Paylaş
Müşriklerde Cin-Şeytan İnancı
BildirQuestion
Please briefly explain why you feel this question should be reported.
Müşriklerin Cin ve Şeytan İnancı
İslâm öncesi müşrik Arap toplumunda, ruhların, iyi ve kötü güçlerin önemli bir yeri vardı. Onlar, bazı kayalarda, ağaçlarda, kuyu, mağara ve benzeri yerlerde, insana tesir edebilecek bazı güçlerin varlığına inanıyorlardı. Onlara göre, ruhlar âleminin iyi ve faydalı olanlarını, melekler ve bir kısım cinler; kötü ve zararlı olanlarını da, şeytanlar ve cinlerin diğer kısmı teşkil ediyordu. Câhiliye Arapları, cinleri de Allah’a ortak koşarak, onları bir nevi tanrı sayıyorlar; başlarına gelen olayların çoğunu onların yaptığına inanıyorlardı. Zararlarından korunmak için de onlara tapıyorlardı. Hatta Allah ile cinler arasında bir soy birliği olduğunu ileri sürüyorlardı. [3][690] Cinlerin kabileler ve gruplar halinde yaşadığı; birbirleriyle zaman zaman savaştıkları; insanları kaçırıp öldürebildikleri; insanlarla evlenen cinlerin olduğu; bazı cinlerin insanlara yardım ettiği; yılan gibi bazı hayvanların şekline girebildiği; genellikle tenha, kuytu ve karanlık yerlerde yaşadıkları; bazı insanları istila ederek deliliklere sebep oldukları; insanlar gibi yeyip içtikleri, câhiliye dönemindeki insanlarca da kabul edilmekte idi.[4][691] Onlar yeni bir eve yerleştiklerinde veya yeni bir kuyu kazdıklarında veya benzer bir iş yaptıklarında, kötülükleri dokunmasın diye, cin ve şeytanlar için kurbanlar keserlerdi. Keza müşrik Araplara göre cinlerin, ifrit, şeytan, ğûl, sa’lât ve şakk gibi çeşitli sınıfları vardır ve mesela ğûl, çeşitli şekillerde görünür, çöllerde ve ıssız yerlerde yolculara musallat olup, onları şaşırtır ve helak eder.[5][692]
Mücâhid’den gelen bir rivayete göre, müşrikler,
“Melekler, Allah’ın kızlarıdır.” demişler; Hz. Ebû Bekir (r.a),
“Öyle ise anneleri kimdir?” diye sorunca da,
“Yüce cin kızlarıdır.” cevabını vermişlerdir.[6][693] Bu da müşrik Arapların cinlere; bazan Allah’ın hanımları, bazan da kızları olarak bir nevi ilahlık verdiklerini gösterir. Onlar, kendilerini çevreleyen tabiatın; insanlarınkinden üstün, fakat özel vâsıtalarla kendi hizmetlerine alınabilen kuvvetlerle dolu olduğuna inanıyorlardı. İşte bunlar, müşriklere göre, Allah’ın kızları olan cinlerdi. Dolayısıyla cinler, hayır ve şer işler yapmaya muktedir sayılıyorlardı. Onların sevgisini kazanmak, onlara saygı göstermek, ibadet etmek ve böylece şerlerinden emin olmak gerektiğine inanıyorlardı. Allah Teâlâ, bir tefsire göre,
“Ben onları ne göklerin, ne yerin, ne de (müşriklerin) kendilerinin yaratılmasında hazır bulundurmadım. Ben, saptırıcıları kendime yardımcı tutmuş değilim” [7][694] buyurarak, müşriklerin bu sapıklığına işaret etmektedir.[8][695]
“(Tuttular) cinleri Allah’a ortak yaptılar. Halbuki o cinleri de O yaratmıştı. Herhangi bir bilgiye dayanmaksızın Allah için oğullar ve kızlar uydurdular. Allah, onların söylediklerinden münezzeh ve yücedir.” [9][696] âyetinde de, müşriklerin bu inançlanndaki mantıksızlığı ve çelişkileri ortaya koyuyor.
Câhiliye çağında adamın birisi ıssız bir vadide yatmak veya bir müddet kalmak istese, “Ey bu vadinin azizi, senin emrinde olan sefihlerden sana sığınıyorum.” der ve böylece o vadinin efendisi olan cinin kendisini koruyacağına inanırdı. İşte bu şekilde bu insanlar başları sıkıştıkça ve bir gayeye ulaşmak istedikçe önce cinlere yalvarırlardı.[10][697] Bazıları da şöyle demişlerdir: “Câhiliyede insanlar, kıtlık senesine mâruz kaldıklarında gözcülerini ve öncülerini sağa sola gönderirlerdi. Gözcü, otlu ve sulu bir yer bulunca, kabilesine döner ve onları oraya çağırırdı. Onlar oraya vardıklarında, oranın cinini kastederek, “Biz, bize bir belanın isabet etmesinden, bu vadinin efendisine sığınırız; rabbine sığınırız!” diye seslenirlerdi. Eğer onları birisi korkutmazsa, orada konaklarlardı. Ama çoğu kez, cinler onları korkuturlar ve onlar da oradan kaçarlardı… İşte bu şekilde insanlardan bazıları, kendilerini cinlerin sarıp bürümesinden korkarak, cinlere sığınıp, onlardan medet umuyorlardı. Bu insanlar, Allah’a sığınmayıp onlara sığınınca, cinler onları hakir gördüler, üzerlerine saldırdılar, böylece de onlar üzerindeki zulümlerini artırdılar. Atâ’nın ifadesi ile, onları çarptılar ve onları boğdular”.[11][698] Allâhu a’lem bu çarpma ve boğma, zaten korkmakta olan bu insanları iyice korkutarak delirtme şeklinde oldu. İşte “İnsanlardan bazı adamlar, cinlerden bazı adamlara sığınıyor, böylece o cinlerin azgınlığını artıyorlardı.” [12][699] âyeti, bu sapık inançta iki taraflı bir etkinin olduğunu anlatıyor.
Hz. Peygamber (a.s)’e birara Cebrail (a.s)’in gelmemesi üzerine, müşrik bir kadının hakaret olarak söylediği, “Ey Muhammed, umarım ki şeytanın seni terketmiş; iki-üç gecedir onun sana geldiğini görmüyorum.”[13][700] şeklindeki söz, câhiliye döneminde her şairin bir cini olduğu ve ilhamlarını ondan aldığı inancının bir ifadesidir. Kur’ân-ı Kerîm de dil ve üslup özellikleri açısından edebiyatın zirvesinde olduğu için, başlangıçta Araplar, Rasûlullah’ın da bir şair, dolayısıyla da ilhamını cinlerden alan bir insan olduğunu iddia ettiler. Günümüzdeki “ilham perisi” tabiri bu inancın kalıntısıdır.
Bunlara benzer birçok inanç câhiliye döneminde vardı. Gerek müşriklerin, gerek diğer din mensublarının bu tür inançlarının tümüyle hurafe olmadığını, bir kısmımn İslâm’daki inanca uygun düştüğünü, konu ilerledikçe göreceğiz. Bu normaldir; çünkü Hz. Muhammed (a.s) ilk ve tek peygamber değildir. Ondan önce nice peygamberler gelmiştir.
“Andolsun ki biz, (ey Muhammed) senden önce de peygamberler gönderdik. Onlardan kimini sana anlattık, kimini de anlatmadık..” [14][701] âyeti, ismi Kur’ân’da geçmeyen nice peygamberlerin olduğunu haber vermektedir. Bütün bu peygamberler, insanlık tarihi boyunca aynı gerçekleri tebliğ etmişlerdir; Allah’tan, dünyadan, âhiretten, cennetten, cehennemden, melekten, insandan, cinden ve şeytandan bahsetmişlerdir. Dolayısıyla bizden önceki ümmetlerden gelen birtakım bilgilerin Kur’ân vahyine uygun düşmesi, bunların geçmiş vahiylerden artakalan şeyler olduğunu gösterir. Kur’ân’a uymayanların da, zamanla bozulmuş ve asıl şeklini kaybetmiş şeyler olduğuna inanırız.
Answer ( 1 )
Please briefly explain why you feel this answer should be reported.
Müşriklerde Cin-Şeytan inancını değerlendirecek olur isek; Allah ile cinler arasında bir soy birliği olduğunu ileri sürerler müşrikler.
Müşrik Araplara göre cinlerin, ifrit, şeytan, ğûl, sa’lât ve şakk gibi çeşitli sınıfları vardır ve mesela ğûl, çeşitli şekillerde görünür, çöllerde ve ıssız yerlerde yolculara musallat olup, onları şaşırtır ve helak eder.