Paylaş
Nisa suresi hakkında bilgi
Question
NİSA SURESİ
Kuranda 4. sure olan Nisa suresi ile ilgili bilgiler
Nisa kelimesi kuran-i kerim okumak isteyen bir kişinin okuyacağı 4. Suredir. Bu sureye isim veren nisa kelimesi “kadınlar” anlamına gelmektedir. Nisa suresinde kadınları ilgilendiren bir çok hüküm mevcuttur. Ayrıca miras hükümleri konusunda bilgilere de ulaşmak mümkündür. Nisa süresinde kadınlarla ilgili bir çok hüküm bulunmaktadır. Nisa suresi peygamber efendimize hicretten sonra yani Medine şehrinde iken nazil olmuştur.
Nisa suresi konusu ve içeriğiyle ilgili geniş bilgiler
Nisa Sûresi mesajları
Kur’ân-ı Kerîm’in 4. sûresi Bazı bölümlerinde kadın haklarından da bahsedildiği için “kadınlar” anlamına gelen “nisa” kelimesi bu sûrenin adı olmuştur. Medine devrinde İndirilmiştir. 176 âyettir. Âyet sonlarına ahenk veren fasılaları elif, lam, mim ve nun harfleridir.
Hz. Âişe’nin bildirdiğine göre Peygamberimiz: “Kur’ân’ın yedi uzun sûresini, kim öğrenip bellerse, o kişi bilgin sayılır” buyurmuştur ki, bu yedi sûre arasında Nisa sûresi de vardır (Müsned, IV, 73,82).
Bu sûrede; yetim ve kadın hakları, miras hükümleri, evlilik hukuku, ibadet ahkâmı, uygulanması zorunlu olan birtakım içtimaî esaslar, Gayr-i müslim ve münafıkların iç yüzleri, Allah ve Elçisine itaatin gereği, cihadın önemi, inanıp iyi işler yapmanın lüzumu ve hıristiyanların yanlış itikatları söz konusu edilmektedir.
Sûrede bahsedilen konular ve bazı sonuçlar özetle şunlardır:
* İnsanları bir tek “nefs” (canlı)dan yaratan Allah’tan korkmalı, akrabalık haklan da gözetilmelidir(âyet:ı).
* Yetim malı yemekten sakınmalıdır. Bilhassa yetim kızlara daha çok özen gösterilmelidir. Yetimler yetişkin hale gelince, malları şahitlerin huzurunda kendilerine geri verilmelidir. Haksız yere yetim malı yiyenlerin ateş yemiş olacakları ve çılgın ateşe (cehenneme) atılacakları bilinmelidir (2, 5-6,10).
* Aralarında âdil davranılabilecekse, dörde kadar kadınla evlenmek caizdir. Adalet yapılamayacağından korkulursa bir tane ile yetinilir. Kendisiyle evlenilen kadınlara mehirleri tam olarak verilmelidir; ancak hanım, mehrin bir kısmını kendi isteğiyle bağışlarsa bu da caizdir (3-4).
* Anne ve babanın ve diğer yakınların bıraktıkları miras, varsa borçları ve vasiyeti yerine getirildikten sonra, Yüce Allah’ın emrettiği şekilde paylaşılmalıdır. Allah, buyruklarına uyanı cennetine koyar; Kendisine ve Elçisine karşı gelip sınırı aşanlara ise alçaltıcı ve sürekli azap vardır (7-9,11-14, 33, 176).
* Fuhuş yapan erkek ve kadınlar Allah’ın emrettiği şekilde cezalandırılır (15-16).
* Cahillikle bir kötülük yapıp hemen tevbe edenlerin tevbesini Yüce Allah kabul eder. Ancak, kötülüğü âdet edinen ve kendisine ölüm gelip çatınca tevbe edenlerle, kâfir olarak ölenlerin tevbesi kabul edilmez (17-18).
* Eşler, güzelce geçinmelidir. Namuslarını korudukları sürece kadınlarla İyi geçinmek gerekir; kendilerinden hoşlanılma-sa bile bu yol izlenmelidir; çünkü Allah, bunda çok hayır murad etmiş olabilir (19).
* Karısından ayrılan kişi, daha önce ona verdiği mehiri geri almamalıdır (20-21).
* Kur’ân’da açıklandığı şekliyle, soy akrabalığı, süt akrabalığı ve evlilik bağı sebebiyle evtenilemeyecek kadınlarla evlenmek haramdır (22-28).
* Haksız yere başkalarının malını yemek, cana kıymak yasaktır; böyle yapanlar cehenneme atılacaktır (29-30).
* Allah Teâlâ, büyük günahlardan kaçınan kişilerin küçük günahlarını örter (31).
* Kimseye karşı kıskançlık beslenmeme-li, ne istenecekse Allah’tan istenmelidir (32).
* Erkekler, kadınların yöneticisi ve koruyup kollayıcısıdır. İyi kadınlar, namuslu ve itaatkâr olanlardır. İtaatsiz kadınlar, gerekli şekilde ikaz edilir. İş ayrılık noktasına gelirse, iki taraftan birer hakem tayin edilip, uzlaşma yolları aranmalıdır (34-35).
* Ortak koşmadan Allah’a kulluk etmek, ana babaya ve herkese iyilik etmek; kibirden, cimrilikten, gösteriş için iyilik yapmaktan kaçınmak lâzımdır (36-38).
* İnkarcının arkadaşı şeytandır ve en kötü arkadaş da odur (38).
* Allah’a ve âhiret gününe inanmak, Allah yolunda harcamada bulunmak gerekir. Cenab-ı Hak iyilik edene kat kat karşılığını verir ve kimseye haksızlık etmez (39-40).
* İnkâr edip Hz. Peygambere karşı gelenler, kıyamette yerin dibine geçirilmeyi isterler ve Allah’tan hiçbir şeyi de gizleye-mezler(42).
* Sarhoş veya cünüp kişi namaz kılamaz. Kendisine abdest yahut gusül gerekenler, su bulamazlarsa teyemmüm ederler (43).
* Geçmişte yahudilerden bir kısmı, müslümanları saptırmaya çalışıp, Allah’ın kendilerine gönderdiği kitabı tahrif etmişler; dillerini eğip bükerek ve dine saldırarak Hz. Peygambere hakaret etmeye yeltenmişlerdir. Oysa onların, Kur’ân’a inanmaları, kibri bırakmaları gerekirdi. Yüce Allah, âyetlerini inkâr edenlere sürekli azap edecek, inanıp iyi İşler yapanları da ebedî cennetlerle ödüllendirecektir (44-57)-
* Emanetleri ehline vermek, insanlar arasında adaletle hükmetmek; Allah’a, Elçisi’ne ve müslüman yöneticilere itaat etmek, ihtilafları Allah ve Elçjsi’nin buyrukları doğrultusunda çözümlemek gerekir {58-59).
* Müminler, Allah’ın kitabını bırakıp tâğût’un {şeytanın, sapıkların) hakemliğine başvurmamalı ve onun buyruğuna girmemelidir. Kur’ân’dan ve Hz. Peygamber’den uzaklaşanlar münafıktır. Allah onları çok iyi bilmektedir. Bununla beraber, onların tutumlarına aldırmayıp, kendilerine Öğüt vermek ve tesirli sözler söylemek gerekir (60-63).
* Allah Teâlâ, peygamberlerini itaat edilmek üzere göndermiştir. Peygamberi bir işte hakem yapıp sonra onun verdiği hükme karşı içinde bir burukluk duymadan, tam manasıyla teslim olmayan kişi inanmış olmaz. Allah ve Elçisi’ne itaat edenler peygamberler, sıddîklar, şehîdler ve sâlihlerle beraberdir; bu da en güzel nimettir (44-70, 80).
* Düşmana karşı hazırlıklı ve uyanık bulunup gerekli tedbirler alınmalıdır. Allah yolunda cihad edenler, büyük ödül kazanır. Savaş gerektiğinde bundan kaçınmamak lâzımdır. İnananlar Allah yolunda, inkâr edenler de tâğût yolunda savaşır. Münafıklar ise, savaştan çekinen korkak kişilerdir; hep galibin yanında görünmek isteyen çıkarcı kimselerdir (71-76,84).
Answer ( 1 )
Nisa suresinden dersler
* Savaştan ve Allah yolunda cihaddan korkmamak gerekir; Ölüm insanı nerede olsa gelip bulur {77-78).
* İnsanın başına gelen iyilik, Allah’tan; kötülük de kendi olumsuz ve hatalı davra-nışlanndandır; bu bakımdan kimseyi suçlamamak gerekir (78-79).
* Yüce Allah, insanların yaptıkları gizli, açık her şeyi bilir; münafıkların iç yüzlerini de çok iyi bilmektedir (81).
* Kur’ân-ı Kerîm, baştan sona tutarlı, içinde çelişki bulunmayan Allah kelâmıdır {82).
* Millî güvenliği ilgilendiren haberler gizli tutulmalı, herkese yayılmamahdır (83).
* İyi bir işe destek olan ondan bir pay alır, kötülüğe destek olan da bundan sorumlu olur (85).
* Verilen selâma, daha güzeliyle yahut aynısıyla karşılık verilmelidir (86).
* İnsanlar, dünyada iken yaptıklarının hesabını Yüce Allah’a vereceklerdir (87).
* Müslümanlara ihanet eden münafıklarla, müslümanlara düşmanlık edenler ve düşmanla iş birliği yapanlar cezalandırılır. Müslümanlarla barış içinde yaşamak isteyenlere ise dokunulmaz. Aynı şekilde, savaş sırasında karşı taraftan kendisinin müslüman olduğunu söyleyen de -aksi sabit olmadıkça- öldürülmez (88-91,94).
* Kasıt olmadan, hata ile öldürmelerde diyet verilir. Ancak, kasıtlı olarak bir müslümanı öldüren kimsenin cezası ilâhî lanet ve ebedî cehennemdir (92-93).
* Allah yolunda cihâd edenler, cihada katılmayanlardan daha üstündür (95-96).
* Müslümanlar, dinin gereklerini yerine getiremedikleri ve baskıya maruz kaldıkları yerden -eğer imkân bulabilirlerse- daha müsait bir yere hicret ederler. Allah yolunda hicret edenler bir çok güzel yer ve bolluk bulur (97-100}.
* Savaş sırasında yahut sefer esnasında namazlar kısaltılabilir. Önemli olan, düşmana fırsat vermemek, gerekli tedbirleri almaktır. Ayrıca savaşta düşmanı takipten de geri durulrnamalı, savaşın kesin sonucu alınmalıdır (101-104).
* Hainlerden ve haksızlardan yana çıkıl-mamalı, onlar savunulmamalıdır. Bunlar, dünyada iken kendilerini kurtarsalar bile, âhirette Allah’tan kurtulamazlar (Haksızdan yana olmamak, genelde herkese olduğu gibi, özellikle hukukçulara önemli bir uyarıdır.) (105-109).
* Kötülük edip tevbe edeni Allah affeder. Herkesin yaptığı kendisinedir. Kim, işlediği suçu başkasının üzerine atarsa, büyük bir iftira ve açık bir günah yüklenmiş olur (110-112).
* Hz. Peygamber, Allah’ın koruması altındadır. Allah ona, Kitab’ı ve hikmeti indirmiş, bilmediği şeyleri öğretmiştir (113).
* Kötü maksatla gizli konuşmalar ve toplantılar düzenlemek hayır getirmez. Ancak, İyilik ve İnsanların arasını düzeltmek ve Allah rızasını kazanmak için yapılırsa iyidir
* Hz. Peygamber’in ve müminlerin yolundan sapanlar cehenneme gider {115).
* Yüce Allah, kendisine ortak koşulması dışında, dilediği kimsenin günahını bağışlar. Allah’a ortak koşanlar, şeytana yalvarırlar ama şeytan lanetlenmiştir. Şeytanın dostları da hüsrana uğrar, cehennemi boylar. Çünkü şeytan yalancı ve aldatıcıdır. Kötülük yapan, cezasını görecektir. Ancak inanıp yararlı işler yapan erkek ve kadınlar cennetliktir; bu, Allah’ın vaadidir ve en doğru sözlü olan da Yüce Allah’tır (116-126).
* Kadınlara, çocuklara ve öksüzlere karşı adil olunmalıdır. Karı-koca, birbirleriyle iyi geçinmeye çalışmalıdır. Ayrılık olunca da karamsarlığa kapılmamalı, Yüce Allah’ın yardımına güvenmelidir {127-130).
* Göklerde ve yerde bulunan her şey Allah’ındır. Cenab-ı Hak, kendisine başkaldı-ran toplumları dilerse helak eder ve yerine başkalarını getirir. Dünya ve âhiret mutluluğunu sadece O’ndan istemek gerekir (131-134)-
* Kişi, şahitliği Allah için ve dürüst yapmalı, kendisinin ve akrabasının aleyhine bile olsa, yine, aleyhine şahitlik edilenler İster zengin ister fakir olsunlar adaletten ayrılmamalıdır (135).
* Allah’ı veya diğer iman esaslarından birisini inkâr eden sapıklığa düşmüş olur. Bir inanıp bir inkâr eden, sonra küfre saplanıp kalanları Allah bağışlamaz. Müminleri bırakıp kâfirlerle dost olanlara da acı bir azap vardır. Böylesi münafıklardan uzak durmak gerekir, çünkü onlarla düşüp kalkanlar onlar gibi olurlar; böylelerinin yeri de cehennemdir. İkiyüzlü münafıklar, gösteriş için zoraki namaz kılarlar; arada yalpalayıp dururlar. Bunlarla ve inkarcılarla dost olunmamahdır. Münafıklar, cehennemin en aşağı tabakasında bulunacaklardır. Ancak tevbe edip iman eden ve samimiyetle İslâm’a sarılanlar, müminlerle beraberdir. Allah Teâlâ, inananlara büyük bir ödül verecektir. Şükredenler de şükürlerinin karşılığını alacaklardır (136-147).
* Allah, açıkça kötü söz söylenmesini sevmez; ancak, haksızlığa uğrayan kişi bunun dışındadır, o kendisini savunabilir (148).
* İyiliğin gizlisini de açığını da Allah bilmektedir. Yapılan kötülüğü açıklamayıp affedeni de Allah bilir (böylelerini de O affeder) (149).
* Allah’ın peygamberlerinden kimine inanıp, kimini inkâr edenler kâfirlerdir; böylelerine alçaltıcı bir azap vardır. Buna karşılık, Allah’a ve elçilerine inanıp, onlar arasında ayırım yapmayanlara da mükâfat vardır (150-152).
* Peygamberine karşı saygısız davranan, Allah’a verdiği sözden dönüp âyetlerini inkâr eden, yalan söyleyen, zulmeden, insanları Allah yolundan saptıran, haksız yere insanların mallarını yiyen kimseler bela üstüne belaya uğrar (153-162)
* Yüce Allah, Hz. Muhammed (s.a.)’den Önce de birçok peygamber göndermiştir. Hz. Peygamber’e indirilen Kur’ân da Allah kelâmıdır. Bunun şahidi de Allah ve melekleridir. Bu gerçeği inkâr eden zalimleri Allah affetmeyecek ve onlar cehenneme atılacaklardır. Öyleyse İnsanlar, kendi yararlarına olmak üzere bu gerçeği kabul etmelidirler. Eğer inkâr ederlerse, bununla Allah’a hiçbir zarar veremezler. Çünkü göklerde ve yerde bulunanların hepsi Yüce Allah’ındır ve O her şeyi çok İyi bilmektedir (163-170).
* Allah, bir tek Tanrı’dır. Hıristiyanların iddia ettiği gibi üç değildir; O, çocuk sahibi olmaktan yücedir. Aslında göklerde ve yerde olan her şey O’nundur. Hz. îsâ da bir peygamberdir (171).
* Allah’a kulluğa tenezzül etmeyenleri Yüce Allah, huzurunda toplayacak (ve bunun hesabını soracak)tır. İnanıp salih amel işleyenleri, fazlasıyla mükâfatlandıracak, kulluktan çekinip büyüklük taslayanla-rı da acı bir şekilde cezalandıracak ve onlar kendilerini azaptan kurtaracak bir dost da bulamayacaklardır (172-173).
* Bütün insanlar, Hz. Muhammed (s.a.)’e gönderilen aydınlık Kur’ân’a inanmalıdır. Allah’a inanıp O’nun buyruğuna uyanlar, dosdoğru yolu bulmuş, ilâhî rahmet ve lütfü kazanmış olurlar (174-175).