Paylaş
Öfke Ve Zararları
Question
Öfke Ve İnsana Zararları
Yüce Allah, (c.c.) bizleri birçok güzel duygularla süslemiştir. Yalnız, bu duyguları hem iyiye hem de kötüye kullanmak mümkündür. İnsanda bulunan belli başlı duygulardan bir de öfkedir. Öfke, beden ve zihindeki rahatlık düzeyinin bozulduğuna ilişkin bir uyarılmanın/stresin “ihlal”, ’’saldırı” ve ”tecavüz” şeklinde ifade edilen kızgınlık duygusuna denir. Öfkeye hâkim olmak aklın gereğidir. İnsanoğlu her konuda olduğu gibi bu konuda da nefsine karşı bir imtihan içindedir. İslam dini, Müslümanların sabırlı olmalarını ve öfkelendiklerinde öfkelerine hâkim olup, sonradan telafisi zor yanlış davranışlarda bulunmamalarını ısrarla emr etmiştir. Bakınız Allah gerçek müminleri, ‘’Hiddetini yenenlere ve insanların suçunu bağışlayanlara Cennet hazırlanmıştır. Allah iyilik yapanları sever.’’(1) ve ‘‘Öfkelendiği zaman bağışlayanlar’’(2)şeklinde nitelendirmektedir.
Hz. Peygamber (s.a.v.) de öfkemizi yenme konusunda bizlere güzel örnek olmuştur. Mesela: Taif halkını İslam’a davet ederken Taif’lilerin Hz.Peygamber’i taşlamaları neticesinde mübarek vücudundan kanlar aktığı halde O, öfkesine hâkim olarak onların hidayete ermesi için Cenab-ı Hakk’a dua etmiştir. (3)
Sonradan pişman olacağı işler yapan öfkeli bir adam, Efendimiz’e (s.a.v.) gelerek sormuştu: “Bana bir ibadet haber veriniz ki onu yapınca cennete gideyim!” Efendimiz’in (s.a.v.) bu adama cevabı çok kısa ve net oldu: “Şayet cennete götürecek bir amel sahibi olmak istiyorsan, öfkeni yen, sana yeter!” (4)
Peki, öfkelendiğimiz zaman nasıl davranmalıyız? Bunu da Peygamberimiz, (s.a.v.) bizlere şöyle öğretiyor: ‘‘Öfke şeytandandır. Şeytan ise, ateşten yaratılmıştır. Ateşi ise ancak su söndürür. Sizden biri öfkelendiği zaman abdest alsın. Sizden biri öfkelendiği zaman ayakta ise otursun. Öfkesi geçerse ne ala. Yoksa uzanıp yatsın.’’(5)
Rasulullah (s.a.v.) bir gün: ‘’Siz aranızda kimi pehlivan kabul edersiniz? diye sordu. Ashab: ‘’Erkeklerin yenmeyi başaramadığı kimseyi’’ dediler. Tekrar Rasulullah şöyle buyurdu: ‘’Hayır! Gerçek pehlivan öfkelendiği zaman nefsine hâkim olabilen kimsedir.’’(6)
Ayrıca iki kişi Rasulullah’ın (s.a.v.) huzurunda birbirlerine küfür ettiler. Birisinin üzerinde yüzünde öfkesi belli oluyordu. Peygamberimiz şöyle buyurdu: ‘‘Ben bir kelime biliyorum. Eğer onu söyleyecek olsa, kendinde beliren öfke giderdi: Euzubillahimineşşeytanirracim‘’ diyerek şeytandan Allah’a sığınmamızı emir etmiştir.(7)
Söz konusu öfke, zarar verenidir. Yoksa şecaata dönüşen öfke zararlı değil, bilakis övülen ve sevilen karakterlerdendir. Kutsal değerlerin korunmasına sebep olur. Ne korkup zillete düşmeli, ne de öfkelenip hak ve hukuka aykırı davranışlarda bulunmalıyız. İşte o zaman öfke duygusu, yaratılış gayesine uygun olarak kullanılmış olur.
Evet, sonrası ömür boyu pişmanlığa sebep olacak, öleni geri getirmeyecek öfkelere kapılmayalım. Her işin sonu başı gibi tatlı olmayabilir. Dizginlenmeyen öfke, insan için zehirli bal gibidir. Öfkelenince nefsin hoşuna gider fakat acısı sonra ortaya çıkar. Tat gider geride sadece zehiri kalır. Dolayısıyla önemli ve asıl olan öfkeye son vermek değil, öfkeyi kontrol etmektir.
Unutmayalım ki öfkeyi, ancak güçlü bir inanç, keskin bir irade ve sabırlı olmakla yenebiliriz. Bu dünyada öfkemizi kontrol altına almakla, ancak huzuru bulabiliriz.
Bakınız atalarımız ne güzel söylemişler: ‘Öfkeyle kalkan zararla oturur.’
1-Al-i İmran, 134.
2-Şura, 37.
3-Peygamberimizin Hayatı İrfan Yücel, 60.
4-Buhari, Edeb, 76.
5-Ebu Davud,Edeb, 4.
6-Ebu Davud,Edeb, 106.
7-Müslim, Birr ve Sıla, 109.
BENZER KONULAR:
Answer ( 1 )
İslam, öfkenin zararlarını kabul eder ve kişinin öfkesini ve onun olumsuz sonuçlarını kontrol etmenin önemini vurgular. İşte İslam’da öfkeyle ilgili bazı öğretiler ve bakış açıları:
İslam’ın öfkenin doğal bir duygu olduğunu kabul ettiğini, ancak onu kontrol etme ve olumlu bir şekilde kanalize etme ihtiyacını vurguladığını not etmek önemlidir. Müslümanlar, öfkelerini kontrol ederek, Allah’a sığınarak ve güzel ahlak için çabalayarak, kontrolsüz öfkenin neden olduğu zararlardan ve olumsuz sonuçlardan kaçınabilir ve toplum içinde uyumlu ilişkiler kurabilirler.