Nusayrilik nasıl bir mezheptir?

Question

Nusayriye mezhebinin bu ismi almasının ve mensuplarının kapalı bir toplum halinde yaşamalarının sebepleri nelerdir?

Nusayrilik, bâtıni karakterli bir yapı olup, tarihte aleyhlerine verilmiş fetvalar vardır. Bunun sonucunda kendilerini gizleme gereği duymuşlardır. Dolayısıyla ismi, tarihi ve inanç yapısı hakkında çeliş kili görüşler ortaya atılmıştır. Fırkanın Hz. Ali’nin hizmetçisi Nusayr’a yahut fırka mensuplarının yoğun olarak bulunduğu Suriye’deki Nusayriye dağlarına nispetle bu ismi aldığı iddiası isabetli görülmemiştir. Hz. Ali’nin de bu adla anılan bir hizmetçisi olduğu bilinmemektedir. Söz konusu dağların bu şekilde isimlendirildiğine dair çok eskiye giden bir bilgi de yoktur.

Nusayrilik ile Hristiyanlık arasındaki bazı benzerlikleri öne çıkararak kelimenin “nasrânî”nin ism-i tasgîri olduğunu ileri süren görüş de, Müslümanlar arasındaki bazı gurupları yitik Hristiyanlar olarak görme eğilimine sahip oryantalist bakış açısının ürünü niteliğinde değerlendirilmiştir.

Büyük ihtimalle fırka adını, kurucusu Ebû Şuayb Muhammed b. Nusayr en-Nemîrî’den (ö. 270/883) almıştır. Nitekim fırkanın önemli metinlerinden Kitâbü’l-Mecmû’da onun adı verilip görüşleri kaydedilmiştir. Ayrıca ilk dönem Şiî mezhepler tarihçileri el-Kummî ve en Nevbahti, İbnü’n-Nusayr’ın görüşlerinden söz ederek taraftarlarının ona nispetle Nemîriyye diye anıldığını kaydetmektedirler. Dürzî âlimlerinden Hamza b. Ali (ö. 430/1038) er-Risâletü’d-dâmiğa fi’r red ale’n-Nusayri adlı bir eserinde Nusayriyye ismini kullanmıştır (Rasailu’l-Hikme, I, 163).

Tarih boyunca Nusayriyye ismiyle anılan mezhebe, I. Dünya Savaşı’nın ardından bölgeyi ele geçiren Fransızların ve mensuplarının da uygun görmesiyle Alevi denilmeye başlanmıştır. Günü müzde bu adla bilinen mezhep, bazen diğer Alevi kesimlerden ayrılması için Nusayri Aleviliği, Arap Aleviliği ve mahallî olarak Fellah (çiftçi) şeklinde isimlendirilmektedir (İ. Üzüm, “Nusayrilik”, DİA, XXXIII, 270-274).

Nusayriliğin adına nispet edildiği Muhammed b. en-Nusayr, İsnâaşeriyye tarihinde de önemli biridir. On birinci imam Hasan el Askerî’nin ölümüyle (260/874) başlayan gaybet döneminin başında on ikinci imam Muhammed b. el-Hasan ile takipçilerinin irtibatını dört sefir (vekil, bâb, elçi) sağlamıştır. Bu dönemde sefir oldukla rını iddia etmelerine rağmen İsnâaşeriyye literatüründe kabul görmemiş başka isimler de vardı. Bunlardan biri de Muhammed b. en Nusayr’dır.

İbnü’n-Nusayr’ın ölümünden sonra fırkanın başına Muhammed b. Cündeb (ö. 3./9. asır), onun ardından da Ebû Muhammed Abdul lah b. Muhammed el-Cünbülânî (ö. 287/900) geçmiştir. Cünbülânî, kurduğu ve kendi adıyla anılan tarikatla mezhebe tasavvufî bir boyut kazandırmıştır. Cünbülânî, Ebû Abdullah Hüseyin b. Hamdan el-Hasîbî’nin (ö. 358/969) tarikata girmesini sağlamıştır. el-Hasîbî, Şiî-Büveyhîler ve Hamdânîler hanedanlarının desteğini almıştır. el Hasîbî Kitabu’l-Mecmû adlı eseri yazmıştır (S. Yıldırım, Nusayri lik ve Nusayriliğin Teşekkül Sürecinde Hamdân el-Hasîbî’nin Yeri, s. 84). Nusayrilik, Ebû Saîd Meymûn b. Kâsım et-Taberânî döne minde Lazkiye’ye taşınmıştır. Taberânî burada Ebû Ya’kûb İshak b. Muhammed el-Ahmer’e nispet edilen ve nübüvvette Hz. Ali’nin Hz.
Muhammed’le ortak olduğunu söyleyen İshakilerle giriştiği mücadeleyi kazanmıştır (İ. Üzüm, “Nusayrilik”, DIA, XXXIII, 270-274).

Nusayriler, teşekkül süreçlerinin başlarında inançlarını insanlara açıklayarak davette bulunmuşlar, ancak gördükleri baskılar sebebiyle zamanla kapalı toplum haline gelmişlerdir. Bu baskılar azınlık fir kalarının mensupları tarafından yönetilen devletlerde de görülmüş tür. Örneğin Suriye’deki Nusayriler 1218 yılında İsmailîlere karşı Nusayri emiri Makzun es-Sincarî’den yardım talebinde bulunmuşlardır. İsmailîleri bölgeden uzaklaştıran Sincarî, bölgede yerleşik olan İshakîleri toplu halde katletmiş ve akidelerini içeren eserlerini yaktırmıştır. Nusayrîler hakkında özellikle İbn Teymiyye tarafından ve rilen fetvalar, günümüzde bile bazı Sünnî grupların bu fırkaya ba kışını etkilemeye devam etmektedir (A. Şenzeybek, “Suriye’de Dürzî-Nusayrî-İsmailî ve Sünni İlişkileri”, s. 474-478). Osmanlılar Mercidâbık Savaşı (922/1516) sonrasında Nusayrîlerin yoğun yaşadıkları bölgelere hâkim olmuştur. Genelde kendi içine kapalı bir şekilde yaşayan Nusayriler Kavalalı İbrahim Paşa’nın isyan süre cinde (1839) bölgedeki askerî faaliyetleriyle zor duruma düşmüşler dir. Adanalı Süleyman Efendi’nin el-Bâkûratü’s-Süleymaniyye adlı eserinin 1859’da Halep’te ve 1862’te Beyrut’ta basılmasından sonra Nusayrilik hakkında görüşler çoğunlukla bu kitaba dayandırılmıştır (M.Öz, “el-Bâkûretü’s-Süleymaniyye”, DIA, IV, 548-550). II. Abdül hamid (1842-1918) döneminde Nusayrîlerin yoğun olarak yaşadıkları bazı bölgelere cami ve medrese inşa edilmiştir. I. Dünya Savaşı’nın Fransız işgali sürecinde Nusayrîler kendi bölgelerinde yerel özerk yönetimler kurabilmişlerdir.
72 Nusayrilerin temel inançları ve ibadetleri nasıldır? Nusayrilerin temel kitabı olduğu kabul edilen Kitâbü’l-Mecmû’da on birinci surede yer alan ifadeler grubun şehadeti olarak yorumlanir: “Ben Nusayrî dininden, Cündübî görüşünden, Cünbülânî tari katından, Hasîbî mezhebinden, Cillî görüşünden, Meymûnî fikhin dan olduğuma şehadet ederim”. Dördüncü surede şu ifadeler yer alır: “Şehadet ederim ki, Ali b. Ebî Talib’den başka ilah, Muhammed Mahmûd’dan başka hicâb, Selmân-1 Fârisî’den başka bâb yok tur.” (el-Hasîbî, Kitâbü’l-Mecmû, s. 185, 194; A. Turan, “Kitabu’l Mecmu’u’nun Tercümesi”, s. 10, 16).

Günümüzde Nusayrilerle yapılan mülakatlarda bu şehadete rastlamak pek mümkün değildir. Hz. Ali için olağanüstü vasıflar kulla nanlar vardır: “Hz. Ali ölüyü diriltmiş, Güneşi geri çevirmiştir. Allah istediğine bu kudreti verir, bunun için de en uygun kişi Hz. Ali’dir, Ali Allah’tır demek bir mübalağadır. Ali, Allah’tır denilmez, ancak Hz. Ali’nin olağanüstü güçleri vardır.” (Ö. Güngör, “Değişim ile Ta kiye Arası Nusayriler/Arap Aleviler”, s. 75-102).

Nusayri inancının ortaya konduğu ilk dönem eserlerine göre aş kin, ezelî ve ebedî olan tek tanrı, vasfedilemez, soyut bir mahiyete sahiptir. Nusayrî eserlerinde yüce ilahtan başka Mana-İsim-Bâb ola rak isimlendirilen üçlü bir ilahî birlik de söz konusudur. Çoğunlukla Mana ile yüce ilah kastedilmektedir. Mana, İsm’i kendi nurundan yaratmıştır. İsim Mana’nın cüzü değildir. Bâb, İsm’in yarattığı ilk varlıktır. Bâb, maddî âlem ile ilahî âlem arasındaki aracıdır. Mana ve İsm’in suretleri Hz. Ali ve Hz. Muhammed, Bâb’ın görünümü Selmân el-Fârisî’dir. Nusayrî inancının merkezindeki şahsiyet Hz. Ali, ilk dönem eserlerinden itibaren Mana’nın en yüce sureti kabul edilmektedir. Bu surete bürünme, ilk dönemlerde gerçek kabul edilirken, sonraki dönemlerde farklı yorumlanmıştır (H. Arslan, “Klâsik Nusayri Eserlerinde Tanrı Düşüncesi”, s. 463-476).

Nusayriliğin, Sünnilik’ten ve İsnâaşeriyye Şiiliğinden farklılaştığı en önemli noktalardan birisi tenasüh, başka bir bedende yeniden doğuş inancıdır. Ruh ölümle birlikte bedenden ayrılır ve yeni bir bedene girer. İnsan daha önce yaşadığı hayatta kötü biri ise, ölüp tekrar hayvan şeklinde de doğabilir. Son dönemlerde kimi çalışmalarda Nusayri önderler tenasüh anlayışına Nusayrîlerin inanmadıklarını yazmışlardir. Buna karşılık Şeyh Nasreddin Eskiocak’ın “reenkamasyon yeni bir şey değil, eski inançlarda da var. Biz Hatay Alevileri buna kesin bir şekilde inanmışız” dediği kaydedilmektedir (Ö. Güngör, “Akide ve İbadetler Açısından Alevilik-Nusayrilik İlişkisi”, s. 45-70).

Nusayri inanç sisteminde kadın ve erkeğin birlikte ibadet etmesi ve dinî bilgilerin kadınlara öğretilmesi yasaklanmıştır. Kitâbü’l Bakûrati’s-Süleymaniyye’de de ifade edilen “insanların günahların dan şeytanlar, şeytanların günahlarından da kadınlar yaratılmıştır” (A. Sinanoğlu, Nusayrîlerin İnanç Dünyası ve Kutsal Kitabı, s. 152) anlayışını Nusayri toplum reddetmektedir (G. Över, Nusayrîlerde Kadin, s. 14-18).

Mezhep mensupları arasındaki iletişimde içte te’vil, başkala nıyla olan ilişkilerde takıyye uygulanır. Bir Nusayrînin Kur’ân’a ve sünnete riayet eden bir Sünnî ya da sıradan bir Şiî gibi görünmesi mümkündür. Diğer Şiilerle ya da Sünni muhitle ortaya çıkabilecek açık çatışmalar da bu yolla bertaraf edilebilir (T. Olsson, “Dağlıla rin ve Şehirlilerin İrfanı Suriyeli Alevilerin ya da Nusayrilerin MezYapılan mülakatlardan aktarıldığına göre Hatay Alevi inanç önderlerinin büyük bir kısmı namazın şekilden ziyade gönül işi olduğunu ifade etmektedirler. Mülakat yapılan Nusayrilerin ifadelerine göre “kıble her yöndür, ibadet istenildiği her zaman yapılır.” Nusayri Şeyh Nasreddin Eskiocak’a göre Nusayrîlerin namazı ile Sünnîlerin kıldığı namaz farklıdır. Nusayrilerde nesli Seyit olmayanın ve sa kalı olmayanın arkasında namaz kılınmaz. Hayır denilen toplantı larda genellikle toplu halde namaz kılınır. İbadet yerleri olarak tür beler önemlidir. İbadetler Arapça yapılır. Eskiocak, erkek çocuğuna olduğu gibi kız çocuğuna da Kur’ân öğrettiğini söylemiştir (M. Dönmez, “Hatay Aleviliğinde İnanç Önderlerinin İbadeti İdrak Ediş Tarz)

Kaynak: 88 soru cevap kitapları

BENZER KONULAR:

Dini Soru Cevap

Her soru cevap verilmeye değerdir, yeter ki aynı konu bize sorulmuş olmasın ve kurallara uygun sorulsun. Lütfen soru yollamadan önce aynı konu var mı diye \\\\"ARAMA\" yapınız. Konu altına yazılan sorulara öncelik tanıyoruz.. Bilginize

Takip Et

Answer ( 1 )

    1
    2024-11-17T23:21:51+03:00

    Nusayrilik Nedir?

    Nusayrilik, İslamiyet’in Şii mezhebinin bir kolu olan Alevilik içerisinde yer alan, ancak inançları ve uygulamaları bakımından ana akım Şiilikten farklılaşan bir mezheptir. Günümüzde özellikle Suriye, Türkiye’nin güney bölgeleri ve Lübnan’da mensupları bulunan bu mezhep, tarih boyunca siyasi, toplumsal ve dini sebeplerle kapalı bir toplum yapısı içerisinde varlığını sürdürmüştür.

    Nusayrilik mezhebi, adını, 9. yüzyılda yaşamış olan Muhammed bin Nusayr en-Nemiri isimli şahıstan alır. Muhammed bin Nusayr, On İki İmam Şiiliği’ne mensup bir alimken, kendisini İmam Hasan el-Askerî’nin özel temsilcisi ve onun “gizli sırlarına vakıf” bir kişi olarak ilan etmiştir. Bu iddiaları, Nusayriliğin ana akım Şii öğretilerden ayrılmasına yol açmıştır.

    İnanç Sistemleri

    Nusayrilik, inanç bakımından hem Şii hem de İslam dışı kabul edilen bazı unsurları barındırır. Mezhebin temel doktrinleri genellikle gizlidir ve bu inançlar sadece mezhebin içinden gelenlere açıklanır. Ancak genel olarak bilinen bazı inançları şunlardır:

    1. Tanrı ve Ali İlişkisi: Nusayrilik, Hazreti Ali’yi ilahi bir varlık olarak görür. Onlara göre, Allah’ın yeryüzünde Ali’nin bedeninde tecelli ettiği kabul edilir. Bu nedenle, Hazreti Ali’ye olan sevgi ve bağlılık, Nusayri inancının merkezindedir.
    2. Üçleme İnancı: Nusayrilikte bir tür üçleme inancı bulunur: Ali, Muhammed ve Selman-ı Farisi kutsal bir üçlü olarak kabul edilir. Bu üçleme, Hristiyanlıktaki teslis inancıyla karşılaştırılsa da, içerik olarak farklıdır.
    3. Ezoterik ve Batıni Anlayış: Nusayrilik, dini metinlerin zahirî (görünür) anlamından ziyade batınî (gizli) anlamlarına odaklanır. Kur’an ayetlerinin ve dini öğretilerin sembolik anlamları olduğuna inanılır.
    4. Bayram ve Ritüeller: Nusayriler, Şii inancına özgü bazı günleri kutlamakla birlikte, İslam öncesi dönemden kalma ya da Hristiyanlık etkilerini taşıyan ritüellere de sahiptirler. Örneğin, Noel ve Paskalya gibi Hristiyan bayramlarına benzeyen kutlamaları bulunur.
    5. Kapalı Toplum Yapısı: İnançlarının çoğu sır olarak saklanır ve sadece inisiye olanlara açıklanır. Bu, tarih boyunca maruz kaldıkları baskılar nedeniyle oluşmuş bir koruma mekanizmasıdır.

    Kapalı Toplum Yapısının Sebepleri

    Nusayrilerin tarih boyunca kapalı bir toplum olarak yaşamalarının temel sebepleri şunlardır:

    1. Siyasi ve Dini Baskılar: İslam dünyasında ana akım Şii ve Sünni mezheplerden ciddi anlamda farklılaşan inançları nedeniyle Nusayriler, tarih boyunca zulüm ve dışlanmaya maruz kalmışlardır. Özellikle Sünni yönetimler tarafından “sapkın” ya da “dinsiz” olarak damgalanmışlardır.
    2. Ezoterik Doğaları: İnançlarının batıni (gizli) yapısı gereği, bu mezhebin mensupları kendi öğretilerini herkese açıklamamayı tercih eder. Bu durum, hem dini bir gereklilik hem de dışarıdan gelecek tehditlere karşı bir koruma stratejisidir.
    3. Azınlık Psikolojisi: Nusayriler, bulundukları coğrafyalarda genellikle azınlık olarak varlık göstermiştir. Azınlık toplumları, kimliklerini ve inançlarını koruyabilmek adına kendi içine kapanma eğilimi gösterebilir.
    4. Tarihi Önyargılar: Mezhebin inanç sisteminin karmaşıklığı ve bazı unsurlarının ana akım İslam’dan farklı olması, onları dışlanmaya itmiştir. Bu durum, Nusayrilerin kendilerini toplumdan izole etmesine neden olmuştur.

    Sonuç

    Nusayrilik, tarih boyunca hem dini hem de siyasi anlamda dikkat çeken bir mezhep olmuştur. İnançlarının kapalı bir toplum yapısında kalmasının ardında, tarih boyunca yaşanan baskılar, azınlık psikolojisi ve inançlarının doğası gibi nedenler vardır. Bugün, Nusayriler özellikle Suriye’deki iç savaş bağlamında daha fazla tartışılır hale gelmiştir. Ancak, bu mezhebin doğru anlaşılabilmesi için önyargısız ve derinlemesine bir inceleme gereklidir.

    En iyi cevap

Cevapla