Nazar İnancı ve Nazarla İlgili Hurafeler

Bildir
Question

Please briefly explain why you feel this question should be reported.

Bildir
İptal

Nazar İnancı ile İlgili Hurafeler

Nazar Inanci ve Nazarla Ilgili Hurafeler

Arapça bir kelime olan nazar “göz atmak, mülahaza, düşünmek, bakmak, imrenerek bakmak, düşünce, yan bakış, kötü bakış, göz değmesi” anlamlarına gelir.  Türkçe’de nazar kelimesinin karşılığı olarak, Arapça’da “Isabetü’l-ayn” (zarar verici bakış) tamlaması kullanıl maktadır.
Kin, nefret ve husumet dolu bakışların, insan üzerinde psikolojik yönden büyük etkilerinin olduğu bir gerçektir. Bu husumet dolu bakışlara hedef olan bir insanda en azın dan bir korku ve ürperti belirir. Buna bağlı olarak ta heyecan ve titreme baş gösterir.

Dinimizde nazar inancı kabul edilmiş, ama bertaraf etmek için hurafe şeylere sarılmak kesinlikle yasaklanmıştır.

Nazar manevi bir durumdur. Tedavisi de manevi olur. Manevi olan bu tedavide bir takım batıl ve hurafe şeyler belirebilir. Dinimizde nazar inancı ka bul edilmiş, ama bertaraf etmek için hurafe şeylere sarılmak kesinlikle ya saklanmıştır.

Kur’an-ı Kerim’de nazarla ilgili ayetler şunlardır: “…İnkar edenler Kur’an’ı dinlediklerinde neredeyse seni gözleriyle yıkıp devireceklerdi.” “Babaları: “Oğullarım! Tek kapıdan değil, ayrı ayrı kapılar dan girin, ama Allah katında size bir faydam olmaz, hüküm ancak Allah’ındır, O’na güvendim, güvenenler de O’na güvensinler.”

Müfessirler, bu ayet-i kerimelerde göz değmesi ve bu nun zararlarından bahsedildiğinde hemfikirdirler. Yusuf suresi 67. ayetteki ayrı kapılardan girme sebebi de kötü gözlerin zararlarından korunmak içindir. Çünkü Yusuf (a.s)’ın kardeşleri, Yakup (a.s)’ın oğulları, çok yakışıklı idiler.

Hz. Peygamber nazar konusunda şunları söylemiştir:

“Nazardan Allah’a sığınınız. Gerçekten nazar haktır. “

“Göz değmesi gerçektir”
Hz. Peygamber, nazardan korunmak için nazarlık takmayı yasaklamıştır. Hz. Peygamber, koluna de mir halka takmış bir adam gördü ve ona: “Bu halka nedir? diye sordu.. Adam, “bu nazarlıktır” diye cevap verdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber: “O, senin (inancının) zayıflığından başka bir şeyi artırmaz” buyurmuştur.

Manevi hastalıkların tedbiri de manevi olmalıdır. Kur’an ayetlerinin okunulması, dua edilmesi, nazarın etkisini gider meye yetecektir.

Kişi, hoşuna giden bir şeye bakarken “Maşallah, Lâ kuvvete illa billah” demelidir. Bu, Peygamberimizin okuduğu bir duadır. Hz. Peygamber torunları Hz. Hasan ve Hüseyin’e nazar değmemesi için şu duayı okurdu: “Eûzü bikelimâtillahi’t-tammeti min külli şeytanin ve hâmmetin ve min külli aynin lâmmetin” (her şeytandan, her hayvan dan ve dokunan her kötü gözden Allah’a sığınırım).

Ibni Abbas’dan rivayet edildiğine göre Rasulullah bu duayı ettikten sonra onlara “(Büyük) Baban (Yani İbrahim (a.s)) da çocukları İsmail ve İshak için böyle dua ederdi” buyurmuşlardır.

Hz. Peygamber rahatsızlanan bir sahabeye şöyle dua etmiştir. “Allah’ım, haset edenin hasedinden, düğümlere nefes edenlerin şerrinden ve her türlü hastalıktan şifa veren yalnız sensin (sana sığınırım).” Bu duayı üç defa tekrar etmişlerdir.

İslam’da varlığı kabul edilen nazarın, tedavisi ancak dua ve Allah’a güvenme ile mümkündür. Ama insanlarımız, özellikle de kadınlar, çeşitli batıl inanç ve hurafeler le bunu gidereceklerini zannetmektedirler. Takılan bir mavi boncuğun, nasıl bir hastalığı iyileştirme gücü olabilir ki?

Günümüzde nazardan korunmak için birçok şeyler yapılmaktadır. Yapılanların çoğu da hurafelerdir. Hurafe cinsinden olanları şöyle sıralamak mümkündür:

➤ Mavi boncuk takmak: Bugün kollarına mavi boncuklu künye ve bilezik takanlar, rozet bulunduranlar, arabalarını mavi boncuklarla süsleyenler, hiç de azımsanmayacak kadardır. Nazarlık, çocukların omuzlarının üzerine takılır. Kullanılan bu nazarlıklar fetiş malzemeleridir ve önleyici bir tesirleri de yoktur.

Mavi boncuk dışında, çeşitli fetiş malzemeleri de şun lardır: Hurma çekirdeği, kartal pençesi, delinmiş taş, evlerin kapısına asılan at nalı, kurt gözü, sarı kehribar, yılan kemiği veya kabuğu, yedi delikli boncuk, köpek tüyü, şap, tabayır boncuğu, darı taneleri, kurban gözü, çörek otu, kara boncuk, salyangoz, kertenkele kuyruğu ve ya kulağı, kurt aşığı, kaplumbağa kabuğu, karanfil, şal, küçük mavi boncuktan örülmüş el, boynuz, kartal pençesi, geyik boynuzu, süpürge çöpleri, üzerlik, iğde çürüğü, acıbadem çekirdeği, mercan taşı v.s.

Bu malzemelerin bir kısmı evlerin içine veya dışına, bir kısmı hayvanlara, bir kısmı da insanlara takılarak kullanılır. Örneğin; at nalı evlerin kapılarının üstüne, salyangoz çocuklara, boynuz tarlalara, küçük el resimleri ve ya boncuktan örülmüş el, arabalara asılır.

Sadece Türkiye’de değil, diğer ülkelerde de çeşitli şeylerle nazardan korunulmaya çalışılmaktadır. Örneğin; Avrupa’da sıhhat ve servetten bahsedilirken, uğursuzluğa uğramak, fenalığı geri çevirmek için tahtaya vurulur. Fas’ta gümüşten yapılmış düz küçük el numuneleri nazara karşı en çok kullanılan tılsımlardır. Beş sayısı kötü göze karşı muska olarak kullanılır. Beş parmağı açık el tasviri eski Mısır’ın, Bâbil’in, Fenike’nin Kartaca ve Hindistan’ın binalarında ve mezarlarında bulunmuştur. El şeklindeki muskalar Mısır hilar, Fenikeliler, Yunanlılar ve Romalılar tarafından kullanılmıştır. Ayrıca Fas’ta nazarı defetmek için göz resmi de kullanılır.

Türkmenler arasında da nazara karşı ayasında göz bulunan bir el resminin etkili olduğu inancı vardır. Bu resmin üzerinde bir ayet vardır. Ayrıca mazi ağacının tohumundan yapılan nazarlık boncuğu, çocuğun beşiğine asılır. Aynı şekilde muskalar kullanılır.  Sivas yöresinde nazara tedbir olarak; nazarı değdiğinden şüphe edilen kimsenin ocağından kül alınarak su ile karıştırılması, nazar değen kişinin yanında kömür söndürülmesi, na zarı değen kişinin elbisesinden bir parça kesilerek yakılması, onu da nazar değen kişinin burnuna koklatılması, hocaya okutulan tuzun ateşe atılması, ellerin duvara vurulması “şeytan kulağına kurşun” denmesi gibi uygulamalar vardır.

Halkımız arasında, nazarı değdiğine inanılan kişiler den uzak durmak en iyi tedbir olarak bilinir. Gözü boncuk mavisi, renkleri sarı, dişleri seyrek, kör, topal, ağızları burunlarına yakın olanlar, şaşı gözlüler ve tek gözlülerden uzak durulması gerektiğine inanılır. Böyle bir tutumun, İslam’la bir ilgisi yoktur.

Bedensel özürler de Allah’ın dilemesiyle olur. Bu davranışların sebebi münferit olayların genellenmesi olabilir.

Halkımız arasında, nazarı değdiğine inanılan kişilerden uzak durmak en iyi tedbir olarak bilinir.

➤ Kurşun Dökmek: Kurşuncu birisine başvurmak ve kurşun döktürmek eski bir adettir. Kurşun bu işte denenmiş, ocaklı (geleneğe bağlı) aileden olan ve izinli kadınlar tarafından yapılır. Kurşun dökmenin kendine mahsus yolu, bu hususta kullanılan malzemeleri vardır.
Nazar olduğuna inanılan kişinin başında, daha önceden bir kepçede ısıtılan kurşun, su dolu kaba dökülür. Kurşunda meydana gelen kabarıklar, nazar değen kişinin nazardan dolayı uğradığı rahatsızlıktan kurtulabileceğine işarettir. Bazı cahil kadınlar bu kurşun dökme işleminin Peygamberimizin kızı Hz. Fatma’dan kaldığını bile iddia ederler. Şüphesiz bu yanlıştır. Kurşun dökmek de aynen nazarlık takmak gibi cahili bir inanıştır.

Türkmenlerde de kurşun kabın dibine çökerse kadının, üstüne çıkarsa erkeğin gözünün değdiğine inanılır.

➤ Afsun Yapmak: Afsun yapan yaşlı biri, bir bıçakla hastaya okur. Bu esnada bıçak hastanın omuzunda, başın da, vücudunun muhtelif yerlerinde dolaştırıhır. Bundan sonra “göz edenin, gözü çıksın” denir. Eldeki bıçak, mangalın külüne saplanır. Okuyan, okuma esnasında esnerse, bu göz edenin tesirini bildirir.

➤ Ateş Söndürmek: Kurşun dökmenin yerini alır. Ateş söndürmek ocaklı ve izinli olmaya bağlı değildir. Bu nu herkes yapabilir. Ocaktan alınan kömür parçaları has tanın başı, göbeği ve ayakları hizasında su dolu bir tasta söndürülür.

➤ Tütsülemek: Nazardan korunmak için şu maddelerle tütsü yapılır.:

a- Üzerlik, çörek otu, karanfil, Kâbe süpürgesi, gün lük (hepsi birlikte tütsü için kullanılır)

b-Tuz, biber, sarımsak ve soğan kabukları, mavi kağıt parçaları

c- Tuz veya üzerlik, ayrı ayrı veya birlikte yakılarak tütsülenir. Nazar değmiş kimse, dumanın üstünden atlar. Yürüyemeyen çocuklar annelerinin kucağında tütsülenir. Tütsü yapan kişi şu sözleri söyler:

Üzerlik havasın,

Her dertlere devasin,

Ak göz, kara göz Mavi göz, yeşil göz, Hangisi nazar etmişse

Onların nazarını boz.

veya

Elem tere fiş

Kem gözlere şiş

Üzerlik çatlasın Nazar eden patlasın.

➤ Bir tavaya biraz tuz konularak iyice ısıtılır. Ayrıca başka bir kabada su konularak nazar değen kimsenin üzerine getirilir. Tavada ısıtılan tuz, bu suyun içerisine dökülür. Dökülen tuz dağıtılarak bazı sesler çıkarır. İşte bu dağılma sırasında o kişiden nazar gitmiş olur.

Sivas Gürün’de, çocuğa nazar değince, tuz okutularak bıçakla karıştırılır, közün üzerine atılıp, patlatılır ve böylece çocuğun nazardan kurtarıldığına inanılır.

➤ Ayna: Türkler tarih boyunca aynayla iç içe olmuşlardır. Halk arasında tabi at olayları, cin ve şeytan, uğursuzluk ve nazar gibi inançlar içerisinde de aynanın önemli bir yeri vardır. Ayna, Ana dolu insanı arasında nazardan kurtulmadan ziyade, nazardan korunmak için kullanılmaktadır. Azeri Türkleri kötü gözlerden korunmak için eşyaların arasına küçük aynalar koyarlar. Karyolaların baş ve ayak uçlarına bazen de her iki uca ayna konulması, keza beşiğe, atların koşum takımlarına, inşaatlara ayna konulması görünmeyen kötülüklerden korunma inancından kaynaklanmaktadır. Bazı yörelerde nazar değmemesi için gece aynanın üstü örtülür.

➤ Nazar Ocağı: Nazardan korunma ve kurtulma tedbirleri arasında Anadolu’nun diğer bölgelerinde pek rastlanmayan Divriği (Sivas) ilçesinin köylerinden Çobanli (Hapa) da bir nazar ocağı bulunmaktadır. Bu köy ve çevre köylülere göre Çobanlı’daki Çovların Ali’ye ait ev, nazar ocağı olarak kabul edilmektedir. Ocak yeri kutsaldır.
Nazar ocağına gelen herkes beraberin de bir miktar un getirirler. Un, tuz ve maya kullanmadan ocağın başında yoğrulur. Yoğrulan hamur küçük parçacıklara ayrılır, ev halkından biri adına hamur parçaları sırasıyla ateşin üzerine bırakılır. Eğer hamur parçası şişip patlayarak ocaktan çıkarsa, o kişiye nazar değdiğine inanılır. Daha sonra evdeki büyük baş hayvanlar, tarla ve bostanlar, eşyalar için aynı işlem uygulanır. Yapılan bu işlemlerle, bunlara nazar isabet edip etmediği öğrenilir. Ocaklı (yani nazar ocağı sorumlusu), nazar isabet eden kişiye okuyup üfler.

Diğer tedbirler:

a) Nazar isabet eden kişiye muska yaptırılır.

b) Nazara uğramış kişinin yanında kömür söndürülür.

c) Nazar değdiğinden şüphe edilen her bir şahıs için ateşe birer iğne atılır. Kimin adına iğne paslanırsa, onun nazarı değdiği anlaşılır ve ona göre hareket edilir.

d) Nazardan korunmak için kırk bir tane çörek otuna nazar duası okunur ve kişinin herhangi bir yerine bağlanır.

e) Yeni doğan çocuğu nazardan korumak için, ziyarete gelenlerin başından kavrulmuş mısır saçılır.

BENZER KONULAR:

Answers ( 3 )

  1. Esila avatarı
    1
    2022-06-15T22:13:13+03:00

    Please briefly explain why you feel this answer should be reported.

    Bildir
    İptal

    Aydınlatıcı bir konu olmuş ve bu konuda bilgilenmemiz lazım .Reiki, aura ve Çakra/Şakra konusunda da bilgi verebilirseniz sevinirim 

    1
    2022-06-15T22:19:04+03:00

    Please briefly explain why you feel this answer should be reported.

    Bildir
    İptal

    Halk arasında nazardan korunmak için başvurulan yöntemlerden biri de kurşun dökme âdetidir.

    Eski Türkler’den kalan bu âdet kötü ruhlardan birinin çaldığı “kut”u (saadet unsuru) geri döndürmek için yapılan ve “kut koyma” (kut dökme) adı verilen şamanist geleneğe dayanmaktadır.

    Bu ameliye kurşun dökmeye el verilmiş kadınlar tarafından kepçe içinde eritilmiş bir miktar kurşunun hastanın başının üstünde gezdirildikten sonra tuzlu su dolu bakır tasa dökülmesi sonucu kurşunların meydana getirdiği şekillerin yorumlanması ile icra edilir (Özergin, X/212 [1967], s. 4361-4363).

    En iyi cevap
  2. Please briefly explain why you feel this answer should be reported.

    Bildir
    İptal

    Reiki, 20.yüzyılın başında Japonya’da ortaya çıkan, enerji aktarımı ile ruhsal şifa vermeye dayalı olduğuna inanılan bir tekniktir. Rei “her yerde varolan”, ki “ruhsal yaşam enerjisi” anlamına gelmektedir. Batıya “Evrensel Yaşam Enerjisi” olarak tercüme edilmiştir.

    Aura, paranormal veya tinsel anlamda kullanılan bir terim olup, canlıların bedenlerinden yayıldığı varsayılan ışınımla oluşan ve gitgide yayılan tesir kuşakları tarzında kendini gösterdiği iddia edilen elektromanyetik alana verilen addır. Aura okumak ise aurayı hissedebilmektir

    Çakra, tekerlek ya da dönüş anlamına gelir. Hindu geleneklerine ve bazı inanç sistemlerine göre insanda bulunan enerji merkezlerinin girdap şeklinde dönen enerji alanlarından oluştuğuna inanıldığı için onlara bu isim verilmiştir

Cevapla