Müminler insanlığa örnek erdemli bir toplumdur

Question

MÜMİNLER İNSANLIĞA ÖRNEK, ERDEMLİ BİR TOPLULUK OLUŞTURDULAR

“Ancak namaz kılanlar başka; namazlarını devamlı kılanlar; isteyene ve yoksun kalmışa mallarından belli bir hak tanıyanlar; hesap gününün doğruluğuna inananlar; Rablerinin azabından çekinenler -ki Rablerinin azabı karşısında asla güven içinde olunamaz-; iffetlerini koruyanlar -ki eşleri ve cariyeleri bunun dışında olup bundan dolayı kınanmazlar; ama kim bunun ötesine geçmeye kalkışırsa böyleleri sınırı aşanların ta kendileridir-; emanetlerine ve ahidlerine riayet edenler; şahitliklerini dosdoğru yapanlar; namazlarının gereklerini titizlikle yerine getirenler: işte bunlar cennetlerde ağırlanırlar.” (Mearic 70/22-35)

إِلَّا الْمُصَلِّينَ (۲۲) الَّذِينَ هُمْ عَلَى صَلَاتِهِمْ دَائِمُونَ (۲۳) وَالَّذِينَ فِي أَمْوَالِهِمْ حَقٌّ مَعْلُومٌ (٢٤) لِلسَّائِلِ وَالْمَحْرُونَ (٢٥) وَالَّذِينَ يُصَدِّقُونَ بِيَوْمِ الدِّينَ (۲۱) وَالَّذِينَ هُمْ مِنْ عَذَابِ رَبِّهِمْ مُشْفِقُونَ (۲۷) إِنَّ عَذَابَ رَبِّهِمْ غَيْرُ مَأْمُونٌ (۲۸) وَالَّذِينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَ (۲۹) إِلَّا عَلَى أَزْوَاجِهِمْ أَوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُمْ فَإِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُومِينَ (٢٠) فَمَنِ ابْتَغَى وَرَاءَ ذَلِكَ فَأُولَئِكَ هُمُ الْعَادُونَ (٣١) وَالَّذِينَ هُمْ لِأَمَانَاتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَاعُونَ (۳۲) وَالَّذِينَ هُمْ بِشَهَادَاتِهِمْ قَائِمُونَ (۳۳) وَالَّذِينَ هُمْ عَلَى صَلَاتِهِمْ يُحَافِظُونَ (٣٤) أُولَئِكَ فِي جَنَّاتٍ مُكْرَمُونَ (٣٥)

İnanmayanların kaba ve kötü muamelesine karşın Hz. Peygamber (sas) ve Müminler, gerek inanç gerekse davranış düzeyinde doğruları ortaya koyarak, onları hikmetle ve güzel nasihatlerle İslâm’a çağırıyorlardı. Böylece “Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et. emrinin sorumluluğuyla hareket ediyorlardı.
Müşriklerin putlarına çirkin sözler söylemiyorlardı. Yüce Allah, Müminlere inanmayanlara karşı nasıl konuşmaları gerektiğini öğretmişti: “Kullarıma söyle, (inanmayanlara karşı) sözün en güzelini söylesinler, çünkü şeytan aralarına girer. Kuşkusuz şeytan insanların apaçık düşmanıdır. Yine onlardan gelen olumsuz davranışları görmezlikten gelmeleri ve bağışlayıcı olmaları Müminlere emredilmişti.

Hz. Peygamber (sas) ashâbına öğüt veriyor, onlara doğruları öğretiyordu. Sahâbe ise gelen âyetler eşliğinde Peygamberimizin gözetiminde Câhiliye inançlarından ve davranışlarından arınıyor ve doğru davranışları sergilemeye başlıyordu. Müslümanlar, bir taraftan mümin olmanın özelliklerini belirleyen âyetlerle, diğer yandan Hz. Peygamber’in örnekliğinde kendilerini yetiştirmekteydiler. Şirkten uzak, doğru bir imana kavuşmuşlardı. Kur’ân’ı, onun hikmetlerini, amaçlarını ve İslâm davasının yüceliğini iyi özümsemiş ve kavramışlardı. Daha Mekke’de iken âyetler onların özelliklerini şöyle sıraladı: Namazlarını sürekli eda eder ve namazda huşu içindedirler, geceleri Rahman’a secdeye dururlar, mallarında fakir fukaranın hakkı olan zekâtlarını verirler, abartmadan, cimriliğe de kaçmadan infak etmeyi çok severler ve şahitliklerini çekinmeden yaparlar, boş ve yalan sözlerden uzak dururlar, cahillerin de lüzumsuz konuşmalarına kulak asmazlar, namuslarını korurlar, güzel bir aile yuvası için dua ederler, emanetleri korur verdikleri sözü yerine getirirler, Allah’ın âyetlerine saygı duyarlar, haksız yere cana kıymazlar, cehennem azabından ürperirler, azaptan kurtulmak için Rablerine yalvarırlar. Bu Müminler cennetle müjdelenmiştir.

Müminlerin ahlâkı bu süreçte Kur’ân ile yoğruldu ve şekillendi. Gelen âyetler her geçen gün onların düşüncelerini, niyetlerini ve davranışlarını daha da güzelleştirdi. Vahiy; gıybet, dedikodu, tecessüs, insanları ayıplama, kötüleme ve onlara karşı üstünlük taslama gibi çirkin davranışlardan Müminleri uzak tuttu. Yüce Allah, Müminlere affedici olmayı, kolaylık yolunu tutmayı, sert davranmamayı, iyilikleri emretmeyi ve cahillere aldırmamayı emretti. Allah Teâlâ Müminlere adaletin en mükemmel hålini öğretti ve şöyle buyurdu: “… Söz söylediğiniz, hükmettiğiniz zaman, yakınlarınız hakkında bile olsa, adaletli olun. Allah’a verdiğiniz sözü eksiksiz yerine getirin. İşte düşünüp öğüt alasınız diye Allah size bunları emretti. Yüce Yaratıcı, yine şeytana karşı uyanık olmayı öğütleyerek şunu emretti: “Eğer şeytandan bir kışkırtma seni dürtüklerse hemen Allah’a sığın! Allah her şeyi işitir, her şeyi bilir. Takva sahipleri, içlerine şeytandan gelen bir saptırıcı fikir doğduğunda Allah’ın (azametini ve cezasını) düşünüp hemen gerçeği görürler. Şeytan dostları (Müşrikler) onları azgınlığa sürükler. Sonra ellerinden geleni artlarına komazlar.”

Rahman’ın kullarının nasıl olduğu veya olması gerektiği âyetlerde şöyle tasvir edildi: Onlar yeryüzünde vakarla yürürler, cahiller onlara laf attığı zaman, “selâm” deyip geçerler. Gecelerini Rablerine secde ederek, O’nun huzurunda durarak geçirirler. “Ey Rabbimiz! Bizi cehennem azabından uzak tut; çünkü onun azabı bitip tūkenme bilmez. O cehennem ne kötü bir yerleşme ve kalma yeridir!” diye dua ederler. Harcama yaptıkları zaman ne saçıp savururlar ne de cimrilik ederler; bu ikisi arasında ölçülü ve dengeli bir yol tutarlar. Allah ile birlikte başka bir tanrıya tapmazlar. Haksız yere, Allah’ın dokunulmaz kıldığı insan hayatına kıymazlar, zina etmezler. Allah, Müminlere günahın ve fuhşiyatın açığını gizlisini, küçüğünü-büyüğünü terk etmelerini, hatta onlara yaklaşmamalarını emretti. Onlar, günah işleyenlerin, yaptıklarının cezasını mutlaka çekeceklerini bilirler. Asılsız şeylere şahitlik etmezler; boş ve mânasız davranışlarla karşılaştıklarında onurlu bir şekilde çekip giderler. Kendilerine Rablerinin âyetleri hatırlatıldığında o âyetler karşısında körler ve sağırlar gibi bilinçsizce davranmazlar. “Ey Rabbimiz! Bize mutluluk getirecek eşler ve çocuklar bahşet; bizi günahtan sakınanlara öncü yap!” diye dua ederler. Kulluk ve dua etmediklerinde yaratılış amacından uzaklaşacaklarını ve Yüce Allah’ın kendilerine değer vermeyeceğini bilirler.

Müminlerin kurtuluşa erebilmelerinin yolları âyet-i kerîmelerde şöyle gösterilmekteydi: “Müminler kesinlikle kurtuluşa ermişlerdir, ki onlar, namazlarında derin bir saygı hâli yaşarlar; anlamsız, yararsız şeylerden uzak dururlar; zekâtı verirler; iffetlerini korurlar; sadece eşleriyle veya ellerinin altında olanlarla yetinirler, bundan dolayı da kınanacak değillerdir. Ama her kim bunun ötesine geçmek isterse işte haddi aşanlar onlardır. Yine o Müminler emanetlerine ve ahidlerine sadakat gösterirler; namazlarını titizlikle eda ederler. İşte vâris olacaklar bunlardır; Firdevs cennetine väris olacaklar ve orada onlar ebedi kalacaklardır. ” Allah Teâlâ, Müminlere sadece kendisine kulluk etmelerini, anne-babalarına iyi davranmalarını, güzel söz söylemelerini ve onları asla üzmemelerini emretti. Birey ve toplumun dünya ve âhirette iyiliği için çok önemli esaslar ortaya koyarak şöyle buyurdu: “Akrabaya, yoksula ve yolcuya hakkını ver. Gereksiz yere de saçıp savurma! Çünkü savurganlar şeytanların dostlarıdır. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankördür. Eğer sen Rabbinden umduğun bir lütfu beklemek durumunda (ihtiyaç içinde) olduğun için onlara ilgi gösteremiyorsan, hiç değilse kendilerine rahatlatıcı bir söz söyle! Eli sıkı olma, ölçüsüzce eli açık da olma; sonra kınanacak, kendi kendine hayıflanacak duruma düşersin!… Fakirlik korkusuyla çocuklarınızın canına kıymayın! Biz onların da sizin de rızkınızı veririz. Onları öldürmek gerçekten büyük bir günahtır. Zinaya yaklaşmayın! Çünkü o hayasızlıktır, çok kötü bir yoldur. Haklı bir sebep olmadıkça Allah’ın dokunulmaz kıldığı cana kıymayın… Rüşdüne erinceye kadar yetimin malına, onun yararına olmadıkça el sürmeyin. Verdiğiniz sözü yerine getirin, çünkü söz (veren sözünden) sorumludur. Ölçtüğünüz zaman tastamam ölçün ve doğru terazi ile tartın. Bu hem daha iyidir hem de sonucu daha güzeldir. Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan sorumludur. Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma! Ne yeri yarabilir ne de dağlarla boy ölçüşebilirsin. Bütün bunların kötülüğü, Rabbinin katında istenmeyen şeyler olmasıdır.”

Kur’ân, Allah’ın, kulları için çeşit çeşit meyve ve sebzeler yarattığını hatırlattı. “Her biri ürün verdiğinde ürününden yiyin; hasat günü de hakkını verin!” buyurdu. Hemen peşinden israfı yasaklayarak Allah’ın israf edenleri sevmediğini ifade etti. 76 Yüce Allah, Müminlere ancak Allah’ın adı anılarak kesilen etleri yiyebileceklerini söyledi. Allah’tan başkası adına kesilen hayvanların etini haram kıldı. Yiyip içerken de Allah’ın ismini zikretmelerini emretti.” Murdar et (meyte), akıtılmış kan ve pisliğin ta kendisi olan domuz etini de haram kıldı. Bunlardan yemek zorunda kalanların, başkasına zarar vermeden ve sınırı aşmadan yediklerinde affedileceklerini haber verdi.
Müminler, kendilerine yapılanlara karşı çevrelerine hakkı, sabrı ve merhametli olmayı tavsiye ediyorlardı. Müşriklerin aksine hayırlı ameller işliyor, malından iyilikte bulunuyor ve Allah’a karşı sorumluluk duygusu içerisinde kulluk ediyorlardı. Yaptıkları ibadetleri ve iyilikleri, hesap vermek üzere Rablerine dönecekleri inancıyla kalpleri ürpererek yapıyorlardı. Çünkü herhangi bir kusur işleyip de yaptıklarının kabul olmamasından korkuyorlardı. Ahirete olan tereddütsüz imanları onları yapıp ettiklerinde hassas davranmaya, her zaman adaletli olmaya yönlendiriyordu. Çünkü onlardan istenen dosdoğru olmalarıydı. Onlar üstün ahlâklı ve olgun kişilik sahibi kimselerdi. Dolayısıyla kendilerine yapılan kötülüğe iyilikle karşılık verebiliyorlardı. Yaratılmış varlıklar üzerinde düşünüyor ve hiçbir şeyin boş yere yaratılmadığına inanıyorlardı. Allah’ın kendilerine nasip ettiğinden az çok demeden fakir ve muhtaçlara, yetim ve öksüzlere yardımda bulunuyorlardı. Çünkü onlar dünya nimetlerini değil, Allah’ın rızasını ve lütfunu amaç edinmişlerdi. Cahili toplumun içine düştüğü her türlü çirkinliklerden, yetim malı yemekten, hileli ticaretten, faizli işlemlerden uzak duruyorlardı. Müşrikler gibi kız çocuklarını bir utanç vesilesi olarak görmüyor, kadın ve erkeğin her ikisinin de Allah’ın yarattığı şerefli kullar olduğuna inanıyorlardı. Adil, iyiliksever ve akrabaya karşı cömert olmakla emredilmişlerdi. Gerçekten de ilâhî övgüye lâyık adaletle karar veren bir topluluk olmayı başardılar. Bu özellikleriyle Allah katında da seçkin kullar oldular.

Fetih suresi 1. ayeti okunuşu arapça

Kaynak: Hayat Rehberi Kuran Diyanet

BENZER KONULAR:

Dini Soru Cevap

Her soru cevap verilmeye değerdir, yeter ki aynı konu bize sorulmuş olmasın ve kurallara uygun sorulsun. Lütfen soru yollamadan önce aynı konu var mı diye \\\\"ARAMA\" yapınız. Konu altına yazılan sorulara öncelik tanıyoruz.. Bilginize

Takip Et

Answers ( 2 )

    1
    2024-11-17T10:01:15+03:00

    İslam’da müminlerin, insanlığa örnek ve erdemli bir toplum oluşturması gerektiği birçok ayet ve hadisle desteklenmiştir. Müminlerin özelliklerini tanımlayan bu ilke, Kur’an-ı Kerim’de şu şekilde belirtilmiştir:

    “Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah’a inanırsınız.”
    (Ali İmran Suresi, 3:110)

    Bu ayet, müminlerin toplumsal hayatta nasıl bir rol oynaması gerektiğini açıklamaktadır. Müminler, yaşadıkları topluma ahlak, adalet, merhamet ve kardeşlik gibi değerleri taşımalı, erdemli bir yaşam sürerek insanlara rehberlik etmelidir.

    Müminlerin Erdemli Toplum Olma Özellikleri

    1. İyiliği Emretmek ve Kötülükten Sakındırmak: Müminler, çevresindeki insanlara iyilik yapmayı, doğru olanı yaşamayı ve kötülüklerden uzak durmayı tavsiye eden bireylerdir. Onların bu tutumu, toplumda erdemli bir yapının oluşmasına katkı sağlar.
    2. Adaletli Olmak: Kur’an’da müminlere adaletle davranmaları sık sık emredilir:

      “Adaleti ayakta tutun ve Allah için doğru şahitlik yapın.”
      (Maide Suresi, 5:8)
      Müminler, hem bireysel hem de toplumsal hayatta adaleti temel alan bir tutum sergileyerek örnek olurlar.

    3. Merhamet ve Hoşgörü: Peygamber Efendimiz (s.a.v.), müminlerin birbiriyle olan ilişkilerini şu şekilde tarif eder:

      “Müminler, birbirlerini sevmede, birbirlerine merhamet etmede ve şefkat göstermede bir beden gibidir. Bedenin bir uzvu hasta olursa, diğer organlar da uykusuz kalarak ve ateşlenerek onun acısına ortak olur.”
      (Buhari, Edeb 27; Müslim, Birr 66)
      Bu anlayış, müminleri merhamet ve hoşgörüde insanlığa örnek kılar.

    4. Güzel Ahlak: Peygamber Efendimiz’in en önemli vasfı güzel ahlaktır. Müminler de O’nu örnek alarak hayatlarında ahlakı ön planda tutmalıdır:

      “Muhakkak ki sen büyük bir ahlak üzeresin.”
      (Kalem Suresi, 68:4)
      Müminlerin ahlakı, onları hem Allah’a yaklaştırır hem de toplumda güvenilir bireyler haline getirir.

    5. Kardeşlik ve Birlik: Müminler, birlik ve kardeşlik anlayışıyla hareket eder. Aralarındaki sevgi ve dayanışma, toplumsal barışın en önemli kaynağıdır:

      “Müminler ancak kardeştir.”
      (Hucurat Suresi, 49:10)

    Sonuç

    Müminlerin insanlığa örnek olması, sadece bireysel ibadetlerle sınırlı bir sorumluluk değil, aynı zamanda toplumsal bir görevdir. İyiliği yaymak, kötü davranışları engellemek, adaletle hükmetmek ve güzel ahlakı yaşam tarzı haline getirmekle, müminler erdemli bir toplum oluşturur. Bu özellikler hem İslam toplumunun huzur ve mutluluğunu artırır hem de diğer insanlara örnek teşkil eder.

    En iyi cevap
    1
    2024-11-17T10:01:18+03:00
    This answer was edited.

    İslam’da müminlerin, insanlığa örnek ve erdemli bir toplum oluşturması gerektiği birçok ayet ve hadisle desteklenmiştir. Müminlerin özelliklerini tanımlayan bu ilke, Kur’an-ı Kerim’de şu şekilde belirtilmiştir:

    “Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah’a inanırsınız.”
    (Ali İmran Suresi, 3:110)

    Bu ayet, müminlerin toplumsal hayatta nasıl bir rol oynaması gerektiğini açıklamaktadır. Müminler, yaşadıkları topluma ahlak, adalet, merhamet ve kardeşlik gibi değerleri taşımalı, erdemli bir yaşam sürerek insanlara rehberlik etmelidir.

    Müminlerin Erdemli Toplum Olma Özellikleri

    1. İyiliği Emretmek ve Kötülükten Sakındırmak: Müminler, çevresindeki insanlara iyilik yapmayı, doğru olanı yaşamayı ve kötülüklerden uzak durmayı tavsiye eden bireylerdir. Onların bu tutumu, toplumda erdemli bir yapının oluşmasına katkı sağlar.
    2. Adaletli Olmak: Kur’an’da müminlere adaletle davranmaları sık sık emredilir:

      “Adaleti ayakta tutun ve Allah için doğru şahitlik yapın.”
      (Maide Suresi, 5:8)
      Müminler, hem bireysel hem de toplumsal hayatta adaleti temel alan bir tutum sergileyerek örnek olurlar.

    3. Merhamet ve Hoşgörü: Peygamber Efendimiz (s.a.v.), müminlerin birbiriyle olan ilişkilerini şu şekilde tarif eder:

      “Müminler, birbirlerini sevmede, birbirlerine merhamet etmede ve şefkat göstermede bir beden gibidir. Bedenin bir uzvu hasta olursa, diğer organlar da uykusuz kalarak ve ateşlenerek onun acısına ortak olur.”
      (Buhari, Edeb 27; Müslim, Birr 66)
      Bu anlayış, müminleri merhamet ve hoşgörüde insanlığa örnek kılar.

    4. Güzel Ahlak: Peygamber Efendimiz’in en önemli vasfı güzel ahlaktır. Müminler de O’nu örnek alarak hayatlarında ahlakı ön planda tutmalıdır:

      “Muhakkak ki sen büyük bir ahlak üzeresin.”
      (Kalem Suresi, 68:4)
      Müminlerin ahlakı, onları hem Allah’a yaklaştırır hem de toplumda güvenilir bireyler haline getirir.

    5. Kardeşlik ve Birlik: Müminler, birlik ve kardeşlik anlayışıyla hareket eder. Aralarındaki sevgi ve dayanışma, toplumsal barışın en önemli kaynağıdır:

      “Müminler ancak kardeştir.”
      (Hucurat Suresi, 49:10)

    Sonuç

    Müminlerin insanlığa örnek olması, sadece bireysel ibadetlerle sınırlı bir sorumluluk değil, aynı zamanda toplumsal bir görevdir. İyiliği yaymak, kötü davranışları engellemek, adaletle hükmetmek ve güzel ahlakı yaşam tarzı haline getirmekle, müminler erdemli bir toplum oluşturur. Bu özellikler hem İslam toplumunun huzur ve mutluluğunu artırır hem de diğer insanlara örnek teşkil eder.

Cevapla