek bir gecede indirdik” (ed-Duhân 44/3) âyetinde sözü edilen “mübarek gece”nin Berat olduğu kanaatindedir. Resûl-i Ekrem’in bu gecede ibadetle meşgul olmayı ve gündüzünde oruç tutmayı teşvik ettiği nakledilir. III. (IX.) yüzyılda yaşayan Fakihi gibi bazı tarihçiler Mekke’de Berat gecesinin kutlanmasıyla ilgili bilgi vermektedir. Buna göre Mekke halkı Mescid-i Haram’da namaz kılmak, Kâbe’yi tavaf etmek ve Kur’an okumak suretiyle geceyi ihya ederdi. V. (XI.) yüzyılın ortalarından itibaren Şam’daki Emeviyye Camii’nde Berat gecesinde kandiller yakılmış, bunu bidat olarak değerlendiren birtakım fetvalara rağmen bu adet bir süre devam etmiştir. Berat gecesinde halka tatlı dağıtma geleneğini ilk başlatan kişinin Selçuklu Veziri Fahrülmülk (ö. 500/1106) olduğu kaydedilmektedir (bk. BERAT GECESİ).
Müslüman toplumlar tarafından farklı şekillerde algılanan beş kandil gecesinden Regaib’in kutsallığı konusunda doğrudan bir delil bulunmamaktadır; Berat gecesi ise zayıf görülen bazı rivayetlere dayanmaktadır. Bu gecelerde ifa edilecek ibadetler hakkında da kaynaklarda sahih bir bilgi bulunmamaktadır. Hz. Peygamber’in doğumu şüphe yok ki önemli bir olaydır. Miraç da hem naslarla hem de tarihi kayıtlarla sabittir. Ancak bu olaylarla bağlantılı olarak kaynaklarda gerek Resûlullah gerekse ashap döneminde kutlama niteliğinde herhangi bir etkinliğe rastlanmaz. Kadir gecesinin faziletini anlatan ve aynı adla anılan sürede Kur’an’ın inişine, dolayısıyla İslam’ın doğuşuna vurgu yapılmaktadır. Bu açıdan sözü edilen beş kandil içinde en çok önem verilmesi gereken gece Kadir gecesidir.
Müslümanların cuma ve bayramlar dışında bazı gün ve gecelerde dini-tarihi olayları hatırlayarak dini şuur
ve heyecanlarını tazelemeleri ve bu münasebetle bazı etkinliklerde bulunmaları tabiidir. Bu etkinlikler ferdî anlamda dindarlığın geliştirilmesi kadar toplumsal açıdan akrabalık/komşuluk ilişkilerinin pekiştirilmesi ve çocuklara dinî heyecanın aktarılması için de önemli vesilelerdir. Ancak dinî hayat süreklilik ve kararlılık isteyen zihnî ve kalbî bir yatkınlıktır. Kur’an’da Hz. Peygamber’e hitaben, “Sana ölüm gelinceye kadar rabbine kulluk et!” emri verildiği gibi (el-Hicr 15/99) Hz. Peygamber de, “Amellerin Allah’a en sevimli olanı, az da olsa devamlı olanıdır” buyurmaktadır (Müslim, “Salâtü’l- müsâfirîn”, 218). Dolayısıyla yılın büyük kısmında dinî ilkelere ve ibadetlere ilgisiz kalıp sadece birkaç gün veya gecede bunu hatırlamanın dindarlık için yeterli olacağını düşünmek yanlış bir tutumdur. Bu açıdan bakıldığında kandiller münasebetiyle ortaya konulan etkinlikler doğrudan İslam’ın bir emir veya tavsiyesi olmamakla birlikte çeşitli müslüman toplumların dinî gayelerle oluşturdukları gelenekleri konumundadır. Müslüman kişi, bütün vakitlerin Allah’ın insanlara sunduğu birer nimet olduğu bilinciyle hareket etmeli, Hz. Peygamber’i örnek alarak vaktini kendisine ve insanlara faydalı şekilde değerlendirmelidir.
Answer ( 1 )
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
Üç ayların İslam’daki yeri nedir kısaca?
İslam dininde üç aylar Recep, Şaban ve Ramazan ayları olarak bilinen kameri aylardır. Üç aylar Recep ayı ile başlayıp ardından Şaban ve Ramazan ayı gelmesiyle Ramazan bayramında sona erer. Üç aylar Müslümanlara dini hissiyat ve ibadet yoğunluğu eşliğinde, hayat muhasebesi yapma imkanı tanıyıp Müslüman fertlere kendilerini yenileme, geliştirme ve arınma fırsatları sunar.
Dinimiz İslam geleneğinde üç aylara önem verilmesinin sebeplerinden birisi, bu ayların mübarek sayılması ve bu aylarda idrak edilen Regâib, Mi’râc, Berat ve Kadir gecelerinin yer almasıdır.
Ayriyeten üç ayların birincisi olan Recep ayı girdiğinde Peygamber Efendimiz sav), “Allah’ım! Recep ve Şaban’ı bize mübarek kıl ve bizi Ramazan’a ulaştır.” diye dua ve yakarışta bulunmuştur.