Paylaş
Müminin ferasetinden sakının Hadisi Arapça
Question
Müminin ferasetinden sakının Hadisi Sahih Mi Arapça Metni
“Müminin ferasetinden sakının çünkü o Allah’ın nuruyla bakar”
Arapça Yazılışı/Metni: اتَّقُوا فِراسةَ المؤمنِ فإنه ينظرُ بنورِ اللهِ
Müminin Ferasetinden Sakının Hadisi
İslam’ın önemli kavramlarından biri olan “feraset“; sezgi, öngörü ve derin bir anlayış yeteneğini ifade eder. Bu kavram, söz konusu hadiste müminlerle ilişkili olarak ele alınmaktadır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), “Müminin ferasetinden sakının. Zira o, Allah’ın nuru ile bakar” buyurmuştur. Bu hadis, müminlerin derin bir kavrayış ve özü görebilme yeteneğine sahip olduklarına dikkat çeker. Ancak feraset sırf akıl veya mantıkla ilgili bir kavram değildir; daha çok Allah’ın mümine bahşettiği manevi bir idrak yeteneğidir.
Bu hadis-i şerif, bir müminin kalp gözüyle, yani Allah’ın ilhamı ve nuruyla olayları ve insanları değerlendirme yeteneğine sahip olduğunu gösterir. Mümin, dünyevi çıkarlar veya yüzeysel görünümlerden ziyade olayların özünü ve gerçeğini kavrayabilir. Feraset, özellikle kalbi saf olan, ibadetlerinde samimi ve Allah’a karşı derin bir çaba içinde olan müminlere bahş edilen bir nimet olarak düşünülebilir.
Feraset, her müminin sahip olduğu veya kolayca ulaşabileceği bir özellik değildir. Bu yetenek, Allah’a yakınlık, ibadet ve takva yoluyla geliştirilebilir. Kuran-ı Kerim’de şu ifade de buna delalet eder: “Eğer Allah’ın şükrüyle hareket ederseniz, size olan nimetimi artırırım.” (İbrahim Suresi, 7. Ayet) Bu ayet, Allah’ın bir kuluna sunduğu nimetlerin artabileceğini ve bu nimetlerin, müminin feraseti gibi manevi değerlerle de bağlantılı olabileceğini ifade eder.
Peygamber Efendimizin hayatında, müminin ferasetini en çarpıcı şekilde gösteren örneklerden biri Hz. Ömer’in (r.a.) yaşadığı bir olaydır. Bir gün Hz. Ömer, uzakta savaşta olan bir orduya seslenerek “Dağa sığının!” diye bağrır. O esnada savaşta olan komutanlar, Hz. Ömer’in bu emrini duyar ve dağa sığınarak savaştan galip gelirler. Bu olay, Hz. Ömer’in Allah’ın nuruyla olayların özünü görebilme yeteneğine sahip olduğunu ve müminin ferasetinin nasıl çalıştığını gösterir.
Feraset, müminin çevresindeki dünyevi olayları ve kişileri daha derin bir bakışla görebilmesine yardımcı olur. Bir mümin, bu özelliği sayesinde insanların niyetlerini ve kalplerindeki gerçek düşnceleri sezmeye daha yakındır. Bu durum, özellikle toplum içerisinde adaletin sağlanması, fitnenin engellenmesi ve çevresindeki insanlara doğru rehberlik yapılması noktasında önemli bir rol oynar. Çünkü müminin feraseti, dünyevi çıkarlar ya da kısaltılmış çıkar ilişkilerinden bağımsız olarak, tamamen Allah’ın rızasını gözeten bir perspektifle bakmayı gerektirir.
İbn Kayyım el-Cevziyye, ferasetin üç farklı türü olduğunu belirtir: Birincisi, kalbin saflığı ve takva ile Allah’a yakınlaşan kişinin kazandığı manevi bir özellik olarak feraset; ikincisi, ilim ve tecrübe ile elde edilen bir anlayış; üçüncü ise Allah’ın özel bir ikramı olarak bahşettiği bir özelliktir. Bu üç feraset türü de, müminin hayatının farklı alanlarında kullanabileceği önemli manevi sermayelerdir.
Feraset, bir müminin yanlış insanların ve durumların farkına varmasını sağlayan önemli bir niteliktir. Feraset sahibi bir mümin, görünürde masum veya iyi niyetli gibi görünen, ancak aslında kötü niyetler taşıyan kimseleri sezebilir. Bu nedenle, müminin ferasetinden sakınmak gerektiği öğütlenmiştir; çünkü bu yetenek, Allah’ın özel bir lütfu olarak müminlere bahş edilmiştir ve mümin, bu yeteneği ile kimin ne niyet taşıdığını Allah’ın izniyle sezebilir.
Bu hadis, aynı zamanda bir uyarıyı da içerir: Bir müminin özü sözüne uymalı, görünenle gerçek arasında bir tutarlılık olmalıdır. Feraset sahibi müminler, bu tutarsızlıkları fark edebilir ve bu durum, nifakı ortaya çıkarabilir. Dolayısıyla, bu hadis müminlere hem feraset sahibi olmanın önemini hatırlatır, hem de özü sözüne uyan, Allah’ın rızasını gözeten bir hayat yaşamaları gerektiğini öğütler.
Sonuç olarak, “Müminin ferasetinden sakının” hadisi, müminlerin Allah’ın nuruyla bakarak olayların özünü görebilme yeteneğini anlatır ve bizlere, özellikle kalbimizi saf tutarak, ibadetlerimizi samimiyetle yerine getirerek ferasetimizi geliştirme yolunda çaba sarf etmemiz gerektiğini hatırlatır. Feraset, sadece bir sezgi veya öngörü yeteneği değil, aynı zamanda Allah’a yakınlaşmanın ve manevi olarak yükselmenin bir sonucudur. Bu nedenle, müminler olarak ferasetimizi geliştirmek için kalplerimizi temiz tutmalı, Allah’ın emirlerine sıkıca bağlı kalmalı ve her zaman doğruluğu gözetmeliyiz.
BENZER KONULAR:
- Feraset nedir? Feraset ile ilgili cümleler
- Feraset ne demek
- Feraset ile ilgili sözler
- Keşf ne demek
- Müslüman bir ailenin özellikleri nelerdir?
- Tümünü görüntüle.
Answer ( 1 )
Bu hadislerin hepsi önemli mesajlar içeriyor:
Tökezlemeyen halîm olmaz, tecrübe edinmeyen hakîm olmaz: Bu hadis, insanların hatalar yaparak olgunlaştığını ve deneyimlerle bilgeleştiğini anlatıyor. Hatalarımız ve tökezlemelerimiz, bizi daha sabırlı ve anlayışlı kılar.
Müminin ferasetinden sakının, çünkü o Allah’ın nuruyla bakar: Bu hadis, müminin kalbinin Allah’ın nuru ile aydınlanabileceğini ifade ediyor. Müminin bakışında, olayları ve insanları doğru değerlendirme yeteneği vardır. Bu da ona Allah’ın yardımıyla farklı bir anlayış kazandırır.
Velî kula düşmanlık edenle savaş ilan edilmesi: Bu hadis, Allah’ın dostlarına zarar vermenin büyük bir günah olduğunu ve Allah’ın bu kişiyi koruduğunu gösteriyor. Ayrıca, Allah’a farz ve nafile ibadetlerle yaklaşan kişinin, Allah tarafından sevildiği ve korunduğu anlatılıyor. Bu kişi, Allah’ın izniyle her isteğine ulaşabilir ve Allah’ın desteğini her an hisseder.
Bu hadisler, iman edenlerin Allah’a yakın olmak ve sabırla, anlayışla hayatın zorluklarına göğüs germek için nelere dikkat etmesi gerektiğini bizlere öğretmektedir.