Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
Bildir
İptal
20-Sizi bayağı bir Sudan yaratmadık mı?
21-22- Sonra onu belirlenmiş bir vakte kadar sağlam bir karargâhta bulundurmadık mı?.
23-Biz, onu kudretimizle belli ölçüde tuttuk. Kudret yetirenler olarak biz ne güzel kudretlileriz!.
24-(Hakk’ı) yalan I (yanların o gün vay hâline!.
MÜRSELAT SURESİ İNSANIN YARATILIŞI KONUSU
Ön Yargıdan Kurtulmaya Çağrı
«Sizi bayağı bir sudan yaratmadık mı? Sonra onu belirlenmiş bir vakte kadar sağlam bir kargahta bulundurmadık mı?.»
Maddeyi temel kabul edip her şeyi ona irca’ etmekte ve manevî hiçbir değer ve hakikate iltifat etmemekte kararlı veya inatlı olan inkarcılarda bu düşünce ön yargı halinde kök salmışsa, artık onu değiştirmek son derece zordur. Böylesine bir düşünce ve bağlayıcı bir varsayımı bir tarafa itip kişi aklının ve idrâkinin rehberliğinde yola çıkmadıkça, ilâhî hidâyet kapısı açılmaz. Gerçi bunun birtakım istisnaları vardır, ama genel kuralı bozmaz ve değiştirmez.
Onun için Kur’ân-ı Kerim, akıl sahiplerine seslenerek, insanoğlunun yaratılış safhalarından üçünü açıklayıp ön fikir, temel bilgi vermekte ve hareket noktasını belirlemektedir:
1-Bayağı bir sıvı,
2-Sağlam bir karargâh ve belli bir süre,
3-Belirlenmiş ölçü ve özellik..
Önemsiz bir sıvı ve bu sıvının içinde milyonlarca canlı hücre (sperma) ve bu milyonlardan birinin veya ikisinin yumurtalığa girmesi, onunla birleşip belli bir kanuna bağlı kalarak yükletilen programı aynen uygulamak suretiyle tedrici gelişmeye başlaması bize çok yüksek bir kudretin emsalsiz programlamasını hatırlatmıyor mu?
Yumurtayla birleşen canlı hücre geometrik olarak bölünüp çoğalırken, irsî bütün özellikleri beraberinde taşımıyor mu? İnsan denilen bu harika canlının bütün organlarını, şeklini, karakterini, huyu ve yeteneklerini «gen» denilen o küçücük harika canlıya yerleştirip en küçük bir hatâya imkân vermeyen kimdir? Kör ve sağır tesadüfler mi, yoksa zaman aşımı mı? Böylesine dayanıksız bir iddiada bulunmak çok kolaydır, ama isbatı hiç bir zaman mümkün değildir. Şüphesiz bunca ince hesaplarla, kimyasal ve biyolojik kanunlarla insanı ana rahminde oluşturan ancak Cenâb-ı Hak’tır.
Sağlam bir karargâha yerleştirme hususuna gelince: Bu üç karanlık tabakadan meydana gelmiştir.[5]Tabakalar arasındaki sağlam zarlar ve dölyatağının kaslı bölümü, dış amniyon bölümü ve zarı, ana rahmini sağlam bir karargâh durumuna getirmiş ve ceninin dış tazyikten korunması İçin bu tabakalar arasında bir su tabakası oluşturulmuştur.
Bütün bunlar, oluşmakta olan yavrucuğu sıcak ve soğuktan, dış tazyik ve baskıdan korur, gıda almasını ve onu güven içinde muhafaza ederek gelişip büyümesini sağlar.
Cenâb-ı Hak, ana rahmini sağlam bir karargâh olarak belirtirken, Zü-mer Sûresinde bunun üç sağlam tabakadan ve tabakalar arasındaki zar ve sıvıdan meydana geldiğini açıklar ve akıl sahiplerine ışık tutarak anatomiyle meşgul olan ilim adamlarına seslenir.
Ceninin belli bir süre ana rahminde tutulması hususu ise, ayrı bir inceliği arzetmekte ve ilâhî tekâmül kanununu yansıtmaktadır. Şüphesiz bazı istisnalar dışında, genellikle yavrucuk ana rahminde dokuz ay, on gün kalır. Ceninin tam teşekkülü için en ideal süre..
Bütün bu sistemli, programlı ve düzenli oluşma ve gelişme çok yüce bir kudretin varlığına delâlet etmiyor mu? Ceninin kafatasının içinde oluşan beynin bir benzerini icad etmek mümkün müdür? Kabuğundaki kırışıklık sayılmıyacak kadar özelliklerin, programların canlı haritası değil midir?
Onun için 20-30. âyetler Hakk’ın silinmez, benzer kabul etmez damgasının her düzen, her sistem, her oluşum ve her varoluş üzerinde kendini açıkça hissettirmesi ve akıl, irfan ve imân gözüyle bakanlara, Cenâb-ı Hakk’ı hatırlatarak «Allah» dedirtmesi delil ve belge olarak yetmiyor mu?
«Biz onu kudretimizle belli bir ölçüde tuttuk. Kudret yetirenler olarak biz ne güzel kudretlileriz!.» mealindeki âyet o damgayı tarîf ediyor. Buna rağmen hâlâ hakkı yalanlayanlar varsa veya bu hususta inatla inkârda ısrar edenler bulunuyorsa, vay onların hâline!.
Answer ( 1 )
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
20-Sizi bayağı bir Sudan yaratmadık mı?
21-22- Sonra onu belirlenmiş bir vakte kadar sağlam bir karargâhta bulundurmadık mı?.
23-Biz, onu kudretimizle belli ölçüde tuttuk. Kudret yetirenler olarak biz ne güzel kudretlileriz!.
24-(Hakk’ı) yalan I (yanların o gün vay hâline!.
MÜRSELAT SURESİ İNSANIN YARATILIŞI KONUSU
Ön Yargıdan Kurtulmaya Çağrı
«Sizi bayağı bir sudan yaratmadık mı? Sonra onu belirlenmiş bir vakte kadar sağlam bir kargahta bulundurmadık mı?.»
Maddeyi temel kabul edip her şeyi ona irca’ etmekte ve manevî hiçbir değer ve hakikate iltifat etmemekte kararlı veya inatlı olan inkarcılarda bu düşünce ön yargı halinde kök salmışsa, artık onu değiştirmek son derece zordur. Böylesine bir düşünce ve bağlayıcı bir varsayımı bir tarafa itip kişi aklının ve idrâkinin rehberliğinde yola çıkmadıkça, ilâhî hidâyet kapısı açılmaz. Gerçi bunun birtakım istisnaları vardır, ama genel kuralı bozmaz ve değiştirmez.
Onun için Kur’ân-ı Kerim, akıl sahiplerine seslenerek, insanoğlunun yaratılış safhalarından üçünü açıklayıp ön fikir, temel bilgi vermekte ve hareket noktasını belirlemektedir:
1-Bayağı bir sıvı,
2-Sağlam bir karargâh ve belli bir süre,
3-Belirlenmiş ölçü ve özellik..
Önemsiz bir sıvı ve bu sıvının içinde milyonlarca canlı hücre (sperma) ve bu milyonlardan birinin veya ikisinin yumurtalığa girmesi, onunla birleşip belli bir kanuna bağlı kalarak yükletilen programı aynen uygulamak suretiyle tedrici gelişmeye başlaması bize çok yüksek bir kudretin emsalsiz programlamasını hatırlatmıyor mu?
Yumurtayla birleşen canlı hücre geometrik olarak bölünüp çoğalırken, irsî bütün özellikleri beraberinde taşımıyor mu? İnsan denilen bu harika canlının bütün organlarını, şeklini, karakterini, huyu ve yeteneklerini «gen» denilen o küçücük harika canlıya yerleştirip en küçük bir hatâya imkân vermeyen kimdir? Kör ve sağır tesadüfler mi, yoksa zaman aşımı mı? Böylesine dayanıksız bir iddiada bulunmak çok kolaydır, ama isbatı hiç bir zaman mümkün değildir. Şüphesiz bunca ince hesaplarla, kimyasal ve biyolojik kanunlarla insanı ana rahminde oluşturan ancak Cenâb-ı Hak’tır.
Sağlam bir karargâha yerleştirme hususuna gelince: Bu üç karanlık tabakadan meydana gelmiştir.[5]Tabakalar arasındaki sağlam zarlar ve dölyatağının kaslı bölümü, dış amniyon bölümü ve zarı, ana rahmini sağlam bir karargâh durumuna getirmiş ve ceninin dış tazyikten korunması İçin bu tabakalar arasında bir su tabakası oluşturulmuştur.
Bütün bunlar, oluşmakta olan yavrucuğu sıcak ve soğuktan, dış tazyik ve baskıdan korur, gıda almasını ve onu güven içinde muhafaza ederek gelişip büyümesini sağlar.
Cenâb-ı Hak, ana rahmini sağlam bir karargâh olarak belirtirken, Zü-mer Sûresinde bunun üç sağlam tabakadan ve tabakalar arasındaki zar ve sıvıdan meydana geldiğini açıklar ve akıl sahiplerine ışık tutarak anatomiyle meşgul olan ilim adamlarına seslenir.
Ceninin belli bir süre ana rahminde tutulması hususu ise, ayrı bir inceliği arzetmekte ve ilâhî tekâmül kanununu yansıtmaktadır. Şüphesiz bazı istisnalar dışında, genellikle yavrucuk ana rahminde dokuz ay, on gün kalır. Ceninin tam teşekkülü için en ideal süre..
Bütün bu sistemli, programlı ve düzenli oluşma ve gelişme çok yüce bir kudretin varlığına delâlet etmiyor mu? Ceninin kafatasının içinde oluşan beynin bir benzerini icad etmek mümkün müdür? Kabuğundaki kırışıklık sayılmıyacak kadar özelliklerin, programların canlı haritası değil midir?
Onun için 20-30. âyetler Hakk’ın silinmez, benzer kabul etmez damgasının her düzen, her sistem, her oluşum ve her varoluş üzerinde kendini açıkça hissettirmesi ve akıl, irfan ve imân gözüyle bakanlara, Cenâb-ı Hakk’ı hatırlatarak «Allah» dedirtmesi delil ve belge olarak yetmiyor mu?
«Biz onu kudretimizle belli bir ölçüde tuttuk. Kudret yetirenler olarak biz ne güzel kudretlileriz!.» mealindeki âyet o damgayı tarîf ediyor. Buna rağmen hâlâ hakkı yalanlayanlar varsa veya bu hususta inatla inkârda ısrar edenler bulunuyorsa, vay onların hâline!.