Mutezilenin Kolları

Question

Mutezilenin Kolları, Mutezile’nin Farklı Ekolleri

Mutezilenin Kollari

Klasik kaynaklarda yapılan tasniflerde Mu`tezile mezhebinin yirmi kadar alt gruba ayrıldığı bildirilir.
Bu gruplar, Mu`tezili âlimlerin isimlerine nispetle adlandırılır. Bu grupların hepsi usül-i hamse‘de ittifak etmekle birlikte tali meselelerde farklı görüşler ortaya koymaktan çekinmemişlerdir. Bu durum Mu`tezile ekolünün fikri eleştiriye verdiği önemi göstermesi açısından önemlidir. Kaynaklarda zikredilen bu grupları tek tek ele almanın faydalı olmayacağını düşünmekteyiz. Bununla birlikte Basra ve Bağdat okullan şeklindeki coğrafi olmakla birlikte zihniyet tasnifinin daha isabetli olduğu kanaatindeyiz.

AbbasIler devrinde Mu`tezIle mezhebi Basra ve Bağdat kollarına ayrılmış, bu kollar zamanla iki okul haline dönüşmüştür. Her iki okul da beş esası kabul etmekle birlikte ayrıntıda farklı görüşler benimsemiştir» Bu ekollere mensup alimlerin bazılarının künyeleri şöyledir:

a. Basra Okulu

Bu okulunun ilk temsilcisi, mezhebin kurucusu da kabul edi-len Vâsıl b. Ata’dır. Vâsıl mezhebin tevhid, menzile beyne’l-men-zileteyn ve emir bi’l-ma’rüf nehiy ani’l-münker; halefi Amr b. Ubeyd ise adalet, vaad ve vaid esaslannı geliştirmiş olmakla be-raber Mu`tezile’nin usül-i hamseden oluşan inanç sisteminin te-şekkülü Ebül-Hüzey1 el-Allâf’in el-Usülül-hamse adlı kitabıyla tamamlanmıştır. Allâf’tan sonra Basra okulunun en meşhur tem-silcisi öğrencisi İbrahim en-Nazzam, sonrasında da Nazzam’ın öğrencisi Câhiz (ö.255/868) olmuştur. Mu`tezIle ekolünün hem zirvede olduğu yıllanna hem de düşüşe geçtiği döneme tanık olması bakımından Câhiz’in görüşleri ve eserleri önemlidir. O, Basra’nın kültürel havasını solumuş, ayrıca Bağdat’ta da bulun-muştur. El-Beyan ve’t-Tebyin, Kitabu’l-Hayavan, Resailüg-Câ-hiz, Kitabu’l-Buhala, Kitabu’l-‘Usmaniyye onun bazı eserleridir.

Özellikle Mu`tezilenin faziletlerini anlattığı Faziletül-Mu`tezile adlı eseri meşhurdur. Cahiz’den sonra Basra Mu`tezilesinin en meşhur temsilcileri Ebû Ali el-Cubbai (ö. 303/916) ve oğlu Ebû Haşim el-Cubbardir. Basra Okuluna mensup Cübbâilerin yaşa-dığı dönem Mu`tezile ekolünün gümüş çağı olarak kabul edi-lir. Baba-oğul bu iki alim, Mu`tezIle ekolü adına yeni arayışlara girmişler, dahası Mu`tezili anlayışı yeniden sistematize etmeye çalışmışlardır. Bu okulun son dönemdeki en önemli temsilcisi ise Kadı Abdülcebbar el-Hemedâni’dir. Şerhu Usûli Hamse, el-Muğni, TesbItü delaili’n-nübüvve adlı eserleri başta olmak üzere önemli eserler kaleme almış, bir bakıma Mu`tezile düşüncesinin kayda geçmesinde büyük rol oynamıştır. Onun mezhepler tarihi açı-sından önemi, yazdığı eserlerin günümüze kadar ulaşması ve bu eserler sayesinde Mu`tezile hakkında sağlıklı bilgilere ulaşabil-memizdir. Hatta Mu`tezIle konusundaki bilgilerimizi onun eser-lerine borçlu olduğumuzu söyleyebiliriz. Eklektik bir yöntemi benimsemiş olan Abdülcebbar, kendisinden önceki Mu`tezIle alimlerinin görüşlerini bir araya getirerek bunlardan tercihler yapmış, uzlaşmacı tutumuyla tanınmıştır. Kadi Abdülcebbar, ilmi olduğu kadar siyasi bağlantılanyla da yaşadığı dönemde dikkat çekmiştir. Büveyhi veziri Sahib b. Abbad el-Mu`tezili ile yakın dostluk kurmuş, önemli kadılık görevlerinde bulunmuş, hat-ta “Kkli’l-kudat” makamına getirilmiştir. Onun yaşadığı dönem mezhebi olarak Zeydiyye ekolüyle yakın ilişkilerin kurulduğu bir döneme denk gelmektedir. Siyasi çekişmeler sebebiyle ciddi bir zemin kaybına maruz kalan Mu`tezile, büyük oranda Zeydi gelenek ve belli derecede de Imami anlayış içinde kendini devam ettirmeye çalışmıştır.

b. Bağdat Okulu

Bu okulun kurucusu ve ilk önemli temsilcisi Bişr b. Mu’te-mir (ö.210/825)’dir. Basra okulundan kısa bir zaman sonra Bağ-dat Okulunu kuran Bişr, Harunürreşid’in veziri Fazl b. Yahya el-BermekI ile sıcak ilişkiler kurmuş ve bu vesile ile görüşlerini saray çevresine benimsetmeye çalışmıştır. Vezir Bermektnin hi-mayesinde Abbasi saraylannda gerçekleştirilen ve her görüşten âlimin davet edildiği ilmi tartışmalar meşhurdur. Başta Bişr b. Mu’temir olmak üzere bazı Mu`tezili âlimlerin de bu toplantılara katıldıklan nakledilmiştir. Bişr’in en meşhur öğrencileri Sümâme b. Eşres, Ebü Musa el-Murdâr ve Ahmed b. Ebü Duâd’dır. Bu son şahıs, Me’mün ile tanışmış, onun ilim ve tartışma meclislerinde bulunmuş, halifeyi etkilemek suretiyle Mu`tezili görüşlerin yö-netim tarafından desteklenmesini sağlamıştır. Böylece o, Bağdat Mu`tezIlesine büyük hizmet yapmıştır. Ayrıca Ca’fer b. Harb’in öğrencisi olan Ebü’l-Hüseyin el-Hayyât da Muctezile ekolünün sa-vunulmasında önemli etkinliği olan bir âlimdir. Hayyât, Mu`tezile ekolüne saldınlann yoğunlaştığı bir dönemde ibzal görüşlerini savunmuş, “us-ül-i hamse”yi benimseyenlerin hepsini bir kabul etmiş ve mezhebi toparlamaya çalışmıştır. O, İbn Râvendrnin Fadihatül-Mu`tezile adıyla Mu`tezileyi kötülediği eserine cevap vermek üzere Kitâbü’l-İntisâr ve’r-red alâ İbn Râvendi el-mulhid adıyla bir eser kaleme almıştır. Bu okulun müteahhir âlimlerin-den olan Ebü’l-Kâsım el-Kâ’bi el-Belhi, Tirmiz’de açtığı medrese ile Maveraünnehir’in her tarafında tanınmış; yazdığı eserler ve ortaya koyduğu görüşlerle İslam düşüncesinde silinmez izler bı-rakmıştır. Bu iki okulu mukayese ettiğimizde bazı farklıklar dikkat çekmektedir. Bunlann ilki olarak siyaset ilişkisini gösterebiliriz. Basra Okulu siyasetten uzak kalabilmiştir. Ancak Bağdat Okuluna mensup âlimler, Abbasilerin başkentinde yaşamalannın etkisiyle olacak ki daha fazla siyasete müdâhil olmuşlardır. Onlann siya-silerle olan ilişkileri dönemsel farklılıklar göstermiş, bu ilişkile-ri bazen lehlerinde bazen de aleyhlerinde olmuştur. Başlangıç döneminde genel olarak Mu`tezili âlimlerin devlet ricali ile ya-kın temaslan söz konusu değildi. Bununla birlikte Yahya el-Ber-mekVnin etkin olduğu dönemde Abbasi sarayında gerçekleştiri-len münazaralara dönemin Mu`tezili Mimlerinden (Ebü’l-Hüzeyl,
Nazzam, Bişr, Sümame b. Eşres) bazılan katılmıştır. Fakat Ha n Reşid’in Bermekileri yönetimden uzaklaştırması Mu`tezIleyi de etkilemiştir. Bu sürece Bağdat Mu`tezIlesinin Hz. Ali’nin fazileti konusundaki görüşünün de etkili olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü Bağdat Mu`tezılesi, sahabenin en faziletlisi olarak Hz. Ali’yi kabul etmekle birlikte daha az faziletli olanlann imametini de kabul etmekte idi. Bu görüş, Bağdat Mu`tezilesini Abbas oğullanndan (Abbasiler) ziyade Ali oğullanna (Ehl-i Beyt) yaklaştırmakta idi. Bu sebepten olacak ki, Bağdat Mu`tezIlesinin lideri kabul edilen Bişr b. Mu’temir takibe uğrayıp baskı görmüştür. Bununla birlikte Halife Me’mun döneminde Mu`tezIlenin yıldızı yeniden parlamış, özellikle Ahmed b. Ebi Duad’ın vezirliği döneminde -yukanda da açıklandığı üzere- Mu`tezile-siyaset ilişkisi zirveye çıkmıştır. Öte yandan Basra Mu`tezilesi fikri mücadeleden yana olan, usul ve füruda aklı ve vahyi birlikte değerlendiren bir okuldur. Mensuplannın amacı Resulullah’tan intikal eden İslam geleneğini devam ettirmekti ve bu konuda müsamaha göstermemişlerdir. Dolayısıyla onlan serbestlik taraftan filozof olarak değil, felsefeyi dine hizmet eden bir araç gibi gören kelamcılar olarak kabul etmek gerekir. Buna karşılık daha çok amell ve siyasi alanda te-mayüz eden Bağdat Mu`tezilIleri, mezhebin görüşlerinin emir bi’l-ma’rüf çerçevesinde devlet eliyle etkili bir şekilde yayılması taraftanydı. Bunun için eserlerinde imamete daha çok vurguda bulunmuş, yöneticilerle iyi ilişkiler kurmaya çalışmışlardır. Bu bakımdan onlan Basralılardan ayıran en önemli görüş, Hz. Ali’nin fazileti konusudur. Bağdat MuctezIlesi, Hz. Ali’yi sahabenin en üs-tünü kabul ederken, Ali oğullanna daha yakın bir pozisyon aldı. Onlar, Hz. Ali’nin sahabenin en faziletlisi olduğu hâlde ondan daha aşağı derecede olan bir başka sahabinin halife olmasını caiz görmeleri anlamında “imametü’l-mefdul” görüşünü kabul ettiler. Basralılar ise en erdemli olanın imamet makamına getirilmesini öngören “imamette efdaliyet” görüşünü benimsediler. Bu itibarla, Basralılar, Hz. Peygamber’den sonra sahabenin en faziletlisi ola-rak sırasıyla Hz. Ebü Bekir, Ömer, Osman ve Ali’yi kabul ettiler.

Bu görüşleriyle onlar, Abbasilerin yönetimde olduğu dönemde Abbas oğullanndan yana bir tavır sergilediler. Ekolün iki ana grubu arasındaki diğer bir fark da Bağdat okulunun, Yunan fel-sefesinden daha çok etkilenmiş ve teferruata dair konulara daha fazla dalmış olmasıdır.

Benzeri konular:

Dini Soru Cevap

Her soru cevap verilmeye değerdir, yeter ki aynı konu bize sorulmuş olmasın ve kurallara uygun sorulsun. Lütfen soru yollamadan önce aynı konu var mı diye \\\\"ARAMA\" yapınız. Konu altına yazılan sorulara öncelik tanıyoruz.. Bilginize

Takip Et

Answer ( 1 )

  1. Mutezile, İslam düşünce tarihinde ortaya çıkan bir akımdır. Mutezile, kelam ilmiyle uğraşan bir grup düşünür tarafından geliştirilmiş ve yaygınlaşmıştır. Mutezilenin kolları veya mezhepleri olarak adlandırılan alt gruplar, Mutezile düşüncesinin farklı yönlerini vurgulayan ve farklı görüşlere sahip olan akımları ifade eder.

    Mutezile mezhepleri arasında en önemli ve bilinenleri şunlardır:

    Bahşiyye: Bahşiyye, Mutezile düşüncesinin önde gelen mezheplerinden biridir. Bahşiyye mezhebinin kurucusu olan Bahşi ibn Mahmud, Mutezile felsefesini geliştirmiş ve Mutezilenin yayılmasına katkıda bulunmuştur.

    Cürcaniye: Cürcaniye, Mutezile düşüncesinin bir koludur ve Mutezile’nin temel prensiplerini savunan bir mezheptir. Bu mezhep, Muhammed bin Cürcan tarafından kurulmuştur.

    Emmariyye: Emmariyye, Mutezile düşüncesinin bir başka koludur. Bu mezhep, Mutezilenin önde gelen düşünürlerinden olan Ebû’l-Hasan Ali bin İsmail el-Emmâr tarafından kurulmuştur.

    Bu mezhepler, Mutezile düşüncesini farklı açılardan yorumlamış ve farklı öğretilere sahip olmuşlardır. Özellikle İslam teolojisi, ilahiyat ve kelam konularında farklı görüşleri içermektedirler. Ancak günümüzde Mutezile mezhepleri genellikle azınlık pozisyonunda kalmış ve diğer İslam mezheplerinin etkisi altında kalmıştır.

    Özet olarak, Mutezile akımının kolları veya mezhepleri, Mutezile düşüncesinin farklı yönlerini yansıtan ve farklı görüşlere sahip olan alt grupları ifade eder. Bahşiyye, Cürcaniye ve Emmariyye gibi mezhepler, Mutezile düşüncesini farklı perspektiflerden ele almışlardır.

    En iyi cevap

Cevapla