Namazda huşû ile ilgili Sözler

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

Namazda huşû hakkında Sahabelerin ve Alimlerin Sözleri

Namazda husu hakkinda Sahabelerin ve Alimlerin Sozleri

Namazda huşû ile ilgili Sözler

2287. Selman-ı Farisi (r.a) şöyle demiştir: “Namaz ölçüdür. Kim tam ölçerse, ona tam verilir. Kim eksiltirse, Allah’ın eksiltenlere ne dediğini biliyorsunuz.” [Beyhaki, Şuabu’l-Iman, 3/147]

2288. Zeyd bin Vehb (rh.) şöyle demiştir: “Huzeyfe (r.a), rüku ve secdelerini olması gerektiği gibi yapmayan birini görünce, “Sen bu zamana kadar namaz kılmamışsın. Eğer bu hål üzere ölseydin, Allah’ın Muhammed’i (s.a.v) üzerinde yaratmış olduğu fıtrattan başka bir fıtrat üzere ölmüş olurdun” dedi. [Buhâri, no. 791]

2289. Meymûn bin Mihrân (th.) şöyle demiştir: “Kötü namaz kılan birini gördüğü halde ona engel olmayan, uyuyan birini yılan soktuğu halde uyandırmayan gibidir.” (Beyhaki, Şuabu’l-İman, 3/146]

2290. Fudayl bin İyaz (rh.) şöyle demiştir: “Malik bin Dinar, namazını kötü bir şekilde kılan bir adamı görünce, “Bunun ailesine ne kadar da acıyorum!” dedi. Kendisine: “Ey Ebû Yahya! Adam namazını kötü kılıyor ama sen ailesine acıyorsun?!” denilince, Malik: “Çünkü bu adam onların büyüğü ve onlar da bunu örnek alacaklar!” dedi. [Hilyetu’l-Evliya, 2/383)

2291. İbnu’l-Kayyim (rh.) şöyle demiştir: “Kulun Allah’ın huzurunda iki tane konumu vardır: Namazda iken O’nun huzurunda olduğu konum ve O’nunla karşılaşma günü huzurunda olacağı konum. Her kim, ilk konumdaki aşamayı hakkıyla yerine getirmişse, öbür konumdaki aşaması hususuna da yardımcı olmuş olur. Her kim de bu konumu önemsemez ve hakkını yerine getirmezse, o takdirde bu konum ona oldukça ağır gelir. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Gecenin bir kısmında O’na secde et; geceleyin de O’nu uzun uzadıya tesbih et. Şunlar (inanmayanlar) dünyayı tercih ediyorlar ve çetin bir günü arkalarına atıyorlar.” (İnsan, 76/26-27). [el-Feväid, 200]

2292. İbnu’l-Kayyîm (rh.) şöyle demiştir: “Namaz konusunda insanlar beş dereceye ayrılır:

Birincisi: Nefsine zulmeden, ihmalkâr kimse. O, abdestini, namazın vaktini, sınırlarını ve şartlarını ihmal eder.

İkincisi: Namazın vakitlerine, sınırlarına, zahiri şartlarına ve abdestine dikkat eden ancak vesvese konusunda nefsiyle mücadeleyi kaybetmiş, vesvese ve düşüncelere dalan kimse.

Üçüncüsü: Her kim, namazın sınırlarına ve şartlarına dikkat eder, vesvese ve bu düşünceleri ortadan kaldırmak için kendisiyle mücadele ederse, o kimse namazını çalmaması için düşmanına karşı mücadele vermekle meşguldür. Bu kimse, namaz ve cihaddadır.

Dördüncüsü: Namaza kalktığında onun hakkını, şartlarını ve sınırlarını en mükemmel şekilde yerine getirmeye çalışır. Namazı kaybetmemek için kalbi, namazın sınırları ve hakkı ile meşguldür. Hatta tüm derdi, gerektiği şekilde namazı ikame etmeye ve onu tamamlamaya yönelmiştir. Kalbi, namaz ve Rabbine kulluk ile meşguldür.

Beşincisi: Namaza kalktığında kalbinin de namaza kalktığı kimse. O, kalbini almış, aziz ve yüce olan Rabbinin huzurunda durmuş, kalbiyle O’na bakmakta, O’nu murakabe etmektedir. Allah’ın azameti ve sevgisi ile dolmuştur. Sanki Allah’ın kendisini gördüğünü hissetmektedir. Böylece o vesvese ve düşünceler yok olmuş, Rabbi ile arasındaki perdeler kalkmış gibi olur. Onun namazı ile diğerlerinin namazı arasındaki fark, gökyüzü ile yeryüzü arasındakinden daha fazladır. Bu kimse, göz aydınlığı olan namazında aziz ve yüce olan Rabbi ile meşguldür.

Birinci kişi cezalandırılır, ikinci kişi hesaba çekilir, üçüncünün günahları bağışlanır, dördüncüye sevap verilir ve beşinci yaklaştırılır. Çünkü onun, göz aydınlığının namaz kılanlar arasında payı vardır.” [el-Vabilu’s-Sayyib, 23]

https://www.arapcadua.com/

2293. İbnu’l-Kayyîm (rh.) şöyle demiştir: “Kimin dünyada iken namaz göz aydınlığı olursa, âhirette de aziz ve yüce olan Rabbine yakınlık onun için göz aydınlığı olur. (Namazda) Allah ile gözü aydın olan kimsenin, her gözü aydın olur. Kimin de Allah ile gözü aydın olmazsa, pişmanlıktan dolayı kalbi bu dünyada parça parça olur.” [el-Vabilu’s-Sayyib, 32]

2294. İbnu’l-Kayyim (rh.) şöyle demiştir: “Huşû ve korkunun olmadığı namaz, ruhu olmayan ceset gibidir.” [el-Vabilu’s-Sayyib, 10]

2295. İbnu’l-Kayyîm (rh.) şöyle demiştir: “Allah, namaz kılanların kurtuluşunu namazdaki huşûlarına bağlamıştır. Bu da huşû duymayan kimsenin, kurtulan kimselerden olmadığına işaret eder.” [Medaricu’s-Sälikin, 1/522]

2296. İbnu’l-Kayyîm (rh.) şöyle demiştir: “Huşü ve akıl, namazın ruhu, maksadı ve özüdür. Ruhunu ve özünü kaybetmiş, geriye sadece şekli ve zahiri kalan şey nasıl namaz sayılır?!” [Medaricu’s-Sälikin, 1/523]

2297. Rabi’ bin Huseym (rh.), secdeye gittiği zaman yere atılmış bir giysi parçası gibi dururdu ki, bazen kuşlar gelip üzerine konardı. [Hilyetu’l-Evliya, 2/114]

2298. Ahmed bin Said ed-Darimî (rh.) şöyle demiştir: “Ebu Zür’a er-Rází, yolculuktan döndükten sonra yirmi yıl mescidinde namaz kıldı. Günlerden bir gün, hadis ehlinden bazıları yanına geldi. Baktıklarında mihrapta bir takım yazılar olduğunu gördüler. Ona: “Mihraptaki yazılar hakkında görüşün nedir?” diye sordular. Ebu Zür’a, “Geçmişte bazıları bunu hoş görmüyordu” dedi. Ona: “Senin mihrabında da yazılar var. Bunu bilmiyor muydun?” deyince, Ebu Zür’a: “Subhanallah! Allah Teâlâ’nın huzuruna çıkan biri, önünde ne olduğunu bilir mi?!” karşılığını verdi. [İbnu’l-Cevzi, et-Tabsıra, 1/386]

2299. Hasan-ı Basri (rh.) şöyle demiştir: “Namaza kalktığında, Allah’ın sana emrettiği gibi ihlasla kalk. Uykusuzluktan ve sağa-sola yönelmekten; Allah sana bakarken başka bir yere bakmaktan kaçın. Allah’tan cenneti iste ve cehennemden dolayı O’na sığın. Kalbinin gafil olmasından; dilinin ne söylediğini bilmemesinden kaçın.” [Ta’zim-u Kadri’s-Salā, 1/189, 193]

2300. Abdullah bin Mes’ûd (r.a) şöyle demiştir: “Kişinin kendisine iyiliği emredip onu kötülükten alıkoymayan namazı, ancak Allah’a olan uzaklığını arttırır.” (Sıfatu’s-Safve, 1/156]

2301. Hasan-ı Basri (rh.) şöyle demiştir: “Kalbinin huzurlu ve hazır olmadığı her namaz, (mükâfata değil) cezaya doğru hızla gider.” (Bidayetu’l-Hidâye, 47]

2302. Hasan-ı Basri (rh.) şöyle demiştir: “Kişiyi kötülük ve ahlâksızlıktan alıkoymayan namaz, ancak onun Allah’a olan uzaklığını arttırır.” (Ahmed bin Hanbel, ez-Zühd, 214]

2303. Halef bin Eyyûb’a (rh.), “Namazında sinekler sana sıkıntı vermiyor mu ki onları uzaklaştırmıyorsun?” diye sorulduğunda, Halef: “Namazımı bozacak bir şeyi yapmayı uygun görmüyorum” dedi. Ona, “Peki, buna nasıl sabrediyorsun?” diye sorduklarında şöyle dedi: “Bana anlatıldığına göre suçlular, “Falanca sabırlıdır” denilsin diye sultanların kırbaçlarına sabrederler ve bununla övünürlermiş. Ben ise Rabbimin huzurundayım. Sinekler için hareket mi edeyim?!”

2304. Bekr bin Abdillah el-Müzenî (rh.) şöyle demiştir: “Namazının sana faydalı olmasını istiyorsan, “Belki de bu namazdan başka kılamayacağım!” de.” [el-Kasr ve’l-Emel, 104]

2305. Said el-Hayr (rh.), oğluna şöyle dedi: “İnsanların sahip olduklarından ümidini kes. Çünkü bu kanaatkârlıktır. Sakın insanların yanında bulunan mal-mülke tamah edip peşinde koşma. Zira böyle bir şey fakirlik duygusunun mevcudiyetini gösterir. Özür dilenecek şeylerden (sözden, fiilden) kaçın. Abdestini hakkını vererek güzelce al. Namazını dünyaya veda eden kimse gibi kıl. Ola ki vefat edip bundan sonra başka namaz kılamayabilirsin. Gücün yettiğince bugününün dünden daha hayırlı olmasına gayret et. Yarınının da bugününden daha iyi olmasına çalış.” [Ebu Davud, ez-Zühd, 213]

2306. Şufeyy bin Mâti’ el-Esbahî (rh.) şöyle demiştir: “İki kişi namazda, aynı safta omuzları birbirine bitişik olur da, her ikisinin namazı arasındaki fark gökyüzü ile yeryüzü arası kadar olur. Yine bir evde iki kişi oruç tutar da, her ikisinin orucu arasındaki fark gökyüzü ile yeryüzü arası kadar olur.” [Zehebi, es-Siyer, 5/167]

2307. İbn Vehb (rh.) şöyle demiştir: “Mescid-i Haram’da Süfyan-ı Sevriyi gördüm. Akşam namazından sonra namaza durdu. Sonra secdeye gitti. Yatsı namazı için ezan okununcaya kadar başını secdeden kaldırmadı.” [Zehebi, es-Siyer, 7/266]

2308. Ebu Bekir bin Ayyâş (rh.) şöyle demiştir: “Habib bin Ebi Sabit’i secde ederken gördüm. Onu görseydin, secdesinin uzun sürmesinden dolayı ‘ölmüş derdin.” [Hilyetu’l-Evliya, 5/61]

2309. Alimlerden biri şöyle demiştir: “Namaz kılan kimsenin, namazının Allah’ın katına yükselmesi için dört haslete sahip olması gerekir: Kalbin huzuru, aklın şahit olması, şartların yerine getirilmesi ve uzuvların huşû duyması. Her kim, kalbi hissetmeden namaz kılarsa, o kimse namazı oyuncak etmiş bir kimsedir. Her kim, aklının şahitliği olmadan namaz kılarsa, o kimse gafil bir kimsedir. Her kim, uzuvları huşû duymadan namaz kılarsa, o kimse hatalı namaz kılmış olur. Kim de bu şartlara uygun olarak namaz kılarsa, tam bir namaz kılmış olur.” [el-Huşü fi’s-Sala, 1/4]

2310. Meymûn bin Hayyân (rh.) şöyle demiştir: “Müslim bin Yesar’ın namaz kılarken az ya da çok olsun sağına soluna döndüğünü asla görmüş değilim. Bir defasında mescidin bir köşesi çöktü. Dışarıda çarşı ahalisi bundan dolayı korkuya kapıldı ama içerde namaz kılan Müslim dönüp de bakmadı bile!” [Hilyetu’l-Evliya, 2/289]

2311. Abdullah bin Müslim şöyle demiştir: “Babamı (Müslim bin Yesâr’ı) ne zaman namaz kılarken görsem onu hasta zannederdim.” [Hilyetu’l-Evliya, 2/289]

2312. İbn Avn (rh.) şöyle demiştir: “Müslim bin Yesâr’ı namaz kılarken gördüm. Sanki yayda gerilmiş tel gibiydi. Biraz şu ayağına, biraz da şu ayağına dayanmıyor, giysisi bile hareket etmiyordu.” [Hilyetu’l-Evliya, 2/291]

2313. Muhammed bin Sîrîn’in (rh.) ailesinden biri şöyle dedi: “Müslim bin Yesâr’ın ulu camide secdeden başını kaldırdığını gördüm. Secde yerine baktığımda sanki oraya gözyaşlarının çokluğundan dolayı su dökülmüş gibi gördüm.” [Sıfatu’s-Safve, 3/239]

2314. Habib bin eş-Şehîd (rh.) şöyle demiştir: “Müslim bin Yesår namaz kılarken hemen yan tarafında bir yangın çıktı. Ancak söndürülene kadar Müslim bu yangının farkına bile varmadı.” [Hilyetu’l-Evliya, 2/289]

2315. Avn bin Musa (rh.) şöyle demiştir: “Müslim bin Yesar namaz kılarken mescidin duvarı yıkıldı ancak o bunu fark etmedi bile.” (Hilyetu’l-Evliya, 2/289)

2316. A’meş (rh.) şöyle demiştir: “İbrahim et-Teymi secdeye vardığı zaman, duvar çöküntüsü zannederek küçük kuşlar gelip sırtına konardı.” [Hilyetu’l-Evliya, 4/212]

2317. Ebu Kutn (rh.) şöyle demiştir: “Şu’be’nin rükü ettiğini gördüğüm her defasında onun rükûdan kalkmayı unuttuğunu zannettim. Aynı şekilde iki secde arasında oturduğunu her gördüğünde, onun secde yapmayı unuttuğunu zannettim.” [Zehebi, es-Siyer, 13/240]

2318. Müslim bin Yenâk el-Mekki (rh.) şöyle demiştir: “İbnu’z-Zübeyr in rüků ettiğini gördüm. O sırada ben Bakara, Âl-i İmran, Nisa ve Mâide sürelerini okudum ancak o hâlâ başını kaldırmamıştı.” [Ebu Davud, ez-Zühd, 409]

2319. Ebu Süleyman ed-Dârânî (rh.) şöyle demiştir: “Kalbinin kıyamda olduğunu hissettiğinde rükû etme! Onun rükû ettiğini hissettiğinde de rükûdan kalkma!” [Muhtasar-u Minhȧci’l-Kasıdin, 58]

2320. İbn Teymiyye (rh.) şöyle demiştir: “Kulun, Rabbinin huzurunda iken bakışlarını yere indirmesi ve yukarıya kaldırmaması, namazın edebini tamamlayan şeylerdendir.” [Medâricu’s-Sälikin, 2/392

SELEF-I SALİHİN’DEN HAYATA DAİR NASİHATLER VE HİKMETLİ SÖZLER

Dini Siteler

BENZER KONULAR:

Answer ( 1 )

    1
    2024-08-17T19:27:39+03:00

    Please briefly explain why you feel this answer should be reported.

    Bildir
    İptal

    Namazda huşû, İslam’ın temel ibadetlerinden biri olan namazın en önemli unsurlarından biridir. Huşû, kalbin ve bedenin Allah’a karşı derin bir saygı ve bağlılık içinde olması anlamına gelir. Sahabelerin ve alimlerin bu konuda söyledikleri, huşûnun önemini ve nasıl elde edileceğini vurgular. İşte namazda huşû ile ilgili bazı önemli sözler:

    Selman-ı Farisi (r.a): “Namaz ölçüdür. Kim tam ölçerse, ona tam verilir. Kim eksiltirse, Allah’ın eksiltenlere ne dediğini biliyorsunuz.”

    [Beyhaki, Şuabu’l-Iman, 3/147]
    Zeyd bin Vehb (rh.): Huzeyfe (r.a), namazında rüku ve secdelerini gerektiği gibi yapmayan birine, “Sen bu zamana kadar namaz kılmamışsın. Eğer bu hâl üzere ölseydin, Allah’ın Muhammed’i (s.a.v) üzerinde yaratmış olduğu fıtrattan başka bir fıtrat üzere ölmüş olurdun” demiştir.

    [Buhâri, no. 791]
    İbnu’l-Kayyim (rh.): “Namaz konusunda insanlar beş dereceye ayrılır:

    Birincisi, namazını ihmâl edenler.
    İkincisi, vesvese içinde olanlar.
    Üçüncüsü, vesvese ile mücadele edenler.
    Dördüncüsü, namazın hakkını yerine getirenler.
    Beşincisi, huşû içinde Allah’ın huzurunda olanlar.”
    [el-Vabilu’s-Sayyib, 23]
    Hasan-ı Basri (rh.): “Namaza kalktığında, Allah’ın sana emrettiği gibi ihlasla kalk. Uykusuzluktan ve sağa-sola yönelmekten; Allah sana bakarken başka bir yere bakmaktan kaçın.”

    [Ta’zim-u Kadri’s-Salā, 1/189, 193]
    Rabi’ bin Huseym (rh.): Secdeye gittiğinde yere atılmış bir giysi parçası gibi dururdu ki, bazen kuşlar gelip üzerine konardı.

    [Hilyetu’l-Evliya, 2/114]
    Bu sözler, namazda huşûnun sadece bir dış görünüş değil, aynı zamanda kalbin derinliklerinde hissedilen bir bağlılık olduğunu anlatır. Huşû, namazın özüdür ve Allah’a yaklaşmanın en önemli yollarından biridir.

    En iyi cevap

Cevapla